Değişen, dönüşen, gelişen Türkiye ve Türk Lirası’nın stok para olarak çevre ülkelerde kullanılması

Değişen, dönüşen, gelişen Türkiye ve Türk Lirası’nın stok para olarak çevre ülkelerde kullanılması

Değişen, dönüşen, gelişen Türkiye ve Türk Lirası’nın stok para olarak çevre ülkelerde kullanılması Değişen, dönüşen, gelişen Türkiye ve Türk Lirası’nın stok para olarak çevre ülkelerde kullanılması

Türkiye, değişim ve dönüşüm hamlelerini büyük oranda tamamlamış duruma kendisini taşımaya çalışırken, Dünya ile entegre olmayı başaramayan hantal ve bağımlı sistemini hem en az zarar ile tasfiye etmeyi, hem de yeni dünya ile entegrasyon noktasında avantajlar sağlayan yeni bir anlayışı devletin zihin kodlarına yerleştirebilmeyi, hayli zaman kaybına ve ciddi bir bedel ödenmesine rağmen büyük oranda tamamlayabilmiş durumdadır.

Alışkanlıklar ve edinilmiş şahsi haklarından, devletin çıkarları uğruna olsa da vazgeçmekten kaçınan eskinin temsilcileri artık karar vermek zorundadırlar.

-Devlet ve yeni sistemi ile birlikte paylaşarak büyümek mi?..

-Yoksa tersine davranarak değişen dünyanın layık gördüğü kısıtlı haklara razı olmak mı?..

Son üç haftadan bu yana ziyaretini gerçekleştirdiğim bölge ülkelerindeki piyasaları gözlemlerken dikkatimi çeken hususları siz değerli okurlarımızla paylaşmak isterim.

Eskiden Altın, Dolar, Euro ticareti yapan bürolarda Türk Lirasının alışverişini görmek hayal iken, bugün Altın, Dolar ve Euro ticaretini yapan büroların Türk lirasını da raflarına koymuş oldukları gözlerden kaçmıyor artık.

Türk Lirası her ne kadar değer kaybetmiş görülse de artık raflarda “stok para” olarak diğerlerine oranla az da olsa yerini almış durumdadır.

Siyasi ve ekonomik bağımsızlık ve global arenada kıran kırana gerçekleşen yarışta “ben de varım” diyebilmek, gerçekten ciddi bedeller ödenmesini de beraberinde getiriyor maalesef.

Askeri teknoloji açısından yapılan yatırımlar ve getirileri açısından güvenlik için kullanılan araçların Türkiye tarafından ihracatı yapılarak çevre ülkelerde kullanılıyor olması sacın bir ayağını oluştururken, gıda ve diğer tüketim mallarımızın çoktan o raflarda yerlerini almış oldukları artık herkes tarafından kabul edilmiş durumdadır.

Son sac ayağı olarak görebileceğimiz Türk Lirasının da çevre ülkelerin raflarında yerini alıyor olması, üçüncü sac ayağının da hayata aşama aşama geçiriliyor olduğunu göstermektedir.

Türk milleti adına, global ölçekte stratejik hamleler yapmayı ilk görev sıralamasına yerleştiren bu zihin kodlaması, tarihten aldığı sorumluluklarını unutmamış olan bir devlet anlayışının aktif olduğunu ve görevinin başında olduğunu görmeyen gözlere göstermektedir kanaatindeyiz.

Çok geniş bir coğrafyaya hitap ediliyor olması, gelişmelerin çok yavaş hareket etmesini getirirken, içeride yaşanılan zorlukların hızını yakalayamıyor olması da ister istemez toplumsal tepkilerin de oluşturulmasına imkân sunmaktadır.

Bu durumu kendi çıkarları için kullananlar ve manipülasyonlar yaparak durumu kendi çıkarları için siyasi ve ekonomik açıdan zarar verici noktaya taşıyanların da tespitlerinin yapılarak uyarılmaları gerekmektedir.

Dengeyi kurabilmek ve her kesimi uyumlu takım oyuncusu haline dönüştürmek, takdir edersiniz ki birinci derecede görev üstlenmiş olan siyasetin işidir.

Kısa vadede zarar hanemize kayıpların yazıldığı bir durum gerçekleşiyor olsa da orta ve uzun vadede Türkiye’nin gıda ve tüketim mallarından tutun da, askeri teknoloji ve Türk Lirası olarak yayılıyor olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz.

Bu üç sac ayağını oturtmak zorunda olmamız neden gereklidir biliyor musunuz!?.

Tüm dünya ticaretinin beklentisi olan “arz güvenliği ve devamlılığı” konusunda adımları atılan stratejik hamleler için hayati önem arz etmektedir de ondan…

Türkiye’nin bir global ticaret üssü olabilmesi bir yana, medeniyet ve kültür coğrafyası olabilmek ve en önemlisi İstanbul’un dev bir şirketi edasıyla merkez konuma yükselebilmesi, kanaatimizce tüm bu bedellerin ödenmesine değer diyebiliriz.

Önceki makalelerimizde vurgusunu yaptığımız, “global ölçekte etki oluşturabilecek projeleri hazırlayarak hayata geçirebilecek şirketlerimizin” de oluşturulması, dünya ile entegre olunmasını hızlandıracak hatta global ticarete yön vermeyi sağlayabilecek sistemi besleyen omurga bileşenleri olarak görülmelidir. 

Kim ne derse desin, gerçekçi bir bakış açısı ile değerlendirecek olursak, petrol ve doğal gaz boru hatlarının Anadolu üzerinden geçiyor olması, gıda ve tüketim ürünlerimizin çevre ülkelerdeki raflarda yerlerini almış olmaları, askeri teknolojimizin çember genişletilerek çevre ülkelerce kullanılıyor olması, Türk Lirasının da çevre ülkelerdeki raflarda yerini alıyor olması hem Anadolu’yu çevreye yaymakta, hem de çevremizdeki potansiyellerin Anadolu ile birlikte uyumlu şekilde hareket etmesini tetiklemektedir.

Son Söz;

Devletin tek bir nefes alıp vermesi, insanın yüz yıllık yaşama süresine eşittir” diyen değerli bir büyüğümün sözünün kulaklarımıza küpe olmasını dilerim.

Omurga sağlam olduktan sonra bedenin ayağa kalkması çok da zor olmayacaktır.

Saygılarımla.

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

Türkiye, değişim ve dönüşüm hamlelerini büyük oranda tamamlamış duruma kendisini taşımaya çalışırken, Dünya ile entegre olmayı başaramayan hantal ve bağımlı sistemini hem en az zarar ile tasfiye etmeyi, hem de yeni dünya ile entegrasyon noktasında avantajlar sağlayan yeni bir anlayışı devletin zihin kodlarına yerleştirebilmeyi, hayli zaman kaybına ve ciddi bir bedel ödenmesine rağmen büyük oranda tamamlayabilmiş durumdadır.

Alışkanlıklar ve edinilmiş şahsi haklarından, devletin çıkarları uğruna olsa da vazgeçmekten kaçınan eskinin temsilcileri artık karar vermek zorundadırlar.

-Devlet ve yeni sistemi ile birlikte paylaşarak büyümek mi?..

-Yoksa tersine davranarak değişen dünyanın layık gördüğü kısıtlı haklara razı olmak mı?..

Son üç haftadan bu yana ziyaretini gerçekleştirdiğim bölge ülkelerindeki piyasaları gözlemlerken dikkatimi çeken hususları siz değerli okurlarımızla paylaşmak isterim.

Eskiden Altın, Dolar, Euro ticareti yapan bürolarda Türk Lirasının alışverişini görmek hayal iken, bugün Altın, Dolar ve Euro ticaretini yapan büroların Türk lirasını da raflarına koymuş oldukları gözlerden kaçmıyor artık.

Türk Lirası her ne kadar değer kaybetmiş görülse de artık raflarda “stok para” olarak diğerlerine oranla az da olsa yerini almış durumdadır.

Siyasi ve ekonomik bağımsızlık ve global arenada kıran kırana gerçekleşen yarışta “ben de varım” diyebilmek, gerçekten ciddi bedeller ödenmesini de beraberinde getiriyor maalesef.

Askeri teknoloji açısından yapılan yatırımlar ve getirileri açısından güvenlik için kullanılan araçların Türkiye tarafından ihracatı yapılarak çevre ülkelerde kullanılıyor olması sacın bir ayağını oluştururken, gıda ve diğer tüketim mallarımızın çoktan o raflarda yerlerini almış oldukları artık herkes tarafından kabul edilmiş durumdadır.

Son sac ayağı olarak görebileceğimiz Türk Lirasının da çevre ülkelerin raflarında yerini alıyor olması, üçüncü sac ayağının da hayata aşama aşama geçiriliyor olduğunu göstermektedir.

Türk milleti adına, global ölçekte stratejik hamleler yapmayı ilk görev sıralamasına yerleştiren bu zihin kodlaması, tarihten aldığı sorumluluklarını unutmamış olan bir devlet anlayışının aktif olduğunu ve görevinin başında olduğunu görmeyen gözlere göstermektedir kanaatindeyiz.

Çok geniş bir coğrafyaya hitap ediliyor olması, gelişmelerin çok yavaş hareket etmesini getirirken, içeride yaşanılan zorlukların hızını yakalayamıyor olması da ister istemez toplumsal tepkilerin de oluşturulmasına imkân sunmaktadır.

Bu durumu kendi çıkarları için kullananlar ve manipülasyonlar yaparak durumu kendi çıkarları için siyasi ve ekonomik açıdan zarar verici noktaya taşıyanların da tespitlerinin yapılarak uyarılmaları gerekmektedir.

Dengeyi kurabilmek ve her kesimi uyumlu takım oyuncusu haline dönüştürmek, takdir edersiniz ki birinci derecede görev üstlenmiş olan siyasetin işidir.

Kısa vadede zarar hanemize kayıpların yazıldığı bir durum gerçekleşiyor olsa da orta ve uzun vadede Türkiye’nin gıda ve tüketim mallarından tutun da, askeri teknoloji ve Türk Lirası olarak yayılıyor olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz.

Bu üç sac ayağını oturtmak zorunda olmamız neden gereklidir biliyor musunuz!?.

Tüm dünya ticaretinin beklentisi olan “arz güvenliği ve devamlılığı” konusunda adımları atılan stratejik hamleler için hayati önem arz etmektedir de ondan…

Türkiye’nin bir global ticaret üssü olabilmesi bir yana, medeniyet ve kültür coğrafyası olabilmek ve en önemlisi İstanbul’un dev bir şirketi edasıyla merkez konuma yükselebilmesi, kanaatimizce tüm bu bedellerin ödenmesine değer diyebiliriz.

Önceki makalelerimizde vurgusunu yaptığımız, “global ölçekte etki oluşturabilecek projeleri hazırlayarak hayata geçirebilecek şirketlerimizin” de oluşturulması, dünya ile entegre olunmasını hızlandıracak hatta global ticarete yön vermeyi sağlayabilecek sistemi besleyen omurga bileşenleri olarak görülmelidir. 

Kim ne derse desin, gerçekçi bir bakış açısı ile değerlendirecek olursak, petrol ve doğal gaz boru hatlarının Anadolu üzerinden geçiyor olması, gıda ve tüketim ürünlerimizin çevre ülkelerdeki raflarda yerlerini almış olmaları, askeri teknolojimizin çember genişletilerek çevre ülkelerce kullanılıyor olması, Türk Lirasının da çevre ülkelerdeki raflarda yerini alıyor olması hem Anadolu’yu çevreye yaymakta, hem de çevremizdeki potansiyellerin Anadolu ile birlikte uyumlu şekilde hareket etmesini tetiklemektedir.

Son Söz;

Devletin tek bir nefes alıp vermesi, insanın yüz yıllık yaşama süresine eşittir” diyen değerli bir büyüğümün sözünün kulaklarımıza küpe olmasını dilerim.

Omurga sağlam olduktan sonra bedenin ayağa kalkması çok da zor olmayacaktır.

Saygılarımla.

.

Ali Karani, dikGAZETE.com