Kültürsüzlük Emperyalizmi; Dil ve Kültür’ün tahrip edilmesi

Kültürsüzlük Emperyalizmi; Dil ve Kültür’ün tahrip edilmesi

Kültürsüzlük Emperyalizmi; Dil ve Kültür’ün tahrip edilmesi Kültürsüzlük Emperyalizmi; Dil ve Kültür’ün tahrip edilmesi

Bir millet, her nesilde yeniden doğar; yani bir milleti yaşatan binlerce yıllık kültürüdür. 

Kültür, Hakkari’de bale yapmak değildir. Kültür, arada bir konsere gidip hava atmak değildir. Çağdaşlık, Moda'nın ara sokaklarında köpek gezdirmek değildir. Bizde (her sömürü ülkesinde) böyle sahte aydın sınıf yetiştirilmiştir ve bunlar, kendi kültüründen kopuk, kendi halkından tiksinen, kendi kültürüne yabancı ama arada halkçılık edebiyatı yapan tiplerdir.

Böyle yapıyor, kültür tanımını büyük bilim insanı Oktay Sinanoğlu.

Gerçek kültürümüze su katanlar, kültürümüzden şüphe etmemize sebep olanlar ne kadar kötülük yapıyorlar nesillerimize anlayın!

Şüphe kadar insanın içini kemiren, beynindeki hücrelerin yaşlanmasına sebep olan, hayatını kalitesizleştiren, bildiklerini unutturan başka bir hal var mıdır; tartışılır. 

Güven ve şüphe, insanların küreselleştirildiği, cinsiyetlerin metalaştırıldığı, manevi olan her şeyin tahrip edilmeye çalışıldığı bir çağda büyük çatışma halinde olan iki duygudur. 

Güveni tahrip ederek insanları birbirine küstüren, ilişkilere nifak sokan, kardeşi kardeşe kırdıran tüm projeler birer kültürsüzlük emperyalizmi ürünüdür!

Dünyayı küreselleşme batağında boğmak isteyen çağın müstevlileri, bazen bunu televizyonla, çoğu zaman sosyal medyayla, son zamanlarda da çeşitli medya platformlarıyla yapmakta. 

Peki biz gerçekten emperyalizme karşı verdiğimiz askeri, ekonomik, siyasi savaşlara hazırken “kültürsüzleşmeyi” hedef alan sosyolojik ve ahlaki savaşa hazır mıyız?

Sosyal medyada “trend” dedikleri her yenilikle “kültürsüzlük emperyalizmi” amaçlayan odaklar bizim nasıl yaşayacağımızı, ne düşüneceğimizi, aklımızın ne kadarından faydalanabileceğimizi belirlemiyor mu?

Çektiğimiz video, paylaştığımız müzik, yazdığımız yazı, beğendiğimiz görsel kime göre trend?

Kendi benliğimize göre mi yoksa kültürsüzlüğü yaymaya çalışan emperyalizme göre mi; tartışılır…

Dünyada ulus devletleri yıkarak tek dünya devleti kurmayı kendilerine hedef edinen emperyalist küreselcilerin bu yolda en büyük ihtiyacı olan durum, ulusların dil ve kültürünü tahrip etmek, bildiklerinden şüpheye düşürmek, yeni ve “modernkültürler yaratmak olmuştur… 

Son 10 senede hayatımıza giren çeşitli platformlar, trendler sonrası ulusumuzun kültürünün nasıl tahrip edildiği, bazı insanların yerini kültürsüz meta varlıkların aldığını gözlemlemek zor değil. 

Sizce gerçekten özümüz böyle miydi, yoksa özümüze soğuk su mu kattılar?

Cevap çok basit; dil ve kültürümüzü o kadar iyi öğrenmeliyiz, öylesine aşkla sahip çıkmalıyız ki asla bizi şüpheye düşürememeliler.

Özümüze dönerek, özümüzü yaşayarak, özümüzü sahiplenerek kültürsüzlük emperyalizmi amaçlayan küreselcilerin yalancı cennetine, gerçek cehennemine aldanmamalıyız.

Unutmayın; bir ülkeyi ekonomik, askeri ve siyasal anlamda kontrol altına almak istiyorsanız önce kültür ve dillerini tahrip ederek işe başlarsınız…

.

Mustafa Aygül, dikGAZETE.com

Bir millet, her nesilde yeniden doğar; yani bir milleti yaşatan binlerce yıllık kültürüdür. 

Kültür, Hakkari’de bale yapmak değildir. Kültür, arada bir konsere gidip hava atmak değildir. Çağdaşlık, Moda'nın ara sokaklarında köpek gezdirmek değildir. Bizde (her sömürü ülkesinde) böyle sahte aydın sınıf yetiştirilmiştir ve bunlar, kendi kültüründen kopuk, kendi halkından tiksinen, kendi kültürüne yabancı ama arada halkçılık edebiyatı yapan tiplerdir.

Böyle yapıyor, kültür tanımını büyük bilim insanı Oktay Sinanoğlu.

Gerçek kültürümüze su katanlar, kültürümüzden şüphe etmemize sebep olanlar ne kadar kötülük yapıyorlar nesillerimize anlayın!

Şüphe kadar insanın içini kemiren, beynindeki hücrelerin yaşlanmasına sebep olan, hayatını kalitesizleştiren, bildiklerini unutturan başka bir hal var mıdır; tartışılır. 

Güven ve şüphe, insanların küreselleştirildiği, cinsiyetlerin metalaştırıldığı, manevi olan her şeyin tahrip edilmeye çalışıldığı bir çağda büyük çatışma halinde olan iki duygudur. 

Güveni tahrip ederek insanları birbirine küstüren, ilişkilere nifak sokan, kardeşi kardeşe kırdıran tüm projeler birer kültürsüzlük emperyalizmi ürünüdür!

Dünyayı küreselleşme batağında boğmak isteyen çağın müstevlileri, bazen bunu televizyonla, çoğu zaman sosyal medyayla, son zamanlarda da çeşitli medya platformlarıyla yapmakta. 

Peki biz gerçekten emperyalizme karşı verdiğimiz askeri, ekonomik, siyasi savaşlara hazırken “kültürsüzleşmeyi” hedef alan sosyolojik ve ahlaki savaşa hazır mıyız?

Sosyal medyada “trend” dedikleri her yenilikle “kültürsüzlük emperyalizmi” amaçlayan odaklar bizim nasıl yaşayacağımızı, ne düşüneceğimizi, aklımızın ne kadarından faydalanabileceğimizi belirlemiyor mu?

Çektiğimiz video, paylaştığımız müzik, yazdığımız yazı, beğendiğimiz görsel kime göre trend?

Kendi benliğimize göre mi yoksa kültürsüzlüğü yaymaya çalışan emperyalizme göre mi; tartışılır…

Dünyada ulus devletleri yıkarak tek dünya devleti kurmayı kendilerine hedef edinen emperyalist küreselcilerin bu yolda en büyük ihtiyacı olan durum, ulusların dil ve kültürünü tahrip etmek, bildiklerinden şüpheye düşürmek, yeni ve “modernkültürler yaratmak olmuştur… 

Son 10 senede hayatımıza giren çeşitli platformlar, trendler sonrası ulusumuzun kültürünün nasıl tahrip edildiği, bazı insanların yerini kültürsüz meta varlıkların aldığını gözlemlemek zor değil. 

Sizce gerçekten özümüz böyle miydi, yoksa özümüze soğuk su mu kattılar?

Cevap çok basit; dil ve kültürümüzü o kadar iyi öğrenmeliyiz, öylesine aşkla sahip çıkmalıyız ki asla bizi şüpheye düşürememeliler.

Özümüze dönerek, özümüzü yaşayarak, özümüzü sahiplenerek kültürsüzlük emperyalizmi amaçlayan küreselcilerin yalancı cennetine, gerçek cehennemine aldanmamalıyız.

Unutmayın; bir ülkeyi ekonomik, askeri ve siyasal anlamda kontrol altına almak istiyorsanız önce kültür ve dillerini tahrip ederek işe başlarsınız…

.

Mustafa Aygül, dikGAZETE.com