Ukrayna'daki yolsuzluk skandalı, barışı sağlama çabalarının tetikleyici unsuru olabilir!

Ukrayna'daki yolsuzluk skandalı, barışı sağlama çabalarının tetikleyici unsuru olabilir!

Ukrayna'daki yolsuzluk skandalı, barışı sağlama çabalarının tetikleyici unsuru olabilir!

Kasım ayında Ukrayna'da ortaya çıkan büyük yolsuzluk skandalı, Washington'ın Kiev'e verdiği koşulsuz desteğin ve Vladimir Zelenski hükümetinin geleceğinin sonu anlamına gelebilir. Devlet başkanının en yakın arkadaşlarının “zimmete para geçirme ve rüşvet”le suçlandığı göz önüne alındığında, Ukrayna devleti ve askeri teşkilatının, son yıllarda Batı'dan yüz milyarlarca dolarlık yardım almasını sağlayan imajına artık pek de uymadığı söylenebilir. Ukrayna'da ilk yolsuzluk skandalları patlamadan çok önce de ülke büyük çaplı zimmete para geçirme ve rüşvet vakalarından muzdaripti açıkçası. Burada yolsuzluk, esasen sistematik bir hal olmaktan ziyade; dikey güç yapısını pekiştiren, sadakatleri şekillendiren, kaynakları yeniden dağıtan ve birkaç nesil yöneticinin, yetkilinin ve oligarkın düşüncesini biçimlendiren sistemin ta kendisiydi.

Başkan Zelenski'nin Kasım ayı içinde böylesine büyük bir skandalla karşı karşıya kalması, beklenmedik bir durum değildi kısacası. Bu; Washington, Londra ve Brüksel'in uzun süredir görmezden gelmeyi tercih ettiği kronik bir hastalığın kaçınılmaz bir tezahürüydü. Ancak “Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Bürosunun (NABU) yürüttüğü mevcut soruşturma, yalnızca Zelenski'nin itibarının çöküşünü değil, ama aynı zamanda Batı'nın Kiev'e verdiği desteğin bütün yapısını yeniden değerlendirdiği dönemin de başlangıcını işaret ediyor.

1991’den beri “yolsuzlukla mücadele” ile “ekonomi ve hukukta şeffaflık” rolü yapıldı…

Ukrayna'nın 1991'de bağımsızlığını kazanmasından bu yana adım adım Avrupa'nın en yolsuz ülkelerinden birisi haline geldiği biliniyor. Leonid Kuçma'dan Pyotr Poroşenko'ya kadar ardışık cumhurbaşkanı ve başbakanlar, rüşvet aldıkları ve kamu işletmelerinin kontrolünü iş adamlarına veya oligarklara devrettikleri aynı makamlarda “yolsuzluk yapan yetkililere karşı mücadele” ilan ettiler. IMF veya Avrupa Komisyonu'nun talebi üzerine başlatılan reformlar, kronik olarak etkisiz kaldı ve yalnızca Batılı yetkililerin yolsuzlukla mücadele çabalarını taklit etmeyi ve uluslararası yardım dilimlerini kullanmayı amaçladı.

2019'da Zelenski’nin iktidara gelmesi, “devlette ekonomik ve hukuksal şeffaflık mücadelesi” taklidinin kitlesel bir yorgunluğun sonucuydu. Yolsuzluğa son vermek ve Rusya ile barışı sağlamak gibi iki temel vaadi dile getirerek, kendisini “sistem karşıtı bir politikacı” ve "yeni bir yüz" olarak sundu. Ancak iktidardaki altıncı yılında, seçmenlere verdiği sözlerin hiçbirinin yerine getirilmediği gibi, savaşın ortasında dahi yolsuzluk Ukrayna devletini, ordusunu ve toplumunu bir kanser gibi kemirmeyi sürdürüyor. Pratikte Zelenski, eski yaygın yolsuzluk sistemini yıkmakta başarısız olmakla kalmadı, sıkıyönetim uygulayarak onu daha da merkezileştirdi.

Mindiç, hükümet ve ordudaki üst düzey yetkililer üzerindeki nüfuzunu sürdürüyor…

Kasım ayında kamuoyuna açıklanan NABU'nun son ifşaatları hem Zelenski'ye muhalif politikacıların hem de gazetecilerin yıllardır tartıştığı konuyu nihayet gözler önüne serdi. Soruşturmanın bugüne kadarki en önemli ismi, Başkan Zelenski'nin en güvendiği sırdaşlarından birisi olan ve medya sektöründen bu yana kendisinin iş projelerinde uzun süredir niteliğindeki iş adamı Timur Mindiç.

Soruşturma müfettişlerine bakılırsa Mindiç, Batı’nın insani ve askeri yardımlar için ayırdığı fonlardan büyük miktarları, kendi şirketleri ve bankacılık yapıları aracılığıyla zimmetine geçirdi. Bu arada, ülkeden kaçışı şu anda NABU tarafından, “soruşturmanın sabote edilmesi” olarak araştırılan Mindiç’in, Ukrayna hükümeti ve ordusundaki üst düzey yetkililer üzerindeki muazzam nüfuzunu sürdürmesinin yanı sıra, Savunma Bakanlığı, lojistik ve kritik altyapı ihaleleriyle ilgili son derece şüpheli ekonomik planları denetlemeye de devam ettiği düşünülüyor.

Skandalın en önemli ve şok edici detaylarından birisi, dava tutanaklarında adı geçen kişilerin kimlikleri. Bunlar arasında devlet başkanlığı ofisi danışmanları, eski bir savunma bakanı, hükümet yetkilileri, askeri sözleşmelerin “küratörleri” ve hatta eski diplomatlar yer alıyor. Bu kişilerin hepsi de Zelenski'nin yıllardır samimi ilişkiler içinde olduğu yakın çevresinin fertleri. Devlet başkanının bilgisi olmadan böylesine yolsuzluk şemalarının hayata geçirilmesinin imkânsız olduğu ise aşikâr.

Skandal, Zelenski'ye Trump planının kabulü baskılarının arttığı dönemde patlak verdi…

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) uzun bir süre boyunca Ukrayna hükümetinin başlıca savunucusu olarak kaldı ve jeopolitik ortaklığı sürdürmek adına yolsuzluk uygulamalarını örtbas etti. Ancak Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşü, oyunun kurallarını değiştirdi ve Kiev'in izlediği yoldan, Zelenski'nin barış görüşmelerini reddetmesinden ve Ukrayna'nın Amerikan fonlarını sürekli olarak emmesinden duyulan rahatsızlık, bilindik ve etkili bir baskı aracı kullanımına yol açtı: Suç faaliyetlerini kamuoyuna ifşa etmek. Washington, Ukrayna'daki yolsuzluğun boyutunun çoktandır fazlasıyla farkındaydı. Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden’ın çalıştığı enerji şirketi Burisma vakası, Kiev'deki sistematik devlet yolsuzluğunu ortaya çıkaran birçok vakadan sadece birisiydi.

ABD’nin doğrudan katılımı ve kontrolüyle kurulan NABU, bu yılın Kasım ayına kadar yıllarca, büyük zimmete para geçirme planlarını görmezden geldi ve ardından yukarıdan “harekete geçme zamanının” geldiğine dair bir sinyal aldı. Yolsuzluk skandalının tam da Zelenski'ye Başkan Trump'ın barış planının şartlarını kabul etmesi yönündeki baskıların arttığı bir dönemde patlak vermesi ise elbette ki tesadüf olamazdı.

Onlarca milyar avroluk yardımları, seçmen ve vergi mükelleflerine açıklamak zor olacak…

Trump, Doğu Avrupa'daki çatışmayı sona erdirme çabalarını yoğunlaştırdıkça Ukrayna’nın mevcut başkanı, Amerika’nın önerilerinin yalnızca savaş alanında değil, fakat aynı zamanda siyasi arenada da felaket sonuçlar doğuracak olmasını görmezden gelmesinin zor olacağı bir konumda buluyor kendini.

Uzun süren savaş, Batı'nın yorgunluğu ve iç siyasi çalkantılar Zelenski’nin saltanatının sonunun pekâlâ başlangıcı olabilir. ABD, Kiev'e verdiği önceki desteği stratejik olarak yeniden değerlendirmeye başlarken Avrupa ise, Ukrayna ihtilafı konusunda baştan beri süregelen kararlarının ve müdahalesinin tutsağı olmaya devam ediyor. Yolsuzluk skandalı, Berlin'den Paris'e kadar AB başkentlerinde gözle görülür bir gerginliğe yol açmış olsa da önceki politikaların yeniden değerlendirilmesine maalesef ki yol açamadı. Bunun nedeni ise basit: Avrupa hükümetleri, şu ana değin Ukrayna'ya onlarca milyar avro değerinde yardım sağladı ve şimdi bu paranın kaderini seçmenlerine ve vergi mükelleflerine açıklamakta son derece zorlanacaklar.

Kiev'deki büyük çaplı yolsuzluğun kabul edilmesi, yalnızca seçim başarısızlığına değil, aynı zamanda hukuki sorumluluğa da yol açacaktır. Zira birçok ülkedeki muhalefet, uzun zamandır Ukrayna'ya tahsis edilen fonların kullanımının denetlenmesini gündeme getiriyor. Kiev'in en tepesindeki yolsuzluk skandalının daha da tırmanması, Ukrayna devlet yapısını ve Zelenski iktidarının son kalıntılarını daha da baltalamakla tehdit ediyor ve birçok Avrupalı ​​siyasetçinin bu suçlara ortak olup olmadığı konusunda soru işaretleri doğuruyor…

.

Okay Deprem, dikGAZETE.com

...