Cenevre
Rajagopal, İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından başlayan çatışmalar, ABD'nin İran'ın nükleer tesislerini hedef alarak buna dahil olması ve bunun bölgeye etkisine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
????"İsrail'in İran'a saldırısı uluslararası hukukun ciddi bir ihlalidir. BM Sözleşmesi'nin birçok hükmünün yanı sıra uluslararası hukukun diğer ilkelerinin de açık bir ihlalidir." diyen Rajagopal, mevcut uluslararası hukuk uyarınca başka bir devlete karşı güç kullanımının yasak olduğunu belirtti. Rajagopal, bunun tüm ülkelerce en geniş kabul gören ilkelerden biri olduğuna işaret etti.
Hem İsrail hem de ABD'nin İran'ın halihazırda nükleer silaha sahip olmadığı konusunda hemfikir olduğunu hatırlatan Rajagopal, şöyle devam etti:
"İran'ın bir nükleer silah inşa etme yolunda olup olmadığı veya uranyum zenginleştirmeye yönelik Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal edip etmediği konusunda birçok tartışma olabilir. Ancak bununla ilgili ne düşünülürse düşünülsün, gerçek şu ki bunların hiçbiri İran'dan gelen tehdidin yakın olduğu teorisine dayanarak İran'a karşı güç kullanımını haklı çıkarmaya yetmez. Dolayısıyla bildiğim kadarıyla, dünya genelinde uzmanların arasında yaygın olan genel hukuki görüş, İsrail'in saldırısının BM tüzüğü veya uluslararası hukukun temel ilkeleri uyarınca haklı olmadığı yönünde."
İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırıların da ayrı bir nedenden ötürü yasa dışı olduğunu vurgulayan Rajagopal, İran'ın, NPT'ye taraf olduğunu ancak İran'a saldıran İsrail'in bu anlaşmanın tarafı olmadığını dile getirdi.
Rajagopal, "Dolayısıyla uluslararası hukuka uyan, kurallara uymaya çalışan bir devletin uluslararası hukuk kuralını ihlal ettiği için cezalandırıldığı garip bir durumla karşı karşıyayız. Ancak bunu yapan (İsrail) uluslararası hukuka uymaya bile çalışmayan bir devlet. Bu durumda, İsrail'in İran'a karşı güç kullanmasına izin veriliyor. Bu olağanüstü bir durum." diye konuştu.
Nükleer tesislere yönelik saldırıların özellikle sorunlu olduğuna dikkati çeken Rajagopal, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (UAEA) da belirttiği gibi, nükleer veya radyolojik kirlenmenin, insanlar veya çevre üzerindeki sonuçlarının çok ciddi olabileceğini ve kimsenin bunu önceden tahmin edemeyeceğini aktardı.
"ABD'nin, İran'daki nükleer tesislere yönelik saldırısı da bir saldırganlık eylemidir"
Rajagopal, "Uluslararası hukuka göre nükleer tesislere saldırmak, nükleer veya radyolojik etkilerden kaynaklanan bir serpinti riski olsa bile açıkça yasaktır. Ancak bu da göz ardı edildi." ifadelerini kullandı.
İran'ın NPT'yi imzaladığını ve bu nükleer reaktörleri barışçıl amaçlarla inşa ettiğini kaydeden Rajagopal, bu adımın, ABD dahil çoğu ülke tarafından kabul edilebilir olarak görüldüğünü de anlattı.
Rajagopal, "ABD'nin, İran'daki nükleer tesislere yönelik saldırısı da bir saldırganlık eylemidir. Bu, İsrail'in İran'a yönelik saldırısı kadar uluslararası hukukun ihlali. ABD'nin İran'a yönelik bu güç kullanımının İran hükümetinin misilleme yapmasıyla sonuçlanma riski son derece sorunludur. Ayrıca bölgede ve ötesinde olağanüstü düzeyde gerek insani açıdan gerekse insan hakları açısından etkileri olabilir. Dolayısıyla bölgesel istikrarsızlık ve çatışma riski son derece yüksek." şeklinde konuştu.
Uluslararası topluma ve özellikle taraflardan herhangi birini etkileme yeteneğine sahip aktörlere durumu yatıştırma ve müzakereden geçen bir çözüm için temel oluşturma çağrısında bulunan Rajagopal, BM raportörleri olarak bunu daha önce de talep ettiklerinin altını çizdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com