Dünyanın en fazla borcuna sahip ülkesi Amerika, borcunu ödemez ise ne olur?

Dünyanın en fazla borcuna sahip ülkesi Amerika, borcunu ödemez ise ne olur?

Yakın tarihin akışını, kronolojik olarak izlediğimizde, Birinci Dünya Savaşı ve tamamlayıcısı olan İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı etki ve kırılmalar sonrasında, galip devletlerin hız kesmeden kendi programlarına devam ettiklerini görürüz.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya genelinde koordinasyonun yapılmasına soyundurulan “Amerika Birleşik Devletleri” devasa bir maliyet ile görevinin başına geçti.

Bu devasa maliyet, gizli anlaşmalar ile her nasıl başarıldı ise Amerika Birleşik Devletleri’nin hanesine cari (borç) olarak yazılmak suretiyle Amerikan Halkı’nın borçlandırılması da başlatılmış oldu.

Konunun devamına geçmeden önce bir soru soralım;

- Bu devasa borç, Amerika’nın borcu mudur, yoksa uluslararası konsorsiyumun sorumluluğunu taşıdığı bir borç mudur?

İngiltere, Amerika ile nasıl bir anlaşma yapmıştır ki, astronomik bütçelere ulaşan özel şirketler oluşmuş ve bu şirketler, tüm dünya devletlerine kafa tutar duruma gelebilmişlerdir?

Ve ayrıca bu şirketler hangi güç merkezlerine aittir?

Başkan Trump’ın serzenişleri hiç de boş serzenişler olmasa gerek ki, palazlanarak dünya geneline yayılmış olan şirketlerin, Amerika’ya geri gelmelerini ve Amerika’yı yeni baştan inşa etmelerini istemesi ciddi bir karşılık bulmamış gibi görünmektedir.

Şirketlerin bu çağrıyı ciddiye almamış olmaları, hangi gerekçe ve merkezin eli ile desteklenmiştir ki Başkan Trump, her türlü mücadeleyi kelâm yerindeyse “kanının son damlasına kadar” ortaya koyacağını ilan edebiliyor.  

Ekonomide vakum etkisi ve ABD seçimleri başlıklı makalemizde, dünya genelindeki koordinasyon için harcanan masrafların vurgusunu yaptığımız sorgulama esnasında,   

“- Amerika bu kadar yüksek bütçeleri kullanırken harcamalar yapmaktadır. 

- Peki tüm bu harcamalara karşılık geri dönüşü olması gereken bir getirinin olması da gerekmez mi? 

- Amerikan halkı, bu paraların nerelere gittiğini hiç merak etmiyor mu?  

- Yoksa tüm bu getirilerin Londra’ya akıyor olması kimseyi rahatsız etmiyor mu?” diyerek dikkatlerinizi çekmeye çalışmıştık.

ŞİMDİ, EN CAN ALICI SORUMUZU SORARAK DEVAM EDELİM…

Amerika Birleşik Devletleri derse ki;

-Dünya genelinde yapılan askeri harcamalar dahil, tüm harcamalar bana ait değildir; bu harcamalar, uluslararası konsorsiyum adına yapılmıştır ve bundan dolayı ciddi bir borç yükü doğmuştur. Bu borç, Amerika Birleşik Devletleri’nin borcu değildir!

Bunu der ise “ne olur bu işin sonu” diye hiç merak edeniniz oldu mu?

Öyle ya; 

Bir anlaşma yapılmış ve bu anlaşmaya dayanarak devasa bir bütçe oluşturulmuş ve planlanan projeler adına oluşturulan bütçe kullanılmıştır.

İtiraf edelim ki, dev projelerin tıkır tıkır işliyor olduğu ve büyük oranda gerçekleştiği, yaşanan dönüşümler ve gelişmeler gözlemlendiğinde görülmektedir.

Baksanıza;

Devletlere kafa tutabilecek boyutlara ulaşan özel sektör şirketleri mi dersiniz, kamu kurum ve kuruluşlarını etkisi altına alabilmiş organizasyonlar mı dersiniz hepsi gün gibi ortada.

İngiltere ve Amerika arasında yaşanan rekabetin tüm boyutlarından sıyrılarak hep birlikte sakince düşünelim isterseniz.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan tüm bu yapılar ve organizasyonlar için ne kadar büyük bir bütçe harcanmıştır ve akabinde oluşturulan bu sistem, kontrolden çıkarak tüm dünyayı yavaş yavaş teslim almakta mıdır!?.

Dünya geneline yayılmış olan ve ciddi etkiye sahip bu sistem, hangi ülkelerin bütçeleri sömürülerek veya hangi ülkelerin vatandaşlarının gelecekleri borçlandırılarak ipotek altına alınmak şartı ile gerçekleşmiştir dersiniz!?

Amerika Birleşik Devletleri şimdilik global sisteme etki etme gücü olarak çıtanın üstünde durmakta ve oluşturulan sisteme ciddi oranda etki edebilmektedir. 

Bundan dolayı, borcunu ödemeyeceğini deklare edebilir olarak görülmektedir.

Şayet, Amerika’da yaşanılan gerginlik devam eder ve bu gerginlik bir zafiyet oluşturur ve bu zafiyet global ekonomik sistem üzerindeki Amerikan etkisini çıtanın altına çeker ise Amerika, borcunu ödemek zorunda kalacaktır. 

Anlayacağımız zamanın “TİK-TAK”ları Amerika’ya karşı işlemekte…

Son Söz;

Bu bakış açısı ile bakıldığında, 

- Amerika Birleşik Devletleri, büyük bir kazık yediğinin farkına mı varmıştır?

- Amerika Birleşik Devletleri’nin içinde yaşanılan gerginlik acaba oluşturulan bu konsorsiyumun kontrolünü İngiltere’ye kaptırmamak için mi başlatılmıştır.?

AMERİKA BORÇLARINI ÖDEMEZ İSE NE OLUR!?.

Saygılarımla.

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

Yakın tarihin akışını, kronolojik olarak izlediğimizde, Birinci Dünya Savaşı ve tamamlayıcısı olan İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı etki ve kırılmalar sonrasında, galip devletlerin hız kesmeden kendi programlarına devam ettiklerini görürüz.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya genelinde koordinasyonun yapılmasına soyundurulan “Amerika Birleşik Devletleri” devasa bir maliyet ile görevinin başına geçti.

Bu devasa maliyet, gizli anlaşmalar ile her nasıl başarıldı ise Amerika Birleşik Devletleri’nin hanesine cari (borç) olarak yazılmak suretiyle Amerikan Halkı’nın borçlandırılması da başlatılmış oldu.

Konunun devamına geçmeden önce bir soru soralım;

- Bu devasa borç, Amerika’nın borcu mudur, yoksa uluslararası konsorsiyumun sorumluluğunu taşıdığı bir borç mudur?

İngiltere, Amerika ile nasıl bir anlaşma yapmıştır ki, astronomik bütçelere ulaşan özel şirketler oluşmuş ve bu şirketler, tüm dünya devletlerine kafa tutar duruma gelebilmişlerdir?

Ve ayrıca bu şirketler hangi güç merkezlerine aittir?

Başkan Trump’ın serzenişleri hiç de boş serzenişler olmasa gerek ki, palazlanarak dünya geneline yayılmış olan şirketlerin, Amerika’ya geri gelmelerini ve Amerika’yı yeni baştan inşa etmelerini istemesi ciddi bir karşılık bulmamış gibi görünmektedir.

Şirketlerin bu çağrıyı ciddiye almamış olmaları, hangi gerekçe ve merkezin eli ile desteklenmiştir ki Başkan Trump, her türlü mücadeleyi kelâm yerindeyse “kanının son damlasına kadar” ortaya koyacağını ilan edebiliyor.  

Ekonomide vakum etkisi ve ABD seçimleri başlıklı makalemizde, dünya genelindeki koordinasyon için harcanan masrafların vurgusunu yaptığımız sorgulama esnasında,   

“- Amerika bu kadar yüksek bütçeleri kullanırken harcamalar yapmaktadır. 

- Peki tüm bu harcamalara karşılık geri dönüşü olması gereken bir getirinin olması da gerekmez mi? 

- Amerikan halkı, bu paraların nerelere gittiğini hiç merak etmiyor mu?  

- Yoksa tüm bu getirilerin Londra’ya akıyor olması kimseyi rahatsız etmiyor mu?” diyerek dikkatlerinizi çekmeye çalışmıştık.

ŞİMDİ, EN CAN ALICI SORUMUZU SORARAK DEVAM EDELİM…

Amerika Birleşik Devletleri derse ki;

-Dünya genelinde yapılan askeri harcamalar dahil, tüm harcamalar bana ait değildir; bu harcamalar, uluslararası konsorsiyum adına yapılmıştır ve bundan dolayı ciddi bir borç yükü doğmuştur. Bu borç, Amerika Birleşik Devletleri’nin borcu değildir!

Bunu der ise “ne olur bu işin sonu” diye hiç merak edeniniz oldu mu?

Öyle ya; 

Bir anlaşma yapılmış ve bu anlaşmaya dayanarak devasa bir bütçe oluşturulmuş ve planlanan projeler adına oluşturulan bütçe kullanılmıştır.

İtiraf edelim ki, dev projelerin tıkır tıkır işliyor olduğu ve büyük oranda gerçekleştiği, yaşanan dönüşümler ve gelişmeler gözlemlendiğinde görülmektedir.

Baksanıza;

Devletlere kafa tutabilecek boyutlara ulaşan özel sektör şirketleri mi dersiniz, kamu kurum ve kuruluşlarını etkisi altına alabilmiş organizasyonlar mı dersiniz hepsi gün gibi ortada.

İngiltere ve Amerika arasında yaşanan rekabetin tüm boyutlarından sıyrılarak hep birlikte sakince düşünelim isterseniz.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan tüm bu yapılar ve organizasyonlar için ne kadar büyük bir bütçe harcanmıştır ve akabinde oluşturulan bu sistem, kontrolden çıkarak tüm dünyayı yavaş yavaş teslim almakta mıdır!?.

Dünya geneline yayılmış olan ve ciddi etkiye sahip bu sistem, hangi ülkelerin bütçeleri sömürülerek veya hangi ülkelerin vatandaşlarının gelecekleri borçlandırılarak ipotek altına alınmak şartı ile gerçekleşmiştir dersiniz!?

Amerika Birleşik Devletleri şimdilik global sisteme etki etme gücü olarak çıtanın üstünde durmakta ve oluşturulan sisteme ciddi oranda etki edebilmektedir. 

Bundan dolayı, borcunu ödemeyeceğini deklare edebilir olarak görülmektedir.

Şayet, Amerika’da yaşanılan gerginlik devam eder ve bu gerginlik bir zafiyet oluşturur ve bu zafiyet global ekonomik sistem üzerindeki Amerikan etkisini çıtanın altına çeker ise Amerika, borcunu ödemek zorunda kalacaktır. 

Anlayacağımız zamanın “TİK-TAK”ları Amerika’ya karşı işlemekte…

Son Söz;

Bu bakış açısı ile bakıldığında, 

- Amerika Birleşik Devletleri, büyük bir kazık yediğinin farkına mı varmıştır?

- Amerika Birleşik Devletleri’nin içinde yaşanılan gerginlik acaba oluşturulan bu konsorsiyumun kontrolünü İngiltere’ye kaptırmamak için mi başlatılmıştır.?

AMERİKA BORÇLARINI ÖDEMEZ İSE NE OLUR!?.

Saygılarımla.

.

Ali Karani, dikGAZETE.com