- 05-12-2025 07:28
- 713
FANTASTİK SANRILAR(IM)
ZÜRİH, İsviçre
Üstünüze afiyet iyi değilim günlerdir. Yok kaygılanmayın! İnşallah ciddi bir rahatsızlığım yok ama, nasıl anlatsam; uyuyorum uyuduğumu bilmiyorum, yiyorum yediğimden habersizim, düşünüyorum ne düşündüğüm belli değil, duruyorum durduğum yerde ama dışardan sanki İmralı’ya gidip Öcalan’ı ziyaret etmişim gibi hissediyorum.
Ben bir ‘simülasyon’un içinde olabilir miyim? Birileri benim hayatımı simüle mi ediyor, delirecem ya!?.
Hayatımın kontrolü sahiden bende mi!?.
Efendim aslında katlanabilirim; arizi bir durum, kış bastırdı soğuklar Alpler’den indi, belki beynimde bazı nöronlar üşüdü. Olabilir yani, geçici donma zaar!
Zaten dünyanın gidişatı da gidişat değil; ister istemez etkileniyoruz. Yokluklar, savaşlar, egemenlerin azgınlıkları, gıdaya erişimin gün be gün zorlaşması… Psikolojik bir baskı yaratıyor belki de. Geçer inşallah.
Bunlara katlanabiliyorum da, asıl katlanamadığım şu körolası rüyalar!..
Size son üç günde gördüğüm üç ayrı “rüya seti”mi anlatsam var ya, aklınız durur inanın. Buna can mı dayanır der, acırsınız bana yemin ederim!..
Anlatacağım tabii ki; şunu baştan bilin “takunyalı-üç hilalli iktidar” tatlı uykunuzda rüyalarınıza sızıp manüple edebiliyor. Bunlar kesin “üç harfliler”le çalışıyorlar kesin!
Ne işi var benim rüyamda, Öcalan’ın, Yayman’ın, İmralı’nın? Ne alaka abi?’ Memleket meselelerine kafa yoran tek ben miyim ki, üç harflilerinizi üstüme salıyorsunuz.
Üç aşamalı rüya seti ne la!?.
Hayırlara çıksın inşallah, rüyamda;
Kafama silahı dayamış adam. “Gittin” diyor; “Kabul edeceksin gittin işte!”... Silahı tutan el, bir silüet gibi. Karanlık, seçemiyorum. Takatsizim nefes alamıyorum. “Nereye gittim” diye can havliyle sormaya yelteniyorum. “Sus dinle” diye bastırıyor; “Bilmen gereken bu kadar; gittin!”
Uyanıyorum! Bedenimi yokluyorum, kendimdeyim; “Kötü bir rüya” deyip geçiştiriyorum.
Sabah olunca, filtre kahvemi alıp, hiç adetim olmadığı halde kahveyle bir sigara yaktım balkonda. Rüyanın etkisinde olduğumu fark edince, üstümdeki kasvet dağılsın diye işe gitmeden biraz bisiklet süreyim dedim. Komşum Mirko da erkenci. Bisiklet park odasında “günaydın”laşıyoruz. Mirko’nun elinden her iş gelir. Bisikletimde tıkırtı var bir zamandır, bakmasını rica ettim. Kırmadı sağolsun. İnceledi, tekeri çevirdi. “Hımmm…” yaptı. Sonra dönüp bana “sorun mekanik” dedi. Ben de teşekkür ettim.
Gün içinde geceyi getirmedim hiç aklıma. Zaten yoğundum, usta yollayacaktı dükkanın mülk sahibi. Binanın merkezi ısıtmasında sıkıntı varmış. 2-3 saat kadar çalıştı adam, parça yenilenmesine hükmedip gitti. Giderken de “sorun mekanik” dedi o da!..
Akşam TV’deki tartışma programından sıkıldım, ‘YouTube’dan sakin bir şeyler dinlerken uyuyakalmışım koltukta. Eşim üstümü örtmüş.
Korkuyla sıçradım gecenin bir yarısı. Kâbustu gördüğüm. Komşum Mirko ve gündüz dükkana gelen usta, haki renkli üniformalar giymiş, kulağımın dibinde “darbe mekaniği Güven, darbe mekaniği” diye bas bas bağırıyorlar. Dönüyorum, direksiyon hakimiyetini kaybetmiş bir çöp kamyonu, önce mağazanın önündeki bisikletimi alıyor altına sonra mağazaya dalıyor. Cam kırıkları saçılıyor yüzüme, kolonların arkasına kaçıyorum istemsiz. Koca araç, yeşil bir tank oluyor bir anda; parmak uçlarımda duruyor. “La İlahe İllallah” diye bağırarak uyanıyorum. Ev halkı paniklemiş. Eşim kızıyor; “kaç kez diyecem sana uykun geldiyse git yerine” diye!.. “Bak yine koltukta uyudun ve kabus gördün!”
Sabah ayaz. Kar yok henüz. Ama sıcaklığın eksilerde olduğu çok belli. Ne yürüyesim ne de işe gidesim var.
Akşam tez oldu bugün.
Senaryo 3 bölümlük sanki. Finalde konuk oyuncu katılmış kadroya. Hüseyin Yayman. Yok, “Hüseyin Kutman” rahmetli değil Yayman bu; Milletvekili olan.
3. bölüm ve final:
Mamak zindanı. Hüseyin Kurumahmutoğlu. İşkence ve şehadet. Yok yok burası orası değil, bu Hüseyin de o kadar mütebessim değil. Büyük bir otelin lobisi. Hüseyin Yayman somurtuyor “ama efendim gitmedim ki nasıl gittim diyeyim!..” Yerel kıyafetli “mekap” ayakkabılı ve silahlı iki kişi zorbalıyor o konuştukça; “biz gittin diyorsak gittin!”… Pes ediyor Yayman “tamam gittim” diyor ekliyor; “ayaklarım şahit olsun ki gittim”. Ben oluyorum bir ara Yayman. Kafama silah dayayan silüet oluyor beriki. Sesim çıkamıyor. Tepki veremiyorum…
Uyumadım sabaha kadar. Klinik açılınca aradım orta yaşlı Macar bir kadın olan psikoloğumu. Sesimdeki gerginlikten olacak, anlıyor hemen durumun aciliyetini, “gelin Bay Akıncı” diyor sağolsun!..