- 10-08-2024 06:06
- 2700
Çerkeslerin Z-Trolle imtihanı, Olimpiyatlar ve aşırılık üzerine
“Kanla yazılanlar yaşar” diyor Niectzche. Meriç bunu izah ediyor; “çocuk kanla doğar, milletlerin beşiği kan” ... 300 yıl kanını döküyorsun. Yürümeye başlayan her Çerkes, her Abhaz, her Çeçen, her Dağıstanlı erkek, soluğu savaş meydanında alıyor.
300 yıl istilacı kuvvetlere karşı yurdunu müdafaa etmek için nice nesilleri feda ediyor, sonunda azala azala kalan kuvvetlerinle sürgün ediliyorsun.
Dış politika, stratejik konum, tarihsel akış bilmeyen gelişmemiş grupların algısının çok üstünde olaylar bunlar.
Karşımızda fikir tartışması yapmanın mümkün olmadığı, ne dediğini kendi de bilmeyen bir grup var. Türklüğü temsil ettiklerini iddia ediyorlar. Misafirine canı gibi değer veren, kadına, çocuğa kıymet veren, şerefli bir hayatı her şeyden üstün tutan Türk örf adetini, sosyal medyada fotoğraf paylaşan genç kızlara küfür ederek temsil etmek?!.
Avrupa’nın her adetini, alışkanlığını benimserken zerre tereddüt etmeyip, söz konusu bin yıldır beraber yaşadıkları olduğunda gulyabani görmüş gibi çığlıklar atmak...
Aslında toplumsal bir çürümenin işaretleri bunlar. Ve en çok Türk’ün kendisini ilgilendiriyor bu çürüme.
Bütün dünyayı kuşatmış barbar bir ırkçılık salgınının histeri krizine dönmüş ataklarının berbad edeceği tek şey, bizim psikolojimiz değil.
Söz erbaplarının ve koltuk sahiplerinin bu salgınla mücadele etmesi şart. Bu zorbalığın da kanun karşısında bir yaptırımı olmalı. Olmalı ki insanlar, bir düzen içerisinde yaşayabilsinler.
Konu Çerkeslere yönelik bu ırkçı şiddet olduğu için önerimi tekrar etmek istiyorum; eğer bizi geri gönderebilme arzusu duyanlar, bu arzularında samimiyse, Rusya’nın geri dönüşü kabul etmesi gerekiyor.
Biz bunun için uğraşıyoruz ama siz de mücadele ederseniz belki bir sonuç almak mümkün olur. Eğer yaptığınız, günlük hayatınızda yüzleşemediğiniz sorunların sancısını zayıf bulduklarınıza şiddet uygulayarak bastırmak değilse, hakikaten ırkçılık davanız varsa, siz de başvurun, Rusya’dan isteyin bunu. Belki başarabilirsiniz ve hepimiz rahat ederiz. Bu konuda son sözümüzü demiş olmak umuduyla, gidelim Kafkasya cephesinde değişen bir şey var mı diye bakmaya…
Son dönemde Rusya Federasyonu’nda aşırıcılıkçı örgütler listesinde bir güncelleme oldu. Listede, Rusya Federasyonu’nun toprak bütünlüğüne karşı çalıştığı iddia edilen, ayrılıkçı grupların, ajanlık faaliyeti yürüten yapıların olduğu açıklandı. Fakat aslında var olmayan veya tamamen Rusya’nın federatif niteliğinden yana grupların da bu listeye eklenmiş olduğu görülüyor. Bizim için önemli olansa Çerkes Komitesi, Birleşik Çerkesya Konseyi, İçkeria Hükumeti, İnsan Hakları Merkezi İçkeria, Özgür Çerkesya Hareketi, Dünya Çeçen Kongresi, Dağıstan Ulusal Merkezi, Özgür Dağıstan, Kafkas Birliği, İnguş Bağımsızlık Komitesi gibi yapıların bu listede bulunuyor olmasıdır.
Buna göre, listede adı geçen grupların tüm üyeleri ajan veya terörist, dolayısıyla suçlu kabul edilirler ve bu onlar için en azından hapsedilmek anlamına gelir.
Nitekim bunun yansımalarını hemen görmeye başladık…
Yasanın çıkışıyla beraber, Martin Kochesoko, İbrahim Yağan gibi isimler hakkında davaların açıldığı haberi düştü. Muhakkak ailelerine de baskı yapılıyor ve bulundukları ülkelerden iadeleri isteniyor. Gelişmeler neyi gösterecek merak ediyorum ama öngörüm; bu grupların şu ya da bu şekilde toplantılarına katılmış, hatta gönderilerini paylaşmış kişilerin bile Rusya Federasyonu’na girişi engellenecektir diye düşünüyorum.
Başka bir gelişme de Fransa’da yaşandı. “Kavkaz Realli”nin haberine göre; olimpiyat, ırkçılığa bahane oldu. Havaalanında ve devlet dairelerinde çalışan Çeçenler işlerinden çıkarıldı ve birçok Çeçen gözaltına alındı. Bu iki yüzlü tavır hem Ukrayna’da savaşmaya teşvik etmek hem de baskı altında tutmak, “dostsunuz” derken düşmanlık göstermek de açıkçası benim Avrupa’dan beklediğim tutumlar.
Yine de Kafkasyalıların şu an için Avrupa’ya güvenmekten başka bir alternatifi yok gibi görünüyor. En azından diasporaların bir kısmı, Avrupa ittifakına oldukça sıcak bakıyor. Eğer Avrupa ile Kafkasya yerlilerinin konuşup tartışabilmeleri, özgür bir Kafkasya için çalıştaylar kurmaları Rusya’yı rahatsız ediyorsa, onun da iletişim kurmayı denemesi gerekiyor.
Kafkasyalılar var olmak istiyorlar. Kendi vatanlarında, kendi kültür, örf, adet ve dilleriyle. Bu konudaki dirençleri 400 yıldan fazladır uygulanan bütün kanlı yöntemlere rağmen kırılabilmiş değil. Bir 400 yıl daha kırılmayacaktır.
Rusya artık çarlıktan kalma öldürme, işkence etme, önderlerini tutuklama, dernekleri kapatma, köy basma, yakma, yağmalama, aç bırakma yöntemlerinin hiçbir işe yaramadığını anlamalı.
Artık anlamalı!..
Artık iletişim yolunu seçmelidir. Çünkü Avrupa ve Amerika, 400 yıldır Kafkasya konusunda Rusya’yı görmezden gelme tutumunu sürdürecek gibi değil.
Ukrayna’da basılan her tetik, Avrupa’nın varlık endişesini panikatak krizine çeviriyor.
Tarih, 1781 değil.
Artık yönetim yöntemi, iletişim ve özgürlükler üzerine kurulmalı.
Rusya’nın denemediği, fakat uygulamış olsa yüzlerce yıldır asla sorun yaşamayacağı yol anlamaktan, kabul etmekten geçiyor.
Kafkasyalılarla müzakere etmeli, toplantılar yapmalı, federasyondan konfederasyona doğru yol almalı ve böylece Avrupa’ya, sızabileceği hiçbir açık nokta bırakmamalıdır.
Kafkasya’nın her bir devletini, tarihi sınırları içinde kendi özgür iradelerine bırakmalıdır.
Rusya’nın bundan başka bir çıkış yolu yoktur.
.
Ülkü Menşure Solak, dikGAZETE.com