Coğrafyamızın buhrandan çıkış yolu, Türk akıl sistematiği ile olmalı!

Coğrafyamızın buhrandan çıkış yolu, Türk akıl sistematiği ile olmalı!

Akıl, uzun vadeli planlama ve programlamalar yapar. Fikir ise kısa vadeli ve anlık çözümler üzerinden üretir ve uygular.

Bu temel yasalardan yola çıkıldığında "devlet aklı"mız, bulunduğumuz coğrafyaya dışarıdan gelenleri fikir üretme çemberine hapis etmeli ve ürettiğimiz 'akıl’ın tribülansında savrulmaya mahkûm etmelidir. 

Böylelikle kurgulanan oyunların boşa çıkarılması mümkün olacaktır.

Öncelikle, bölgenin güçlü ve tehdit altında olan ülkeleri ile sağlıklı ilişkiler geliştirerek, ardından kartopu misali diğer katılımların sağlanması ve birlikte hareket etmenin önünün açılması olmazsa olmazlardandır.

Unutmayalım, bizler bu coğrafyanın yerlisi ve en iyi tanıyanlarıyız. Kendi içimizdeki çelişkilerin dışarıdan gelenler tarafından kullanılmasına asla izin veremeyiz. 

Dışarıdan gelenler ise coğrafyamızda asla kalıcı olamazlar. Sebebi ise adapte olamamaları ve kalabalık nüfusun bizlerin lehine olması gerçekliğidir.

Çünkü bir coğrafyada yaşamak, anlamak, atmosferini bilebiliyor olmak o coğrafyada doğmak ile mümkündür. Bundan dolayı dışarıdan gelenler kalıcı olabilmek için coğrafyanın reddedici reflekslerine karşı sürekli olarak şiddet üretmek zorunda kalacaklardır. 

Şiddeti üreten akıl değil, fikirdir.

İşte, dışarıdan gelenler bizleri bu temel yasa üzerinden şiddet ile yoğurup şekilciliğe zorlamaktadırlar.

Türk akıl sistematiği ise akıl üretip, mana üzerinden yapılandığı ve kodlamalarını bu yasalara göre yaptığı için sürekli hedeftedir ve yok edilmek istenmektedir.

Atalarımız der ki; KOL KIRILIR, YEN İÇİNDE KALIR. Atasözlerimizi dikkate almak zorundayız.

Öncelikle durum tesbiti yaparak diyebilmeli ki; Ülkemde oluşturulmaya çalışılan çatışma zeminlerinin yok edilmesi elzemdir.

Nedir bu hazırlanan ve sürekli körüklenen çatışma zeminleri?

1-) Osmanlı mı,  Cumhuriyet mi? 

2-) Türk mü, Müslüman mı?

3-) Alevi mi, Sünni mi?  

4-) Ve daha niceleri.  

Aslında hepsi bir ve aynı köklerden beslenen kavramlardır. Çünkü bu kavramların içinde yaşatıldığı bedenler bizleriz, hep birlikteyiz ve “Biz"i en iyi biz anlarız.

Ben olmazsam senin anlamın ne? Sen olmazsan benim anlamım ne? 

Algılarımızın KELİMELER üzerinden kodlanma tehlikesi ciddiye alınması gereken bir durumdur. Çünkü kelimeler üzerinden kodlanan düşünce sistematiği, şekilcilik ve fikir çemberine hapis olmaya mahkûmdur. Bu çembere mahkûm olan akıl, şiddet üretmekten başka yol bulamaz.

Kelimelerin mana ve içeriklerine yoğunlaşarak anlamak ve idrak etmek çözümün ta kendisidir ve çatışma zeminindeki fay hatlarını esnekleştirir ve kırılmasını engeller.

Batı İttifakı’nın birinci paylaşım savaşı sonrasında coğrafyamızın kaderiymiş gibi ortaya koyduğu plan, coğrafyanın refleksleri karşısında açmazlar yaşarken "mana ve idrak kodlaması Batı İttifakı’nı hala uğraştırmakta ve zorlamaktadır. 

Çünkü batı ittifakı, coğrafyamızdaki kendi kodlamasını, mana kodlamasına dönüştürür ise zaten bizlere benzemiş olacak ve ister istemez sayfalarına not eden tarih sahnesinde mana ve idrak kodlamasını kabul ederek yanlışını görecektir.

Yaşanan gerçeklikler üzerinden okumalarımızı yapınca, Batı İttifakı’nın coğrafyamızda kalıcı olmak gibi bir hedefinin olmadığını görürüz. 

Lakin çözümler üretemediği sorunlara karşılık, coğrafyaları göçlere zorlamakta, coğrafya sakinlerini boşaltıp, kendilerine alanlar açmaktadırlar.

Görmemiz gereken en can alıcı nokta bu olmalıdır ve bu soruna acilen çözüm üretecek akıl geliştirmeliyiz.

Bu mecburiyetten dolayı, acilen kendi aramızdaki ihtilafları bir kenara bırakıp, akıl, mana ve idrak nokrasında birleşerek doğru planlamaları yaparak üst perdeden planlar koyabilecek ortak ve üstün akıl yapısını oluşturmalıyız.

Batı’nın sadece kendi “seçkin” insanına yaşama hakkı tanıyan ve bu öngörüsü ile “diğerleri”ni hep öteleme ve alt etme uğruna çalışan şeytani akıl yapısına, Türk akıl sistematiğinin ortaya koyduğu, ‘’Hayatın Topyekün Devamlılığı Yasası’’ karşı çıkacaktır.

Mana’yı bilmeyen akıl, şekilci ve çatışmacı zemine mahkûm olur.

Şiddet sahaya inerse de AKIL tribünlere çıkar.

Bu coğrafya her bir zerresine kadar bizlerin kanı ile sulanmıştır ve vatan yapılmıştır. 

Onlar her zaman geleceklerdir, bizler de her zaman burada onları bekleyeceğiz.

İhtiyacımız olan tek şey, Türk düşünce sistematiği ile uygulayıcıların senkronize olabilmeleridir.

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

Akıl, uzun vadeli planlama ve programlamalar yapar. Fikir ise kısa vadeli ve anlık çözümler üzerinden üretir ve uygular.

Bu temel yasalardan yola çıkıldığında "devlet aklı"mız, bulunduğumuz coğrafyaya dışarıdan gelenleri fikir üretme çemberine hapis etmeli ve ürettiğimiz 'akıl’ın tribülansında savrulmaya mahkûm etmelidir. 

Böylelikle kurgulanan oyunların boşa çıkarılması mümkün olacaktır.

Öncelikle, bölgenin güçlü ve tehdit altında olan ülkeleri ile sağlıklı ilişkiler geliştirerek, ardından kartopu misali diğer katılımların sağlanması ve birlikte hareket etmenin önünün açılması olmazsa olmazlardandır.

Unutmayalım, bizler bu coğrafyanın yerlisi ve en iyi tanıyanlarıyız. Kendi içimizdeki çelişkilerin dışarıdan gelenler tarafından kullanılmasına asla izin veremeyiz. 

Dışarıdan gelenler ise coğrafyamızda asla kalıcı olamazlar. Sebebi ise adapte olamamaları ve kalabalık nüfusun bizlerin lehine olması gerçekliğidir.

Çünkü bir coğrafyada yaşamak, anlamak, atmosferini bilebiliyor olmak o coğrafyada doğmak ile mümkündür. Bundan dolayı dışarıdan gelenler kalıcı olabilmek için coğrafyanın reddedici reflekslerine karşı sürekli olarak şiddet üretmek zorunda kalacaklardır. 

Şiddeti üreten akıl değil, fikirdir.

İşte, dışarıdan gelenler bizleri bu temel yasa üzerinden şiddet ile yoğurup şekilciliğe zorlamaktadırlar.

Türk akıl sistematiği ise akıl üretip, mana üzerinden yapılandığı ve kodlamalarını bu yasalara göre yaptığı için sürekli hedeftedir ve yok edilmek istenmektedir.

Atalarımız der ki; KOL KIRILIR, YEN İÇİNDE KALIR. Atasözlerimizi dikkate almak zorundayız.

Öncelikle durum tesbiti yaparak diyebilmeli ki; Ülkemde oluşturulmaya çalışılan çatışma zeminlerinin yok edilmesi elzemdir.

Nedir bu hazırlanan ve sürekli körüklenen çatışma zeminleri?

1-) Osmanlı mı,  Cumhuriyet mi? 

2-) Türk mü, Müslüman mı?

3-) Alevi mi, Sünni mi?  

4-) Ve daha niceleri.  

Aslında hepsi bir ve aynı köklerden beslenen kavramlardır. Çünkü bu kavramların içinde yaşatıldığı bedenler bizleriz, hep birlikteyiz ve “Biz"i en iyi biz anlarız.

Ben olmazsam senin anlamın ne? Sen olmazsan benim anlamım ne? 

Algılarımızın KELİMELER üzerinden kodlanma tehlikesi ciddiye alınması gereken bir durumdur. Çünkü kelimeler üzerinden kodlanan düşünce sistematiği, şekilcilik ve fikir çemberine hapis olmaya mahkûmdur. Bu çembere mahkûm olan akıl, şiddet üretmekten başka yol bulamaz.

Kelimelerin mana ve içeriklerine yoğunlaşarak anlamak ve idrak etmek çözümün ta kendisidir ve çatışma zeminindeki fay hatlarını esnekleştirir ve kırılmasını engeller.

Batı İttifakı’nın birinci paylaşım savaşı sonrasında coğrafyamızın kaderiymiş gibi ortaya koyduğu plan, coğrafyanın refleksleri karşısında açmazlar yaşarken "mana ve idrak kodlaması Batı İttifakı’nı hala uğraştırmakta ve zorlamaktadır. 

Çünkü batı ittifakı, coğrafyamızdaki kendi kodlamasını, mana kodlamasına dönüştürür ise zaten bizlere benzemiş olacak ve ister istemez sayfalarına not eden tarih sahnesinde mana ve idrak kodlamasını kabul ederek yanlışını görecektir.

Yaşanan gerçeklikler üzerinden okumalarımızı yapınca, Batı İttifakı’nın coğrafyamızda kalıcı olmak gibi bir hedefinin olmadığını görürüz. 

Lakin çözümler üretemediği sorunlara karşılık, coğrafyaları göçlere zorlamakta, coğrafya sakinlerini boşaltıp, kendilerine alanlar açmaktadırlar.

Görmemiz gereken en can alıcı nokta bu olmalıdır ve bu soruna acilen çözüm üretecek akıl geliştirmeliyiz.

Bu mecburiyetten dolayı, acilen kendi aramızdaki ihtilafları bir kenara bırakıp, akıl, mana ve idrak nokrasında birleşerek doğru planlamaları yaparak üst perdeden planlar koyabilecek ortak ve üstün akıl yapısını oluşturmalıyız.

Batı’nın sadece kendi “seçkin” insanına yaşama hakkı tanıyan ve bu öngörüsü ile “diğerleri”ni hep öteleme ve alt etme uğruna çalışan şeytani akıl yapısına, Türk akıl sistematiğinin ortaya koyduğu, ‘’Hayatın Topyekün Devamlılığı Yasası’’ karşı çıkacaktır.

Mana’yı bilmeyen akıl, şekilci ve çatışmacı zemine mahkûm olur.

Şiddet sahaya inerse de AKIL tribünlere çıkar.

Bu coğrafya her bir zerresine kadar bizlerin kanı ile sulanmıştır ve vatan yapılmıştır. 

Onlar her zaman geleceklerdir, bizler de her zaman burada onları bekleyeceğiz.

İhtiyacımız olan tek şey, Türk düşünce sistematiği ile uygulayıcıların senkronize olabilmeleridir.

.

Ali Karani, dikGAZETE.com