- 03-07-2023 18:18
- 3381
Hiç değişmeyen bir şey oldu dün…
40 yıldır, farklı isimler ve farklı mekanlarda kendini gerçekleyen bir kara kehanet: “Çerkeslik ağacında her taze filizi kır, her tomurcuğu ez!..”
Evet…
Değişimi ölümle eş tutan, kaçıngan, kapalı bir toplum olmanın makul mantıklı sosyolojik tahlilleri yapılabilir. Bunlar anlaşılabilir hatta hak verilebilir. Ama geleneğimi, göreneğimi koruyacağım derken, evine buzdolabı almayıp çamaşırlarını hala tokaçla yıkayan insanlara da benzememek lazım.
Maalesef yaygın ve kötücül bir tutumla, biz bunu yapıyoruz. “Buzdolabı, çamaşır makinesi” diyene ahlaksızlık, maceraperestlik, asilik hatta teröristlik damgası vurabiliyoruz.
Derneklerde, yaşını-başını almış kimselerin acı sözlerine, damga ve yaftalarına maruz kalmamış çok az genç vardır.
Özellikle değişim vaad ediyorsa!..
Yani Çerkeslik diye bir ağaç var. Bir filiz vermeye, bir tomurcuğa durmaya görsün, hemen elinde balta, çekiç koşup kırıyor, eziyorlar.
Eski dallar dursun, sadece baharda yeşersin, kışın dökülsün yaprakları. Bu kadarı onlara yetiyor.
Bu tutum sebebiyle derneklerden uzaklaşan onlarca genç var.
Mesela Kafkasya Forumu'nu oluşturan itici güçlerden biri, dernek çatısı altındaki bu kalıpçı, kısır tutumdu.
2000’lerde mültecilere yardım etmek, 90’ların sonunda “Çeçenistan’da işgal var” demek, Abhazya'nın bağımsızlığı için savaşmayı düşünmek de aynı kof kafanın suç saydığı, damgaladığı, yaftaladığı, sağda-solda gizli gizli dedikodusunu yaptığı şeylerdi.
Benim, burada en nefret ettiğim şeyse iftiralar.
İncitici, küçümser cümleleri dudaklarını bükerek kuranlar, kendilerine edep dairesi içinde cevap vermeyenleri korkak mı zannediyor bilemiyorum. Fakat hiç kimsenin korkmasını gerektirecek bir acı kuvvetleri olmadığını söyleyebilirim.
Buradan bakınca 40 yıldır, “benim dediğim olsun, derneğin kapısının anahtarı elimde olsun, belli başlı şeyler dışında hiçbir şey yapılmasın, hele gençler hizmetten başka hiçbir şey yapmasın, önümde hazır olda durulsun” diyenlerin kaçı bunu hak edecek vasfa sahiptir bunu da bilemiyorum.
Avrupa Birliği, Kültür Bakanlığı projeleriyle köy evlerinin yenilenmesi için ‘fon’ oluşturmak, gençleri ‘erasmus’la yurt dışına göndermek, tarlalar, mandıralar için uzmanlarıyla çalışıp hibe almak ne sebeple kötü olabilirdi bunu da bilemiyorum.
Sanırım “genç” deyince sadece kendi ruhlarına göre ölçüp biçiyorlar.
Yapabilecekleri işleri bekliyorlar. Derneği meyhaneye çevirmek mesela…
Neden olmasın?
Her şey bir yana artık bu iftira kampanyalarından bıktık usandık.
Her gün bir gencimiz, bir değerli insanımız, hazımsız ruhlarınızın çirkin yalanlarıyla yıpranıyor.
Bunları söyleyip yazmayı, yapmayı kadın olmaktan, yaşlı olmaktan dolayı hak sayan varsa, thamathelik hakkı, bilge ve erdemlinindir.
Artık bu çocukların yakasını bırakın!
Onlar siz değil, korkmayın!
İftira ve yalanı bırakın!
Karanlıkta ve aydınlıkta Adiğe gibi yürüyün!..
Bırakın bu ağaç artık çiçek açsın. Mezarlıkta, bakıp bakıp “bu ağaç eskiden…” diye hikâye anlatacağınız kuru bir ağaca dönüşmesin.
Bırakın büyüsün, çoğalsın, yeter!
.
Ülkü Menşure Solak, dikGAZETE.com