Ekonomide vakum etkisi ve ABD seçimleri
Ekonomide vakum etkisi ve ABD seçimleri
- 09-11-2020 08:27
- 619
- 09-11-2020 08:27
- 619
Global ilişkilerde ekonomik ve ticari bağlantılar, üretim gücünden kaynaklı etken ve edilgen ülkelerin sistemleştirilmiş hiyerarşik yapı şeklindeki sıralamalarını belirlemektedir maalesef.
Batılı eksenden dünyaya yayılan ekonominin ve teknolojinin sömürü temelli yıkıcı etkisi ve baskıları, üretim temelli ve rekabet gücü yüksek doğu eksenli bir karşı duruş sayesinde yavaşlatılabilir ve hatta durdurabilir.
Suyun içine atılan taş, her ne kadar dalgalar yayıyor olsa da taşın arkasından, suyun içine giren havanın da vakum etkisi oluşturması kaçınılmaz bir durumdur.
Ekonomik, teknolojik, askeri ve politik ilişkiler sayesinde iç içe geçmiş dünya devletleri ve birlikler, yayılan ekonomik dalga etkilerine ne kadar hazırlıklı olurlarsa olsunlar, edilgen durumdaki ülkelerin, suyun içine atılan taşın arkasından giren hava misali, suda boğulma riskleri her zaman mevcuttur; BUNA VAKUM ETKİSİ DE DİYEBİLİRİZ.
Hemen hemen tüm dünyanın nefesini tutar şekilde ABD’de yapılan başkanlık seçimlerini izliyor olması, dünyanın en çok borçlu olan ülkesindeki gelişmelerin risklerini gözlerden kaçırmamaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri’nin dünya jandarmalığı misyonunun kendisinde olduğu iddiası, kendi toprakları dışında askeri ve teknolojik harcamalar yapmasını ön koşul olarak da belirlemektedir.
Bu tür yüksek maliyetler sayesinde borçlandırılan Amerikan halkı ve ülke içerisinde kendi halkının ihtiyacı olan alt yapısına gerekli yatırımın yapılamadığını, Amerikan Başkanı’nın kendisi itiraf ederek demiştir ki “Make America Great Again”.
Şimdi hep birlikte düşünelim derim!..
Tüm dünyada ciddi etki gücüne sahip fakat dünyanın en borçlu ülkesi olan Amerika, kendi alt yapısı eskimiş ve devasa bir yatırım gerektiren maliyet ile yüzleşmek zorundadır.
Aksi taktirde doğal afetlere karşı alt yapısı yetersiz şehirler ve eskimiş bağlantı yolları olan bir ülke, ne kadar çekici ve cazibe merkezi olabilir ki!?.
Bu bakış açısına göre Amerikan halkının önüne iki farklı seçenek çıkmaktadır.
- Ya dış dünyanın maliyetini borçlanmaya devam ederek sürdüreceksiniz.
- Ya da kendi içinize dönerek ihtiyacınız olan yatırımlarınızı acilen gerçekleştireceksiniz.
Her iki seçenek de Amerikan halkı için tekrardan borçlanma ve yine borçlanmadır…
Şimdi, Amerikan halkı adına biz de kendi sorumuzu soralım.
Amerika bu kadar yüksek bütçeleri kullanırken harcamalar yapmaktadır. Peki tüm bu harcamalara karşılık geri dönüşü olması gereken bir getirinin de olması da gerekmez mi!? Amerikan halkı, bu paraların nerelere gittiğini hiç merak etmiyor mu!?
Yoksa tüm bu getirilerin Londra’ya akıyor olması kimseyi rahatsız etmiyor mu!?
Avrupa Birliği, kısıtlı ordu bulundurma anlaşmasından sonra, askeri harcamalar için yapması gereken maliyetten kurtulmuş ve bu bütçeyi kendi sınırları içerisindeki tüm stratejik yatırımlarında kullanarak Avrupa’nın bir cazibe merkezi olması şansını ciddi ölçekte yakalamıştır.
Gelelim kendi dünyamıza…
Ülkemize yapılan alt yapı yatırımları sayesinde, ülkemizin çehresi değişmekle kalmamış, beraberinde kentsel dönüşümler sayesinde yaşam alanlarındaki dönüşüm rüzgârı, ülke genelinde ve çevre ülkelerde dahi ciddi bir çekim merkezi algısı yaratmıştır.
Askeri teknoloji alanında yapılan yatırımlarla birlikte, sınırlarımızın ötesine rahatlıkla ulaşabilme şansını da yakalayabilmiş olduk.
Üretimde eksik kalan alanların telafisi de gerçekleşebilirse, ülkedeki ilerlemenin hızı, vites yükseltme şansını yakalayacaktır.
Tüm bu yaşanılan gerginlikler ve potansiyel çatışma alanlarının gölgesinde, çekim merkezi olmayı başarabilecek miyiz!?
Hep birlikte yaşayarak göreceğiz.
Son Söz…
Amerika’da çekişmeli başkanlık seçimleri sonucunda bir gerginlik yaşanır ve kendi içinde potansiyel bir kaos ortamı doğarsa, suyun içine atılan taş misali arkasında büyük bir vakum etkisini oluşturacağı dikkatlerimizden kaçmamalıdır.
Ülke içi olsun ülkeler arası olsun fark etmiyor, siyasi ve politik duruşlar hiçbir şekilde boşluk kabul etmez.
Boşalan alanlar en hızlı şekilde suyun taşı sarması misali doluyor ve hayat devam ediyor.
Erenlerin dediği gibi;
Değişim, dönüşüm ve gelişim sabırlı, soğuk kanlı ve tabiatın akış hızı ile aynı olmak zorundadır. Aksi taktirde KAOSUN kapısı aralanmış olacaktır.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com
Global ilişkilerde ekonomik ve ticari bağlantılar, üretim gücünden kaynaklı etken ve edilgen ülkelerin sistemleştirilmiş hiyerarşik yapı şeklindeki sıralamalarını belirlemektedir maalesef.
Batılı eksenden dünyaya yayılan ekonominin ve teknolojinin sömürü temelli yıkıcı etkisi ve baskıları, üretim temelli ve rekabet gücü yüksek doğu eksenli bir karşı duruş sayesinde yavaşlatılabilir ve hatta durdurabilir.
Suyun içine atılan taş, her ne kadar dalgalar yayıyor olsa da taşın arkasından, suyun içine giren havanın da vakum etkisi oluşturması kaçınılmaz bir durumdur.
Ekonomik, teknolojik, askeri ve politik ilişkiler sayesinde iç içe geçmiş dünya devletleri ve birlikler, yayılan ekonomik dalga etkilerine ne kadar hazırlıklı olurlarsa olsunlar, edilgen durumdaki ülkelerin, suyun içine atılan taşın arkasından giren hava misali, suda boğulma riskleri her zaman mevcuttur; BUNA VAKUM ETKİSİ DE DİYEBİLİRİZ.
Hemen hemen tüm dünyanın nefesini tutar şekilde ABD’de yapılan başkanlık seçimlerini izliyor olması, dünyanın en çok borçlu olan ülkesindeki gelişmelerin risklerini gözlerden kaçırmamaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri’nin dünya jandarmalığı misyonunun kendisinde olduğu iddiası, kendi toprakları dışında askeri ve teknolojik harcamalar yapmasını ön koşul olarak da belirlemektedir.
Bu tür yüksek maliyetler sayesinde borçlandırılan Amerikan halkı ve ülke içerisinde kendi halkının ihtiyacı olan alt yapısına gerekli yatırımın yapılamadığını, Amerikan Başkanı’nın kendisi itiraf ederek demiştir ki “Make America Great Again”.
Şimdi hep birlikte düşünelim derim!..
Tüm dünyada ciddi etki gücüne sahip fakat dünyanın en borçlu ülkesi olan Amerika, kendi alt yapısı eskimiş ve devasa bir yatırım gerektiren maliyet ile yüzleşmek zorundadır.
Aksi taktirde doğal afetlere karşı alt yapısı yetersiz şehirler ve eskimiş bağlantı yolları olan bir ülke, ne kadar çekici ve cazibe merkezi olabilir ki!?.
Bu bakış açısına göre Amerikan halkının önüne iki farklı seçenek çıkmaktadır.
- Ya dış dünyanın maliyetini borçlanmaya devam ederek sürdüreceksiniz.
- Ya da kendi içinize dönerek ihtiyacınız olan yatırımlarınızı acilen gerçekleştireceksiniz.
Her iki seçenek de Amerikan halkı için tekrardan borçlanma ve yine borçlanmadır…
Şimdi, Amerikan halkı adına biz de kendi sorumuzu soralım.
Amerika bu kadar yüksek bütçeleri kullanırken harcamalar yapmaktadır. Peki tüm bu harcamalara karşılık geri dönüşü olması gereken bir getirinin de olması da gerekmez mi!? Amerikan halkı, bu paraların nerelere gittiğini hiç merak etmiyor mu!?
Yoksa tüm bu getirilerin Londra’ya akıyor olması kimseyi rahatsız etmiyor mu!?
Avrupa Birliği, kısıtlı ordu bulundurma anlaşmasından sonra, askeri harcamalar için yapması gereken maliyetten kurtulmuş ve bu bütçeyi kendi sınırları içerisindeki tüm stratejik yatırımlarında kullanarak Avrupa’nın bir cazibe merkezi olması şansını ciddi ölçekte yakalamıştır.
Gelelim kendi dünyamıza…
Ülkemize yapılan alt yapı yatırımları sayesinde, ülkemizin çehresi değişmekle kalmamış, beraberinde kentsel dönüşümler sayesinde yaşam alanlarındaki dönüşüm rüzgârı, ülke genelinde ve çevre ülkelerde dahi ciddi bir çekim merkezi algısı yaratmıştır.
Askeri teknoloji alanında yapılan yatırımlarla birlikte, sınırlarımızın ötesine rahatlıkla ulaşabilme şansını da yakalayabilmiş olduk.
Üretimde eksik kalan alanların telafisi de gerçekleşebilirse, ülkedeki ilerlemenin hızı, vites yükseltme şansını yakalayacaktır.
Tüm bu yaşanılan gerginlikler ve potansiyel çatışma alanlarının gölgesinde, çekim merkezi olmayı başarabilecek miyiz!?
Hep birlikte yaşayarak göreceğiz.
Son Söz…
Amerika’da çekişmeli başkanlık seçimleri sonucunda bir gerginlik yaşanır ve kendi içinde potansiyel bir kaos ortamı doğarsa, suyun içine atılan taş misali arkasında büyük bir vakum etkisini oluşturacağı dikkatlerimizden kaçmamalıdır.
Ülke içi olsun ülkeler arası olsun fark etmiyor, siyasi ve politik duruşlar hiçbir şekilde boşluk kabul etmez.
Boşalan alanlar en hızlı şekilde suyun taşı sarması misali doluyor ve hayat devam ediyor.
Erenlerin dediği gibi;
Değişim, dönüşüm ve gelişim sabırlı, soğuk kanlı ve tabiatın akış hızı ile aynı olmak zorundadır. Aksi taktirde KAOSUN kapısı aralanmış olacaktır.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com