Kadın ve hayat eşgüdümlü hareket eder!
Kadın ve hayat eşgüdümlü hareket eder!
- 18-09-2019 08:08
- 12
- 18-09-2019 08:08
- 12
Kadın, kendi tabiatından uzaklaştıkça, hayatın rotası da eşgüdümlü olarak sapar ve değişir.
Çünkü hayatın (insanlığın) devamlılık hali, kadının (dişil olanın) üremeyi devam ettirmesi, yeni nesillerin yetiştirilmesi ve doğru kodlanması ile yön kazanmaktadır.
Buradan kesinlikle “Kadın sadece doğurur ve Çocuk bakar” gibi saçma bir çıkarım yapılmamalıdır.
ÇÜNKÜ KADIN, HAYATA VE VAROLUŞA ROTA ÇİZER…
Birkaç istisnai olanları hariç, günümüz kadını, yaşamsal döngünün kendi sorumluluğunda olduğunun farkında olamayan, kelâm yerindeyse “Benden sonrası cehennem ateşi” dercesine sorumluluklarından kaçmakta, rahatı ve lüksü tercih etmektedirler.
Maalesef bu vurdumduymazlıktan en çok zarar görenler ise yine kadınların ta kendileridir.
Nasıl mı?
Kadınların, vurdumduymaz davranışları ve emek harcamadan herşeye sahip olma gayretlerinin sonucu olarak meydana gelen yeni nesillerin oluşturduğu negatif toplumsal etkilerin çarpan etkisi, yine dönüp dolaşıp kadınları buluyor maalesef.
Evliliklerin yıkılmasındaki taraflardan kadın olsun erkek olsun, her ikisini de yetiştirenlerin yine bir kadın olduğu unutulmamalı.
“Emek harcamayan, fedakarlık etmeyen bir ANNE’ye çocuğunun bağlılığı, ebeveynin uyguladığı şiddet/şefkat çerçevesinde (vefalı ise) kalır” dersek kelâm yerini bulacaktır. Çünkü toplumda “çocuk terbiyesi” denilince disiplin şekli olarak akla “şiddet” gelmektedir.
“Dayak cennetten çıkmadır… Kızını (çocuğunu) dövmeyen dizini döver” gibi, en yakın verilecek örnekler, baskın toplumsal karakteristiğimiz olarak görülebilir.
Hoşgörü sahibi, merhamet sahibi, vefalı olunması gerekirken, yeni nesil analarımızı, yabancısı olduğumuz bu ruh haline sokan sebepler nelerdir!?.
Bunun ne olduğunu öncelikle kendi kendimize itiraf etmemiz gerekmektedir.
Her şeyimizi, hatta hayattan elde etmek istediklerimizi dahi haklı çıkmak ve sahip olabilmek adına düşünüp, AKIL üretmek yerine, sürekli olarak yapay mağduriyetler üretilmektedir.
Bu yapay mağduriyetler, nefretlerin çoğalmasını tetiklemektedir. Toplum olarak “NEFRET” etmeyi ve “İNTİKAM” almayı temel alan anlayışı hep birlikte oluşturmadık mı! Ne dersiniz!..
Yapılan iyilikler ve yapılan kötülükler, “bumerang”a benzer, yine dönüp dolaşıp başladıkları noktada son bulurlar.
Anadolu topraklarında yaklaşık son 60 - 70 yıldan bu yana, geleceğimiz için, insanlık ve insani değerler adına kalıcı bir yatırımın yapıldığını gören duyan var ise beri gelsin.
Sürekli olarak tüketime yöneltilen diğer tüm insanlık üyeleri gibi Anadolu insanının da -özellikle kadınlarımızın- tüketim kültürü (çılgınlığı) ile birlikte, belli kalıplara sokulmaları gerçekleştirildi maalesef.
Artık o eski analarımız yok!
Medeniyetimizi inşa edebilecek bireyleri yetiştiren kadim analarımız yok; varsa yoksa şımarıklıklarına ve doyumsuzluklarına para yetiştirmek zorunda kalınan kadın(ımsı)lar var ortalıkta bugün.
Neden boşanmalar çoğalıyor?
Neden toplumun içinde şiddet artıyor?
Herkes kendisine sakin bir şekilde sorsun artık.
Bugün, erkeğine veya çocuğuna şiddet uygulayan kadın(ımsı)ların ne denli çoğunlukta olduklarını tahmin bile edemezsiniz…
O kadın(ımsı)lar, kendilerini nasıl tanımlıyorlar acaba!
Saygı göstermeden saygı bekleyen, emek harcamadan her istediklerinin yerine getirilmesi sanki “Tanrı buyruğu” imiş gibi hoyratlaşan kadın(ımsı)lar, daha doğrusu herşeyi yapabilmeyi kendilerinde hak gören kadın(ımsı)lar çoğalmadılar mı içimizde.
Çeşitli manüplasyonlar ile zihin dünyaları bozulan ve sürekli olarak ezik ruh haline saplanan bugünün kadın(ımsı)ları, nefret sosuna batırılmış söylemler ile kendi özlerine kin-nefret besler olunca, toplumun seviyesinin de bu duruma gelmesi kaçınılmaz oldu.
Beyinlerde oluşan kireçlenmeleri kırmak adına söz söylemek gerekirse; her kadın(ımsı) olarak belirtilen varlık, ilk önce kendi “babasını ve annesini” sorgulasın.
Bakalım hayattan beklentilerini ve hayata hazırlanış şekillerini sağlıklı bulabilecekler midir!..
KADINLARI SAHTE NEFRET VE İNTİKAM DUYGULARINA İTEN GERÇEK SEBEP NEDİR DÜŞÜNÜP BULMAK ZORUNDAYIZ.
Acilen düşünülmesi ve çözümler üretilmesi gereken en önemli toplumsal sorunumuz budur.
Çünkü sağlıklı kadının inşa etmediği bir dünya, (medeniyet) er ya da geç yıkılmak zorundadır.
Buna sebep, KADINLARI (insanı) KÖLE, CARİYE, GANİMET vb. gibi kalıplara sokmaya çalışan düşünce ve davranışların medeniyet ve insanlık düşmanı olduklarını söylemek doğrudur. Bu tür kişilikler toplumun içerisinden acilen temizlenmeli ve rehabilite edilmelidirler.
Bu tür çıkarcı ve menfaatperest şahsiyetlerin çoğal(tıl)ması ile birlikte devletin altı da sistematik olarak oyulmaya başlanmadı mı?
“Bu taktiksel davranışlar, devletleri çökertmenin anahtarı olarak bilinçli şekilde kullanılmaktadır” tesbiti yanlış mıdır!
Bu taktiksel davranışın mucitleri olan Arap zihniyeti ve onların efendileri olan İngilizler’in dünyada “lanet” olarak ve insanlığı yok edecek virüs olarak oluştuklarını görmek gerekmektedir. (Hz. Peygamber ve hemen ardından gelen 4 Halife dönemi ile sonrasında da her bela ve musibet bu zihniyet yüzünden oluşmadı mı!)
“Taciz” ve “tecavüz” konularına şu noktada girmeden denmeli ki:
Geri kalan insanlığı köle olarak gören İngiliz zihniyeti ve onun kontrolündeki putperest Arap zihniyetine ait “değerler”in “DİN” adı altında, kadim Anadolu insanına dayatılmasına bir son vermek elzemdir.
Çünkü “Din ve İslam” kelimeleri bizlere, hatta insanlığa dahi yabancı olan kodlamalar üzerinden çarpık şekilde “Tabu”laştırıldı.
“TABU” ise, insanlığın sonunu getirecek çarpık ve hastalıklı zihin kalıplarından oluşan yıkıcı takıntılardır.
Artık, “Din” veya “İslâm” kelimelerini kullanmadan, o zihniyet ile takipçilerine “hakettikleri değer”i vermekle birlikte, yerine kullanılması gereken “MANEVİYAT” kelimesi ile toplumu inşa etmek elzemdir.
İnsanlık maneviyatını düzenlediği taktirde, maddiyat yönü ile balansını bularak doğru rotasına girecektir.
SON SÖZ;
“Herşeyi geçtik” diyelim; bu kıymet bilmez Erkek(imsi)lere ne demeli!..
.
Ali Karani, dikGAZETE.com
Kadın, kendi tabiatından uzaklaştıkça, hayatın rotası da eşgüdümlü olarak sapar ve değişir.
Çünkü hayatın (insanlığın) devamlılık hali, kadının (dişil olanın) üremeyi devam ettirmesi, yeni nesillerin yetiştirilmesi ve doğru kodlanması ile yön kazanmaktadır.
Buradan kesinlikle “Kadın sadece doğurur ve Çocuk bakar” gibi saçma bir çıkarım yapılmamalıdır.
ÇÜNKÜ KADIN, HAYATA VE VAROLUŞA ROTA ÇİZER…
Birkaç istisnai olanları hariç, günümüz kadını, yaşamsal döngünün kendi sorumluluğunda olduğunun farkında olamayan, kelâm yerindeyse “Benden sonrası cehennem ateşi” dercesine sorumluluklarından kaçmakta, rahatı ve lüksü tercih etmektedirler.
Maalesef bu vurdumduymazlıktan en çok zarar görenler ise yine kadınların ta kendileridir.
Nasıl mı?
Kadınların, vurdumduymaz davranışları ve emek harcamadan herşeye sahip olma gayretlerinin sonucu olarak meydana gelen yeni nesillerin oluşturduğu negatif toplumsal etkilerin çarpan etkisi, yine dönüp dolaşıp kadınları buluyor maalesef.
Evliliklerin yıkılmasındaki taraflardan kadın olsun erkek olsun, her ikisini de yetiştirenlerin yine bir kadın olduğu unutulmamalı.
“Emek harcamayan, fedakarlık etmeyen bir ANNE’ye çocuğunun bağlılığı, ebeveynin uyguladığı şiddet/şefkat çerçevesinde (vefalı ise) kalır” dersek kelâm yerini bulacaktır. Çünkü toplumda “çocuk terbiyesi” denilince disiplin şekli olarak akla “şiddet” gelmektedir.
“Dayak cennetten çıkmadır… Kızını (çocuğunu) dövmeyen dizini döver” gibi, en yakın verilecek örnekler, baskın toplumsal karakteristiğimiz olarak görülebilir.
Hoşgörü sahibi, merhamet sahibi, vefalı olunması gerekirken, yeni nesil analarımızı, yabancısı olduğumuz bu ruh haline sokan sebepler nelerdir!?.
Bunun ne olduğunu öncelikle kendi kendimize itiraf etmemiz gerekmektedir.
Her şeyimizi, hatta hayattan elde etmek istediklerimizi dahi haklı çıkmak ve sahip olabilmek adına düşünüp, AKIL üretmek yerine, sürekli olarak yapay mağduriyetler üretilmektedir.
Bu yapay mağduriyetler, nefretlerin çoğalmasını tetiklemektedir. Toplum olarak “NEFRET” etmeyi ve “İNTİKAM” almayı temel alan anlayışı hep birlikte oluşturmadık mı! Ne dersiniz!..
Yapılan iyilikler ve yapılan kötülükler, “bumerang”a benzer, yine dönüp dolaşıp başladıkları noktada son bulurlar.
Anadolu topraklarında yaklaşık son 60 - 70 yıldan bu yana, geleceğimiz için, insanlık ve insani değerler adına kalıcı bir yatırımın yapıldığını gören duyan var ise beri gelsin.
Sürekli olarak tüketime yöneltilen diğer tüm insanlık üyeleri gibi Anadolu insanının da -özellikle kadınlarımızın- tüketim kültürü (çılgınlığı) ile birlikte, belli kalıplara sokulmaları gerçekleştirildi maalesef.
Artık o eski analarımız yok!
Medeniyetimizi inşa edebilecek bireyleri yetiştiren kadim analarımız yok; varsa yoksa şımarıklıklarına ve doyumsuzluklarına para yetiştirmek zorunda kalınan kadın(ımsı)lar var ortalıkta bugün.
Neden boşanmalar çoğalıyor?
Neden toplumun içinde şiddet artıyor?
Herkes kendisine sakin bir şekilde sorsun artık.
Bugün, erkeğine veya çocuğuna şiddet uygulayan kadın(ımsı)ların ne denli çoğunlukta olduklarını tahmin bile edemezsiniz…
O kadın(ımsı)lar, kendilerini nasıl tanımlıyorlar acaba!
Saygı göstermeden saygı bekleyen, emek harcamadan her istediklerinin yerine getirilmesi sanki “Tanrı buyruğu” imiş gibi hoyratlaşan kadın(ımsı)lar, daha doğrusu herşeyi yapabilmeyi kendilerinde hak gören kadın(ımsı)lar çoğalmadılar mı içimizde.
Çeşitli manüplasyonlar ile zihin dünyaları bozulan ve sürekli olarak ezik ruh haline saplanan bugünün kadın(ımsı)ları, nefret sosuna batırılmış söylemler ile kendi özlerine kin-nefret besler olunca, toplumun seviyesinin de bu duruma gelmesi kaçınılmaz oldu.
Beyinlerde oluşan kireçlenmeleri kırmak adına söz söylemek gerekirse; her kadın(ımsı) olarak belirtilen varlık, ilk önce kendi “babasını ve annesini” sorgulasın.
Bakalım hayattan beklentilerini ve hayata hazırlanış şekillerini sağlıklı bulabilecekler midir!..
KADINLARI SAHTE NEFRET VE İNTİKAM DUYGULARINA İTEN GERÇEK SEBEP NEDİR DÜŞÜNÜP BULMAK ZORUNDAYIZ.
Acilen düşünülmesi ve çözümler üretilmesi gereken en önemli toplumsal sorunumuz budur.
Çünkü sağlıklı kadının inşa etmediği bir dünya, (medeniyet) er ya da geç yıkılmak zorundadır.
Buna sebep, KADINLARI (insanı) KÖLE, CARİYE, GANİMET vb. gibi kalıplara sokmaya çalışan düşünce ve davranışların medeniyet ve insanlık düşmanı olduklarını söylemek doğrudur. Bu tür kişilikler toplumun içerisinden acilen temizlenmeli ve rehabilite edilmelidirler.
Bu tür çıkarcı ve menfaatperest şahsiyetlerin çoğal(tıl)ması ile birlikte devletin altı da sistematik olarak oyulmaya başlanmadı mı?
“Bu taktiksel davranışlar, devletleri çökertmenin anahtarı olarak bilinçli şekilde kullanılmaktadır” tesbiti yanlış mıdır!
Bu taktiksel davranışın mucitleri olan Arap zihniyeti ve onların efendileri olan İngilizler’in dünyada “lanet” olarak ve insanlığı yok edecek virüs olarak oluştuklarını görmek gerekmektedir. (Hz. Peygamber ve hemen ardından gelen 4 Halife dönemi ile sonrasında da her bela ve musibet bu zihniyet yüzünden oluşmadı mı!)
“Taciz” ve “tecavüz” konularına şu noktada girmeden denmeli ki:
Geri kalan insanlığı köle olarak gören İngiliz zihniyeti ve onun kontrolündeki putperest Arap zihniyetine ait “değerler”in “DİN” adı altında, kadim Anadolu insanına dayatılmasına bir son vermek elzemdir.
Çünkü “Din ve İslam” kelimeleri bizlere, hatta insanlığa dahi yabancı olan kodlamalar üzerinden çarpık şekilde “Tabu”laştırıldı.
“TABU” ise, insanlığın sonunu getirecek çarpık ve hastalıklı zihin kalıplarından oluşan yıkıcı takıntılardır.
Artık, “Din” veya “İslâm” kelimelerini kullanmadan, o zihniyet ile takipçilerine “hakettikleri değer”i vermekle birlikte, yerine kullanılması gereken “MANEVİYAT” kelimesi ile toplumu inşa etmek elzemdir.
İnsanlık maneviyatını düzenlediği taktirde, maddiyat yönü ile balansını bularak doğru rotasına girecektir.
SON SÖZ;
“Herşeyi geçtik” diyelim; bu kıymet bilmez Erkek(imsi)lere ne demeli!..
.
Ali Karani, dikGAZETE.com