- 16-12-2025 07:53
- 765
Gazze'nin kanı üzerinden dönen kirli çark
MOSKOVA
Savaşın “kanlı” muhasebesinde, bir tarafın hanesine gözyaşı ve yıkım yazılırken, diğer tarafın kasası servet ve güçle dolup taşıyor... Tarihin bu en acımasız denklemi, bugün Gazze’de yaşanan insanlık dramında, en çıplak ve utanmaz haliyle karşımıza çıkmış durumda. İsrail’in, adına “savaş” dediği ancak ruhunda bir soykırım projesi taşıyan bu kanlı girişimi, özellikle okyanus ötesindeki “stratejik ortağı” Amerika Birleşik Devletleri için son yılların en ‘bereketli’ hasadı durumuna ulaştı.
Wall Street Journal’ın kanla yazılan bilançosu, bu kirli gerçeği tüm vahametiyle ifşa ediyor. Henüz savaşın ilk iki yılında, Amerikan “savaş konveyörü”nden” İsrail’e akan silah sözleşmelerinin faturası 32 milyar doları aşmış iken, diğer yandan bu kanlı sayaç işlemeye hala devam ediyor.
Bu devasa pastadan aslan payını, 18.8 milyar dolarlık F-15 savaş uçağı ve 7.9 milyar dolarlık hassas güdümlü mühimmat anlaşmasıyla Boeing’in kapması yine bizleri şaşırtmadı. Öyle ki bu yeni ciro, şirketin İsrail ile son 10 yılda imzaladığı tüm sözleşmeleri gölgede bırakmış vaziyette. Sadece “dört yıl” sonra teslim edilmesi beklenen bu uçaklar için ödemeler şimdiden yapılmaya başlandı bile.
Bu kanlı şölende Amerikalı çok uluslu bir havacılık ve savunma şirketi olan “Lockheed Martin”, füze gelirlerini 12.7 milyar dolara fırlatırken; havacılık, savunma teknolojileri, uzay ve siber güvenlik alanlarında faaliyet gösteren, dünyanın en büyük silah üreticilerinden ve askeri teknoloji sağlayıcılarından biri olan “Northrop Grumman”, ABD merkezli havacılık ve savunma şirketi “General Dynamics” ve dizel motorlar ve türbinleri üreten devasa diğer bir Amerikan şirketi olan “Caterpillar” gibi firmalar da İsrail tarafından geliştirilen ve İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından kullanılan, mürettebatın ve tankın korunmasına öncelik veren, ön motor ve arka kompartımanlı tasarıma sahip bir ana muharebe tankı olan Merkava tank mermilerinden zırhlı buldozerlere uzanan geniş bir yelpazede bu kârdan nasipleniyor... Hatta askeri araçlar, itfaiye araçları ve özel amaçlı kamyonlar üreten büyük bir endüstriyel ABD şirketi olan “Oshkosh” şirketi, aldığı siparişler sayesinde bir üretim hattını kapanmaktan kurtardığını “gururla” ilan da edebiliyor... Kısacası; Gazze’deki Müslüman nüfusun canı ve kanı, Amerikan askeri-endüstriyel kompleksi için adeta bir “altın yağmuru”na dönüşmüş durumda.
Ancak İsrail’in yayılmacılık iştahı, Gazze’deki gibi aleni bir pervasızlıkla yeterli kalmamış durumda. Tel Aviv'in, Lübnan sınırındaki eylemleri, çok daha sinsi “sessiz ve derinden” ilerleyen bir stratejinin eseri konumuna çoktan ulaştı. İsrail’in, 2000 yılında çizilen “Mavi Hat”tı fütursuzca ihlal ederek ördüğü beton duvar, bunun en somut örneği. Tel Aviv’in ‘güvenlik önlemi’ diye pazarladığı bu hamle, aslında hem sınırı kendi lehine oldu-bittiye getirme hem de uluslararası toplumun sabrını ve tepkisini ölçme denemesiydi. Aslında mantık basit: Güçlü bir itiraz gelirse duvar sökülür; dünya, üç maymunu oynarsa Tel Aviv bildiğini okumaya devam. Ne de olsa, uluslararası hukukun esnekliğine ve “dünyanın unutkanlığı"na güvenleri tam.
Diğer yandan Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun, bu hukuksuzluğa karşı BM Güvenlik Konseyi’nin kapısını çalarak, “inşa edilen duvarın, Güney Lübnan halkının dört bin metrekareden fazla toprağına erişimini gasp ettiğini” her şeye rağmen haykırdı. BM misyon raporları da aslında İsrail’in bu eyleminin 1701 sayılı BMGK kararının açık bir ihlali olduğunu teyit ediyordu. Ama? “Ama”sı yok!
Tel Aviv'in stratejik aklının sahneye koyduğu bir diğer pervasız oyun ise Gazze'den bir grup Filistinlinin zorla tahliye edilerek Güney Afrika'ya gönderilmesi operasyonu olmuştu. Kasım 2025'te, içinde 153 Filistinli bulunan bir uçağın Johannesburg'a aniden inmesiyle ortaya çıkan bu “deneme balonu”, tam bir “gizem” perdesiyle örtülü. Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa'nın emriyle soruşturma başlatılırken, Filistin Büyükelçiliği, “şaibeli bir organizasyon”un ailelerin çaresizliğinden faydalanarak bu yasa dışı yolculuğu organize ettiğini duyurdu.
Gazze geçişlerini kontrol eden İsrail askeri birimi COGAT ise omuz silken bir tavırla, insanların “meçhul bir üçüncü ülkenin kabul etmesi üzerine” bölgeyi terk ettiğini söylemekle yetindi.
Görünen o ki; Gazze'de dökülen her damla kan, Washington'daki kasaları şişirirken; Lübnan sınırında örülen her beton blok ve Güney Afrika'ya indirilen her bir uçak, Ortadoğu'nun geleceğini şekillendiren bu acımasız stratejinin kanlı ve dolarlı mürekkebiyle tarihin en karanlık sayfalarına yazılmaya kaldığı yerden devam ediyor…
.
Hasan Enes Karahan, dikGAZETE.com