- 10-10-2025 07:04
- 1502

Hamas-İsrail barışı ve küresel oyunların mağlupları: El Kaide, Hizbullah ve Hamas!
Bugünkü yazımda kaynakça veya dipnot bulunmamaktadır; Hamaset içermemekte, tamamen kendi hissiyatım ekseninde yapılan bir jeopolitik değerlendirmedir. Yazılarımı takip edenler, Hamas hakkındaki değerlendirmelerimi bilir. Baştan beri 7 Ekim saldırısını eleştirdim ve Gazze halkına ölüm ve yıkımdan başka bir şey getirmeyeceğini özellikle vurguladım. Arşivimi tarayanlar, bunu açıkça görebilir. Bununla birlikte, çatışmaların durması ve insanların ölmekten kurtuluyor olmasının, temel insani ihtiyaçlar olan yiyecek, ilaç ve suya yeniden erişebilecek olmalarının önemi de açıktır.
Gazze için tek yürek ANFİDAP/ İsmail Mansur Özdemir’in çağrısıyla ben de yürüdüm…
Sözcülüğünü İsmail Mansur Özdemir’in üstlendiği Ankara Filistin Dayanışma Platformu (ANFİDAP) öncülüğünde 5 Ekim 2025 Pazar günü Ankara’da gerçekleştirilen yüzbinlerin katıldığı “Gazze Kararlılık Yürüyüşü”nde, gençlik yıllarımdaki Kudüs mitinglerinde hissettiğim o aynı ruh ve coşkuyla yerimi aldım.
Küresel emperyalizmin sahte merhametini, yani timsah gözyaşlarını görmezden gelerek; İsrail’in sivil halkı hedef alan katliamlarını açıkça ve net bir biçimde lanetledim.
Bu duruşu, vicdanın ve insanlığın gereği olarak burada vurgulamak isterim.
Örgütlerin bölgeye verdiği zarar!..
El Kaide eylemleriyle Afganistan’a, Hizbullah Lübnan’a, Hamas ise kendi halkına zarar verdi. Bu örgütler, eylemleriyle küresel sömürgeci güçlerin ekmeğine yağ sürdü, değirmenine su taşıdı. Sonuçta küresel emperyalizm daha da güçlendi, Siyonizm daha da kökleşti. Ortada olan tablo açık: bedel yine bu coğrafyalarda yaşayan halklar tarafından ödendi.
İnsan kaybı ve altyapı tahribatı…
Afganistan’da 2001 sonrası süreçte yüz binden fazla sivil yaşamını yitirdi; ülke altyapısı, sağlık sistemi ve eğitim kurumları neredeyse tamamen çöktü. Lübnan’da 2006’daki savaşta binin üzerinde sivil öldü, Beyrut’un güney mahalleleri yerle bir edildi, ekonomik kayıplar milyar dolarlarla ölçüldü. Gazze’de ise 2008’den bu yana süregelen çatışmalarda on binlerce insan hayatını kaybetti, yüz binlerce ev yıkıldı, şehirlerin altyapısı neredeyse yok oldu.
Dini söylemin istismarı…
Bu örgütler, dini inançları siyasal hedeflerin kılıfı haline getirerek kitleleri harekete geçirdi, ancak sonuçta o kitleleri koruyamadılar. İslam’ın adalet, merhamet ve barış ilkeleri yerine; intikam, yıkım ve korku öne çıktı. Böylece hem Müslüman dünyasının imajı zedelendi hem de Batı’nın “radikal İslam” propagandasına zemin hazırlandı.
Batı ve İsrail’in güvenlik söyleminin meşrulaşması…
Sahada yürüttükleri şiddet politikalarıyla, Batı’nın ve İsrail’in güvenlik söylemini meşrulaştırdılar. ABD’nin “terörle mücadele” adı altında Afganistan’ı işgal etmesine, NATO’nun uzun yıllar bölgeye yerleşip, etkisini artırmasına ve İsrail’in Gazze üzerindeki kuşatmasını güçlendirmesine bilerek veya bilmeyerek, istemeden de olsa katkı sağladılar.
Coğrafyanın stratejik önemi…
Bugün NATO sahadan çekilmiş olsa da Afganistan’dan Lübnan’a, Irak’tan Gazze’ye uzanan geniş coğrafya hâlâ Batı’nın stratejik belgelerinde “istikrarsızlık bölgesi” olarak tanımlanıyor. Yani silahlar sustu ama sonuç değişmedi: Emperyal düzen güç kazandı, Müslüman halklar yıkımın ve yoksulluğun ortasında bırakıldı.
Örgütlerin küresel sistemle ilişkisi…
Sonuçta El Kaide, farkında olmadan Amerikan askeri-endüstriyel kompleksine; Hizbullah, İran üzerinden yürütülen vekâlet savaşlarına; Hamas ise İsrail’in güvenlik devleti söylemine hizmet etti. Her biri, karşı çıktığını iddia ettiği güçlerin stratejik hedeflerine sözde istemeden katkı sağladı.
El Kaide, “cihad” kavramını emperyal savaşların bahanesi haline getirerek işgalleri meşrulaştırdı; Hizbullah, “direniş” söylemini İran’ın bölgesel çıkarlarına; Hamas ise “şehadet” ve “kutsal dava” ifadelerini kendi halkını bitmeyen bir yıkım döngüsüne mahkûm eden bir araca dönüştürdü.
Dini, bir arıınma/kurtuluş kaynağı değil; jeopolitik hesapların aracı, istismar edilen bir sembol haline getirdiler. Kazanan yine emperyal sistem oldu; kaybeden ise inançlarıyla kandırılan ve kendi toprağında can veren halklar.
Gazze’nin trajedisi…
Özellikle Gazze’de durum çarpıcıdır: Hamas ve İsrail’in çatışmaları, şehri büyük ölçüde yok etti; halk, soykırım boyutunda kitlesel ölümlerle tarih sahnesinden silindi ve geriye devasa bir mezarlık ile modern çağın harabesi bir Gazze kaldı.
Önümüzdeki dönemde Gazze’nin yeniden imarı, zengin Arap ülkeleri tarafından finanse edilecek, yeniden yapılanmadan payı ise Batılı şirketler toplayacak ve süreç, simgesel olarak Nobel Barış Ödülü’nün Donald Trump’a verilmesi gibi uluslararası manevralarla taçlanacak.
Kısacası; bu örgütler, kutsal değerleri kalkan yaparak küresel oyunların mağlupları oldular. Ortadoğu ve Güney Asya’da yaşananlar, dini söylemlerle yürütülen hareketlerin halkı korumadığı, aksine yıkıma ve emperyal kazanca hizmet ettiği gerçeğini açık biçimde ortaya koyuyor.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
омюр челикдёнмез, Дикгазете