Sen gerçekten düzeysiz biriymişsin
Sen gerçekten düzeysiz biriymişsin
- 08-07-2023 06:26
- 1453
- 08-07-2023 06:26
- 1453
Tüm çelik kapı dürbünleri, uzun boylular içindi!..
Niçin!..
Niçin, uzun boylular eğilmiyor, kısa boylular tabureye çıkıyordu ki!..
Niçin, satın alınan pantolonun paça boyu, pantolonun yarısı etsindi...
Anlamıyordu...
Standartta sorunumuz yok, standart anlayışımızda vardı.
Niçin, kendini savunmayı beceremeyenler, kabaları çeksindi; kabalar yontulmalı değil miydi!..
Bir yerlerde hata yapıyordu insanlar.
Zil çalınca bunları düşündü çünkü “kim o” demeden önce, geleni göremeyecekti.
İnanmak zorundaydı ‘kim’in, o kimse olduğuna…
İnanmak zorundaydı...
Kapı zincirinin arasından bir mahkûm gibi bakıp, “a evet sizmişsiniz” demeye…
Şimdi bu boyun yetmediği işler içinde kıvranırken, nemden zemin parkelerine yapışan ayaklarına çorap giydi…
Üstünde “XL” bir tişörtle pek uyumlu olan bu kreasyonu, tepeden topladığı saçlarla taçlandırmalıydı.
Yüzünü yıkadı…
İçine limon dilimi attığı çayını alıp, halının üzerine oturdu.
Dünden beri kafasında dönüp duran sorulara geri döndü…
Bir şeylerle uğraşırken bunları unutması ne hoştu.
Kendini sevdi…
“Benim için ne yaptın” sözü kadar saçma bir çaresizlik olamazdı.
Ne yapsındı, tek tek saysın mıydı!
Zaten bu soruyu sorabilene yaptıkları yüzünden kendini suçlamaya başlamıştı bile…
Seviyor olmak, katlanmayı gerektirmemeliydi...
Evet biraz idare etmek, yok saymak ya da boşvermek içerebilirdi ama prospektüste kesinlikle olmaması gereken şeydi…
“Benim için ne yaptın” sorusu...
Tüm yan etkileri çekebilirdi…
Ama kendi yaptıklarını sayan ve “sen ne yaptın ki” diye soran birine tahammül edemezdi.
Bunlar insana acı verirdi…
Ama acı, hep geçerdi.
Düzeysiz insanlarla konuşulmaz, tartışılmaz, duymaya tahammülleri yoktur.
Esas tahammülleri olmayan düzeylerinin ortaya çıkışıdır.
Bundan zinhar kaçmaları gerekir.
Sürekli haklıdırlar, hep karşısındaki anlatamıyordur!..
Konuşurlar, konuşurlar, yakınırlar…
Bi-dur!..
Bi-dur, dumanın soğusun!..
Hayır!
Özür dileyemezler.
Özür için buldukları civarda dolaşma eylemleri, sadece onları anlayanlarca fark edilir.
Ve özür dilemiş olurlar.
Tamirin de suyunu çıkarırlar…
Vermenin de…
Almanın da…
Onun için neler yaptığını bulmalıydı…
Bir dahaki sefere, şaşkın gözlerle, boğazda yumru, yüzüne bakakalmamak için...
Bir bir saymalıydı neler yaptığını.
Belki onun düzlemine çekilirse bu düzensizlikte…
Bir düzey yakalar ve bunun konforunu yaşayabilirdi…
Zira düzeysizlik hayli konforluydu.
Gitmek sadece fiziken olan bir şey olmadığı için…
Ruhunun yavaş yavaş kapıyı açtığını, merdivenlerden indiğini ve binadan çıkınca son kez katına doğru baktığını hayal etti…
Gitmek tam da buydu.
Artık bu sıcak havada giydiği çorapları çıkarabilir, çayını tazeleyebilirdi.
Onun için hiçbir şey yapmamıştı.
Gitmişti…
İncitmek, kasıtla bile olsa bir olayken
İncinmek infialdi.
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com
Tüm çelik kapı dürbünleri, uzun boylular içindi!..
Niçin!..
Niçin, uzun boylular eğilmiyor, kısa boylular tabureye çıkıyordu ki!..
Niçin, satın alınan pantolonun paça boyu, pantolonun yarısı etsindi...
Anlamıyordu...
Standartta sorunumuz yok, standart anlayışımızda vardı.
Niçin, kendini savunmayı beceremeyenler, kabaları çeksindi; kabalar yontulmalı değil miydi!..
Bir yerlerde hata yapıyordu insanlar.
Zil çalınca bunları düşündü çünkü “kim o” demeden önce, geleni göremeyecekti.
İnanmak zorundaydı ‘kim’in, o kimse olduğuna…
İnanmak zorundaydı...
Kapı zincirinin arasından bir mahkûm gibi bakıp, “a evet sizmişsiniz” demeye…
Şimdi bu boyun yetmediği işler içinde kıvranırken, nemden zemin parkelerine yapışan ayaklarına çorap giydi…
Üstünde “XL” bir tişörtle pek uyumlu olan bu kreasyonu, tepeden topladığı saçlarla taçlandırmalıydı.
Yüzünü yıkadı…
İçine limon dilimi attığı çayını alıp, halının üzerine oturdu.
Dünden beri kafasında dönüp duran sorulara geri döndü…
Bir şeylerle uğraşırken bunları unutması ne hoştu.
Kendini sevdi…
“Benim için ne yaptın” sözü kadar saçma bir çaresizlik olamazdı.
Ne yapsındı, tek tek saysın mıydı!
Zaten bu soruyu sorabilene yaptıkları yüzünden kendini suçlamaya başlamıştı bile…
Seviyor olmak, katlanmayı gerektirmemeliydi...
Evet biraz idare etmek, yok saymak ya da boşvermek içerebilirdi ama prospektüste kesinlikle olmaması gereken şeydi…
“Benim için ne yaptın” sorusu...
Tüm yan etkileri çekebilirdi…
Ama kendi yaptıklarını sayan ve “sen ne yaptın ki” diye soran birine tahammül edemezdi.
Bunlar insana acı verirdi…
Ama acı, hep geçerdi.
Düzeysiz insanlarla konuşulmaz, tartışılmaz, duymaya tahammülleri yoktur.
Esas tahammülleri olmayan düzeylerinin ortaya çıkışıdır.
Bundan zinhar kaçmaları gerekir.
Sürekli haklıdırlar, hep karşısındaki anlatamıyordur!..
Konuşurlar, konuşurlar, yakınırlar…
Bi-dur!..
Bi-dur, dumanın soğusun!..
Hayır!
Özür dileyemezler.
Özür için buldukları civarda dolaşma eylemleri, sadece onları anlayanlarca fark edilir.
Ve özür dilemiş olurlar.
Tamirin de suyunu çıkarırlar…
Vermenin de…
Almanın da…
Onun için neler yaptığını bulmalıydı…
Bir dahaki sefere, şaşkın gözlerle, boğazda yumru, yüzüne bakakalmamak için...
Bir bir saymalıydı neler yaptığını.
Belki onun düzlemine çekilirse bu düzensizlikte…
Bir düzey yakalar ve bunun konforunu yaşayabilirdi…
Zira düzeysizlik hayli konforluydu.
Gitmek sadece fiziken olan bir şey olmadığı için…
Ruhunun yavaş yavaş kapıyı açtığını, merdivenlerden indiğini ve binadan çıkınca son kez katına doğru baktığını hayal etti…
Gitmek tam da buydu.
Artık bu sıcak havada giydiği çorapları çıkarabilir, çayını tazeleyebilirdi.
Onun için hiçbir şey yapmamıştı.
Gitmişti…
İncitmek, kasıtla bile olsa bir olayken
İncinmek infialdi.