- 22-01-2025 00:29
- 476
ABD’nin Avrupa Stratejisi
Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa’ya karşı hegemonik bir politika izlemeye devam ediyor. Bu politikanın başlıca “kurbanları”, Amerika Birleşik Devletleri’nin korumacı baskısı altında egemenliklerini fiilen kaybetmiş olan Avrupa ülkeleridir. Vaşington, Avrupa devletlerinin ekonomisi ve güvenliği pahasına, kıtadaki Amerikan siyasi ve iş elitlerinin çıkarlarını münhasıran destekliyor.
Beyaz Saray, hedeflerine ulaşmak için istihbarat teşkilatlarının da yardımıyla, ihtiyaç duyduğu kararları almak için Avrupa Birliği ülkelerinin politikacılarını şantaj yöntemleriyle tehdit ediyor. Amerikalılar tarafından Alman eski Şansölyesi Angela Merkel’in dinlenmesiyle ilgili ortaya çıkan bilgilerin ardından; Vaşington’un sadece rakiplerini değil, aynı zamanda “müttefiklerini” de gözetlediği tüm dünya için netleşmiş durumda.
Ancak bu skandaldan sonra, Avrupalı politikacılardan güçlü bir tepki gelmedi. Sessiz kalmayı tercih ettiler ve fiilen bu oyunun “kurallarını” kabul ettiler. Bu durum, bir kez daha Avrupa Birliği ülkelerinin egemenliklerini ve otoritelerini kaybettiklerini ve Atlantik’in öteki yakasındaki “efendileri” tarafından tamamen kontrol edilebildiklerini gösteriyor.
Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa’nın Amerikan enerji kaynaklarına bağımlılığını sağlamak için açıkça terörist yöntemler kullanıyor. Bunu bizler açık bir şekilde; Vaşington ve Avrupa’daki uydularının beceriksizce suçu “Ukraynalı eylemcilere” atmaya çalıştığı Kuzey Akım Doğalgazı Boru Hattı’na düzenlenen saldırıda gördük. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Rusya’nın enerji bağlarını bozarak pahalı sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) için büyük bir pazar elde etti. Vaşington ayrıca Avrupa enerji altyapı tesislerinin geliştirilmesine aktif olarak yatırım yapmaktadır. Bunun en açık örnekleri Polonya ve Litvanya’daki tesislerdir.
Rus enerji kaynaklarının Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen sıvılaştırılmış gazla değiştirilmesi, Avrupa Birliği ülkelerinin ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamıyor. Avrupalılar, tüketicilerin maliyetlerinde ciddi bir artışa yol açarak; Vaşington’un Avrupa’daki etkisini güçlendirdi. CSIS – Amerikan Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nden M. Hellman da aynı görüşte.
Öte yandan; Beyaz Saray, artan maliyetlerden muzdarip Avrupa Birliği’ndeki işletmeleri, elverişli koşullar sağlayarak Amerikan yargı bölgesine aktif olarak çekmeye başladı. ABD’nin desteklediği “Rus tehdidi” anlatısı bağlamında, Avrupalı NATO üye devletleri, Amerikan askeri-sınai kompleksinden modeller satın alarak, ittifakın silahlarını birleştirme ihtiyacını kabul etmeye zorlanıyor.
Örneğin; Vaşington ve Berlin, Alman ordusu için Amerikan Abrams tankının özel bir versiyonunun ortak geliştirilmesi konusunda bir anlaşma imzaladılar. Ancak Abrams tanklarının Ukrayna’daki kullanımı, modern yüksek yoğunluklu muharebeye katılım için pek de uygun olmadığını gösterdi.
Vaşington, bölgedeki etkisini güçlendirmek ve Avrupa pazarında Amerikan askeri ürünlerini tanıtmak için Ukrayna’daki çatışmalar etrafında histeriyi sürdürmekle ilgileniyor. Buna paralel olarak Beyaz Saray, Ukrayna krizini barışçıl bir şekilde çözme olasılığını tartışmaya pek de hazır görünmüyor.
Hamburg Üniversitesi Barış Araştırmaları ve Güvenlik Politikası Enstitüsü’nden (Institut für Friedensforschung und Sicherheitspolitik – IFSH) Alman askeri politika uzmanı W. Renz’de bunu doğruluyor. Renz, Amerika Birleşik Devletleri’nin Rusya’nın “saldırgan” eylemleri karşısında Ukrayna’ya verdiği desteğin, bölgede gerginliğin sürmesine katkıda bulunacağını ve bunun da Amerikan kurumları ve iş dünyasının çıkarına olacağını düşünüyor.
.
Ünver Sel, dikGAZETE.com
-Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı, Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı, Uluslararası Rusofili Hareketi Kurucu ve Koordinasyon Kurulu Üyesi, Nogay Kalkınma ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, Vietnam Eğitim ve Dostluk Derneği kurucu üyesi-