?>

Nereden Nereye!..

Osman Ovacıklı

5 yıl önce

Bundan yaklaşık 25-30 sene önce yabancı ülkeler, kendi vatandaşlarının başka yerlerde sağlık problemleriyle karşılaştıklarında; hemen müdahale ederek o ülkeye ambulans helikopter gönderip aldırırlardı... 
Böyle haberleri  okuduğumuzda ya da duyduğumuzda bizlerin de ağızlarından takdir sözleri dökülürdü...
Bizim ülkemizde de bunları görür müyüz?” diye hayıflanırdık...
Biz, böyle hizmetleri bırakın görmeyi hayalini bile kuramazdık... Çünkü ülkemizde 25-30 sene önceki sağlık hizmetleri, maalesef can çekişiyordu... 
İnsanlar, hastanelerde gerekli hizmeti göremiyor, tedavi masraflarını ödeyemeyen hastalar rehin alınıyor ve hatta horlanıyorlardı. 
Politikacılarımız, “günü-birlik” yönetim biçimi tercih ettiğinden hükümet olan partide de “hizmet” anlayışı değil, “günü kurtarma” anlayışı hâkim oluyordu...
CHP'nin Genel Başkanı olan Kemal Bey de o dönemlerde Sosyal Sigortalar Kurumu'nun (SSK) başında bulunuyordu. Kendi kurumuna bağlı hastanelerde bırakın düzgün bir hizmet görmeyi, her taraf bakımsızlıktan, ilgisizlikten dökülüyordu...
Cumartesi günü (18 Nisan 2020) günlük gazetelere göz gezdirirken üç tane gazetenin birinci sayfalarında manşetten verdikleri haber, mazide yaşanmış olayları hatırlattı. 
Gazetelerdeki haber şöyle:
Fransa'nın Lyon şehrinde kalp krizi geçiren Zekeriya Kılıç isimli vatandaşımızın yakınlarına Fransız doktorlar; “hastanızı eve götürün, ondan umut yok, ölümünü bekleyin” diyorlar. 
Aile konsolosluğumuza giderek yardım talebinde bulunuyor, bunun üzerine Dışişleri ve Sağlık Bakanlıklarımız hemen harekete geçerek ambulans uçak göndererek ülkemizde tedavi ediliyor. Zekeriya Kılınç'ın şu an sağlık durumunun iyi olduğu belirtiliyor...
Yazılanları okurken, yukarıda ifade etmeye çalıştığım ve bizzat yaşadığım hadiseler zihnimde cirit atmaya başladı. 
Yıllar öncesinde ülkemizin hazin tablosu gözlerimin önüne geldi... 
Yüreğimde hâlâ kor olarak duran acı hatıramı hatırladım. 1982 yılında rahmetli babam Ankara'nın “Dışkapı” diye isimlendirilen semtinde bulunan SSK'ya bağlı hastanede tedavi için yatıyordu. 
Her gün hastane ziyareti yasaktı. Lâkin buna rağmen  hastane kapısının önü, ziyaret için bekleyen hasta yakınlarıyla doluyordu…
Bu yasak pek uygulanmıyordu... 
İnsanlar, aralardan sızıp, merdivenin başında bulunan görevlinin cebine de bir şeyler bıraktığında kolayca geçerek  ziyaretlerini yapıyorlardı.
Ben de böyle bir zamanda babamı ziyarete gittim. Görevlinin engeline takıldım; “yasak, giremezsin!..” dedi.
Önümdekiler geçti, onlara yasak yok mu?” diye cevap verdim, ufak bir de tartışma yaşadık...  
Tabii ki de cebine bir şey koymadım ve geçemedim o kadar canım sıkıldı, moralim bozuldu, sanki hastane üzerime yıkıldı...
Pek çok insanın gözümün önünde yasağı delerek servislere gitmelerine müsaade edilmesi karşısında, ben ortada kala kalmıştım... 
Durumu orada bulunan hastane yetkililerine anlattım; normal olarak karşıladılar (!) müdahale etmediler... Babamın yanına o gün girememiştim...
Ertesi gün hastanede çalışan bir hemşehrimiz vardı, ondan yardım istedim; “Benim selamımı söyle” dedi.
O gün yine aynı görevli merdiven başında bekliyordu, istediğini geçiriyor (!) istemediğini engelliyordu, yanına geldim, hemşehrimizin selâmını söyleyerek, cebine de bir şey koymadan (!) geçtim.
Tabii ortada bir kural varsa bütüne uygulanır; bazısına uygulanır, bazısına uygulanmazsa o zaman anarşi meydana gelir; bir görevlinin şahsi ihtirasına bırakılmaz. 
İşte hastanelerimizde böyle olaylar yaşanıyordu...
Şükürler olsun günümüzde bu tür olumsuz olaylar yok artık. 
Hasta yakınlarına zorluklar çıkarılmıyor, hastalarla daha yakından ilgileniliyor, kimsenin “selâm”ını götürme ihtiyacı olmuyor...
Yapılan reformlarla, sağlık  konusunda yaşanan olumsuzluklar ve mağduriyetler giderildi.
İnsana hizmet” anlayışını öne çıkaran hükümet, herkese eşit biçimde muayene imkânları oluşturdu...
Artık, ambulans uçak ve helikopterlerimiz gökyüzünde uçuyor... 
Kimin ihtiyacı varsa hemen oraya uçarak gidiyor; hastamızı alıp geliyorlar... 
Koronavirüsün Çin'de görülmeye başlandığı zamanda, Türkiye  hemen özel uçak ve sağlık personeli göndererek orada bulanan vatandaşlarımızı ülkeye getirdi.  
Kovid-19 virüsüne yakalanan hastalara yapılan  hizmetler ortada; bütün sağlık çalışanlarımız ve ilim insanlarımız seferberlik halindeler. 
Her kurum üzerlerine düşeni layıkıyla yapmaya çalışıyor. 
Sağlık malzemeleri eksik olan 35 ülkeye yardım gönderdik...
Meslek liseli yavrularımız, solunum cihazları yaptılar, dezenfekte ürünü ve maske yapımına destek oluyorlar.
Millî Savunma Bakanlığı, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu tarafından tamamen yerli ve millî imkânlar kullanılarak mekanik solunum cihazı üretildi. 
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Hayalim ve sevdam” diye nitelendirdiği “Şehir Hastaneleri” projeleri kapsamında yapılan bu hastaneler; on vilayetimizde vatandaşlarımıza hizmet sunuyor. 
Yine yurdun bazı şehirlerinde de şehir hastaneleri inşaatları tamamlanmaya çalışılıyor. 
İşte bunlardan bir tanesi olan 2.682 yataklı Başakşehir Şehir Hastanesi'nin bir bölümünün açılışı bu gün (20 Nisan) gerçekleşiyor.
Sahra hastanelerimizin de yapımları bütün hızıyla devam ediyor...
Bir musibet, bin nasihattan evlâdır” diyen atalarımızın bu sözü, günümüzde yaşadığımız sıkıntılı durumu nasıl özetledi.
Bakın küçücük virüsün sebep olduğu hastalıklı şu günlerde, milletçe iftihar edeceğimiz güzel olaylara da şahit oluyoruz... 
Demek ki dostlar, gönülden “hizmet etmeyi” istemek lâzım, önünüze hedefler koyup ve gerekli çalışma yollarını  bulmak gerekiyor... 
Sırf “muhalefet olsun” diye her şeye itiraz  etmemek gerek; elinizde avucunuzda vatana, millete faydalı projeleriniz var mı?
İşte insanların karşısına onlarla çıkın.
Yoksa yapılan, meydana getirilen güzel icraatları da takdir edebilmek de erdemliliktir...
Şimdi laf değil, iş zamanı!..
*
NOT:  Önümüzdeki Cuma günü (24 Nisan) On bir ayın Sultanı Mübarek Ramazan-ı Şerif'in ilk günü; Rabbimden rahmet, mağfiret , bereket ve şifa niyazıyla bu günlerde yaşanılan virüs musibetinden kurtulmayı dileriz... (Amin!..)
.
Osman Ovacıklı, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI