Hakuna matata

Hakuna matata

Hedef! 

Her şeyi bırakıp meşgul olmak değil.

Meşgulken her şeyi bırakabilmektir.

Bu tıngırtılar biraz zor anlaşılır.

Eyvallah”ı seven beri gelsin!..

Bırakmak mühim bir hal, bırakmak sıkı sıkı tuttuğumuzu yahut avucumuzun içindekini…

Aklımızın köşesinde, yüreğimizin derininde, bağrımızın en dibinde duranları…

Gözümüzden akamayan, dudaktan dökülmeyen hani canımızı okuyan, bizi bizden iyi bilen

Bize meydan okuyan, hınçlandıran, kanatan, korkutan, en çok bir rahat yüzü göstermeyenleri…

Bırakmak; bırakmazsak bizim kalır, bırakmazsak sahip olmuş oluruz, bırakmazsak peşimizden gelmez sandıklarımızı…

Telaşı, ızdırabı bırak!

Bırak da bir çay demle…

Serseri vardır!..

Serseriyi hiç bir filozof, hiç bir romancı tam tarif edememiştir.

Ben de edemem.

Sonuçta ne tarif edilirse edilsin, herkes aklı ve mertebesi ölçüsünde anlayacaktır.

Sonuçta çoğumuz cahiliz…

Cahil, ilim-irfan görmemiş kişi değildir!

Doğru histen mahrum kalmış kişidir.

Duyulana herkes tahammül edemez!

Sonuçta, hakikatin sessiz bi tarafı vardır.

Hakikati bırakmadığımız ölçüde her şeyi bırakmalı, hakikati bıraktığımız ölçüde her şeye tutunduğumuzu bilmeliyiz.

Kimse, arkada bırakacağı bir şey olmadan gidemez!

Buna intiharlar da dahildir. 

Ne vakit irademize danışsak, hep yorgun düşmedik mi?

İşte bırakamadıklarımız, burada beslenir, güçlü olduğumuzu düşündüğümüz yerde.

Avucumuzdakiler bizi kanatsa da avucumuzda kalmalarını istediğimiz yerde…

Sandığımız yerde…

Sen olmasan da dünya döner, sen olmasan da ve sendekiler olmasa da…

Ama varsın; tek yapman gereken akmak!

Yanından, yamacından, bir noktada takılmadan, suyun denize döküleceğini bilmek gibi…

Bırakmak hafiflemektir.

Sana sahip oluğunu düşünenler yahut senin “benim” dediklerin, hiçbir vakit senin olmadı.

Sana verildi ve zamanı geldiğinde gidecek.

Sen de onlardan gideceksin.

Bu apaçık gerçek, hayatta kalmaya çalışan, bunun için deliren insanca nasıl anlaşılsın.

- Ne yani hiç mi asılmayacağız; mücadele etmeyeceğiz!

Dalgalarla mücadele edeceksin, denize dökülecek dalgalarla; sonuçta bir bütüne ait olacak olana katkı sağlayacaksın.

Sonuçta acizliğini, hiçliğini göreceksin.

Bundan büyük mücadele mi var!

Doğru histen mahrum olmamışların bilgisi budur!

Hayatı anlamlı kılan, ruhumuza huzur akıtan, zamanı, gökleri, yediğimizi-içtiğimizi değerlendiren budur.

Tutundukça daha çok güç kaybettiğimizi, daha çok terlediğimizi ve fakat yüzdüğümüzü görmek zorundayız.

Bize uzatılan dalları bırakmak zorundayız.

O kutunun içindekileri, düşünsen bulamayacağın kırılma sebebini, yarın ne olacak kaygısını, şu an seni sarmalayan ama bir gün olmayabilir o battaniyeyi fark etmek zorundayız.

Farkettiğimizde bırakabiliriz; onu değil kendimizi özgürleştiririz.

Ağrı diner / her şey zaten yolundadır/ her şey tam da merkezinde / hakuna matata...

Biz bir eser bırakalım, bir evlat, bir iyilik, bir umut, bir söylem, bir satır, bir emek. bir dua…

Geride bırakalım.

Yine bırakalım!

Her şeyi, her kararı, her olmuşu-olacağı Kadir-i Mutlak, her anın ve zerrenin sahibi yüce Allah’a bırakalım

Çare bırakmaktır.

.

Arzu Leyal, dikGAZETE.com

Hedef! 

Her şeyi bırakıp meşgul olmak değil.

Meşgulken her şeyi bırakabilmektir.

Bu tıngırtılar biraz zor anlaşılır.

Eyvallah”ı seven beri gelsin!..

Bırakmak mühim bir hal, bırakmak sıkı sıkı tuttuğumuzu yahut avucumuzun içindekini…

Aklımızın köşesinde, yüreğimizin derininde, bağrımızın en dibinde duranları…

Gözümüzden akamayan, dudaktan dökülmeyen hani canımızı okuyan, bizi bizden iyi bilen

Bize meydan okuyan, hınçlandıran, kanatan, korkutan, en çok bir rahat yüzü göstermeyenleri…

Bırakmak; bırakmazsak bizim kalır, bırakmazsak sahip olmuş oluruz, bırakmazsak peşimizden gelmez sandıklarımızı…

Telaşı, ızdırabı bırak!

Bırak da bir çay demle…

Serseri vardır!..

Serseriyi hiç bir filozof, hiç bir romancı tam tarif edememiştir.

Ben de edemem.

Sonuçta ne tarif edilirse edilsin, herkes aklı ve mertebesi ölçüsünde anlayacaktır.

Sonuçta çoğumuz cahiliz…

Cahil, ilim-irfan görmemiş kişi değildir!

Doğru histen mahrum kalmış kişidir.

Duyulana herkes tahammül edemez!

Sonuçta, hakikatin sessiz bi tarafı vardır.

Hakikati bırakmadığımız ölçüde her şeyi bırakmalı, hakikati bıraktığımız ölçüde her şeye tutunduğumuzu bilmeliyiz.

Kimse, arkada bırakacağı bir şey olmadan gidemez!

Buna intiharlar da dahildir. 

Ne vakit irademize danışsak, hep yorgun düşmedik mi?

İşte bırakamadıklarımız, burada beslenir, güçlü olduğumuzu düşündüğümüz yerde.

Avucumuzdakiler bizi kanatsa da avucumuzda kalmalarını istediğimiz yerde…

Sandığımız yerde…

Sen olmasan da dünya döner, sen olmasan da ve sendekiler olmasa da…

Ama varsın; tek yapman gereken akmak!

Yanından, yamacından, bir noktada takılmadan, suyun denize döküleceğini bilmek gibi…

Bırakmak hafiflemektir.

Sana sahip oluğunu düşünenler yahut senin “benim” dediklerin, hiçbir vakit senin olmadı.

Sana verildi ve zamanı geldiğinde gidecek.

Sen de onlardan gideceksin.

Bu apaçık gerçek, hayatta kalmaya çalışan, bunun için deliren insanca nasıl anlaşılsın.

- Ne yani hiç mi asılmayacağız; mücadele etmeyeceğiz!

Dalgalarla mücadele edeceksin, denize dökülecek dalgalarla; sonuçta bir bütüne ait olacak olana katkı sağlayacaksın.

Sonuçta acizliğini, hiçliğini göreceksin.

Bundan büyük mücadele mi var!

Doğru histen mahrum olmamışların bilgisi budur!

Hayatı anlamlı kılan, ruhumuza huzur akıtan, zamanı, gökleri, yediğimizi-içtiğimizi değerlendiren budur.

Tutundukça daha çok güç kaybettiğimizi, daha çok terlediğimizi ve fakat yüzdüğümüzü görmek zorundayız.

Bize uzatılan dalları bırakmak zorundayız.

O kutunun içindekileri, düşünsen bulamayacağın kırılma sebebini, yarın ne olacak kaygısını, şu an seni sarmalayan ama bir gün olmayabilir o battaniyeyi fark etmek zorundayız.

Farkettiğimizde bırakabiliriz; onu değil kendimizi özgürleştiririz.

Ağrı diner / her şey zaten yolundadır/ her şey tam da merkezinde / hakuna matata...

Biz bir eser bırakalım, bir evlat, bir iyilik, bir umut, bir söylem, bir satır, bir emek. bir dua…

Geride bırakalım.

Yine bırakalım!

Her şeyi, her kararı, her olmuşu-olacağı Kadir-i Mutlak, her anın ve zerrenin sahibi yüce Allah’a bırakalım

Çare bırakmaktır.

.

Arzu Leyal, dikGAZETE.com