Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!

Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!

Irak’ın Duhok bölgesindeki Türk askeri üssünde yaşananların ardından, parmak izi bırakmadan konuyu “sivil halk yaptı” noktasına getirmek, dikkate alınması gereken bir soru işaretidir!.

Buna göre, Suriye’deki gelinen son durum, soğumaya bırakılarak Irak’ta cephe mi açılmak istenmektedir? Şayet böyle ise “Batı İttifakı”nın açmazı ve sıkıştığı nokta nedir?

Tüm dünya genelinde yaşanan sorun da bu zaten. Çünkü dünya genelinde şov kültürü hakim kılınmaktadır. Maalesef  sloganlarla, meydan okumalarla hatta sosyal medya (Twitter) ile devletler yönetilir hale gelmiştir.

Devleti devlet yapan kökleri ve dinamikleri boşaltıp, yerine taklit ve tüketim kültürü yerleştirilirse olacağı budur! Böylelikle “Devlet aygıtı denilen otomatik pilot devre dışı kalır” demek yerinde olacaktır.

17. Yüzyılda, Milletlerin iradesine rağmen, bir takım gizli yapılar artık dünyayı devletlerin değil, şirketlerin ve finans merkezlerinin yönetmesi kararını aldılar. 

Kime ve neye göre? Devletlere ve Milletlerin iradesine rağmen mi?

Alınan bu kararın ardından devletlerin içinin boşaltılması ve vasıfsızlaştırılma çalışmalarını takip eden süreç ile birlikte, insanlık (milletler) birbirlerine karşı gölge savaşları yaşar oldular.

Devlet mekanizması, milletinin haklarını savunacak yegane mekanizmadır! “Buna asla izin verilmemeli” derken kastedilen tehlike tam da bugün yaşanan durumun öngörüsü ve uyarısı idi.

Ama hiçbir şey için geç değildir. Ayrıca, bir musibet  bin nasihattan iyidir.

Kimler devletçidir? Kimler değildir? Bu hayati önemi taşıyan sorgulama artık tüm dünya milletlerince yapılmak zorundadır.

Kapitalizm, devletlerin işlevsiz hale getirilerek  egemenlerin (sermaye sahiplerinin) emir ve komutası altına alınması demektir.

Yani, devlet mekanizmaları milletlerin değil de, sermaye sahiplerinin çıkarlarını gözeten mekanizma olarak şekillendirilmektedir.

Geçmişte dahi bu denklemi kurarak insanlığı köleleştirmeyi hedeflemediler mi? Bu sinsi tavrın farkına varan toplumlar, O düzenleri alaşağı etmediler mi? 

İnsanlık olarak hep birlikte düşünelim; devlet mekanizmalarının zayıflatıldığı coğrafyalarda KAOS VE KARGAŞA hakim midir? Değil midir?

Kaos ve Kargaşanın hüküm sürdüğü toplumlar değişim, dönüşüm ve gelişimlerini sağlıklı şekilde tamamlayabilirler mi?

Böyle olursa, toplumların kalitesi ve kalibresi ne olur! Seviyesi düşük toplumlar kaliteli bireyleri nasıl yetiştirebilirler?

Kalite üretemeyen toplumların, zihin dünyalarında sıçrama yapabilmeleri mümkün müdür?

Üretilen artı değerlerin sömürülerek, milletlerin fakirleştirilmesi ve içlerinin boşaltılması bir yana, kaybedilen değerler üzerinden gelişimi durdurulan milletler nasıl olacak da dünya sahnesinde hakettikleri yerlerini alabileceklerdir?

Türklük ve ŞİARI nedir? Farklı olanları bir arada yaşatabilen ve sulh-selamet içinde barındıran akıldır.

- Farklılıkların birlikteliği tüme götüren yoldur.

- Herkesin aynı olduğu yerde beraberlikten değil, teklikten bahsedilebilir.

- Farklı olanların birlikteliği ise ilahi birlikteliktir. 

- Çünkü, birinin eksiğini farklı bir diğeri tamamlar. 

- Bu birliktelik ise tekten tüme, yani yekünde cem etmeye götürür.

- Aslında farklı olana tahammülsüzlük ilahi kurguya ters düşmek anlamına gelir.

Dünya tarihinin yazılması noktasında Türk Akıl Ve Düşünce Sistematiğine el çektirilirse kaosların ve kargaşanın yaşanması kaçınılmaz sondur. 

İnsanlığın yegane hedefi olması gereken, yekünde hep beraber cem olma düsturu yok edilir ise insanlığın sonunun gelmesi de kaçınılmaz olacaktır.

Gelinen son aşamada, karşı karşıya olduğumuz durum şudur;

İnsalık kendi geleceğini kendi kurguladığı devlet aygıtları ile mi kuracak ve tayin edecektir!

Yoksa bir takım gizli yapılar, insanlığı kendi köleleri mi yapacaktır?

İlk önce insanlığı SİYASET aldatmacası ile devletlerinden ayrıştırdılar. 

Ardından sistemsiz ve savunmasız  kalan milletler kendi aralarında gölge savaşları yaptırılarak ayrıştırıldılar. 

Gelinen son aşamada insanlık, ekonomik bağımlılıklar üzerinden borçlandırılarak, finans merkezleri tarafından köle olma pozisyonuna zorlanmakta ve insanlığın geleceği İPOTEK altına alınmaya çalışılmaktadır.

Son Söz;

Atalarımız boş kelâm etmezler. “BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR” nasihatini hep birlikte düşünelim.

Ayrışarak insanlığın sonunu mu getireceğiz?

YOKSA; Hep birlikte geleceği kendi renklerimiz ve kimliklerimiz ile HAYATIN TOPYEKÜN DEVAMLILIĞI YASALARI altında mı kuracağız? 

Çünkü, hoyratlıkta sınır tanımayan sermaye sahipleri, hayatın devamlılığını destekleyen ünitelerimizi de yok olma sınırına getirir durumdadırlar.

Ya devlet başa, ya kuzgun leşe.

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @KARANIAli , @dikgazete

Irak’ın Duhok bölgesindeki Türk askeri üssünde yaşananların ardından, parmak izi bırakmadan konuyu “sivil halk yaptı” noktasına getirmek, dikkate alınması gereken bir soru işaretidir!.

Buna göre, Suriye’deki gelinen son durum, soğumaya bırakılarak Irak’ta cephe mi açılmak istenmektedir? Şayet böyle ise “Batı İttifakı”nın açmazı ve sıkıştığı nokta nedir?

Tüm dünya genelinde yaşanan sorun da bu zaten. Çünkü dünya genelinde şov kültürü hakim kılınmaktadır. Maalesef  sloganlarla, meydan okumalarla hatta sosyal medya (Twitter) ile devletler yönetilir hale gelmiştir.

Devleti devlet yapan kökleri ve dinamikleri boşaltıp, yerine taklit ve tüketim kültürü yerleştirilirse olacağı budur! Böylelikle “Devlet aygıtı denilen otomatik pilot devre dışı kalır” demek yerinde olacaktır.

17. Yüzyılda, Milletlerin iradesine rağmen, bir takım gizli yapılar artık dünyayı devletlerin değil, şirketlerin ve finans merkezlerinin yönetmesi kararını aldılar. 

Kime ve neye göre? Devletlere ve Milletlerin iradesine rağmen mi?

Alınan bu kararın ardından devletlerin içinin boşaltılması ve vasıfsızlaştırılma çalışmalarını takip eden süreç ile birlikte, insanlık (milletler) birbirlerine karşı gölge savaşları yaşar oldular.

Devlet mekanizması, milletinin haklarını savunacak yegane mekanizmadır! “Buna asla izin verilmemeli” derken kastedilen tehlike tam da bugün yaşanan durumun öngörüsü ve uyarısı idi.

Ama hiçbir şey için geç değildir. Ayrıca, bir musibet  bin nasihattan iyidir.

Kimler devletçidir? Kimler değildir? Bu hayati önemi taşıyan sorgulama artık tüm dünya milletlerince yapılmak zorundadır.

Kapitalizm, devletlerin işlevsiz hale getirilerek  egemenlerin (sermaye sahiplerinin) emir ve komutası altına alınması demektir.

Yani, devlet mekanizmaları milletlerin değil de, sermaye sahiplerinin çıkarlarını gözeten mekanizma olarak şekillendirilmektedir.

Geçmişte dahi bu denklemi kurarak insanlığı köleleştirmeyi hedeflemediler mi? Bu sinsi tavrın farkına varan toplumlar, O düzenleri alaşağı etmediler mi? 

İnsanlık olarak hep birlikte düşünelim; devlet mekanizmalarının zayıflatıldığı coğrafyalarda KAOS VE KARGAŞA hakim midir? Değil midir?

Kaos ve Kargaşanın hüküm sürdüğü toplumlar değişim, dönüşüm ve gelişimlerini sağlıklı şekilde tamamlayabilirler mi?

Böyle olursa, toplumların kalitesi ve kalibresi ne olur! Seviyesi düşük toplumlar kaliteli bireyleri nasıl yetiştirebilirler?

Kalite üretemeyen toplumların, zihin dünyalarında sıçrama yapabilmeleri mümkün müdür?

Üretilen artı değerlerin sömürülerek, milletlerin fakirleştirilmesi ve içlerinin boşaltılması bir yana, kaybedilen değerler üzerinden gelişimi durdurulan milletler nasıl olacak da dünya sahnesinde hakettikleri yerlerini alabileceklerdir?

Türklük ve ŞİARI nedir? Farklı olanları bir arada yaşatabilen ve sulh-selamet içinde barındıran akıldır.

- Farklılıkların birlikteliği tüme götüren yoldur.

- Herkesin aynı olduğu yerde beraberlikten değil, teklikten bahsedilebilir.

- Farklı olanların birlikteliği ise ilahi birlikteliktir. 

- Çünkü, birinin eksiğini farklı bir diğeri tamamlar. 

- Bu birliktelik ise tekten tüme, yani yekünde cem etmeye götürür.

- Aslında farklı olana tahammülsüzlük ilahi kurguya ters düşmek anlamına gelir.

Dünya tarihinin yazılması noktasında Türk Akıl Ve Düşünce Sistematiğine el çektirilirse kaosların ve kargaşanın yaşanması kaçınılmaz sondur. 

İnsanlığın yegane hedefi olması gereken, yekünde hep beraber cem olma düsturu yok edilir ise insanlığın sonunun gelmesi de kaçınılmaz olacaktır.

Gelinen son aşamada, karşı karşıya olduğumuz durum şudur;

İnsalık kendi geleceğini kendi kurguladığı devlet aygıtları ile mi kuracak ve tayin edecektir!

Yoksa bir takım gizli yapılar, insanlığı kendi köleleri mi yapacaktır?

İlk önce insanlığı SİYASET aldatmacası ile devletlerinden ayrıştırdılar. 

Ardından sistemsiz ve savunmasız  kalan milletler kendi aralarında gölge savaşları yaptırılarak ayrıştırıldılar. 

Gelinen son aşamada insanlık, ekonomik bağımlılıklar üzerinden borçlandırılarak, finans merkezleri tarafından köle olma pozisyonuna zorlanmakta ve insanlığın geleceği İPOTEK altına alınmaya çalışılmaktadır.

Son Söz;

Atalarımız boş kelâm etmezler. “BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR” nasihatini hep birlikte düşünelim.

Ayrışarak insanlığın sonunu mu getireceğiz?

YOKSA; Hep birlikte geleceği kendi renklerimiz ve kimliklerimiz ile HAYATIN TOPYEKÜN DEVAMLILIĞI YASALARI altında mı kuracağız? 

Çünkü, hoyratlıkta sınır tanımayan sermaye sahipleri, hayatın devamlılığını destekleyen ünitelerimizi de yok olma sınırına getirir durumdadırlar.

Ya devlet başa, ya kuzgun leşe.

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @KARANIAli , @dikgazete