Disiplin, İstikrar, Başarı üçgeni
Disiplin, İstikrar, Başarı üçgeni
- 02-10-2018 10:04
- 3121
- 02-10-2018 10:04
- 3121
İnsanoğlu doğduğu an itibari ile öğrenmeye, tanımaya ve kendini tanımlayarak konumlandırmaya çabalar.
İlk aşamalarda kendi içgüdüsel tetiklenmeleri ile (açlık ve beslenme) hayata tutunma mücadelesi içindeyken, ilerleyen süreçte, aklını kullanma ve iradesini geliştirerek disipline oturtmakla meşgul olmaktadır. Disipline edilen davranış sürekliliği ise istikrarı getirir.
İstikrar ile yükselen ivme devamlılığı, doğru kodlamalar ile birlikte, akıl’ın da yardımı sayesinde rotasını bulabilen insan üretir, gelişir, değişir, dönüşür ve başarıyı yakalar.
Genel bakış açısından kopmadan, dikkatleri çekmeyi amaçladığım konuya dönelim.
Her şeyin gelip kilitlendiği AKIL, belli bir disipline kavuşturulmadığı takdirde insanın sonu hüsrandır.
Titreşim, frekans ve devamı getirilmesi elzem olan istikrarlı RİTİM süreci, beşeri insanlaştıran ardıl hareketler sistematiğidir.
Yani akıl ile tetiklenen hayat kuramı, RİTMİK seyahatte kendisini disipline ederek istikrara taşır ve ardından başarı kimliğine bürünür.
KORKU, bu sistematiğin işletilmesine en büyük engeldir.
UMUT ise bahsi geçen sistematiği tetikleyen ve canlı kalmasını sağlayandır.
Tanrı, korkulmadan sevilmeli.
Yani Tanrı kavramı tutuklaştıran değil, kendisine ulaşılması için sürekli olarak insanın gelişmesini telkin eden bir anlayış üzerinden idrak edilmelidir.
Geleceğimiz olan genç nesilleri, hangi kavramlar ile telkin ediyoruz ve hangi korkuların içerisine atıyoruz?
Bunları iyi düşünüp sorgulamak zorundayız.
Doğallık hayatın ta kendisidir.
Her türlü iletişim doğallık üzerinden kurulabilir. Lakin belli kalıplara zorla sokulmuş beyinler ve düşünce sistematiği faklılaşacağı için kendisi ile aynı frekansta olmayan ile iletişime geçemez.
Bundan dolayı denilmelidir ki, hayatın doğal hali ile topyekün devamlılığı yasasını savunan ve tavsiye eden Türk düşünce sistematiği, dünyanın düşürülmüş olduğu ahvalden kurtulabilmesi için temeli oluşturan yasalardır.
Türk’ün töresi, SOKRATES’i, PLATON’u ve diğer tüm filozofların kurguladığı insanlık tasavvurunu alaşağı edecek yegâne alternatiftir.
Eski çağlarda ortaya atılan kavramlar, tabiatın çetin şartları karşısında yetersiz kalmış ve savunma aparatlarına sahip olmayan insanoğlunun hayatta kalabilmesi için, sadece insanın devamlılığı noktasında kodlansa da, bugün insanlığın elde etmiş olduğu savunma aparatları sayesinde artık bu kavramlar hükmünü yitirmiştir.
Çünkü insanoğlu artık hayatı destekleyen tüm üniteleri yok eder pozisyona ulaşmıştır.
Hava kirliliği, tabiatın, bitkilerin yok edilmesi, hayvan nesillerinin yok olma aşamasına getirilmesi bunlara örnek teşkil eder.
Bundan dolayı, zihin dünyalarımızdaki seyahatimizi, geriye döndürüp, tarihte bir tık geriye gitmek zorundayız ve yeni bir başlangıcı tetiklemek zorundayız.
"HAYATIN TOPYEKÜN DEVAMLILIĞI YASASI"NI UYGULAMA ZORUNLULUĞU ELZEMDİR.
Bugün artık denmeli ki, insanlığı sömüren kan emiciler, Allah'ı inkâr ederek, kendilerini Tanrı konumuna taşımaktadırlar.
Bazıları da hayatın sonunun geleceğini, ilahi emirlere endeksleyerek, kıyamet senaryoları kurgulayıp, bu sömürü düzenine katkıda bulunmaktadırlar.
*
Dedik ya hep, kelimeler üzerinden yapılan kodlamalar en tehlikeli olan kodlamalardır ve silinmeleri kolay değildir.
Kıyamet denen olgu, kâinatın son bulacağı şeklinde bir anlatım mıdır?
Yoksa haksızlıklardan kaynaklı yaşanan olaylara karşı geliştirilen toplumsal karşı duruşlar mıdır?
En nihayetinde, insanoğlu bu sorunlara bile çare bulabilmek için AKIL sistematiğini doğru kodlamalı, belli bir disipline oturtarak istikrarı yakalamalı ve insanlık düşünce ve zihinlerde sıçramalar gerçekleştirerek başarıya ulaşmalıdır.
İŞTE bu noktadan sonra hayatın topyekün devamlılığı yasaları uygulamaya geçirilmiş olacak ve insanlığı hayat seyahatinde balansa oturtarak sulh bulmuş olacaktır.
ADALET, DEVLET ve bu iki kavramı besleyen doğru kodlamalara sahip AKIL, en nihayetinde ise HAKKINA KANAAT düsturu hem paylaşımı tetikler, hem de yarın korkusu olmayan zenginleşmiş toplumları teşkil eder.
Unutmayalım; LÜKS DÜŞKÜNLÜĞÜ İHANETİN BAŞLANGICIDIR.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com
İnsanoğlu doğduğu an itibari ile öğrenmeye, tanımaya ve kendini tanımlayarak konumlandırmaya çabalar.
İlk aşamalarda kendi içgüdüsel tetiklenmeleri ile (açlık ve beslenme) hayata tutunma mücadelesi içindeyken, ilerleyen süreçte, aklını kullanma ve iradesini geliştirerek disipline oturtmakla meşgul olmaktadır. Disipline edilen davranış sürekliliği ise istikrarı getirir.
İstikrar ile yükselen ivme devamlılığı, doğru kodlamalar ile birlikte, akıl’ın da yardımı sayesinde rotasını bulabilen insan üretir, gelişir, değişir, dönüşür ve başarıyı yakalar.
Genel bakış açısından kopmadan, dikkatleri çekmeyi amaçladığım konuya dönelim.
Her şeyin gelip kilitlendiği AKIL, belli bir disipline kavuşturulmadığı takdirde insanın sonu hüsrandır.
Titreşim, frekans ve devamı getirilmesi elzem olan istikrarlı RİTİM süreci, beşeri insanlaştıran ardıl hareketler sistematiğidir.
Yani akıl ile tetiklenen hayat kuramı, RİTMİK seyahatte kendisini disipline ederek istikrara taşır ve ardından başarı kimliğine bürünür.
KORKU, bu sistematiğin işletilmesine en büyük engeldir.
UMUT ise bahsi geçen sistematiği tetikleyen ve canlı kalmasını sağlayandır.
Tanrı, korkulmadan sevilmeli.
Yani Tanrı kavramı tutuklaştıran değil, kendisine ulaşılması için sürekli olarak insanın gelişmesini telkin eden bir anlayış üzerinden idrak edilmelidir.
Geleceğimiz olan genç nesilleri, hangi kavramlar ile telkin ediyoruz ve hangi korkuların içerisine atıyoruz?
Bunları iyi düşünüp sorgulamak zorundayız.
Doğallık hayatın ta kendisidir.
Her türlü iletişim doğallık üzerinden kurulabilir. Lakin belli kalıplara zorla sokulmuş beyinler ve düşünce sistematiği faklılaşacağı için kendisi ile aynı frekansta olmayan ile iletişime geçemez.
Bundan dolayı denilmelidir ki, hayatın doğal hali ile topyekün devamlılığı yasasını savunan ve tavsiye eden Türk düşünce sistematiği, dünyanın düşürülmüş olduğu ahvalden kurtulabilmesi için temeli oluşturan yasalardır.
Türk’ün töresi, SOKRATES’i, PLATON’u ve diğer tüm filozofların kurguladığı insanlık tasavvurunu alaşağı edecek yegâne alternatiftir.
Eski çağlarda ortaya atılan kavramlar, tabiatın çetin şartları karşısında yetersiz kalmış ve savunma aparatlarına sahip olmayan insanoğlunun hayatta kalabilmesi için, sadece insanın devamlılığı noktasında kodlansa da, bugün insanlığın elde etmiş olduğu savunma aparatları sayesinde artık bu kavramlar hükmünü yitirmiştir.
Çünkü insanoğlu artık hayatı destekleyen tüm üniteleri yok eder pozisyona ulaşmıştır.
Hava kirliliği, tabiatın, bitkilerin yok edilmesi, hayvan nesillerinin yok olma aşamasına getirilmesi bunlara örnek teşkil eder.
Bundan dolayı, zihin dünyalarımızdaki seyahatimizi, geriye döndürüp, tarihte bir tık geriye gitmek zorundayız ve yeni bir başlangıcı tetiklemek zorundayız.
"HAYATIN TOPYEKÜN DEVAMLILIĞI YASASI"NI UYGULAMA ZORUNLULUĞU ELZEMDİR.
Bugün artık denmeli ki, insanlığı sömüren kan emiciler, Allah'ı inkâr ederek, kendilerini Tanrı konumuna taşımaktadırlar.
Bazıları da hayatın sonunun geleceğini, ilahi emirlere endeksleyerek, kıyamet senaryoları kurgulayıp, bu sömürü düzenine katkıda bulunmaktadırlar.
*
Dedik ya hep, kelimeler üzerinden yapılan kodlamalar en tehlikeli olan kodlamalardır ve silinmeleri kolay değildir.
Kıyamet denen olgu, kâinatın son bulacağı şeklinde bir anlatım mıdır?
Yoksa haksızlıklardan kaynaklı yaşanan olaylara karşı geliştirilen toplumsal karşı duruşlar mıdır?
En nihayetinde, insanoğlu bu sorunlara bile çare bulabilmek için AKIL sistematiğini doğru kodlamalı, belli bir disipline oturtarak istikrarı yakalamalı ve insanlık düşünce ve zihinlerde sıçramalar gerçekleştirerek başarıya ulaşmalıdır.
İŞTE bu noktadan sonra hayatın topyekün devamlılığı yasaları uygulamaya geçirilmiş olacak ve insanlığı hayat seyahatinde balansa oturtarak sulh bulmuş olacaktır.
ADALET, DEVLET ve bu iki kavramı besleyen doğru kodlamalara sahip AKIL, en nihayetinde ise HAKKINA KANAAT düsturu hem paylaşımı tetikler, hem de yarın korkusu olmayan zenginleşmiş toplumları teşkil eder.
Unutmayalım; LÜKS DÜŞKÜNLÜĞÜ İHANETİN BAŞLANGICIDIR.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com