Başkalarının hatalarını göstererek kendi yanlışına kılıf bulmak ahlâk dışıdır!

Başkalarının hatalarını göstererek kendi yanlışına kılıf bulmak ahlâk dışıdır!

İnsanoğlu, devasa evrende fiziken mikroskobik boyutta olmasına rağmen, “EGO”sundan dolayı, kainata sığamıyor maalesef. 

Bundan dolayı, insanlık fiziken olmasa da, düşünsel olarak kendi sonunu başlatmış oluyor.

Nasıl mı?

İnsan, kendi yanlışını, bir başkasının yaptığı yanlış üzerinden aklayıp sorumluluktan sıyrılmaya çalışabilir mi!..

Günlerce haber yapılan ve seviyesiz tartışmalara malzeme yapılan ‘KAZ DAĞLARI’ ormanlarındaki ağaçların, maden çıkartılması için kesildiği ve yok edileceği vurgulanırken, karşılığında diğer tarafın savunma olarak dillendirdiği, kesilen başka ormanlar işaret edilerek “diğer ormanlar kesilirken neden sessiz kaldınız!..” diyebilen korkunç bir zihin yapısı ile karşı karşıya olduğumuz ve bu gerçek ile yüzleşmek durumunda kaldığımız günlerden hep birlikte geçmekteyiz.

“Diğer ormanlar kesilirken ses çıkartmadınız, şimdi bana da ses çıkartmayın!..” demek, insanlığın ve ‘ahlâk’ın dip yaptığı ve çürüdüğü nokta demektir.

Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır, cehalettir, nasıl bir nefrettir anlamak mümkün değil. Bu nefret ve körlük elbette tarihe not olarak düşülecektir.

İnsanın insana olan nefreti veya kini, tabiatın yok edilebilmesine salahiyet verebilir bir durum değildir.

Ülkemin bitki örtüsünü yok edebilme yetkisine hangi densiz sahiptir ki bu densizliğe ortak olunmaktadır.

Sizler kimlersiniz, hangi ülkenin vatandaşı ve savunanlarısınız ki karşılıklı çemkirmeler ile ortalığı görünmez kılan toz bulutuna mahkum ediyorsunuz!..

Böylelikle, oldu-bittiye getirilmeye çalışılan ormanlar ve madenler konusu, kimlere ve hangi çıkar odaklarına peşkeş çekilmektedir öğrenebilme fırsatını da yitirmiş oluyoruz.

Gazeteciliğin de, haberciliğin de etik sınırları ve bir ahlâkı vardır. “Onu da mı yitirmek istiyorsunuz!..” diye sormadan geçemeyeceğim.

Önceki yazılarımda dahi vurgusunu yaptığım; “Şiddet, sahaya inerse, akıl trübünlere çıkar!..” gerçeği ile hareket etmek ve herşeyi tüm çıplaklığı ile görebilmek, ülkemizin geleceği olan genç nesillere olan borcumuz ve sorumluluğumuzdur.

Yapılan haksızlıklar ve yalan-yanlışlar toplum içinde yaratılan kargaşada saklanma fırsatı bulabilir.

YA VİCDANLARINIZ İLE BAŞBAŞA KALDIĞINIZDA NE YAPACAKSINIZ!..

Vicdansız olanların da acilen toplum içinden ayıklanması ve izole edilmesi dileği ile…

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @KARANIAli , @dikgazete

İnsanoğlu, devasa evrende fiziken mikroskobik boyutta olmasına rağmen, “EGO”sundan dolayı, kainata sığamıyor maalesef. 

Bundan dolayı, insanlık fiziken olmasa da, düşünsel olarak kendi sonunu başlatmış oluyor.

Nasıl mı?

İnsan, kendi yanlışını, bir başkasının yaptığı yanlış üzerinden aklayıp sorumluluktan sıyrılmaya çalışabilir mi!..

Günlerce haber yapılan ve seviyesiz tartışmalara malzeme yapılan ‘KAZ DAĞLARI’ ormanlarındaki ağaçların, maden çıkartılması için kesildiği ve yok edileceği vurgulanırken, karşılığında diğer tarafın savunma olarak dillendirdiği, kesilen başka ormanlar işaret edilerek “diğer ormanlar kesilirken neden sessiz kaldınız!..” diyebilen korkunç bir zihin yapısı ile karşı karşıya olduğumuz ve bu gerçek ile yüzleşmek durumunda kaldığımız günlerden hep birlikte geçmekteyiz.

“Diğer ormanlar kesilirken ses çıkartmadınız, şimdi bana da ses çıkartmayın!..” demek, insanlığın ve ‘ahlâk’ın dip yaptığı ve çürüdüğü nokta demektir.

Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır, cehalettir, nasıl bir nefrettir anlamak mümkün değil. Bu nefret ve körlük elbette tarihe not olarak düşülecektir.

İnsanın insana olan nefreti veya kini, tabiatın yok edilebilmesine salahiyet verebilir bir durum değildir.

Ülkemin bitki örtüsünü yok edebilme yetkisine hangi densiz sahiptir ki bu densizliğe ortak olunmaktadır.

Sizler kimlersiniz, hangi ülkenin vatandaşı ve savunanlarısınız ki karşılıklı çemkirmeler ile ortalığı görünmez kılan toz bulutuna mahkum ediyorsunuz!..

Böylelikle, oldu-bittiye getirilmeye çalışılan ormanlar ve madenler konusu, kimlere ve hangi çıkar odaklarına peşkeş çekilmektedir öğrenebilme fırsatını da yitirmiş oluyoruz.

Gazeteciliğin de, haberciliğin de etik sınırları ve bir ahlâkı vardır. “Onu da mı yitirmek istiyorsunuz!..” diye sormadan geçemeyeceğim.

Önceki yazılarımda dahi vurgusunu yaptığım; “Şiddet, sahaya inerse, akıl trübünlere çıkar!..” gerçeği ile hareket etmek ve herşeyi tüm çıplaklığı ile görebilmek, ülkemizin geleceği olan genç nesillere olan borcumuz ve sorumluluğumuzdur.

Yapılan haksızlıklar ve yalan-yanlışlar toplum içinde yaratılan kargaşada saklanma fırsatı bulabilir.

YA VİCDANLARINIZ İLE BAŞBAŞA KALDIĞINIZDA NE YAPACAKSINIZ!..

Vicdansız olanların da acilen toplum içinden ayıklanması ve izole edilmesi dileği ile…

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @KARANIAli , @dikgazete