Londra bir “Şehir-Şirket”tir! ABD'yi dünyada kendisi için jandarma olarak kullanır…
Londra bir “Şehir-Şirket”tir! ABD'yi dünyada kendisi için jandarma olarak kullanır…
- 26-04-2019 10:36
- 751
- 26-04-2019 10:36
- 751
- Londra bir “Şehir-Şirket”tir! ABD’nin “Özgürlükçü” kanadı bundan rahatsızdır ve karşı hamleler yapmaktadır!
:
Londra bir “Şehir-Şirket”tir! ABD'yi dünyada kendisi için jandarma olarak kullanır!
Lakin bundan Amerika’daki “özgürlükçü” kanat çok rahatsız. Çünkü hem bu kadar büyük olacaksın, hem de yaptığın hamlelerin getirisi başkasının kasasına gidecek...
Gerekçeleri sıralayalım isterseniz;
Bilindiği kadarıyla ABD’nin dünya üzerinde “10 adet ordusu” mevcuttur. Bunlardan dokuz (9) tanesi dünya genelindeki stratejik noktalarda konuşlandırılmış şekilde görevlerini ifa ederler.
Genellikle bu stratejik bölgeler, hammaddelerin ve petrol-doğal gaz rezervlerinin bolca mevcut olduğu bölgelerdir. Konum olarak, ya merkezindedirler veya çevresini kuşatacak şekilde yerleşiktirler.
Ayrıca ticaret akışının deniz yolları üzerindeki kilit noktalarına hakim olacak şekilde konuşlanmışlardır.
Coğrafyaların koordinasyonu ve düzenlenerek kazan-kazan sistemine akuple/entegre edilmesi görevini de “reconstruction team” yani, “yeniden yapılandırma ekibi” olarak, başta Amerikan ordusu mensupları olmak üzere, diğer katılımcı ülkelerin personelleri de bu yapının içerisinde faaliyetlerini yürütmektedirler.
Amerika’da genel geçer bir kanı hakimdir; Akıllı insan işin teorisini tartışıp oluşturur. Zeki olan insan ise lojistiğini kurar…
Bu stratejik deyimden yola çıkıldığında ise, “DLA” (defence logistics agency) olarak bilinen devasa bir yapı, dünya üzerinde faaliyetini de eşgüdümlü olarak devam ettirmektedir.
Devasa bir yapı, devasa bir maliyet ve insan gücü yatırımı ile birlikte hareket eden ABD, tüm girişimlerini çoğunlukla kendi bütçesinden karşılarken, bundan dönüşü sağlanan getirinin büyük kısmı da başta “Londra bir şehir şirkettir” ibaresi düştüğümüz Londra merkezli şirketlerin kasasına akmaktadır.
Nasıl yani!.. Tüm hamallığı ABD yapıyor, lakin bu çalışmanın getirisinin büyük bir bölümü Londra’ya akıyor. İşte, burada bizim dilimizde “Dana’nın kuyruğunun koptuğu yer” olarak vurgulanan atasözümüz devreye giriyor.
Londra bir şehir-şirkettir. ABD'yi dünyada kendisi için jandarma olarak kullanır…
Bu sözden hareketle denmelidir ki; Bu adaletsiz paylaşımdan Amerika’daki özgürlükçü kanat çok rahatsız. Çünkü hem bu kadar büyük olacaksın, hem de yaptığın hamlelerin getirisi başkasına gidecek...
Çok uzun zaman öncesi değildi; ABD Başkanı Trump, Birleşmiş Milletler toplantısında, başta Almanya olmak üzere, Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere, bütçe için yapılan ödemelerinin artırılması noktasında üst perdeden konuşarak taleplerde bulunmuştu.
Yanisi; “Size Para yetiştiremiyorum. Bu maliyetin altına sizler de girin” demek istemişti.
Aslında Trump’ın, Birleşmiş Milletler’deki o çıkışının, üstü örtülü olarak Londra’daki şirketlere karşı, ABD’deki özgürlükçü kanadın, “Hakkımızı adil şekilde alamıyoruz” serzenişi olarak okunması gerekiyordu.
Hatırlanırsa bu gerginlik; “Bir Kuşak, Bir Yol Projesi” olarak adlandırılan ve Çin’den başlayarak Orta Asya’yı, kısmen Afrika’yı ve tüm bu bağlantıların da Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlanması projesine karşı, İran üzerinden karşı bir hamle geliştirilmeye çalışıldı.
Akabinde anlaşmazlık hala devam ediyor olmalıydı ki, İran’a ambargo uygulandı ve “Hakkımızı vermezseniz proje akamete uğratılacaktır” mesajı da gerekli şekilde Londra şehir şirketlerine iletilmiş oldu.
Dünya üzerinde genel geçer bir kanı ve gerçekliği hala tartışmalara konu olan; “Dünyada strateji ve planlamayı İngiltere kurgular ve Amerika uygular” sözü karşısında…
Sorulması gereken Soru:
Amerika, kendisini hala bir “jandarma” olarak mı görüyor? Yoksa, “Ben bu sistemi kabul etmiyorum ve kendi kurallarımı koyuyorum” mu demek istiyor?
Anlaşılan O ki;
Son gelinen noktada Amerika, tüm uluslararası kurum ve yapıların da kabul etmediği bir ortamda, Golan Tepeleri’nin İsrail’e hediye edilmesi hamlesini gerçekleştirmiş, bununla birlikte yeni ve bağımsız bir dünya egemenliği anlayışı ve stratejisinin yol taşlarını tek başına döşeme kararı almıştır.
Dünya genelinde, Amerika’nın yıkılarak geri çekilmesi beklentisi artarken, Amerika, tüm dünyayı yıkıp ateş içine atabilir mi?
Dünya Savaşları’nın Batı topraklarında başladığı gerçeği, tarih sayfalarına not edilmiştir. Batı ittifakı da bundan çıkartılan dersler üzerine inşaa edildi zaten.
Batı İttifakı’nın bir tarafı olan ve menfaatleri gereği Avrupa’nın, “Bir Kuşak, Bir Yol Projesi”ne dümen kırması da kuvvetli ihtimalken; Menfaatler, bu çıkarılan dersleri geri plana itebilir mi?
Çünkü; Almanya’nın “Birinci ve İkinci Paylaşım Savaşı”nda ödediği bedelin ve kayıplarının geriye çevirilmesi için mücadele veren ekip hiç de yabana atılacak cinsten değil!..
Sürekli olarak dillendirilen “Üçüncü Sıcak Dünya Savaşı”, yine Batı Toprakları’nda mı başlayacaktır?
Dünya bu yıkımı kaldırabilecek midir?
Kalın sağlıcakla…
.
Ali Karani, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @KARANIAli , @dikgazete
- Londra bir “Şehir-Şirket”tir! ABD’nin “Özgürlükçü” kanadı bundan rahatsızdır ve karşı hamleler yapmaktadır!
:
Londra bir “Şehir-Şirket”tir! ABD'yi dünyada kendisi için jandarma olarak kullanır!
Lakin bundan Amerika’daki “özgürlükçü” kanat çok rahatsız. Çünkü hem bu kadar büyük olacaksın, hem de yaptığın hamlelerin getirisi başkasının kasasına gidecek...
Gerekçeleri sıralayalım isterseniz;
Bilindiği kadarıyla ABD’nin dünya üzerinde “10 adet ordusu” mevcuttur. Bunlardan dokuz (9) tanesi dünya genelindeki stratejik noktalarda konuşlandırılmış şekilde görevlerini ifa ederler.
Genellikle bu stratejik bölgeler, hammaddelerin ve petrol-doğal gaz rezervlerinin bolca mevcut olduğu bölgelerdir. Konum olarak, ya merkezindedirler veya çevresini kuşatacak şekilde yerleşiktirler.
Ayrıca ticaret akışının deniz yolları üzerindeki kilit noktalarına hakim olacak şekilde konuşlanmışlardır.
Coğrafyaların koordinasyonu ve düzenlenerek kazan-kazan sistemine akuple/entegre edilmesi görevini de “reconstruction team” yani, “yeniden yapılandırma ekibi” olarak, başta Amerikan ordusu mensupları olmak üzere, diğer katılımcı ülkelerin personelleri de bu yapının içerisinde faaliyetlerini yürütmektedirler.
Amerika’da genel geçer bir kanı hakimdir; Akıllı insan işin teorisini tartışıp oluşturur. Zeki olan insan ise lojistiğini kurar…
Bu stratejik deyimden yola çıkıldığında ise, “DLA” (defence logistics agency) olarak bilinen devasa bir yapı, dünya üzerinde faaliyetini de eşgüdümlü olarak devam ettirmektedir.
Devasa bir yapı, devasa bir maliyet ve insan gücü yatırımı ile birlikte hareket eden ABD, tüm girişimlerini çoğunlukla kendi bütçesinden karşılarken, bundan dönüşü sağlanan getirinin büyük kısmı da başta “Londra bir şehir şirkettir” ibaresi düştüğümüz Londra merkezli şirketlerin kasasına akmaktadır.
Nasıl yani!.. Tüm hamallığı ABD yapıyor, lakin bu çalışmanın getirisinin büyük bir bölümü Londra’ya akıyor. İşte, burada bizim dilimizde “Dana’nın kuyruğunun koptuğu yer” olarak vurgulanan atasözümüz devreye giriyor.
Londra bir şehir-şirkettir. ABD'yi dünyada kendisi için jandarma olarak kullanır…
Bu sözden hareketle denmelidir ki; Bu adaletsiz paylaşımdan Amerika’daki özgürlükçü kanat çok rahatsız. Çünkü hem bu kadar büyük olacaksın, hem de yaptığın hamlelerin getirisi başkasına gidecek...
Çok uzun zaman öncesi değildi; ABD Başkanı Trump, Birleşmiş Milletler toplantısında, başta Almanya olmak üzere, Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere, bütçe için yapılan ödemelerinin artırılması noktasında üst perdeden konuşarak taleplerde bulunmuştu.
Yanisi; “Size Para yetiştiremiyorum. Bu maliyetin altına sizler de girin” demek istemişti.
Aslında Trump’ın, Birleşmiş Milletler’deki o çıkışının, üstü örtülü olarak Londra’daki şirketlere karşı, ABD’deki özgürlükçü kanadın, “Hakkımızı adil şekilde alamıyoruz” serzenişi olarak okunması gerekiyordu.
Hatırlanırsa bu gerginlik; “Bir Kuşak, Bir Yol Projesi” olarak adlandırılan ve Çin’den başlayarak Orta Asya’yı, kısmen Afrika’yı ve tüm bu bağlantıların da Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlanması projesine karşı, İran üzerinden karşı bir hamle geliştirilmeye çalışıldı.
Akabinde anlaşmazlık hala devam ediyor olmalıydı ki, İran’a ambargo uygulandı ve “Hakkımızı vermezseniz proje akamete uğratılacaktır” mesajı da gerekli şekilde Londra şehir şirketlerine iletilmiş oldu.
Dünya üzerinde genel geçer bir kanı ve gerçekliği hala tartışmalara konu olan; “Dünyada strateji ve planlamayı İngiltere kurgular ve Amerika uygular” sözü karşısında…
Sorulması gereken Soru:
Amerika, kendisini hala bir “jandarma” olarak mı görüyor? Yoksa, “Ben bu sistemi kabul etmiyorum ve kendi kurallarımı koyuyorum” mu demek istiyor?
Anlaşılan O ki;
Son gelinen noktada Amerika, tüm uluslararası kurum ve yapıların da kabul etmediği bir ortamda, Golan Tepeleri’nin İsrail’e hediye edilmesi hamlesini gerçekleştirmiş, bununla birlikte yeni ve bağımsız bir dünya egemenliği anlayışı ve stratejisinin yol taşlarını tek başına döşeme kararı almıştır.
Dünya genelinde, Amerika’nın yıkılarak geri çekilmesi beklentisi artarken, Amerika, tüm dünyayı yıkıp ateş içine atabilir mi?
Dünya Savaşları’nın Batı topraklarında başladığı gerçeği, tarih sayfalarına not edilmiştir. Batı ittifakı da bundan çıkartılan dersler üzerine inşaa edildi zaten.
Batı İttifakı’nın bir tarafı olan ve menfaatleri gereği Avrupa’nın, “Bir Kuşak, Bir Yol Projesi”ne dümen kırması da kuvvetli ihtimalken; Menfaatler, bu çıkarılan dersleri geri plana itebilir mi?
Çünkü; Almanya’nın “Birinci ve İkinci Paylaşım Savaşı”nda ödediği bedelin ve kayıplarının geriye çevirilmesi için mücadele veren ekip hiç de yabana atılacak cinsten değil!..
Sürekli olarak dillendirilen “Üçüncü Sıcak Dünya Savaşı”, yine Batı Toprakları’nda mı başlayacaktır?
Dünya bu yıkımı kaldırabilecek midir?
Kalın sağlıcakla…
.
Ali Karani, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @KARANIAli , @dikgazete