EĞİTİM VE YÖNTEMLER

EĞİTİM VE YÖNTEMLER

EĞİTİM...

Canlının tabiatında her zaman var olma ve kendini ispatlama dürtüsü vardır. Bu dürtü eğitimde itici güç olarak şekillendirilebilir.

Şiddet ve saldırganlık, canlının tabiatı dışına çıkmaya zorlanması neticesinde ortaya çıkar.

Bu iki başlık altında eğitimi incelemek gerekmektedir. 

Eğitimin bu gün bilinen manada uygulanması, yukarıda işaret edilen her iki başlığın da dikkate alınmadan uygulanması ile başarılmaya çalışılmaktadır.

EĞİTİM DENEN OLGU, CANLININ KENDİSİNİ KEŞİF EDEREK TANIMASI VE TABİATTA KENDİSİNİ KONUMLANDIRMASI DEMEKTİR. 

Kendisini tanıyan ve tabiattaki konumunu ve değerini bilen canlı, hayata katılarak oradan da edineceği tecrübeler yardımı ile yaşam ve kendisi arasında dengeyi kuracaktır.

Bu şekilde eğitim alan bireylerden teşkil bir toplum ise önü alınamaz şekilde gelişerek tarih sahnesinde hak ettiği konuma layık bir şekilde hayatının devamlılığını sağlayacaktır.

Nedir bu gün içine düşülen yanılsama?

Bir bebeğin doğduğu an itibari ile süt emmesini biliyor olması gerçeği görmemizde bizlere önemli bir ipucudur. 

İlerleyen zaman içerisinde bebek iletişim ve etkileşim içerisinde öğrenmeye ve uygulamaya başlar. 

Bu ilerleme tamamen hayatın doğal akışı içerisinde gelişir ve ilerler. Lakin kanunlar ile birlikte eğitim yaşı olarak belirlenen zaman geldiğinde çocuk tabiattan kopartılırcasına alınarak dört duvar arasına sıkıştırılır. 

Bunun adı, eğitim adı altında çocuğa uygulanan şiddettir. 

Çünkü çocuk eğitimi toplumun kurallarına uymak üzere formatlanmaya tabi tutulur.

Bu uygulama, çocuğun kendisini ve yaşama kaynağını keşfetmesinin önüne gerilen bir settir.

Okul eğitimi öncesi dahi, anne ve babaların uygulamaları bebeği, kendi şablonları dâhilinde şekillendirme uygulamasıdır. 

Hâlbuki anne ve baba birbirlerinden farklı canlılardır.

Bebek ise her ikisinden pay almış yeni ve farklı bir canlıdır.

Yani daha ileri bir varlıktır.

Önemli olan anne ve babanın şablonlarına uydurulması değil, yeni ve farklı daha ileri olan canlının kendi kendisini keşfetmesi ve kendi özelliklerini geliştirip ilerleterek, topluma yenilikler katmak üzere bir rotaya sahip olmasıdır.

Yöntem nedir ve nasıl olmalıdır?

Canlının topluma uygun olabilmesi ve aynı zamanda kendi özelliklerini de geliştirebilmesi için uygun ortamın sağlanması gerekmektedir.

Bu ortam Nasıl olmalıdır?

Canlının tabiat ortamından kopmayacağı ve eğitimini kesintisiz şekilde devam ettirebileceği okul imkânları hazırlanmalıdır.

Bu okullar ile bireyin tabiat ile iç içe ve gelişim aşamaları ile birlikte kronolojik zamanlamaya göre, canlının gelişimini destekleyecek diğer bilgi aktarımları sağlanmalıdır.

Zaten fizik, kimya, biyoloji, matematik, spor, el becerisi ve sanatın dalları tabiatta mevcuttur.

Yapılması gereken uygulama, eğitmenlerin teorik ve pratik bilgilerini sırası geldikçe "canlı" ile paylaşmak ve uygulamada o canlının teori ile pratiği birlikte yaşayarak öğrenmesine destek sunmaktır.

Her türden değişime ve gelişime açık olan “İnsan” denen “Canlı", sunulan bu ortamda, hem sosyalleşecek, hem de tecrübe ve bilgi birikimine ulaşacaktır.

Böylelikle kişi, tabiattan kopmadan eğitim ve öğrenimini kesintisiz şekilde devam ettirerek hayatta kalma ve hayatın şartlarını tanıyacak ve bunlara kendisi bularak geliştirdiği yöntemleri ile tabiat, toplum ve kendisi arasındaki dengeyi sağlamış ve başarabilmiş olacaktır.

Tabiat kurallarına uyumlu ve sağlıklı bir inşa sürecini tamamlayabilmiş bir birey, hem toplumun gelişmesinde, hem de kendi gelişiminde çok daha faydalı ve katkı payı yüksek değerler üretebilme şansını da yakalamış olacaktır.

Her şeyin bir biyolojik saati vardır. 

Bu biyolojik zaman akışını hızlandırmak veya yavaşlatmak sistemin dengeli akışını olumsuz etkiler.

İnsanoğlu, tabiatın denge kuralları karşısında hayatını devam ettirmek adına, o zaman akış hızına müdahalede bulunduğu için denge tam anlamı ile kurulamıyor.

Geleceğin sahibi olan çocuklarımızın biyolojik saatlerine müdahale etmekten vazgeçilerek denge kurulmak zorundadır.

Allah (cc) her canlıya kendisinden bir parça vermiş mi?

EVET…

Her yeni doğan, bir önceki nesilden daha ileri özelliklere sahip mi?

EVET…

Eğitim sistemi, yeni nesilleri kendi geri kalmış kalıplarımıza sokmak şeklinde olmamalı.

Yeni nesillerin daha ileri olan özelliklerini keşfedip geliştirmeleri üzerine kurulmalıdır.

Aksi takdirde, gelişimi ve ilerlemeyi durduran bir programa sahip oluruz.

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

EĞİTİM...

Canlının tabiatında her zaman var olma ve kendini ispatlama dürtüsü vardır. Bu dürtü eğitimde itici güç olarak şekillendirilebilir.

Şiddet ve saldırganlık, canlının tabiatı dışına çıkmaya zorlanması neticesinde ortaya çıkar.

Bu iki başlık altında eğitimi incelemek gerekmektedir. 

Eğitimin bu gün bilinen manada uygulanması, yukarıda işaret edilen her iki başlığın da dikkate alınmadan uygulanması ile başarılmaya çalışılmaktadır.

EĞİTİM DENEN OLGU, CANLININ KENDİSİNİ KEŞİF EDEREK TANIMASI VE TABİATTA KENDİSİNİ KONUMLANDIRMASI DEMEKTİR. 

Kendisini tanıyan ve tabiattaki konumunu ve değerini bilen canlı, hayata katılarak oradan da edineceği tecrübeler yardımı ile yaşam ve kendisi arasında dengeyi kuracaktır.

Bu şekilde eğitim alan bireylerden teşkil bir toplum ise önü alınamaz şekilde gelişerek tarih sahnesinde hak ettiği konuma layık bir şekilde hayatının devamlılığını sağlayacaktır.

Nedir bu gün içine düşülen yanılsama?

Bir bebeğin doğduğu an itibari ile süt emmesini biliyor olması gerçeği görmemizde bizlere önemli bir ipucudur. 

İlerleyen zaman içerisinde bebek iletişim ve etkileşim içerisinde öğrenmeye ve uygulamaya başlar. 

Bu ilerleme tamamen hayatın doğal akışı içerisinde gelişir ve ilerler. Lakin kanunlar ile birlikte eğitim yaşı olarak belirlenen zaman geldiğinde çocuk tabiattan kopartılırcasına alınarak dört duvar arasına sıkıştırılır. 

Bunun adı, eğitim adı altında çocuğa uygulanan şiddettir. 

Çünkü çocuk eğitimi toplumun kurallarına uymak üzere formatlanmaya tabi tutulur.

Bu uygulama, çocuğun kendisini ve yaşama kaynağını keşfetmesinin önüne gerilen bir settir.

Okul eğitimi öncesi dahi, anne ve babaların uygulamaları bebeği, kendi şablonları dâhilinde şekillendirme uygulamasıdır. 

Hâlbuki anne ve baba birbirlerinden farklı canlılardır.

Bebek ise her ikisinden pay almış yeni ve farklı bir canlıdır.

Yani daha ileri bir varlıktır.

Önemli olan anne ve babanın şablonlarına uydurulması değil, yeni ve farklı daha ileri olan canlının kendi kendisini keşfetmesi ve kendi özelliklerini geliştirip ilerleterek, topluma yenilikler katmak üzere bir rotaya sahip olmasıdır.

Yöntem nedir ve nasıl olmalıdır?

Canlının topluma uygun olabilmesi ve aynı zamanda kendi özelliklerini de geliştirebilmesi için uygun ortamın sağlanması gerekmektedir.

Bu ortam Nasıl olmalıdır?

Canlının tabiat ortamından kopmayacağı ve eğitimini kesintisiz şekilde devam ettirebileceği okul imkânları hazırlanmalıdır.

Bu okullar ile bireyin tabiat ile iç içe ve gelişim aşamaları ile birlikte kronolojik zamanlamaya göre, canlının gelişimini destekleyecek diğer bilgi aktarımları sağlanmalıdır.

Zaten fizik, kimya, biyoloji, matematik, spor, el becerisi ve sanatın dalları tabiatta mevcuttur.

Yapılması gereken uygulama, eğitmenlerin teorik ve pratik bilgilerini sırası geldikçe "canlı" ile paylaşmak ve uygulamada o canlının teori ile pratiği birlikte yaşayarak öğrenmesine destek sunmaktır.

Her türden değişime ve gelişime açık olan “İnsan” denen “Canlı", sunulan bu ortamda, hem sosyalleşecek, hem de tecrübe ve bilgi birikimine ulaşacaktır.

Böylelikle kişi, tabiattan kopmadan eğitim ve öğrenimini kesintisiz şekilde devam ettirerek hayatta kalma ve hayatın şartlarını tanıyacak ve bunlara kendisi bularak geliştirdiği yöntemleri ile tabiat, toplum ve kendisi arasındaki dengeyi sağlamış ve başarabilmiş olacaktır.

Tabiat kurallarına uyumlu ve sağlıklı bir inşa sürecini tamamlayabilmiş bir birey, hem toplumun gelişmesinde, hem de kendi gelişiminde çok daha faydalı ve katkı payı yüksek değerler üretebilme şansını da yakalamış olacaktır.

Her şeyin bir biyolojik saati vardır. 

Bu biyolojik zaman akışını hızlandırmak veya yavaşlatmak sistemin dengeli akışını olumsuz etkiler.

İnsanoğlu, tabiatın denge kuralları karşısında hayatını devam ettirmek adına, o zaman akış hızına müdahalede bulunduğu için denge tam anlamı ile kurulamıyor.

Geleceğin sahibi olan çocuklarımızın biyolojik saatlerine müdahale etmekten vazgeçilerek denge kurulmak zorundadır.

Allah (cc) her canlıya kendisinden bir parça vermiş mi?

EVET…

Her yeni doğan, bir önceki nesilden daha ileri özelliklere sahip mi?

EVET…

Eğitim sistemi, yeni nesilleri kendi geri kalmış kalıplarımıza sokmak şeklinde olmamalı.

Yeni nesillerin daha ileri olan özelliklerini keşfedip geliştirmeleri üzerine kurulmalıdır.

Aksi takdirde, gelişimi ve ilerlemeyi durduran bir programa sahip oluruz.

.

Ali Karani, dikGAZETE.com