Kemalist hurufilik ve Necip Fazıl’ın Atatürk'ün dirileceği iddiası?

Türkiye yeni kabine değişikliği, emekli amiraller bildirisi, bir türlü kontrol edilemeyen pandemi nedeni ile Ramazanda tam kapanma gibi konularla meşgul. 

Dünya gündemi hızla değişiyor. Medya çığırtkanlarına bakılırsa ABD ve İngiltere, Ukrayna - Rusya anlaşmazlığını bahane ederek Karadeniz'e çöreklenmeye çalışıyor. 

Türkiye’yi de bu savaşta kullanmak istedikleri aşikar. Avuçlarını yalayacaklarını söyleyebilirim. 

Nitekim Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky'in Ankara temasları sırasında bu durum net bir şekilde ortaya çıktı. 

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky ile bir araya gelen Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini desteklediğini yineledi, "İşbirliğimiz hiçbir surette üçüncü ülkelere karşı bir girişim değildir" dedi. 

Türkçesi; “aklını başına devşir, kimsenin kuklası olma hele hele sığır çobanları ile uzun bacaklı sarı çıyanların gazına gelme!”. 

Tüm bunları bir kenara bırakalım. Farazi konularla, hayal dünyasında astral yolculuk yapalım. Ne dersiniz? Ankara Türk Ocakları’nda verdiği bir konferansta, Necip Fazıl, 1930’larda; “Bu yobazların, mürtecilerin yeşil kanları bu ülkenin nüfus kâğıdından silinmedikçe bu devrim ağacı yeşermez…” der.

Atatürk ölmedi yüreğimizde yaşıyor” mu?

Vahyi kuşananlar, yaşam ve ölümün Yüce yaratıcının elinde olduğuna iman eder. Ve'l-ba'sü ba'de'l- Mevt öldükten sonra dirilmeye ve Allah katında ilim verilen bazı şahısların Hızır gibi sürekli yaşadığına da inanırlar. 

Geçenlerde, deli mi yoksa Allah'ın veli kullarından mı olduğuna karar veremediğim bir dostum, Mustafa Kemal Atatürk'ün zuhurunun an meselesi olduğunu söyleyince resmen afalladım. 

“Nasıl yani!?” diyebildim.  

Öyle ya Atatürk ölmüş, hatta Türkçe ayetler okunarak cenaze namazı kılınmış, daha sonra  bedeni Orta Asya Türk Kağanlarının geleneğine uygun şekilde tahnitlenmişti. 

Hatta Atatürk'ün ilaçlanmış bedeni 21.11.1938 den 10.11.1953 e kadar  15 yıl süreyle Etnografya Müzesinde kalmıştı. 4 Kasım 1953 - Atatürk'ün naaşı Anıtkabir'e götürülmek üzere Etnoğrafya Müzesi'ndeki geçici kabrinden çıkarılmış ancak 10 Kasım 1953'te Anıtkabir'de tahnitlenmiş bedeni toprağa verilmişti.  

Yaşadığı iddiası olsa olsa deli saçması olabilirdi. 

Hızır ve 12. İmam yani Kayıp İmam…

Sık sık astral seyahatlere çıktığını tahmin ettiğim deli dostum,  beni ikna kabilinden Hızır'ı ve 12. İmam mevzusunu misal verdi.

Dedi ki Hızır, dini kıssalarda farklı karakterlere bürünerek çeşitli zamanlarda insanların karşısına çıkan ve kıyamete kadar da yaşamaya devam edecek olan biri değil mi? 

Ve İnanan kişilerin zor durumlarında bir anda ortaya çıkan ve onların sıkıntılarını Allah'ın izni ile giderecek olan Hızır'dan başka kimse değildir.

Tevrat’ta İdrîs peygamberin “Allah ile yürüdüğü” ve Allah’ın onu yanına alması neticesinde gözden kaybolduğu anlatılır. 

 “O kadar mı?” dedim? 

“Yorma beni” dercesine bakış fırlattıktan sonra tane tane anlatmayı sürdürdü. 

İkinci örneği, Şiilerin Kayıp İmam dedikleri  874 yılında gizlenen İmam Hasan el-Askerî'nin oğlu Muhammed Mehdi'den verdi. 

“Düşünsene” dedi, milyonlarca Şii, halen yaşayan ve gizlenen Muhammed Mehdi'nin ahir zamanda yeniden ortaya çıkıp, İmam Mehdi-yi Muntazar olarak geleceğine inanıyor.

Don değiştirme…

Yani tüm bu anlattıklarına bakılırsa dini öğretilerde astral yolculuklar, paralel evrene geçiş veya Türk Mitolojisindeki karşılığı ile Don değiştirmenin adı Kabulgan'dır. 

Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş Veli ve Ahmet Yesevi'nin don değiştirip geldiklerine inanılır. Hacı Bektaş'ın Güvercin donuna, Ahmet Yesevi'nin Turna Kuşu donuna, Abdal Musa'nın ise Geyik donuna girdiğine inanılır.

“Bu nasıl oluyor?" diye sordum. Dedi ki; bir doğuş bir başka donda doğuşa kapı açar. Can bir bedenden diğer bedene giderek mekân edinir. ölen bedendir, canlar ölesi değildir.

Ne ki bu yasa, var olan Varlık’ın yani Hakk’ın “don değiştirme” yasasının doğal sonucudur. Her vücutta var olma ve vücut değiştirme yasasının sonucu olarak böyledir.

Can (ruh-tin ya da yaşam enerjisi) olarak cümle eşyada ve on sekiz bin âlemde var olan varlık, kendini bilme derecesindeki gelişkinliğe bağlı olarak bir üst niteliğe (don değiştirme) doğru sıçrama yapar.

Paralel Boyutlar ve Evren’de Boyutlar Arası Geçişler…

Hem dedi, sen bunlara benzer şeyler yazmıştın, Beyaz Hayaletleri unuttun mu? Unutmamıştım ama sadece yazmıştım. Bilhassa kendim  şimdiye kadar hiç bir beyaz hayaletle karşılamamıştım.  

Belki rüyalarda temas ettiğim efsanevi şahsiyetler ve olaylar haricinde bunun mümkün olabileceğini tecrübe etmemiştim. 

Astral beden için duvar gibi fiziksel nesneler ve uzaklık bir engel oluşturmayacağı ileri sürülür. Yani, iddialara göre kişi bu bedeniyle bir anda kıtalararası yolculuk yapabilir ve maddî engellerin içinden geçebilir. 

Fiziksel bedenden çıkıldığında öte-âlem varlıklar görülebilir.  Uyku sırasında yapılan astral seyahatın fiziksel bedene dönüldüğünde bir rüya tarzında anımsandığı söylenmektedir. 

Dünya'nın üzerinde bulunan üçüncü sıra katman iyonosferin en önemli özelliği elektrik enerjisini ve radyo, ses ve elektro manyetik dalgaları kablosuz olarak çok uzak bir noktadan diğer noktaya taşımasını sağlayabilmesidir. Astral yolculuk da iyonosfer katmanına ulaşmakla başlıyor…

Burası Melekût aleminden yani metafizik varlıkların (melek-cin-iblis vs.) ruhların ve nefislerin makamı olabilir. Astral Seyahat; insanın sanal olarak bir yerdeyken başka bir yerlere gitmesi ve orada hem görülmesi hem de orayı görmesidir.

Fizik ötesi bilgiyle eşyanın tabiatına hükmedenleri tanımak neredeyse mümkün değil.  

Onları görünmez kılan Beyaz Bulutlarla çepeçevre sarıldıkları için görülmezler. Onlar kendilerini bildirmek için bazen dışarıdan görev verdikleri isimlere dokunurlar. 

Halk arasında en kısa tabiri ile “ruhun bedenden geçici olarak ayrılması” şeklinde tanımlanabilen “Astral Yolculuk”ta iki süreç var. 

Bunlardan ilki “Tayyı zaman”; vaktin genişlemesi, bereketlenmesi, yani “kısa sürede uzun bir zaman yaşamış olma hâli” diğeri de “Tayy-ı mekan” yani mekânı aşarak bir anda değişik yerlerde görünebilmektir. 

Bir diğer anlamı da mekan değiştirme yani bir mekandan başka bir mekana uçmak, ışınlanmaktır. 

Tayyi mekân, bir mekandan başka bir mekana aracısız ve vasıtasız olarak yolculuk yapma işidir. Tayyı mekan, mekanın ortadan kaldırılması, aşılması anlamında olup mekanları çok hızlı bir şekilde aşarak diğer mekanlara ulaşmayı anlatır.  

Buna göre, mistiklerin gerçekleştirdikleri tayyı mekan, tayyı zaman, onların kendi özlerine (holografik datanın değişik boyutlarına) vasıtasız “bilinç sıçramaları” ile gerçekleştirdikleri mekan ve zaman seyahatleri olarak bilinmektedir.  

Kemalist Hurufiliğin Atatürk'ün ölüm ve dirilişine bakışı…

Hurûfilik ya da Hurûf’îyye (Arapça: حُرُوفِيَّة), Arapça hurûf (Türkçe “harfler”) kelimesinden türeyen bu akım, kutsal metinlerde harf ve kelimelerin sayısı, sırası ve diziliminin belirli şifreler barındırdığı iddiasına dayanır.

Kelime, cümle veya cümlecikleri oluşturan harflerin ebced değerlerinden metnin düz anlamı ile ilgili olmayan, “İlmi Bâtın” da denilen telmih, ima, işaret gibi ikincil anlamlar çıkartan ve bu anlamlar üzerinden yeni anlayış ve kavrayışlara yol açan yaklaşımlara, Hurûfilik denilir.

İslam öncesi tarihte Yahudi kabbalizmi bu yöntemi kullanmıştır. İslam tarihinde, hurufilik mezhep olarak İran, Azerbaycan ve Türkiye'de 14. ve 15. yüzyıllarda etkin olan bir inanç akımı ve tarikattir.

Atatürk'ün ölümü konusunda komplocu görüşleri biliyorsunuzdur. Kimilerine göre Mason localarını kapattığı için Masonlar tarafından zehirlenmişti. Atatürk bir insandı ve her canlı nefs gibi ölmesi mukadderat haricinde değildi.

Ancak Kemalist Hurufilik, “19 mucizesi” kapsamında başlatılan mitolojik söylenceye bir yenisini ekliyor. 

19 sayısı Atatürk’ün hayatında çok önemli bir yer teşkil ediyor. Mustafa Kemal Atatürk ismi 19 harften oluşuyor! Atatürk’ün 2022 senesindeki 84. ölüm yıldönümü 10.11.2022, yani 10 Kasım 2022 tarihinde yer alacak. Burada çok ilginç bir bağlantı var, “10.11-2022” sayısını ortasından 1011 ve 2022 sayılarına ayırırsak, 2022 sayısı 1011 sayısının tam tamına iki katı, vs vs. 

Necip Fazıl Kısakürek'in Atatürk'ün dirileceği iddiası…

Necip Fazıl Kısakürek'in yaşamı, eğitim için gönderildiği Paris'te kumara alışıp, bursunun kesilmesiyle değişti. Mehmet Akif Ersoy'un 'İstiklal Marşı'nı beğenmeyenlerin, yeni bir marş yazdırdığı Kısakürek, yazdığı yazılarla ve siyasi fikirleri nedeniyle birçok kez tutuklanarak hapis yattı. 

Necip Fazıl için 1934 yılı, hayatının dönüm noktası oldu. Çünkü hayat felsefesinin değişmesine neden olan ve Beyoğlu Ağa Camii’nde vaaz vermekte olan Nakşibendi tarikatının Halidî kolu şeyhlerinden Seyyid Abdülhakim Arvasî ile bu dönemde tanıştı. 

Ve bu kişiden bir daha kopmadı. Necip Fazıl’ın, üstün bir ahlak felsefesini savunduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar. 

Abdülhakim Arvasî’nin müridi olmadan önce kaleme aldığı polemik yazılarında irtica ve mürtecilere demediğini bırakmaz, onlara hayat hakkı tanınmaması gerektiğinden söz eder.

M. K. Atatürk’ün ölümünden 16 gün sonra, Cumhuriyet gazetesinde yayınladığı makalesinde onu yere göğe sığdıramaz. Övgü ve saygı dolu  satırları yazdığında Seyyid Abdülhakim Arvasî ile tanışalı ve ona intisap edeli dört yıl olmuştu. 

Necip Fazıl ve İngiliz Devlet Politikasına hizmeti…

Basın Yayın Umum Müdürlüğü’nün, Necip Fazıl Kısakürek ve Büyük Doğu hakkındaki raporunu sanırım muhafazakar çevreler ya bilmez veya bilmemezlikten gelirler.

Necip Fazıl'ın Büyük Doğu Dergisinde yaptığı zararlı yayınlar, hükümetin gözünden kaçmamıştı. Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nün 17 Şubat 1944 tarihli raporunda, “Necip Fazıl'ın Büyük Doğu dergisinin, İngiltere devlet politikasına hizmet ettiği” yazıyordu.

.

.

Söz konusu rapor, 17 Şubat 1944 tarihinde Server İskit tarafından kaleme alınmış ve bir gün sonra, 18 Şubat tarihinde Selim Sarper imzasıyla Başvekâlet’e gönderilmiş. 

Rapor, Necip Fazıl hakkında geleceğe bir uyarı niteliği taşır. Necip Fazıl’ın, hem siyasal İslamcı hareket hem de milliyetçi/muhafazakâr hareket üzerinde, özellikle 1943’ten itibaren yaratacağı etkiyi, raporu hazırlayanların erken bir tarihte tespit ettiğini söylemek yanlış olmaz.

.

Bugünkü siyasi iktidar elitlerinin ve dünya görüşünü büyük ölçüde  formatlayan Necip Fazıl Kısakürek, Sovyet casusu olmakla itham edilen Nazım Hikmet Ran'dan daha fazla bu memlekete zarar vermiştir. 

Ne yazık ki günümüzde, Milli Türk Talebe Birliklerinde nutuk çektiği dönemlerinde onun en hararetli takipçilerinden oluşan bir kadroyla başımızda. Onun öğrencisi olmakla, şiirlerini okumakla övünüyorlar. 

Necip Fazıl, “Büyük Doğu” isimli bir dergi kurduğunu ve CHP ölçülerine uygun yayın yapacağını söyleyerek, CHP’den dergi için 5000 lira para istedi. Hatta CHP'den Milletvekili olmak istedi. Bu sürede, Atatürk'ü öven yazılar yazdı. Bu konuda sınır tanımadı. Büyük Doğu'nun onuncu sayısında "Atatürk dirilecektir" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Necip Fazıl, Büyük Doğu Dergisi'nin 10. sayısında “Atatürk Dirilecektir” başlıklı bir yazısında; “Bir gün Atatürk dirilecektir. Evet, laf ve hayal yahut fikir ve remz âleminde değil, doğrudan doğruya madde ve hakikat dünyasında Atatürk hayata dönecektir…” diyordu.

“Atatürk dirilecektir” makalesindeki “dirilecek” sözü manevi, ruhani bir dirilme değil, maddi ve hakiki âlemde dirilmek anlamındadır. Gene o yıllarda, Kubilay olayı üzerine de yazmıştı.

Düşünsenize, siyasal İslamcıların piri üstadı Necip Fazıl Kısakürek dahi 'Atatürk Dirilecek' demişse, sıradan Kemalistler ne demezler?  

Aramızda kalsın, Atatürk’ün yaşadığına, gizlendiğine ve günün birinde çok yakın bir zamanda ortaya çıkacağına inanan bir çok insan tanıyorum.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

Seçilmiş Kaynakça 

https://www.ktb.gov.tr/

https://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/ataturkun-son-yolculugu-1938den-1953e,Zqjyzo-OTkab0GjhOvE2tQ

https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-56701148

https://islamansiklopedisi.org.tr/hizir

https://www.hurriyet.com.tr/ramazan-ozel/hz-hizir-a-s-kimdir-hazret-i-hizirin-gorevi-nedir-hz-hizirin-kissasi-41507079

https://kizilbasalevilik.wordpress.com/2014/10/10/alevilikte-kendini-bilme/

https://gizemlervebilinmeyenler.com/diger-boyutlara-gecen-insanlar/

https://www.spiritueller.net/spirituel/besinci-boyutta-yasamaya-basladiginizi-gosteren-7-isaret/

https://www.dikgazete.com/edison-un-cani-cehenneme-yasasin-turk-dostu-nikola-tesla-makale,3342.html

https://www.emol.org/kabbalah/astralprojection/drugs.html

https://www.dikgazete.com/turk-ozel-kuvvetleri-beyaz-hayaletler-her-yerde-makale,1456.html

https://m.haber7.com/yazarlar/mustafa-yurekli/406923-ataturk8217un-olumunde-necip-fazil-ne-yazdi

https://www.aydinlik.com.tr/arsiv/necip-fazilin-ataturk-hayranligi

https://odatv4.com/necip-fazilin-sirri-yillar-sonra-ortaya-cikti-24021913_m.html

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/necip-fazil-yaziyor-ataturk-olmedi-20831yy.htm

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/sinan-meydan/kufur-sicanindan-tezege-2391445/

https://t24.com.tr/haber/necip-fazil-buyuk-dogu-dergisi-icin-chp-den-5-bin-lira-istedi-para-gonderilmedi-milletvekilligi-basvurusu-kabul-edilmedi-cizgisini-degistirdi,930100

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kurumsal-din-itibarini-yitirecek-sekulerizmin-bahari-olacak-1825668

https://www.cnnturk.com/2011/teknoloji/bilim/05/19/ataturkun.dogum.tarihinin.sifreleri/617175.0/index.html

https://www.dikgazete.com/bir-hurufinin-not-defterinden-donald-trump-mehdi-mi-mesih-mi-makale,3239.html

https://teoridergisi.com/cumhuriyetin-necip-fazil-raporu

...