Komisyon (rüşvet) kefalet ve bir ulusun geleceğine ipotek!

Komisyon (rüşvet) kefalet ve bir ulusun geleceğine ipotek!

Ekonomik tetikçiler (aracı kuruluşlar) ile sağalanan kredilerin yüzde 20’si iç edilerek bir ulus, ödenmemiş para için neden borçlandırılır?

Dünya üzerinde kurulu kredi sisteminin “broker” olarak adlandırılan çalışanlarının komisyonu ortalama yüzde 20 oranındadır. Günümüz faiz oranlarını da eklersek işin boyutlarını kestirmek çok da kolay iş değil hani… Bu oran, çetin pazarlıklar sonunda değişebilir lakin istisnalar kaideyi bozmaz.

Genelde, kredi sağlayan bankalar veya para sahibi (tefeciler) olanlar, kredi ihtiyacı duyan işletmeleri de “brokerlar”a mecbur kalacak şekilde yönlendirme yaparlar.

Nasıl oluyor bu iş” diye merak edenler araştırabilirler. 

Özellikle Avrupa (yurt dışı) kaynaklı özel kredi sağlayıcılar “brokerlar" (İş bitirici-komisyoncu) üzerinden çalışmaktadırlar. İstedikleri teminatlar, kontra garantiler havalarda uçuşur. Yani işlerini çok sağlam yaparlar. İhtiyaç olan krediyi de “yüzde 20 komisyon” alarak sağlarlar.

Nereden mi biliyorum? Başıma geldi de oradan biliyorum. Ve bu konu, insanın çok dikkatli olması gereken bir durumdur.

Krediye ulaşan işletme, ihtiyacı olan krediye ulaştığında dikkatli davranmak zorundadır. Çünkü bu kredi, hibe değil, pek tabii ki geri ödemeli olan cinsten, hem de okkalı olanındandır. Çok ağır şartlar içermektedir. Çünkü şartlar öyle koyuluyor.

Krediyi sağlayan broker, 80 Euro’luk ihtiyaç duyulan kredi meblağını, bir anda 96 Euro’ya çıkartıveriyor. Çünkü kendi yüzde 20’si ilave edilince meblağ bu oluyor. 

İşin yanisi; imza atılan meblağ “96 Euro”, ele geçen meblağ 80 Euro. Lakin iş geri ödemeye gelince, alınamayan (verilen komisyon) “16 Euro”nun da faizi ile birlikte eklenerek 96 Euro üzerinden faizlendirilerek geri ödenmesi talep ediliyor.

Anlayacağımız alınamayan “16 Euro” paranın da, faizi ile birlikte geri ödenmesi gerçekleştirilmiş oluyor.

El-İnsaf be kardeşim!..

Daha işe başlamadan yüzde 20 olarak verilen komisyon sayesinde zarar ile üretime geçmiş oluyor işletme. Batı, vermediği parayı faizi ile birlikte her ne hikmetse alıyor da, yani gerçek ve hayal iç içe gibi… 

Ne yaparsın sistem böyle!” diyor bir de pişkin pişkin.

Şimdi gelelim krediyi alan açısından konuyu incelemeye.

İş kurmayı veya işini geliştirmeyi hedefleyen işletme, kredi alabilmek için gerekli teminatları veriyor. Ardından, kredinin yüksekliğine bağlı olarak şayet talep edilirse devlet garantisi de vermek zorunda bırakılıyor. İşin can alıcı tarafı da burası işte…

Devlet garanti verir ise millet de bu krediye kefil edilmiş oluyor. 

Banka masrafları, transfer masrafları derken kredinin astarı yüzünden pahalıya geliyor.

Denklem çok basit;kredi” ve “komisyon” adı altında kesintisi yapılan toplam paranın, faizi ile birlikte geri ödenmesi gereken borç sayesinde, bir milletin geleceğine İPOTEK koymak, özel şirketlerin aldığı borç-krediler üzerinden de olabiliyor. 

Sihirli sözcük; “DEVLET GARANTİSİ”…

Rüşvetin adına “komisyon” denmesi, işte böyle bir şey oluyor günümüz dünyasında maalesef…

Çürüme tam da bu noktada başlıyor. “Rüşvet (komisyon) çürümenin dibidir” dersek kelam yerini bulmuş olacaktır.

“Hangi özel şirketler, hangi devlet garantisi ile aldıkları kredilere, milleti de kefil ederek hangi işleri yaptılar acaba!..” diye sormadan edemiyor insan, öyle değil mi!

Hal böyle olunca, “Devlet” zaten “Millet”e ait. 

Lakin hangi özel şirketler, devletin garantörlüğü altında, hem de dolaylı olarak milleti de kefil edip kurdukları saltanatlarını bu kadim millete borçlu değil ki?

Kendi alın terlerini dökerek, dişleri ve tırnakları ile çabalayarak bir yerlere gelenleri tenzih etmekle birlikte, bu soruları sormak da elzemdir.

Devletin dahi varlığını milletine borçlu olduğu günümüz dünyasında, hangi özel şirket, kendisini milletinin hatta devletinin efendisi olarak görebilir?

Yeri gelmişken, sektörleri desteklemek zorunda olan bankalarımız ne iş yaparlar? Sonuçta bankalarımız, milletin ödediği vergiler ile birikim yapılan Merkez Bankası’ndan, işletmeleri desteklemek üzere para kullanmıyorlar mı!..

Edep YaHû!..” demiş erenler, hakikaten edep yahu!

Kredi mi lazım? Önce bir düşünün!.

Kalın sağlıcakla…

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @KARANIAli , @dikgazete

Ekonomik tetikçiler (aracı kuruluşlar) ile sağalanan kredilerin yüzde 20’si iç edilerek bir ulus, ödenmemiş para için neden borçlandırılır?

Dünya üzerinde kurulu kredi sisteminin “broker” olarak adlandırılan çalışanlarının komisyonu ortalama yüzde 20 oranındadır. Günümüz faiz oranlarını da eklersek işin boyutlarını kestirmek çok da kolay iş değil hani… Bu oran, çetin pazarlıklar sonunda değişebilir lakin istisnalar kaideyi bozmaz.

Genelde, kredi sağlayan bankalar veya para sahibi (tefeciler) olanlar, kredi ihtiyacı duyan işletmeleri de “brokerlar”a mecbur kalacak şekilde yönlendirme yaparlar.

Nasıl oluyor bu iş” diye merak edenler araştırabilirler. 

Özellikle Avrupa (yurt dışı) kaynaklı özel kredi sağlayıcılar “brokerlar" (İş bitirici-komisyoncu) üzerinden çalışmaktadırlar. İstedikleri teminatlar, kontra garantiler havalarda uçuşur. Yani işlerini çok sağlam yaparlar. İhtiyaç olan krediyi de “yüzde 20 komisyon” alarak sağlarlar.

Nereden mi biliyorum? Başıma geldi de oradan biliyorum. Ve bu konu, insanın çok dikkatli olması gereken bir durumdur.

Krediye ulaşan işletme, ihtiyacı olan krediye ulaştığında dikkatli davranmak zorundadır. Çünkü bu kredi, hibe değil, pek tabii ki geri ödemeli olan cinsten, hem de okkalı olanındandır. Çok ağır şartlar içermektedir. Çünkü şartlar öyle koyuluyor.

Krediyi sağlayan broker, 80 Euro’luk ihtiyaç duyulan kredi meblağını, bir anda 96 Euro’ya çıkartıveriyor. Çünkü kendi yüzde 20’si ilave edilince meblağ bu oluyor. 

İşin yanisi; imza atılan meblağ “96 Euro”, ele geçen meblağ 80 Euro. Lakin iş geri ödemeye gelince, alınamayan (verilen komisyon) “16 Euro”nun da faizi ile birlikte eklenerek 96 Euro üzerinden faizlendirilerek geri ödenmesi talep ediliyor.

Anlayacağımız alınamayan “16 Euro” paranın da, faizi ile birlikte geri ödenmesi gerçekleştirilmiş oluyor.

El-İnsaf be kardeşim!..

Daha işe başlamadan yüzde 20 olarak verilen komisyon sayesinde zarar ile üretime geçmiş oluyor işletme. Batı, vermediği parayı faizi ile birlikte her ne hikmetse alıyor da, yani gerçek ve hayal iç içe gibi… 

Ne yaparsın sistem böyle!” diyor bir de pişkin pişkin.

Şimdi gelelim krediyi alan açısından konuyu incelemeye.

İş kurmayı veya işini geliştirmeyi hedefleyen işletme, kredi alabilmek için gerekli teminatları veriyor. Ardından, kredinin yüksekliğine bağlı olarak şayet talep edilirse devlet garantisi de vermek zorunda bırakılıyor. İşin can alıcı tarafı da burası işte…

Devlet garanti verir ise millet de bu krediye kefil edilmiş oluyor. 

Banka masrafları, transfer masrafları derken kredinin astarı yüzünden pahalıya geliyor.

Denklem çok basit;kredi” ve “komisyon” adı altında kesintisi yapılan toplam paranın, faizi ile birlikte geri ödenmesi gereken borç sayesinde, bir milletin geleceğine İPOTEK koymak, özel şirketlerin aldığı borç-krediler üzerinden de olabiliyor. 

Sihirli sözcük; “DEVLET GARANTİSİ”…

Rüşvetin adına “komisyon” denmesi, işte böyle bir şey oluyor günümüz dünyasında maalesef…

Çürüme tam da bu noktada başlıyor. “Rüşvet (komisyon) çürümenin dibidir” dersek kelam yerini bulmuş olacaktır.

“Hangi özel şirketler, hangi devlet garantisi ile aldıkları kredilere, milleti de kefil ederek hangi işleri yaptılar acaba!..” diye sormadan edemiyor insan, öyle değil mi!

Hal böyle olunca, “Devlet” zaten “Millet”e ait. 

Lakin hangi özel şirketler, devletin garantörlüğü altında, hem de dolaylı olarak milleti de kefil edip kurdukları saltanatlarını bu kadim millete borçlu değil ki?

Kendi alın terlerini dökerek, dişleri ve tırnakları ile çabalayarak bir yerlere gelenleri tenzih etmekle birlikte, bu soruları sormak da elzemdir.

Devletin dahi varlığını milletine borçlu olduğu günümüz dünyasında, hangi özel şirket, kendisini milletinin hatta devletinin efendisi olarak görebilir?

Yeri gelmişken, sektörleri desteklemek zorunda olan bankalarımız ne iş yaparlar? Sonuçta bankalarımız, milletin ödediği vergiler ile birikim yapılan Merkez Bankası’ndan, işletmeleri desteklemek üzere para kullanmıyorlar mı!..

Edep YaHû!..” demiş erenler, hakikaten edep yahu!

Kredi mi lazım? Önce bir düşünün!.

Kalın sağlıcakla…

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @KARANIAli , @dikgazete