Enis Baştürk’ün şüpheli ölümü neden MİT sayfasından kaldırıldı?

Enis Baştürk’ün şüpheli ölümü neden MİT sayfasından kaldırıldı?

Enis Baştürk’ün şüpheli ölümü neden MİT sayfasından kaldırıldı? Enis Baştürk’ün şüpheli ölümü neden MİT sayfasından kaldırıldı?

ENİS BAŞTÜRK’ÜN ŞÜPHELİ ÖLÜMÜ NEDEN MİT SAYFASINDAN KALDIRILDI?

Türkiye’nin özellikle dış istihbarat alanına bakan kurumu Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) olarak bilinmektedir. Türkiye gerek resmi gerek gayrı resmi olarak uygun gördüğü ülkelere tüm dünya ülkelerinin yaptığı gibi gerekli personeli göndermektedir. Enis Baştürk de “MİT irtibat görevlisi” olarak İsrail’de bulunmaktaydı.

Türkiye ile İsrail arasında dönem dönem inişli-çıkışlı ilişkiler yaşansa da seviye, belirli bir standarda bağlıdır.

2003 yılında Tel Aviv’de bulunan Enis Baştürk, şüpheli şekilde hayatını kaybetmiştir. 2003 Mayıs ayında meydana gelen ölüm, Haziran’da medyaya daha fazla yansıtılmıştır. Olayın perde arakası araştırıldığında Enis Baştürk’ün, intihar ettiğine dair kabul ettirilmeye çalışılmış bir kanıya ulaşmak mümkündür.

Olay, yakınlarına sorulduğunda, “Enis intihar edecek biri değildi. ‘İntihar etti’ denildiği gün telefonla konuştum, bir şeyi yoktu” şeklinde ifadeleri olmuştur. Biz de tez çalışmamız sırasında yakınlarıyla irtibat kurduk. Kendilerinin anlattıklarından anladığımız, muhatabın yakın çevre olmadığıydı.

Enis Baştürk, Tel Aviv’de hayatını kaybettikten sonra, Türkiye tarafından naaşı alınmak için devreye giriliyor. MİT, İsrailli yetkilileri “otopsi yapmayın” konusunda uyarmasına rağmen İsrail’in, naaşa otopsi yaptığı iddiası, ölümün hala neden kaynaklandığını tam olarak ortaya koyamamaktadır. Yakınlarına önce, “kalp krizi geçirdi” şeklinde beyan verenler daha sonra “intihar” olarak beyanlarını değiştirmişler.

Açık kaynaklarda yer alan bilgilere göre; İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan konuya dair ‘sızıntı’ vardı. Baştürk’ün cesedine, kuruma gelmeden önce müdahalede bulunulmuştu; “Kurşunun girdiği yer, olan alnın üst orta kısmındaki deri estetiklenmiş, et parçaları alınmış, mide de yıkanmıştı.” Bu yüzden Adli Tıp, kurşunun giriş yerinin yanı sıra kafa içinde izlediği seyir ve doğrultu üzerinde de durarak olayı aydınlatmaya çalıştı. Kurşunun, kafatası içinde izlediği seyir de dikkate alınarak olayın intihar olduğu rapor edildi. İntihar raporunu düzenleyen kurum yetkilisi, “naaşın İsrail’den otopsisiz geldiğini” iddia etti.

MİT görevlileri, Baştürk’ün yakınlarına intihar ettiğini aktardı. Yakınları, olaya inanmayınca, “Bütün dosyayı önünüze seremeyiz.” cevabı verildi.

MİT Müsteşarlığı o dönem yaptığı açıklamada; “İsrail Devleti ilgili birimlerinde temsil ve irtibat ile görevi bulunan Enis Baştürk`ün kısa bir süre önce bu ülkede geçirdiği ruhi bir bunalım sonucunda hayatına son verdiğini” aktardı.

Olayın, gerek ilgili ülkede gerekse Türkiye’de yapılan çok yönlü araştırma ve inceleme sonucunda netleştiği belirtilen açıklamada, Baştürk`ün ölümünün resmi kayıtlara da intihar olarak geçirildiği kaydedildi.

Açıklamada; “Konunun bilinen bu ölçülerin dışında çeşitli spekülatif arayışlara zemin yaratabilecek ve özellikle müteveffa mensubumuzun yakın sosyal çevresinde de yeni üzüntülere sebebiyet verebilecek bir üslup altında ele alınmasının uygun olmadığına inanılmakta olup, kaygılarımızın kamuoyu ile paylaşılmasına ihtiyaç duyulmuştur” denildi.

Konunun günümüze irtihaline değinilirse, MİT son dönemde çeşitli yeniliklere gitti. Yenilenmelerden biri de web sitesinde gerçekleşti. Kurumun internet sitesinde yer alan Enis Baştürk olayına dair bilgi, yenilenen sitede bulunmamaktadır. Eski web sitesi linki ile bilgiye ulaşılmaya çalışıldığında “sayfa bulunamadı” yazısıyla karşı karşıya kalınmaktadır. Bu durumun nedenini öğrenmek için güvenlik kurumlarıyla yapılan temasta ise istenilen neticeye ulaşılamadığı görülmektedir. Atlanmaması gereken nokta ise güvenlik kurumlarına yıllarını vermiş isimlere olay sorulduğunda, “mensup olanların yurt dışına beylik silahlarıyla gitmediği” bilgisidir.

Enis Baştürk, kendi silahıyla “intihar” etmediyse, silah kim tarafından kendisine ulaştırılmıştır. İsrail gibi yüksek güvenlik standartlarının uygulandığı bir bölgede gerçekleşen ölüm, nasıl ve kim tarafından işlenmiştir?

Olay örgüsünün en önemli yeri ise şurası olarak deklare edilebilir;

MİT, web sitesinden ölüm haberini kaldırmakla, olayın yeniden ele alınmasını mı sağlayacaktır? Kuruma aidiyet için bu meselenin yeniden raflardan indirilmesi, MİT mensupları arasında ayrı bir motivasyona neden olacaktır.

Diğer bir seçenek ise MİT, siteden ölüm haberini kaldırmakla, kafalarda oluşan şüphenin de önüne geçip, Enis Baştürk’ü sırlamak mı istemektedir?

.

Mahmut Muslihan, dikGAZETE.com

ENİS BAŞTÜRK’ÜN ŞÜPHELİ ÖLÜMÜ NEDEN MİT SAYFASINDAN KALDIRILDI?

Türkiye’nin özellikle dış istihbarat alanına bakan kurumu Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) olarak bilinmektedir. Türkiye gerek resmi gerek gayrı resmi olarak uygun gördüğü ülkelere tüm dünya ülkelerinin yaptığı gibi gerekli personeli göndermektedir. Enis Baştürk de “MİT irtibat görevlisi” olarak İsrail’de bulunmaktaydı.

Türkiye ile İsrail arasında dönem dönem inişli-çıkışlı ilişkiler yaşansa da seviye, belirli bir standarda bağlıdır.

2003 yılında Tel Aviv’de bulunan Enis Baştürk, şüpheli şekilde hayatını kaybetmiştir. 2003 Mayıs ayında meydana gelen ölüm, Haziran’da medyaya daha fazla yansıtılmıştır. Olayın perde arakası araştırıldığında Enis Baştürk’ün, intihar ettiğine dair kabul ettirilmeye çalışılmış bir kanıya ulaşmak mümkündür.

Olay, yakınlarına sorulduğunda, “Enis intihar edecek biri değildi. ‘İntihar etti’ denildiği gün telefonla konuştum, bir şeyi yoktu” şeklinde ifadeleri olmuştur. Biz de tez çalışmamız sırasında yakınlarıyla irtibat kurduk. Kendilerinin anlattıklarından anladığımız, muhatabın yakın çevre olmadığıydı.

Enis Baştürk, Tel Aviv’de hayatını kaybettikten sonra, Türkiye tarafından naaşı alınmak için devreye giriliyor. MİT, İsrailli yetkilileri “otopsi yapmayın” konusunda uyarmasına rağmen İsrail’in, naaşa otopsi yaptığı iddiası, ölümün hala neden kaynaklandığını tam olarak ortaya koyamamaktadır. Yakınlarına önce, “kalp krizi geçirdi” şeklinde beyan verenler daha sonra “intihar” olarak beyanlarını değiştirmişler.

Açık kaynaklarda yer alan bilgilere göre; İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan konuya dair ‘sızıntı’ vardı. Baştürk’ün cesedine, kuruma gelmeden önce müdahalede bulunulmuştu; “Kurşunun girdiği yer, olan alnın üst orta kısmındaki deri estetiklenmiş, et parçaları alınmış, mide de yıkanmıştı.” Bu yüzden Adli Tıp, kurşunun giriş yerinin yanı sıra kafa içinde izlediği seyir ve doğrultu üzerinde de durarak olayı aydınlatmaya çalıştı. Kurşunun, kafatası içinde izlediği seyir de dikkate alınarak olayın intihar olduğu rapor edildi. İntihar raporunu düzenleyen kurum yetkilisi, “naaşın İsrail’den otopsisiz geldiğini” iddia etti.

MİT görevlileri, Baştürk’ün yakınlarına intihar ettiğini aktardı. Yakınları, olaya inanmayınca, “Bütün dosyayı önünüze seremeyiz.” cevabı verildi.

MİT Müsteşarlığı o dönem yaptığı açıklamada; “İsrail Devleti ilgili birimlerinde temsil ve irtibat ile görevi bulunan Enis Baştürk`ün kısa bir süre önce bu ülkede geçirdiği ruhi bir bunalım sonucunda hayatına son verdiğini” aktardı.

Olayın, gerek ilgili ülkede gerekse Türkiye’de yapılan çok yönlü araştırma ve inceleme sonucunda netleştiği belirtilen açıklamada, Baştürk`ün ölümünün resmi kayıtlara da intihar olarak geçirildiği kaydedildi.

Açıklamada; “Konunun bilinen bu ölçülerin dışında çeşitli spekülatif arayışlara zemin yaratabilecek ve özellikle müteveffa mensubumuzun yakın sosyal çevresinde de yeni üzüntülere sebebiyet verebilecek bir üslup altında ele alınmasının uygun olmadığına inanılmakta olup, kaygılarımızın kamuoyu ile paylaşılmasına ihtiyaç duyulmuştur” denildi.

Konunun günümüze irtihaline değinilirse, MİT son dönemde çeşitli yeniliklere gitti. Yenilenmelerden biri de web sitesinde gerçekleşti. Kurumun internet sitesinde yer alan Enis Baştürk olayına dair bilgi, yenilenen sitede bulunmamaktadır. Eski web sitesi linki ile bilgiye ulaşılmaya çalışıldığında “sayfa bulunamadı” yazısıyla karşı karşıya kalınmaktadır. Bu durumun nedenini öğrenmek için güvenlik kurumlarıyla yapılan temasta ise istenilen neticeye ulaşılamadığı görülmektedir. Atlanmaması gereken nokta ise güvenlik kurumlarına yıllarını vermiş isimlere olay sorulduğunda, “mensup olanların yurt dışına beylik silahlarıyla gitmediği” bilgisidir.

Enis Baştürk, kendi silahıyla “intihar” etmediyse, silah kim tarafından kendisine ulaştırılmıştır. İsrail gibi yüksek güvenlik standartlarının uygulandığı bir bölgede gerçekleşen ölüm, nasıl ve kim tarafından işlenmiştir?

Olay örgüsünün en önemli yeri ise şurası olarak deklare edilebilir;

MİT, web sitesinden ölüm haberini kaldırmakla, olayın yeniden ele alınmasını mı sağlayacaktır? Kuruma aidiyet için bu meselenin yeniden raflardan indirilmesi, MİT mensupları arasında ayrı bir motivasyona neden olacaktır.

Diğer bir seçenek ise MİT, siteden ölüm haberini kaldırmakla, kafalarda oluşan şüphenin de önüne geçip, Enis Baştürk’ü sırlamak mı istemektedir?

.

Mahmut Muslihan, dikGAZETE.com