İşgale direnç gösteren son kale; Türkler ile Kürtlerin birlikteliği
İşgale direnç gösteren son kale; Türkler ile Kürtlerin birlikteliği
- 15-10-2019 08:04
- 492
- 15-10-2019 08:04
- 492
İnsan’ın kıymetinin olmadığı yerde, herşeyin değersizleştiği gerçeği ile yüzleşmek durumunda kalıyoruz.
Sözlerime bu cümle ile başlamak istedim.
Önceki kısa yazılarımda ve dip notlarımda sürekli vurgusunu yaptığım; Türkler ve Kürtler’in KADIN egemen toplum oldukları ve Turani baskın karakteristiğe sahip oldukları konuları vardı.
“Kadınların toplum ve sosyal hayatı domine edici ve dahi dönüştürücü etkisi, yarın ülkemin doğru kodlara çekilmesi noktasında etkin rol oynama potansiyeline sahiptir” şeklinde bakmak gerekmektedir.
Türkler, KADIN EGEMEN TOPLUMDUR.
Kürtler, KADIN EGEMEN TOPLUMDUR.
Binlerce yıl “Tek” olan yaratıcı (Tanrı) ile tanışmış olmalarına rağmen, “Türkler’de ve Kürtler’de kadınların sosyal hayatı şekillendiren etkisi neden bozulmadan devam etmiştir” diye düşünenlerimiz olmuştur.
Yanisi;
Kadını neden toplumdan izole ederek sindirmemişler de hayata şekil vermesi noktasında kadının önünü hep açık tutmuşlardır? Türkler’de savaşçı kadınlardan tutun da devlet yönetenlerine dahi rastlarsınız…
Hakeza Kürtler’de kadınlar öyle değil midir!.. Hanım ağalarından tutun da büyük bir çatışmayı tek hareketi ile durdurma gücüne sahip olan yine kadınlar değil midir?
“Bir kürt kadını başındaki tülbentini çıkartıp çatışmanın ortasına fırlatsın” bakalım, bunun üstüne söz söyleyebilecek olan var mıdır veya çatışmaya devam edebilecek olan yiğit var mıdır!..
Kadınlar bu kadar yön verici ve yapılandırıcı pozisyona sahiplerken, neden toplumdan izole edilerek pasifleştirilmek istenmektedirler?
Bilen varsa açıklasın.
Hiç kimse çıkıp da “Müslüman dünyada böyle şeyler olamaz!..” demesin! İslam’ın merkezi kabul edilen, her yıl Hac ve Umre için milyonların ziyaret ettiği Suudi Arabistan’da kadının durumu ortadadır. Hayata ve topluma, çocuk doğurmaktan başka hiçbir katma değeri olmayacak şekilde formatlanan oradaki kadınlar değil midir?
Arap anlayışı ve yaşama tarzında kadının yeri hep geri plandadır. Çünkü “Erkek egemen” toplumdurlar.
Hani, nerede şimdi o “CENNET, ANALARIN AYAKLARI ALTINDADIR” Hadis-i Şerifi ve analara dair atasözlerimiz!..
Geçmişte olduğu gibi kadınları hayatın içinden söküp çıkartma çalışmaları bugün bile haliyle devam etmektedir.
Bir çok TV kanalında, radyoda, sosyal medyada, günlük hayatta, kapı komşularımızda bile kadının izolasyonu ve topluma verdiği yönlendirici etkisinin kırılma ve yok edilme çalışmalarına rastlamaktayız…
Bütün bu çalışmalara bakarak “Erkek egemen toplum olarak dönüştürülüyoruz” dersek yanlış mı olur! Yahut da “Araplaştırılıyoruz” dersek yanlış mı olur!..
Benim kullandığım seçenek ikinci olanıdır. Yani araplaştırılıyoruz denmelidir!
Nedenine gelirsek;
Ülkemin dönüştürülmesi için kullanılan tüm argümanlar Arap (lüks düşkünü ve müsrif) yaşama tarzı ve kültür yapılarının kopyalanarak bizlere uygulanması gerçeği ile karşılaşırız; hem de bunun “İslam” adı kullanılarak yapılmakta olduğunu dikkatlice inceler isek net şekilde yaşananları görebiliriz.
Bir toplumu, tanımadığı bilmediği farklı yaşama tarzı ve kalıbına sokmaya çalışmak, o toplumu kendi doğal mecrasından çıkartmak demektir ki bu da şiddeti doğuran temel taşların döşenmesi anlamına gelmektedir.
Türk ve Kürtleri kendi doğal mecrası olan kadın egemen toplum olmaktan çıkartıp, erkek egemen toplum haline getirmeye çalışanların, şayet görevli veya makam sahibi ise acilen azledilmeleri gerekmektedirler.
Çünkü toplumun dinamiklerinin “İslam’ı yaşatacağız” algısı ile yıkılması ve ortadan kaldırılması, geleceğimizin yok edilmesi anlamına gelmektedir.
Bu ana sebepten dolayı Kürtler ve Türkler, tarih boyunca hiç ayrışmamışlardır.
Son kale olan Türkler ile Kürtler’in birlikteliği, şayet bu kanaldan yıkılırsa ve ayrıştırılırsa, coğrafyada direnç gösteren son irade bile ortadan kalkmış olacaktır.
Kürtler’i ve Türkler’i “İslam” adı altında, erkek egemen toplum yapmaya çalışmaktan acilen vazgeçilmelidir.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com
İnsan’ın kıymetinin olmadığı yerde, herşeyin değersizleştiği gerçeği ile yüzleşmek durumunda kalıyoruz.
Sözlerime bu cümle ile başlamak istedim.
Önceki kısa yazılarımda ve dip notlarımda sürekli vurgusunu yaptığım; Türkler ve Kürtler’in KADIN egemen toplum oldukları ve Turani baskın karakteristiğe sahip oldukları konuları vardı.
“Kadınların toplum ve sosyal hayatı domine edici ve dahi dönüştürücü etkisi, yarın ülkemin doğru kodlara çekilmesi noktasında etkin rol oynama potansiyeline sahiptir” şeklinde bakmak gerekmektedir.
Türkler, KADIN EGEMEN TOPLUMDUR.
Kürtler, KADIN EGEMEN TOPLUMDUR.
Binlerce yıl “Tek” olan yaratıcı (Tanrı) ile tanışmış olmalarına rağmen, “Türkler’de ve Kürtler’de kadınların sosyal hayatı şekillendiren etkisi neden bozulmadan devam etmiştir” diye düşünenlerimiz olmuştur.
Yanisi;
Kadını neden toplumdan izole ederek sindirmemişler de hayata şekil vermesi noktasında kadının önünü hep açık tutmuşlardır? Türkler’de savaşçı kadınlardan tutun da devlet yönetenlerine dahi rastlarsınız…
Hakeza Kürtler’de kadınlar öyle değil midir!.. Hanım ağalarından tutun da büyük bir çatışmayı tek hareketi ile durdurma gücüne sahip olan yine kadınlar değil midir?
“Bir kürt kadını başındaki tülbentini çıkartıp çatışmanın ortasına fırlatsın” bakalım, bunun üstüne söz söyleyebilecek olan var mıdır veya çatışmaya devam edebilecek olan yiğit var mıdır!..
Kadınlar bu kadar yön verici ve yapılandırıcı pozisyona sahiplerken, neden toplumdan izole edilerek pasifleştirilmek istenmektedirler?
Bilen varsa açıklasın.
Hiç kimse çıkıp da “Müslüman dünyada böyle şeyler olamaz!..” demesin! İslam’ın merkezi kabul edilen, her yıl Hac ve Umre için milyonların ziyaret ettiği Suudi Arabistan’da kadının durumu ortadadır. Hayata ve topluma, çocuk doğurmaktan başka hiçbir katma değeri olmayacak şekilde formatlanan oradaki kadınlar değil midir?
Arap anlayışı ve yaşama tarzında kadının yeri hep geri plandadır. Çünkü “Erkek egemen” toplumdurlar.
Hani, nerede şimdi o “CENNET, ANALARIN AYAKLARI ALTINDADIR” Hadis-i Şerifi ve analara dair atasözlerimiz!..
Geçmişte olduğu gibi kadınları hayatın içinden söküp çıkartma çalışmaları bugün bile haliyle devam etmektedir.
Bir çok TV kanalında, radyoda, sosyal medyada, günlük hayatta, kapı komşularımızda bile kadının izolasyonu ve topluma verdiği yönlendirici etkisinin kırılma ve yok edilme çalışmalarına rastlamaktayız…
Bütün bu çalışmalara bakarak “Erkek egemen toplum olarak dönüştürülüyoruz” dersek yanlış mı olur! Yahut da “Araplaştırılıyoruz” dersek yanlış mı olur!..
Benim kullandığım seçenek ikinci olanıdır. Yani araplaştırılıyoruz denmelidir!
Nedenine gelirsek;
Ülkemin dönüştürülmesi için kullanılan tüm argümanlar Arap (lüks düşkünü ve müsrif) yaşama tarzı ve kültür yapılarının kopyalanarak bizlere uygulanması gerçeği ile karşılaşırız; hem de bunun “İslam” adı kullanılarak yapılmakta olduğunu dikkatlice inceler isek net şekilde yaşananları görebiliriz.
Bir toplumu, tanımadığı bilmediği farklı yaşama tarzı ve kalıbına sokmaya çalışmak, o toplumu kendi doğal mecrasından çıkartmak demektir ki bu da şiddeti doğuran temel taşların döşenmesi anlamına gelmektedir.
Türk ve Kürtleri kendi doğal mecrası olan kadın egemen toplum olmaktan çıkartıp, erkek egemen toplum haline getirmeye çalışanların, şayet görevli veya makam sahibi ise acilen azledilmeleri gerekmektedirler.
Çünkü toplumun dinamiklerinin “İslam’ı yaşatacağız” algısı ile yıkılması ve ortadan kaldırılması, geleceğimizin yok edilmesi anlamına gelmektedir.
Bu ana sebepten dolayı Kürtler ve Türkler, tarih boyunca hiç ayrışmamışlardır.
Son kale olan Türkler ile Kürtler’in birlikteliği, şayet bu kanaldan yıkılırsa ve ayrıştırılırsa, coğrafyada direnç gösteren son irade bile ortadan kalkmış olacaktır.
Kürtler’i ve Türkler’i “İslam” adı altında, erkek egemen toplum yapmaya çalışmaktan acilen vazgeçilmelidir.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com