1 Kitap... 1 Film...
1 Kitap... 1 Film...
- 18-01-2020 10:02
- 603
- 18-01-2020 10:02
- 603
Diğer adı ‘Gayriresmi Diplomasi’ (Track II Diplomacy) de olan Politik Psikoloji, ‘Disiplinlerarası ve Çözüm Odaklı’ olarak siyasi partilerin seçmen ve lider davranışlarını, grup dinamiği, kitle psikolojisi gibi konuları merkeze alarak iç savaş, soykırım, toplumsal travmalar, terör, baskı grupları, göçmenlik ve entegrasyon gibi alanlarda siyasal kolaylaştırma çözümleri sunarak çeşitli çalışmalar yürütür.
Politik psikolojiye, 21. yüzyılda hükümetler, akademiler, sivil toplum ve düşünce kuruluşları nezdinde daha fazla ilgi gösterilmeye ve konvansiyonel, çok masraflı yöntemlerin terk edilerek farklı kanalların işletilmeye başlanması ile birlikte ‘Disiplinlerarası ve Çözüm Odaklı’ bu alan da gelişmeye ve gerek resmi makamlar gerekse özel teşebbüslerce bir danışma ve çözüm merci olarak görülüp uluslararası kamuoyunda hak ettiği yeri aldı.
Dolayısı ile bu alana ilgi duyanlar için çeşitli uzmanların önerileri ışığında bir araya getirilen kitap ve filmlerin de siyaset bilimi, siyaset psikolojisi, dış politika ile ilgilenenler ve meraklıları için oldukça öğretici ve yararlı olacağı düşüncesindeyim.
***
Hızlı ve Yavaş Düşünme - Daniel Kahneman (Kitap)
Rasyonel yargı ve karar alımını sorgulayan ufuk açıcı psikoloji çalışmasıyla 2002 Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık görülen Daniel Kahneman, çağımızın en önemli düşünürleri arasında yer alıyor.
Fikirleriyle ekonomi, tıp ve siyaset dahil, pek çok alanı etkilemiş olan yazar, bu kitapta yıllardır sürdürdüğü araştırmaların sonuçlarını bir araya getiriyor.
Okuyucuyla canlı bir sohbete giren yazar, sezgimize ne zaman güvenip güvenmeyeceğimizi ve yavaş düşünmenin ne zaman daha iyi olacağını öğretiyor.
İş ve özel yaşantımızda seçimlerimizi nasıl yaptığımızı ve başımıza sık sık dert açan zihinsel hatalardan korunmanın farklı tekniklerini nasıl kullanacağımızı gösteriyor.
Hızlı ve Yavaş Düşünme, düşünmeyle ilgili düşüncelerinizi sonsuza dek değiştirecek.
***
The Wave (Dalga) - 2008 (Film)
2008 tarihli bu Alman filmi, Zimbardo’nun araştırmalarından hareketle, bilimin yanlış yollara nasıl sapabileceğini gösterir.
Bir öğretmenin, sınıfındaki öğrencilere diktatörlük altındaki bir yaşamın ne menem bir şey olduğunu tanıtlamak için bulduğu girişim, sınıfın kendi bildiğini okuması sonucu, korkunç bir şekilde kontrolden çıkar.
Benzer şekilde, Oliver Hirschbiegel’in yönettiği 2001 yapımı Das Experiment (Deney) de Zimbardo’nun Standford Üniversitesi’nde yaptığı hapishane deneyini gerçeğe oldukça yakın bir anlatımla vererek başlar ve etik sorunlara değinir.
Fakat film, ilerledikçe, gerçeklik duygusu uyandırmaktan hızla uzaklaşır ve Hollywood kalıplarına uyan bir dramatizasyona bürünür.
Popüler medyanın bilimi ve bilimsel konularla tartışmaları ciddi biçimde nasıl tahrif edebileceğine güzel bir örnektir bu.
***
Saraybosna’nın Çelisti - Steven Galloway (Kitap)
Saraybosna: Kuşatma altında bir kent.
Havan topları düşerken ve keskin nişancılar ölümcül işlerini sürdürürken, bir çellist penceresinin önünde oturup Albioni’nin Adagio’sunu çalmaktadır.
O sırada bir bomba, aşağıdaki sokakta ekmek almak için kuyrukta bekleyen insanların üzerine düşer ve yirmi iki kişinin ölmesine neden olur.
O günden sonraki yirmi iki gün boyunca her öğleden sonra çellist, viyolonselini bombanın düştüğü sokaktaki çukurun yanına taşıyacak ve ölenlerin anısına orada Adagio’yu çalacaktır.
Steven Galloway’ın şimdiye kadar 18 dile çevrilen “Saraybosna’nın Çellisti” romanı, işte bu yirmi iki günü, kentte yaşayan üç farklı kişinin gözünden anlatıyor.
Keskin nişancılıkta özel bir yeteneğe sahip genç bir kadın olan Arrow, çellistin hayatını koruma görevini ediniyor.
Duyarlı ve son derece sürükleyici bir roman olan “Saraybosna’nın Çellisti”, yıkılmış bir kentin cesaretini yeniden canlandırıyor.
Hayatta kalmaya, nefret etme eğilimi taşımaya ve nefret etmeyi reddetmeye, korku ve acıların üst noktalarda yaşandığı bir zamanda insan ruhunun sebatına dair bir hikâye.
***
Lord of the Flies (Sineklerin Tanrısı) - 1990 (Film)
Hiçbir yetişkinin hayatta kalmadığı bir uçak kazası sonrasında ıssız bir adaya düşen bir grup küçük çocuk, kendi küçük topluluklarıyla hayatta kalma savaşı verirler.
Fakat çocuklar ister istemez iki gruba ayrılmışlardır: Ralph’ın başında olduğu bir grup, sığınak yapmak ve yiyecek toplamak isterken, Jack’in grubu eğlenmek ve avlanmak isterler.
Bu grup ayrılığı, Ralph ve Jack arasında acı bir rekabeti başlatır.
Aralarında gelişen bu düşmanlık da sonunda onları kanlı ve korkutucu bir noktaya getirir.
William Golding’in klasikleşmiş romanından (1954) uyarlanan film, ıssız bir adaya düşen bir grup çocuğun uygar toplumsal normları nasıl yitirdiğini anlatır.
Liderlik, gruplar arası çatışma, normlar ve kültürler, uyma, sapkınlık, saldırganlık gibi konuları içeren geniş bir sosyal psikoloji görüngü yelpazesini güçlü bir biçimde betimler.
Sosyal psikoloji ile bire bir örtüşen bir roman ve filmdir.
***
Arno Gruen - İçimizdeki Yabancı (Kitap)
Yabancı düşmanlığı, kendine düşmanlıktır. Kökenleri çocuklukta aranmalıdır.
Yabancılara duyulan nefretin, daima insanın kendisine karşı duyduğu nefretle bir ilişkisi vardır.
Eğer insanların, başka insanlara neden acı çektirip, onları neden aşağıladıklarını anlamak istiyorsak önce kendi içimizde yer alan, tiksindiğimiz şeylerle uğraşmalıyız.
İçimizdeki bu parçayı, bize onu hatırlatan yabancıyı yok ederek susturmak isteriz.
Ama, eğer insanın kendisine özgü olan ve birey oluşunu belirleyen her şey yabancı kılınırsa, geriye, insan gelişimini sağlayacak ne kalır?
***
Conspiracy (Komplo) - 2001 (Film)
Kenneth Branagh ve Colin Firth imzalı bu 2001 yapımı film, Hitler’in ‘Nihai Çözüm’ planının (Avrupa’daki tüm Yahudi nüfusunun yok edilmesi) iki saatlik çok gizli bir Nazi toplantısında ele alınıp kabul edilişinin insanın kanını donduran dramatizasyonudur.
Toplantı tutanaklarına dayanan ve toplantıyla aynı süreye sahip olan film, dünya tarihinin en kötü şöhretli toplantılarından birini -sinema düzleminde- yeniden yaratır.
Film, salt dehümanizasyon ve jenosit konularıyla değil, aynı zamanda grupta karar alma mekanizmalarıyla da ilgilidir.
***
Sisifos Söyleni - Albert Camus (Kitap)
“Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır: intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir.”
Albert Camus, İkinci Dünya Savaşı yıllarında yayımladığı deneme kitabı Sisifos Söyleni’nde, hayatın anlamsızlığı, varoluşumuzun saçmalığı gibi intihara yönelten temaları, tarihin ve edebiyatın belirli bazı kişilikleri üzerinden ele alır.
Tahsin Yücel’in dilimize kazandırdığı eser, 20. yüzyıl felsefe tarihinin en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilmiştir.
Tanrıların, hep yeniden aşağıya yuvarlanacak olan taşı tepeye çıkarmakla cezalandırdıkları Sisifos, cezasını bilinçli olarak kabullenmiştir, tekrar yuvarlanacağını bildiği halde taşı bütün gücüyle yukarı taşır.
Camus, “saçma” kavramını işte bu noktada tanımlar: Boşuna olduğunu bildiği halde direnen insan.
Yaşamın anlamı, ancak dünyanın saçmalığını ve yenilginin daima tekrarlanacağını bile bile kötülüğe direnmek olabilir; insanlığa gerçek boyutlarını ancak bu başkaldırı kazandırabilir.
***
12 Angry Men (12 Öfkeli Adam) - 1957 (Film)
Latin Amerikalı bir genç adam, babasını öldürdüğü gerekçesiyle cinayetle suçlanır.
Sanığın kaybettiğini söylediği bir bıçak ise cinayetin işlendiği odada bulunmuştur; gencin mahkemeye sunduğu savunma zayıftır ve olan biteni duyduklarını söyleyen pek çok tanık vardır.
Sanık, suçlu bulunduğu taktirde idama mahkûm edilecektir.
Jüri sonuçları, pek de şaşırtıcı değildir.
12 jüri üyesinden sadece sekiz numaralı jüri üyesi Davis ‘suçsuz’ hükmü yönünde oy vermiştir.
Davis’in jüri üyelerini ikna etmeye çalışması esnasında her jüri üyesinin ‘suçlu’ kararı vermesinin arkasında ise, aralarında yabancı düşmanlığı, kanuna aşırı güven, çoğunluğa uyma, geçmişle hesaplaşma gibi farklı kişisel sebepler olduğu ortaya çıkacaktır.
Yönetmenliğini Sidney Lumet’in yaptığı, senaryosunu Reginald Rose’un yazdığı, başrolünde Henry Fonda’nın oynadığı 1957 tarihli bu film, jüride karar alma ve küçük-interaktif bir grubun etkisi hakkındadır.
***
Uygarlığın Huzursuzluğu - Sigmund Freud (Kitap)
Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud psikanalizin toplumsal olayları, uygarlığın gelişimini ve sonuçlarını açıklamakta da elverişli bir kuram olduğunu “Uygarlığın Huzursuzluğu”, “Totem ve Tabu”, “Grup Psikolojisi” gibi eserlerinde göstermiştir.
Freud’un psikanalizin bulgularının sosyal hayat için ne anlama geldiğini dile getirdiği başlıca eseri olduğu için, “Uygarlığın Huzursuzluğu” yirminci yüzyıl boyunca birçok düşünürü etkilemiş, birçoklarına ilham vermiş ve kendisiyle hesaplaşmak zorunda bırakmıştır.
Freud’a göre, hayvani dürtülerle güdülenen insanın aynı zamanda uygar bir varlık olmaya çalışması trajik bir durumdur.
Bununla beraber Freud, insanın uygarlıktan vazgeçemeyeceğini de kabul eder.
Sonuç uygarlığın kaçınılmaz huzursuzluğudur.
***
The King’s Speech (Zoraki Kral) – 2010 (Film)
Tom Hooper’ın yönettiği 2010 tarihli bu filmde başrollerde Colin Firth, Geoffrey Rush ve Helena Bonham Carter vardır.
Film, Kral VI. George (Firth) ile kralın kekemeliğini tedavi etme işine soyunan Avustralyalı konuşma terapisti Lionel Logue (Rush) arasında gelişen ilişkiye odaklanır.
Nazi Almanyası’nın savaş hazırlıkları yaptığı ve Britanya monarşisinin VIII. Edward’ın azledilmesiyle sonuçlanan skandalla sallandığı bir dönemde, bu oldukça önemli ve acil bir görevdir.
VI. George ile Logue arasındaki ilişkiye damgasını vuran büyük toplumsal ve teknolojik değişimlerin yaşandığı bir zamanda kültürel, mesleki ve statü-bağlantılı beklentiler arasındaki çatışma, filmin ana temasını oluşturmaktadır.
.
Halil Emrah Macit, dikGAZETE.com
Diğer adı ‘Gayriresmi Diplomasi’ (Track II Diplomacy) de olan Politik Psikoloji, ‘Disiplinlerarası ve Çözüm Odaklı’ olarak siyasi partilerin seçmen ve lider davranışlarını, grup dinamiği, kitle psikolojisi gibi konuları merkeze alarak iç savaş, soykırım, toplumsal travmalar, terör, baskı grupları, göçmenlik ve entegrasyon gibi alanlarda siyasal kolaylaştırma çözümleri sunarak çeşitli çalışmalar yürütür.
Politik psikolojiye, 21. yüzyılda hükümetler, akademiler, sivil toplum ve düşünce kuruluşları nezdinde daha fazla ilgi gösterilmeye ve konvansiyonel, çok masraflı yöntemlerin terk edilerek farklı kanalların işletilmeye başlanması ile birlikte ‘Disiplinlerarası ve Çözüm Odaklı’ bu alan da gelişmeye ve gerek resmi makamlar gerekse özel teşebbüslerce bir danışma ve çözüm merci olarak görülüp uluslararası kamuoyunda hak ettiği yeri aldı.
Dolayısı ile bu alana ilgi duyanlar için çeşitli uzmanların önerileri ışığında bir araya getirilen kitap ve filmlerin de siyaset bilimi, siyaset psikolojisi, dış politika ile ilgilenenler ve meraklıları için oldukça öğretici ve yararlı olacağı düşüncesindeyim.
***
Hızlı ve Yavaş Düşünme - Daniel Kahneman (Kitap)
Rasyonel yargı ve karar alımını sorgulayan ufuk açıcı psikoloji çalışmasıyla 2002 Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık görülen Daniel Kahneman, çağımızın en önemli düşünürleri arasında yer alıyor.
Fikirleriyle ekonomi, tıp ve siyaset dahil, pek çok alanı etkilemiş olan yazar, bu kitapta yıllardır sürdürdüğü araştırmaların sonuçlarını bir araya getiriyor.
Okuyucuyla canlı bir sohbete giren yazar, sezgimize ne zaman güvenip güvenmeyeceğimizi ve yavaş düşünmenin ne zaman daha iyi olacağını öğretiyor.
İş ve özel yaşantımızda seçimlerimizi nasıl yaptığımızı ve başımıza sık sık dert açan zihinsel hatalardan korunmanın farklı tekniklerini nasıl kullanacağımızı gösteriyor.
Hızlı ve Yavaş Düşünme, düşünmeyle ilgili düşüncelerinizi sonsuza dek değiştirecek.
***
The Wave (Dalga) - 2008 (Film)
2008 tarihli bu Alman filmi, Zimbardo’nun araştırmalarından hareketle, bilimin yanlış yollara nasıl sapabileceğini gösterir.
Bir öğretmenin, sınıfındaki öğrencilere diktatörlük altındaki bir yaşamın ne menem bir şey olduğunu tanıtlamak için bulduğu girişim, sınıfın kendi bildiğini okuması sonucu, korkunç bir şekilde kontrolden çıkar.
Benzer şekilde, Oliver Hirschbiegel’in yönettiği 2001 yapımı Das Experiment (Deney) de Zimbardo’nun Standford Üniversitesi’nde yaptığı hapishane deneyini gerçeğe oldukça yakın bir anlatımla vererek başlar ve etik sorunlara değinir.
Fakat film, ilerledikçe, gerçeklik duygusu uyandırmaktan hızla uzaklaşır ve Hollywood kalıplarına uyan bir dramatizasyona bürünür.
Popüler medyanın bilimi ve bilimsel konularla tartışmaları ciddi biçimde nasıl tahrif edebileceğine güzel bir örnektir bu.
***
Saraybosna’nın Çelisti - Steven Galloway (Kitap)
Saraybosna: Kuşatma altında bir kent.
Havan topları düşerken ve keskin nişancılar ölümcül işlerini sürdürürken, bir çellist penceresinin önünde oturup Albioni’nin Adagio’sunu çalmaktadır.
O sırada bir bomba, aşağıdaki sokakta ekmek almak için kuyrukta bekleyen insanların üzerine düşer ve yirmi iki kişinin ölmesine neden olur.
O günden sonraki yirmi iki gün boyunca her öğleden sonra çellist, viyolonselini bombanın düştüğü sokaktaki çukurun yanına taşıyacak ve ölenlerin anısına orada Adagio’yu çalacaktır.
Steven Galloway’ın şimdiye kadar 18 dile çevrilen “Saraybosna’nın Çellisti” romanı, işte bu yirmi iki günü, kentte yaşayan üç farklı kişinin gözünden anlatıyor.
Keskin nişancılıkta özel bir yeteneğe sahip genç bir kadın olan Arrow, çellistin hayatını koruma görevini ediniyor.
Duyarlı ve son derece sürükleyici bir roman olan “Saraybosna’nın Çellisti”, yıkılmış bir kentin cesaretini yeniden canlandırıyor.
Hayatta kalmaya, nefret etme eğilimi taşımaya ve nefret etmeyi reddetmeye, korku ve acıların üst noktalarda yaşandığı bir zamanda insan ruhunun sebatına dair bir hikâye.
***
Lord of the Flies (Sineklerin Tanrısı) - 1990 (Film)
Hiçbir yetişkinin hayatta kalmadığı bir uçak kazası sonrasında ıssız bir adaya düşen bir grup küçük çocuk, kendi küçük topluluklarıyla hayatta kalma savaşı verirler.
Fakat çocuklar ister istemez iki gruba ayrılmışlardır: Ralph’ın başında olduğu bir grup, sığınak yapmak ve yiyecek toplamak isterken, Jack’in grubu eğlenmek ve avlanmak isterler.
Bu grup ayrılığı, Ralph ve Jack arasında acı bir rekabeti başlatır.
Aralarında gelişen bu düşmanlık da sonunda onları kanlı ve korkutucu bir noktaya getirir.
William Golding’in klasikleşmiş romanından (1954) uyarlanan film, ıssız bir adaya düşen bir grup çocuğun uygar toplumsal normları nasıl yitirdiğini anlatır.
Liderlik, gruplar arası çatışma, normlar ve kültürler, uyma, sapkınlık, saldırganlık gibi konuları içeren geniş bir sosyal psikoloji görüngü yelpazesini güçlü bir biçimde betimler.
Sosyal psikoloji ile bire bir örtüşen bir roman ve filmdir.
***
Arno Gruen - İçimizdeki Yabancı (Kitap)
Yabancı düşmanlığı, kendine düşmanlıktır. Kökenleri çocuklukta aranmalıdır.
Yabancılara duyulan nefretin, daima insanın kendisine karşı duyduğu nefretle bir ilişkisi vardır.
Eğer insanların, başka insanlara neden acı çektirip, onları neden aşağıladıklarını anlamak istiyorsak önce kendi içimizde yer alan, tiksindiğimiz şeylerle uğraşmalıyız.
İçimizdeki bu parçayı, bize onu hatırlatan yabancıyı yok ederek susturmak isteriz.
Ama, eğer insanın kendisine özgü olan ve birey oluşunu belirleyen her şey yabancı kılınırsa, geriye, insan gelişimini sağlayacak ne kalır?
***
Conspiracy (Komplo) - 2001 (Film)
Kenneth Branagh ve Colin Firth imzalı bu 2001 yapımı film, Hitler’in ‘Nihai Çözüm’ planının (Avrupa’daki tüm Yahudi nüfusunun yok edilmesi) iki saatlik çok gizli bir Nazi toplantısında ele alınıp kabul edilişinin insanın kanını donduran dramatizasyonudur.
Toplantı tutanaklarına dayanan ve toplantıyla aynı süreye sahip olan film, dünya tarihinin en kötü şöhretli toplantılarından birini -sinema düzleminde- yeniden yaratır.
Film, salt dehümanizasyon ve jenosit konularıyla değil, aynı zamanda grupta karar alma mekanizmalarıyla da ilgilidir.
***
Sisifos Söyleni - Albert Camus (Kitap)
“Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır: intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir.”
Albert Camus, İkinci Dünya Savaşı yıllarında yayımladığı deneme kitabı Sisifos Söyleni’nde, hayatın anlamsızlığı, varoluşumuzun saçmalığı gibi intihara yönelten temaları, tarihin ve edebiyatın belirli bazı kişilikleri üzerinden ele alır.
Tahsin Yücel’in dilimize kazandırdığı eser, 20. yüzyıl felsefe tarihinin en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilmiştir.
Tanrıların, hep yeniden aşağıya yuvarlanacak olan taşı tepeye çıkarmakla cezalandırdıkları Sisifos, cezasını bilinçli olarak kabullenmiştir, tekrar yuvarlanacağını bildiği halde taşı bütün gücüyle yukarı taşır.
Camus, “saçma” kavramını işte bu noktada tanımlar: Boşuna olduğunu bildiği halde direnen insan.
Yaşamın anlamı, ancak dünyanın saçmalığını ve yenilginin daima tekrarlanacağını bile bile kötülüğe direnmek olabilir; insanlığa gerçek boyutlarını ancak bu başkaldırı kazandırabilir.
***
12 Angry Men (12 Öfkeli Adam) - 1957 (Film)
Latin Amerikalı bir genç adam, babasını öldürdüğü gerekçesiyle cinayetle suçlanır.
Sanığın kaybettiğini söylediği bir bıçak ise cinayetin işlendiği odada bulunmuştur; gencin mahkemeye sunduğu savunma zayıftır ve olan biteni duyduklarını söyleyen pek çok tanık vardır.
Sanık, suçlu bulunduğu taktirde idama mahkûm edilecektir.
Jüri sonuçları, pek de şaşırtıcı değildir.
12 jüri üyesinden sadece sekiz numaralı jüri üyesi Davis ‘suçsuz’ hükmü yönünde oy vermiştir.
Davis’in jüri üyelerini ikna etmeye çalışması esnasında her jüri üyesinin ‘suçlu’ kararı vermesinin arkasında ise, aralarında yabancı düşmanlığı, kanuna aşırı güven, çoğunluğa uyma, geçmişle hesaplaşma gibi farklı kişisel sebepler olduğu ortaya çıkacaktır.
Yönetmenliğini Sidney Lumet’in yaptığı, senaryosunu Reginald Rose’un yazdığı, başrolünde Henry Fonda’nın oynadığı 1957 tarihli bu film, jüride karar alma ve küçük-interaktif bir grubun etkisi hakkındadır.
***
Uygarlığın Huzursuzluğu - Sigmund Freud (Kitap)
Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud psikanalizin toplumsal olayları, uygarlığın gelişimini ve sonuçlarını açıklamakta da elverişli bir kuram olduğunu “Uygarlığın Huzursuzluğu”, “Totem ve Tabu”, “Grup Psikolojisi” gibi eserlerinde göstermiştir.
Freud’un psikanalizin bulgularının sosyal hayat için ne anlama geldiğini dile getirdiği başlıca eseri olduğu için, “Uygarlığın Huzursuzluğu” yirminci yüzyıl boyunca birçok düşünürü etkilemiş, birçoklarına ilham vermiş ve kendisiyle hesaplaşmak zorunda bırakmıştır.
Freud’a göre, hayvani dürtülerle güdülenen insanın aynı zamanda uygar bir varlık olmaya çalışması trajik bir durumdur.
Bununla beraber Freud, insanın uygarlıktan vazgeçemeyeceğini de kabul eder.
Sonuç uygarlığın kaçınılmaz huzursuzluğudur.
***
The King’s Speech (Zoraki Kral) – 2010 (Film)
Tom Hooper’ın yönettiği 2010 tarihli bu filmde başrollerde Colin Firth, Geoffrey Rush ve Helena Bonham Carter vardır.
Film, Kral VI. George (Firth) ile kralın kekemeliğini tedavi etme işine soyunan Avustralyalı konuşma terapisti Lionel Logue (Rush) arasında gelişen ilişkiye odaklanır.
Nazi Almanyası’nın savaş hazırlıkları yaptığı ve Britanya monarşisinin VIII. Edward’ın azledilmesiyle sonuçlanan skandalla sallandığı bir dönemde, bu oldukça önemli ve acil bir görevdir.
VI. George ile Logue arasındaki ilişkiye damgasını vuran büyük toplumsal ve teknolojik değişimlerin yaşandığı bir zamanda kültürel, mesleki ve statü-bağlantılı beklentiler arasındaki çatışma, filmin ana temasını oluşturmaktadır.
.
Halil Emrah Macit, dikGAZETE.com