Cinsellik ve şehvet duyguları neden kontrol dışına çıkar!

Cinsellik ve şehvet duyguları neden kontrol dışına çıkar!

Televizyon haberlerinde gün geçmiyor ki bir cinsel taciz veya tecavüz vakıası haberi olmasın. 

Neden insanlar kontrol dışına çıkar ve ahlaka uymayan davranışlar sergilerler?

Denmeli ki; 

Akıl ve düşünce, baskı ve şiddet karşısında siner ise hayvansal güdüler serbest kalır. Böylelikle toplumda taciz ve tecavüzler baş gösterir.

Nedir bu akıl ve düşünce’nin önünü tıkayarak sindiren ve çalışmasını engelleyen şeyler?

Dedik ya hep, LÜKS DÜŞKÜNLÜĞÜ İHANETİN BAŞLANGICIDIR diye. İşte bundan dolayı konuyu açıp ele almak elzem oldu.

Birey şayet NEFSİNİ doğru kodlar üzerinden iyi bir KARAKTERE kavuşturamaz ve şekillendiremez ise NEFİS parçalanır ve rotasını bulamaz. Peki, birey nefsini nasıl bir karaktere kavuşturmalı?

Birey, öncelikle, ahlaki ve evrensel ETİK sınırlara ters düşmeyen davranışlar ve ilişkiler ağına kavuşmalı.

Bu konu, bireyin ait olduğu toplumun yanlışlarını da saygı ile karşılaması anlamına gelmez. 

Çünkü ahlaki-etik sınırlar çerçevesi, tarih boyunca edinilen tecrübeler ışığında zaten kodlanmış ve insanlığa sunulmuştur.

Çok önemli bulduğum; ELİNE, BELİNE VE DİLİNE SAHİP OLACAKSIN düsturu, gerçekten de toplumu doğru şekillendiren ve ilişkileri sağlıklı rotaya sokan bir bakış açısıdır.

Kişi öncelikle kendisini keşfetmeli ve hayatın içinde konumunu belirlemelidir. Ardından, doğru kodlamalar üzerinden oluşturulan davranış devamlılığı, toplumun diğer fertlerine de örnek olacak şekilde sergilenmelidir.

İnsanoğlu sürekli iletişim ve etkileşim içerisinde döngüsünü bulmak ve şekillendirmek üzere hep bir sınav halindedir. Bu sınavı başarı ile geçebilmenin temelinde İRADE kontrolü ve 'İÇGÜDÜ'ye teslim olmamak gerçeği yatar.

AKIL ise bu döngüyü sürekli olarak işleyen ve rotasına sokmaya çabalayan bir mekanizma olarak çalışır.

Şayet birey, aklını bir takım hurafeler (şekilcilik) üzerinden kullanmamayı ve belli çıkar odaklarına teslim etmeyi tercih eder ise, günümüzde yaşanan gayri ahlaki (tacizler ve tecavüzler) davranışlar çoğalır.

İşte o andan itibaren çıkarlar doğrultusunda yönlendirmeler ve çarpık ilişkiler gün yüzüne çıkmaya başlar ki, bu durum tüm toplumu ve dahi insanlığı içinden çıkılmaz bir duruma sokar.

İnsanlığın çıkmaza sokulduğu kavramlardan bir tanesi de İLİM ve BİLİM kavramlarının birbirlerine ters oldukları kodlamasıdır.

Aslında ilim ve bilim, hayatın sırt sırta geçmiş iki taraflı madalyonu olarak algılanması gerekmektedir.

Madalyonun bir tarafı, bireyin Nefsini doğru karaktere büründürmesine yardımcı olurken, bir diğer tarafı ise bireyi kendi içinde balansa kavuşturacak olan istek ve taleplerini ahlaki/etik sınırlar çerçevesinde gerçekleştirmesine yardımcı olacaktır.

Çünkü kâinat bir denge (Balans) üzerine kurulmuş ve bu dengeye uyulması tüm canlılara şart koşulmuştur.

İşte, tam da bu yüzden Nefsini doğru Kodlamalar üzerinden güzel bir karaktere büründüremeyenler hayatın içindeki dengesini bulamayanlar olarak adlandırılmalı ve dengelerini bulabilmeleri noktasında doğru örnekler sunularak yardımcı olunmalıdır.

HER NE ARAR İSEN KENDİNDE ARA şiarı gerçekten de insanlığın doğru rotasını bulabilmesi için takip edilmesi gereken düstur olmalıdır.

Ayrıca ELİNE, BELİNE VE DİLİNE SAHİP OL ki, dengeni bulasın…

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

Televizyon haberlerinde gün geçmiyor ki bir cinsel taciz veya tecavüz vakıası haberi olmasın. 

Neden insanlar kontrol dışına çıkar ve ahlaka uymayan davranışlar sergilerler?

Denmeli ki; 

Akıl ve düşünce, baskı ve şiddet karşısında siner ise hayvansal güdüler serbest kalır. Böylelikle toplumda taciz ve tecavüzler baş gösterir.

Nedir bu akıl ve düşünce’nin önünü tıkayarak sindiren ve çalışmasını engelleyen şeyler?

Dedik ya hep, LÜKS DÜŞKÜNLÜĞÜ İHANETİN BAŞLANGICIDIR diye. İşte bundan dolayı konuyu açıp ele almak elzem oldu.

Birey şayet NEFSİNİ doğru kodlar üzerinden iyi bir KARAKTERE kavuşturamaz ve şekillendiremez ise NEFİS parçalanır ve rotasını bulamaz. Peki, birey nefsini nasıl bir karaktere kavuşturmalı?

Birey, öncelikle, ahlaki ve evrensel ETİK sınırlara ters düşmeyen davranışlar ve ilişkiler ağına kavuşmalı.

Bu konu, bireyin ait olduğu toplumun yanlışlarını da saygı ile karşılaması anlamına gelmez. 

Çünkü ahlaki-etik sınırlar çerçevesi, tarih boyunca edinilen tecrübeler ışığında zaten kodlanmış ve insanlığa sunulmuştur.

Çok önemli bulduğum; ELİNE, BELİNE VE DİLİNE SAHİP OLACAKSIN düsturu, gerçekten de toplumu doğru şekillendiren ve ilişkileri sağlıklı rotaya sokan bir bakış açısıdır.

Kişi öncelikle kendisini keşfetmeli ve hayatın içinde konumunu belirlemelidir. Ardından, doğru kodlamalar üzerinden oluşturulan davranış devamlılığı, toplumun diğer fertlerine de örnek olacak şekilde sergilenmelidir.

İnsanoğlu sürekli iletişim ve etkileşim içerisinde döngüsünü bulmak ve şekillendirmek üzere hep bir sınav halindedir. Bu sınavı başarı ile geçebilmenin temelinde İRADE kontrolü ve 'İÇGÜDÜ'ye teslim olmamak gerçeği yatar.

AKIL ise bu döngüyü sürekli olarak işleyen ve rotasına sokmaya çabalayan bir mekanizma olarak çalışır.

Şayet birey, aklını bir takım hurafeler (şekilcilik) üzerinden kullanmamayı ve belli çıkar odaklarına teslim etmeyi tercih eder ise, günümüzde yaşanan gayri ahlaki (tacizler ve tecavüzler) davranışlar çoğalır.

İşte o andan itibaren çıkarlar doğrultusunda yönlendirmeler ve çarpık ilişkiler gün yüzüne çıkmaya başlar ki, bu durum tüm toplumu ve dahi insanlığı içinden çıkılmaz bir duruma sokar.

İnsanlığın çıkmaza sokulduğu kavramlardan bir tanesi de İLİM ve BİLİM kavramlarının birbirlerine ters oldukları kodlamasıdır.

Aslında ilim ve bilim, hayatın sırt sırta geçmiş iki taraflı madalyonu olarak algılanması gerekmektedir.

Madalyonun bir tarafı, bireyin Nefsini doğru karaktere büründürmesine yardımcı olurken, bir diğer tarafı ise bireyi kendi içinde balansa kavuşturacak olan istek ve taleplerini ahlaki/etik sınırlar çerçevesinde gerçekleştirmesine yardımcı olacaktır.

Çünkü kâinat bir denge (Balans) üzerine kurulmuş ve bu dengeye uyulması tüm canlılara şart koşulmuştur.

İşte, tam da bu yüzden Nefsini doğru Kodlamalar üzerinden güzel bir karaktere büründüremeyenler hayatın içindeki dengesini bulamayanlar olarak adlandırılmalı ve dengelerini bulabilmeleri noktasında doğru örnekler sunularak yardımcı olunmalıdır.

HER NE ARAR İSEN KENDİNDE ARA şiarı gerçekten de insanlığın doğru rotasını bulabilmesi için takip edilmesi gereken düstur olmalıdır.

Ayrıca ELİNE, BELİNE VE DİLİNE SAHİP OL ki, dengeni bulasın…

.

Ali Karani, dikGAZETE.com