İnsanın varoluşundaki bir amacı da deneyimleyerek öğrenmek ve öğrendiklerini bir yerlere aktarmak mıdır?
İnsanın varoluşundaki bir amacı da deneyimleyerek öğrenmek ve öğrendiklerini bir yerlere aktarmak mıdır?
- 13-09-2022 07:08
- 2388
- 13-09-2022 07:08
- 2388
İnsanın varoluşundaki amacı, deneyimleyerek öğrenmek ve öğrendiklerini bir yerlere aktarmak mıdır?
Aslında tüm canlıların görevi, deneyimleyerek bilgiye sahip olmak ve bu bilgiyi bilinç haline getirerek kartopu misali bilginin katlanarak çoğalmasını sağlamak olmalıdır dersek, yanılmış olur muyuz diye sormadan edemiyor insan, siz ne dersiniz?
Peki bu biriken bilgi neyi desteklemek üzere oluşuyor veya neyi beslemesi gerekiyor diye hiç düşüneniniz oldu mu?
Canlı, doğduktan sonra hareket kabiliyeti oluşunca ilk yapmaya başladığı şeyin öğrenmek olduğuna hepimiz şahit olmuşuzdur!
Canlının öğrendikleri, sadece kendi hayatını ikame etmek için gereklidir iddiasına katılmadığımızı belirtmekle birlikte, bu bilgi birikiminin, bilinç halini aldığı şeklinin ise daha yüksek bir amacının olması gerektiği kanaatinde olduğumuzu da söylemek gerekmektedir aslında.
Öğrenilen her yeni bilgi, canlının içerisinde olduğu dar çemberin kırılarak daha geniş bir çembere sıçramasını getirdiğini öğrenmiş olduğumuz gerçeklik ile hareket edecek olursak, düşünce, bilgi ve bilinç, canlıyı üst boyutlara taşıyan bir tüketim aracı “YAKIT” olarak değerlendirilebilir diyebiliriz.
Her sıçrama yeni üst boyutlar ile tanışmayı ve farklı bakış açılarını da beraberinde getirmektedir.
Bireysel açıdan bakılacak olursa, Canlı bu “yakıt”tan mahrum kaldığında asıl hedefi olan sıçramaları gerçekleştiremeyeceği için sürekli olarak yerinde sayan ve ilerleme (sıçrama) kayıt edemeyen bir varlık halini almış olacaktır.
Türkçesi; Cehalet çemberinde debelenip durur!
İlk emri “OKU” olan bir anlayış, insanoğluna deneyimle, öğren ve bilinçlen diye öğütler vermektedir dersek yanılmış olur muyuz? Ne dersiniz?
Sıçramalarının her aşamasında “Tekamüller” yaşayan insanoğlu, kendi öğrendikleri ile birlikte belli bir rotaya girip yol almaktadır. Peki bu kadar farklı, çok yönlü ve çok katmanlı dehlizlerde asıl rotasının ne olduğunu nasıl tayin edebilecektir?
Bu soru ile birlikte, karşılaştığımız devasa bilinmezlikler dehlizi, bizleri korkutmasın, çünkü dışına çıkılamayacak olan “KÜLLİ İRADE” gerçeği mevcuttur.
Sıçramalarımız sayesinde yaşadığımız arınmalarla edindiklerimiz, karşılaştığımız yeni boyutlarda yol gösterici bir çekim gücü sağlayacaktır ve kazanılan itiş gücünü destekler vaziyette, birer yol gösterici rehber olarak da önümüzde duracaktır.
Geçiş süreçleri veya zihinsel sıçramalar hangi doygunluklarda gerçekleşebilmektedir?
Yabancı lisan öğrenenler bilirler, bir lisanı öğrenebilmek için “kulak dolması” olarak tabir edilen birikim sağlanmadan yabancı bir lisan öğrenmek çok zor bir durumdur.
Dolan kulak sayesinde insan üç ay sonrasında öğrendiği lisanda rüyalar görmeye başlar. Bu rüyaları görmeye başlayan birey o lisanı öğrenmeye başlamış demektir.
Yani yeni bir lisanı öğrenmenin ilk süreci, “kulak dolması” diye adlandırdığımız üç aylık zaman diliminde belli bir birikime sahip olmaktan geçiyor.
Acaba zihinlerde yeni sıçramalar yapabilmek için aynı metot geçerli midir? Aynı metot geçerli ise ne kadar bir zaman diliminin yaşanması gerekmektedir?
Birikimin ölçeği, kapasitesi ne olmalıdır?
Başka bir açıdan farklı bir soru da biz soralım!
Zihinsel sıçramalar yaşayabilmek için öğrenilen bilgi, yani edinilen birikim, sıradan herhangi bazı basit bilgilerle gerçekleşebilir mi? Yoksa kaliteli bilgiler mi edinilmesi gerekmektedir? diye de biz soralım!
Günümüz dünyasında yaşatıldığımız gerçeklik nasıl işletilmektedir? Bilenleriniz vardır!
İnsanoğlu tembelleştiği için manevi ve maddi beslenmesini, maalesef belli merkezler tarafından hazırlanmış olanı tüketme yöntemini tercih ederek yaşamaktadır günümüz dünyasında.
Bundan dolayıdır ki zihinsel sıçramalar geciktirilmekte ve çoğu zaman da gerçekleşememektedir.
“OKU” diyen ilk emir, “SORGULA” diyen tecrübe ve birikimler ile “İDRAK” maalesef insanoğlunun elinin tersi ile bir kenara itilmektedir.
Son Söz;
Zihin dünyamızda yeni boyutlara sıçramalar yapabilmek ve sonsuz bilgi akışını takip edebilmek zor zanaat arkadaş!..
Belki de bundan dolayı arınıp, zihinsel sıçramalarını yapabilenler, “SIRRA ERENLER” bir elin beş parmağını geçememektedir.
Aslında edilecek daha çok kelam var ama…
“Düşünen, Okuyan ve Yazan” herkese kolay gelsin diyerek şimdilik kalemi bırakalım.
Saygılarımla.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com
İnsanın varoluşundaki amacı, deneyimleyerek öğrenmek ve öğrendiklerini bir yerlere aktarmak mıdır?
Aslında tüm canlıların görevi, deneyimleyerek bilgiye sahip olmak ve bu bilgiyi bilinç haline getirerek kartopu misali bilginin katlanarak çoğalmasını sağlamak olmalıdır dersek, yanılmış olur muyuz diye sormadan edemiyor insan, siz ne dersiniz?
Peki bu biriken bilgi neyi desteklemek üzere oluşuyor veya neyi beslemesi gerekiyor diye hiç düşüneniniz oldu mu?
Canlı, doğduktan sonra hareket kabiliyeti oluşunca ilk yapmaya başladığı şeyin öğrenmek olduğuna hepimiz şahit olmuşuzdur!
Canlının öğrendikleri, sadece kendi hayatını ikame etmek için gereklidir iddiasına katılmadığımızı belirtmekle birlikte, bu bilgi birikiminin, bilinç halini aldığı şeklinin ise daha yüksek bir amacının olması gerektiği kanaatinde olduğumuzu da söylemek gerekmektedir aslında.
Öğrenilen her yeni bilgi, canlının içerisinde olduğu dar çemberin kırılarak daha geniş bir çembere sıçramasını getirdiğini öğrenmiş olduğumuz gerçeklik ile hareket edecek olursak, düşünce, bilgi ve bilinç, canlıyı üst boyutlara taşıyan bir tüketim aracı “YAKIT” olarak değerlendirilebilir diyebiliriz.
Her sıçrama yeni üst boyutlar ile tanışmayı ve farklı bakış açılarını da beraberinde getirmektedir.
Bireysel açıdan bakılacak olursa, Canlı bu “yakıt”tan mahrum kaldığında asıl hedefi olan sıçramaları gerçekleştiremeyeceği için sürekli olarak yerinde sayan ve ilerleme (sıçrama) kayıt edemeyen bir varlık halini almış olacaktır.
Türkçesi; Cehalet çemberinde debelenip durur!
İlk emri “OKU” olan bir anlayış, insanoğluna deneyimle, öğren ve bilinçlen diye öğütler vermektedir dersek yanılmış olur muyuz? Ne dersiniz?
Sıçramalarının her aşamasında “Tekamüller” yaşayan insanoğlu, kendi öğrendikleri ile birlikte belli bir rotaya girip yol almaktadır. Peki bu kadar farklı, çok yönlü ve çok katmanlı dehlizlerde asıl rotasının ne olduğunu nasıl tayin edebilecektir?
Bu soru ile birlikte, karşılaştığımız devasa bilinmezlikler dehlizi, bizleri korkutmasın, çünkü dışına çıkılamayacak olan “KÜLLİ İRADE” gerçeği mevcuttur.
Sıçramalarımız sayesinde yaşadığımız arınmalarla edindiklerimiz, karşılaştığımız yeni boyutlarda yol gösterici bir çekim gücü sağlayacaktır ve kazanılan itiş gücünü destekler vaziyette, birer yol gösterici rehber olarak da önümüzde duracaktır.
Geçiş süreçleri veya zihinsel sıçramalar hangi doygunluklarda gerçekleşebilmektedir?
Yabancı lisan öğrenenler bilirler, bir lisanı öğrenebilmek için “kulak dolması” olarak tabir edilen birikim sağlanmadan yabancı bir lisan öğrenmek çok zor bir durumdur.
Dolan kulak sayesinde insan üç ay sonrasında öğrendiği lisanda rüyalar görmeye başlar. Bu rüyaları görmeye başlayan birey o lisanı öğrenmeye başlamış demektir.
Yani yeni bir lisanı öğrenmenin ilk süreci, “kulak dolması” diye adlandırdığımız üç aylık zaman diliminde belli bir birikime sahip olmaktan geçiyor.
Acaba zihinlerde yeni sıçramalar yapabilmek için aynı metot geçerli midir? Aynı metot geçerli ise ne kadar bir zaman diliminin yaşanması gerekmektedir?
Birikimin ölçeği, kapasitesi ne olmalıdır?
Başka bir açıdan farklı bir soru da biz soralım!
Zihinsel sıçramalar yaşayabilmek için öğrenilen bilgi, yani edinilen birikim, sıradan herhangi bazı basit bilgilerle gerçekleşebilir mi? Yoksa kaliteli bilgiler mi edinilmesi gerekmektedir? diye de biz soralım!
Günümüz dünyasında yaşatıldığımız gerçeklik nasıl işletilmektedir? Bilenleriniz vardır!
İnsanoğlu tembelleştiği için manevi ve maddi beslenmesini, maalesef belli merkezler tarafından hazırlanmış olanı tüketme yöntemini tercih ederek yaşamaktadır günümüz dünyasında.
Bundan dolayıdır ki zihinsel sıçramalar geciktirilmekte ve çoğu zaman da gerçekleşememektedir.
“OKU” diyen ilk emir, “SORGULA” diyen tecrübe ve birikimler ile “İDRAK” maalesef insanoğlunun elinin tersi ile bir kenara itilmektedir.
Son Söz;
Zihin dünyamızda yeni boyutlara sıçramalar yapabilmek ve sonsuz bilgi akışını takip edebilmek zor zanaat arkadaş!..
Belki de bundan dolayı arınıp, zihinsel sıçramalarını yapabilenler, “SIRRA ERENLER” bir elin beş parmağını geçememektedir.
Aslında edilecek daha çok kelam var ama…
“Düşünen, Okuyan ve Yazan” herkese kolay gelsin diyerek şimdilik kalemi bırakalım.