- 12-04-2025 07:12
- 808

Kehanet
Bir kehanette bulunuyorum. Aslında herkesin gözleri önünde olan ama bir nedenle görmezden gelinen bir gerçeği ifşa ediyorum: Yok olmak üzereyiz. Biz, bütün insanlık alemi, hem de bütün değerlerimizle.
Şu ya da bu şekilde yıllar süren hatalar zincirinin bizi getirdiği yerde, kalplerimiz uykuda, ellerimiz dermansız ve ayaklarımız boşluğa basmaktadır. Gazze’de süt çağında bebeklerimiz açlıktan ölmekte, Çeçenistan’da çocuk cesedleri araçların ardına bağlanmış sürüklenmekte, Türkiye’de Ahmet gibi yavrularımız sokaklarda katledilip, mezarları çiğnenmektedir.
Öyle çok çocuk öldü ki, bir ‘anıt sayaç’ da bunun için yapılsa, utancımızdan ölmemiz gerekirdi. 5 yaşında, 10 yaşında kız çocuklarının ırzına kast edilmiş bedenleri çuvallar içinde, kuytularda gömülü, parçalanmış bulundu kaç kez.
Kaç kez, suçun övüldüğü yerlerde büyüyen, özendirilmiş çocuklar başka çocuklara işkence etti, öldürdü, yaraladı. Ve kaç kez yetişkin olacak yaşta insan suretli canavarlar, keyfi nedenlerle çocuklara kıydı. Çocuklarımız çeteleşiyor ve akran zorbalığına maruz kalıyor. Bir veya iki kuşak üstteki kötü niyetli gençler tarafından da sömürülüyor, korkutuluyor ve zorbalığa uğruyorlar. Çoğu kendini koruyabilme becerisine sahip değil ve ailelerine de yaşadıklarının çoğunu anlatmıyorlar. Cezaevleri dolup taşıyor ama ıslah olan yok. Herkes yüzünü kendine o kadar dönmüş ki dünyanın bir batağın içinde yuvarlandığını fark edemez olmuş.
Bunun sonu nedir?
Felaket tellallığı yapmak istemiyorum fakat herkesin bir evladı, bir yeğeni var. Ve yılan bize dokunmayacak kadar uzakta değil.
Küçük günahlar kalplerimizi kirletip kararttı. Eğer kendimiz maruz kalmıyorsak hiçbir acıya duyarlı değiliz. Çoğu zaman da attığımız bir ‘twiti’ tepki olarak yeterli buluyoruz.
İnsanlar görüyorum, herhangi bir zulmü, kötülüğü kınarken “bizden biri mi yaptı” diye bakıyor ve eğer karşı cenahtansa tepki veriyor, kişiyle bir illiyet bağı kuruyorlarsa sessiz kalıyorlar. Halbuki seninle bağı olan kötü, en çok senin yakınında dolaşır. Eskiden, böyle bir illiyet bağında, aynı soya, aileye mensup veya hemşehri olanlar, yanlışı düzeltmek için ilk adım atanlar olurdu. Bunun değişmesindeki sebep nedir?
Güzel günler görsün diye gözümüzden sakındığımız her çocuk, bir ciddiyet içerisinde, toplum ve ahlak kuralları öğretilerek hayata hazırlanmadığında bencil, kötücül bir canlıya dönüşüyor. “İyi olan şey haz aldığımdır” diyor. Ve sadece eğlendiğinde haz alıyor. İşin en berbat yanıysa, başkasını incitmenin haz verdiği, eğlendirdiği bir gudubet kitle var.
Her şeyi birbirine karıştırmış görünüyorum, bir oradan bir buradan anlatıyorum ama tek bir ortak nokta var: Çocuklar. Bunların hepsi biz yetişkinlerin suçu ve bedeli, dünyanın her yerinde çocuklar ödüyor. Öldüren yetişkin, suçu öven, övülmesine göz yuman yetişkin, ‘bu bizdendir’ diye kötülüğün üzerini örten yetişkin, adaletin olması gerektiği gibi olmasını mikro ve makro çapta engelleyen yetişkin.
Sorumsuz ve bencil olan bizleriz.
Şu ölümlü dünyada kendimize, keyfimize doyamadık. Önce berbat ettik, şimdi de çocuklarımıza bunu miras bırakacağız. Dünyanın herhangi bir yerinde, burnumuzun dibinde, yaşanan herhangi bir acının bizde bir izi yok. Kalplerimiz nasır bağladı ve bütün sokaklarda bir ayna. Kendimizden başka herhangi bir şeye bakmıyoruz. Küçük günahlar kalbimizi kararttı ve zalim bize heybetli görünür oldu. Zalimin korkusu, Allah’ın ve ahiret gününün korkusunu bastırdı...
Bütün bunları hep birlikte düşünmeyi dilerim ve elbette Allah’ın bize merhametini de.
.
Ülkü Menşure Solak, dikGAZETE.com