?>

Benim mezhebim seninkini döver mantığı!

Selim Çoraklı

1 yıl önce

BENİM MEZHEBİM SENİNKİNİ DÖVER MANTIĞI!

(Maturidilik ve Eş’arilik üzerinden yapılan Türk - Arap ayrımı ve Mezhep kavgası)

İslam dünyası içerisinde mezhep meselesi en çok tartışılan konulardan biridir. Mezhep, bir insanın dini kaynaklardan çıkardığı yorumları olmasına rağmen bazı çevreler bu yorumları din yerine ikame ederek mutlaklaştırmakta ve diğer mezhep mensuplarını çoğu kez din dışına itmektedirler.
Müslümanlar arasındaki mezhep farklılıkları, tarih boyunca büyük kargaşaların meydana gelmesine sebep olmuş, bugün de ne yazık ki Müslümanlar mezhep mezhep bölünerek herkes kendi mezhebinin “eşittir İslam” olduğunu savunmaktadır.
Mezheplerle ilgili sohbetler ise genellikle, “Benim mezhebim senin mezhebinden daha hak, daha doğru!” merkezli geçmekte ve adeta futbol takımı tutar gibi mezhep taraftarı olunarak, “Benim mezhebim seninkini döver!” tavrına bürünmektedir.
Hâlbuki mezhepler beşeri yorumlardır ve bir beşere yorum hakkı tanıyan İslam dini, diğer beşere de aynı hakkı tanımıştır. Önemli olan mezheplerin ortaya koydukları hükümlerin, muhkem ayetlere ters olmamasıdır.
Mezhep anlatımları içinde en hararetli geçeni de Maturidi ile Eş’ari arasında olanıdır dersem herhalde mübalağa etmiş olmam.
İkisi de “Ehl-i Sünnet” tarafından itikadi mezhep olarak kabul edilen Maturidi ve Eş’ari taraftarları, futbol takımı yarıştırır gibi herkes mezhebinin haklılığını ortaya koymakta ve hatta bu iki mezhebin taraftarları meseleyi “Türk-Arapçatışmasına bile getirmektedirler.
Malumunuz Maturidi mezhebinin kurucusu sayılan İmam Maturidi yine Ehl-i Sünnetin en büyük imamı sayılan İmam-ı Azam’ın fikirlerinin metodolojisini yapan kişidir. İkisinin de Türk olması bu mezhebin Türkler tarafından tutulmasına sebep olmuştur.
İmam Eş’ari ise Arap’tır ve Maturidi taraftarı olanlar Eş’ariliğin İslam dünyasının gerilemesine sebep olduğunu ileri sürmekte ve İslam dünyasının kurtuluşunun Maturidilikte karar kılmakta olduğunu savunmaktadırlar.
Geçtiğimiz günlerde bir konferansta Maturidilik meselesi işlenmiş, konuşmacı Maturidiliğin doğuşunu, gelişimini, tarih boyunca uğradığı haksızlıkları dile getirmiş ve faydalı bilgiler vermişti, İmam Maturidi’nin sistemli biçimde unutulmaya çalışıldığı bir zaman diliminde bu tür çabalar her zaman alkışlanmalıdır.
Ancak sohbette Maturidiliğin laikliği savunduğunu, din ile devlet işlerini birbirinden ayırdığını söylemesi ise biraz galat-ı meşhur bilgi nev’inden bir açıklama oldu.
Endülüs Emevi devletinin Maturidi olduğu meselesi de tıpkı laiklik gibi temeli olmayan bir bilgiydi. Çünkü Endülüs Emeviler devletinde Maturidilikten çok Eş’ariliğin hâkim olduğu bir gerçekti. 
Eş’arilik özellikle 12. yüzyıldan itibaren İslam felsefesinin gelişmesi ile birlikte İspanya’da, Kuzey Afrika’da ve Endülüs’te de yayılarak taraf buldu.
Maturidiliğin akla önem verdiği ilkesine dayanarak göklere çıkarılırken Eş’ariliğin akla önem vermediğini söyleyip yerin dibine batırılması ise ilmi açıklamalardan çok temelsiz bilgilere dayanıyordu. Çünkü Eş’arilik de en az Maturidilik kadar akla önem veren ve hatta bazen aklı, vahiyden önde tutan bir anlayışa sahiptir.
İngiliz tarihçi Toynbe’nin hangi maksatla söylediği meçhul olan, “Güney Müslümanlığını (Eş’arilik) hallettik. Şimdi sıra Kuzey Müslümanlığında (Maturidilik)” şeklindeki sözüne dayanarak İslam dünyası içinde meşhur olmuş ve her birinin milyonlarca taraftarı olan iki itikadi mezhebi çarpıştırmak aklı olan hiçbir Müslümanın işi olamaz.
Ehl-i Sünnet içerisinde itikadi / kelami mezheplerden biri olan Eş’arilik, 10. yüzyılın ilk çeyreğinde Ebü’l Hasan el Eş’ari tarafından kurulmuştur.
Hadis ve ayetlerin akıl ile temellendirilmesi gerektiğini savunduğu için Eş’ariler, Hanbeli, Şafii ve Maliki mezhepleri tarafından “Ehl-i bidat” olarak suçlanmışlardır.
Eş’arilik, Hz. Muhammed ve Kur’an’ı temel alan, bununla birlikte felsefe ve kelam metotlarını da kullanan bir mezhep olarak meşhur olmuştur.
Eş’ari’ye göre akıl da nakil kadar önemliydi.
İslam dinini, itikatlarının sadece nakil yoluyla ele alınmasına karşı çıkan Eş’ari, kendine özgü bir kelam metodu geliştirdi.
Bu metotta akaidin temelini oluşturan temel kavramlar ve yöntemler akıl ilkeleriyle desteklendi.
Birçok özelliği Maturidilik mezhebiyle benzerlik taşıyan Eş’arilik, Büyük Selçuklu Devleti, Memlükler ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından desteklenmiştir.
Ne hikmetse Maturidiliğin bahsi geçen hemen bütün sohbetlerde İmam Maturidi’nin Türk olduğu vurgulanarak bütün Türklerin de onun mezhebini tutması istenmekte ve kurtuluşun buna bağlı olduğu ileri sürülmektedir.
Hâlbuki önemli olan Maturidi’nin Türk olması değil, ortaya koyduğu düşünce metodunun anlatılması ve insanlığa fayda sağlaması olmalıdır.
Yine bizim kesimin yazarlarından bir arkadaş, kaleme aldığı Maturidi ile ilgili bir makalesinde, tarih boyunca Müslümanların bütün yenilgilerinin ve hatalarının temelinde Eş’arilik olduğunu ileri sürmekte, haliyle Arapları kötülemekte ve Türk âlim olan Maturidi’nin fikirlerinin Türkler için tek kurtuluş yolu olduğunu savunmaktadır.
Hatta daha da ileri giderek Maturidiliğin akılcı, Eş’ariliğin ise nakilci olduğunu iddia etmekte, Hz. Ebubekir’in ise Eş’ari olduğunu söylemektedir.
Zekâtın kırkta bir hükmünün Hz. Ebubekir’e ait olduğunu, isyancıları Müslümanlığa döndürebilmek adına, insanları zekâtta kırkta bire razı edebildiğini ve böylece Müslümanların ilk halifesi olan Hz. Ebubekir’in Kur’an dışına çıkarak taviz verdiğini bile ileri sürmüştür.
Biraz daha cesaretlenerek sanki İmam Maturidi, Hz. Ebubekir’e karşıymış gibi, “Şimdi bana diyeceksiniz ki sen kimsin de Hz. Ebubekir’i eleştiriyorsun? Ben aklı ilmi bilimi yanlış karşısında dik durup gerçekleri söylemeyi itikadi yol olarak belirleyen İmam Maturidi’nin yolunu izleyen bir Müslümanım.” demiştir.
Cahil cesur olur” anlayışının tecelli ettiği bu arkadaş, biraz daha ileri giderek, Eş’ari anlayışı, kendi iktidarlarını koruyabilmek için, Hz. Muhammed’in vefatının hemen akabinde İslâm dini içine soktukları sayısız bidat, hurafe ve uydurma hadislerle Müslümanları Kur’an ve sünnetlerinden uzaklaştırdıklarını açıklamıştır.
Şu sözler de ona aittir: “Nakilci anlayışa dayalı Eş’ariliğin en büyük panzehri, bilim ve akıl ile elde edilen bilginin Kur’an’la örtüştürülerek problemlerin çözülmesidir. Müslümanların yaşanan hayat tarzının kaynağını Maturidi felsefesi oluşturmalıdır. Eş’ariler (Nakilciler) kendileri bambaşka bir din uydurmuşlardır. Bu uydurulmuş dinin misyoner din tüccarları İslam ile Türk dili yan yana gelsin istemiyorlar! Türk milletinin kurtuluşu, akılcılığı, bilimi, ilmi, fenni, felsefi düşünceyi savunan Maturidiliktir.”
Bir makalede bu kadar yanlış nasıl yapılır?” sorusunun cevabını bir kenara bırakarak o arkadaşa sosyal medyada verdiğim cevapları özetleyerek buraya almak istiyorum:
“Makalenizi büyük bir sabırla okudum. İslam tarihi boyunca Hz. Ebubekir’e bu derece tenkit getirebilen müfrit Şia’dan sonra sizi gördüm.
Bu mesele cevap vermeye değmeyecek kadar ciddiyetten yoksun olduğu için es geçiyorum. Makalenizde Arapçı mezhepten (Eş’arilik) kurtulup Türkçü mezhebe (Maturidilik) geçelim demişsiniz. Bu tam anlamıyla, ‘Arapçı mezhep din olamaz ama Türkçü mezhep din olur.’ demek olmuş.
Siz bu iddianızla Türkçü mezhep ilan ettiğiniz Maturidiliği tam anlamıyla ‘Din’ ilan etmişsiniz ki bunun adı tenkit ettiğiniz Emeviliktir.
Hâlbuki din Kur’an’dadır. Mezhep ise beşeridir, zandır, tevildir. Hiçbir mezhep asla din olamaz. Bunlar fıkhın alanına giren ve dinden insanların çıkardıkları yorumdur.
Cemel ve Sıffın savaşlarında mezheplerini dinleştirenler birbirini öldürdü. Günümüzde de mezhebini dinleştiren Şii, Ehl-i Sünnet, Selefi birbirini yiyor.
Ehl-i Sünnet deniyor; Eş’ari de Maturidi de Ehl-i Sünnet mezhepler topluluğunun birer üyesidir.
Hadiselere benim mezhebim, benim yorumum senin mezhebini, yorumunu döver mantığı ile yanaşmak dinin özünü kavramamış olanların düştüğü en büyük tuzaktır.
Dinde mezhepler bir yol olarak varken mezhepleşmek, mezhebi din ile eşit saymak yoktur. Bunu yasaklayan ayetler E’nam 159, Al-i İmran 105, Rum 32 ve Müm’inun 53. Ayetleri vardır.
Maturidilik konusunu anlatanlar biraz hamasi takılıyor. Tıpkı Şii ve Sünnilerin Mehdi tasavvuru gibi İmam Maturidi’yi Süpermen zannediyor. Sanki onun dediklerini yapınca Müslümanlar bütün dertlerinden kurtulacak?
Sadece aklı esas alma Müslümanları kurtaracaksa Mutezile bu hususta akla Maturidilikten daha fazla akla önem vermektedir. O zaman Mutezileyi kabul etmek daha akıllı bir tavır olmaz mı?
Kur’an bütün ihtişamıyla hidayet rehberi olarak muhkem ayetleriyle ortada iken itilaflı meselelerde ortaya çıkan mezhepleri ve imamlarını mutlak kurtarıcı saymak fıkıh dinleştirmek demektir.
İmam Maturidi ile İmam Eş’ari arasında tespit edildiği kadarıyla çoğu soyut konularda olan 70 madde civarında ifade edilebilen (Bazıları bunları birleştirip 12 maddeye kadar indirmiş) ayrılık vardır.
Sizin gibi düşünmeyen Müslümanlara, ‘Sizin itikatta mezhebiniz olan Eş’arilik İslam dünyasını geri bıraktı ve batırdı. Bizim itikatta mezhebini olan Maturidiliğe geçerseniz kurtuluruz ve bütün dertlerimiz biter.’ demek ne derece doğru bir düşüncedir?
Bunun cevabını sizin ferasetinize bırakıyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.”
Gerçekten de kurtuluşumuz bir Türk İmam adı ile anılan Maturidilik mezhebi midir?
İslam dünyası Eş’ari düşünceyi uyguladığı için mi geri kalmıştır?
Endülüs Emevileri ve Osmanlı gibi iki büyük devletin genel olarak Eş’ari olması göz önüne alındığında ileri sürülen bu tezin doğruluğu ne kadar doğrudur?
Eş’arilik ve Maturidilik arasında bu kadar makas farkı var mıdır?
Soruları çoğaltabiliriz ama sonuç itibariyle ne Maturidiliği savunanların haklılığına yarayacak ne de Eş’arilerin hatalarını (!) ortaya çıkaracak bilgi birikiminin olmadığıyla karşılaşırız.
Çünkü bu iki mezhepte “Ehl-i Sünnet” denilen mezhepler topluluğu içinde iki itikadi mezheptir ve kahir ekseriyeti ile binlerce meselede aynı düşünmektedir.
Birbirleri ile farkları, birkaç soyut meselenin dışına çıkmamaktadır.
Çünkü Maturidi ve Eş’ari gelenek, nasların anlaşılmasında aklın kullanılması ve sistemli bir şekilde akideleştirilmesi hususunda önemli ölçüde “Metot benzerliğine” sahiptir.
Vardıkları sonuçlar itibariyle de ciddi oranda birbirlerine mutabıktırlar.
Hatta bazen Maturidilerin savunduğu fikirleri Eş’ari âlimler savunmakta; bazen de Eş’arilerin savunduğu fikirleri Maturidi âlimler müdafaa etmektedirler.
Nitekim peygamberlikte erkek olmanın şart kılınması mesele­sinde başta Fahreddin Razî olmak üzere birçok Eş’ari âlimi, Maturidiliğin görüşünü benimsemiş ve savunmuştur.
Bu birlikteliğe rağmen Maturidi ve Eş’ari mezhepleri arasında çoğu soyut konular olmak üzere bazı konularda fikir birliğine varamadıkları da açıktır.
Maturidilik ve Eş’arilik arasındaki ihtilaf konusu olan her meselede, tarafların dayandıkları birtakım nakli ve aklî delilleri mevcuttur.
Bu görüşler gelişigüzel ve indi mülâhazalar­la ortaya atılmış değildir. Fakat bu gibi konuların fiili ve ameli ha­yatla hiçbir ilgisi bulunmadığı için, tatbikatta herhangi bir karışık­lığa sebebiyet vermemekte, sadece bir KANAAT/TEVİL/ZAN olarak kalmaktadır.
Bu iki itikadi mezhep arasındaki farklılıklar, konunun uzmanları tarafından iki kategoride değerlendirilmiştir.
AKIL VE SORUMLULUK” başlığı altında, “Marifetullah, Hüsün-Kubuh, İnsanın Özgürlüğü, Kaza-Kader, Kesb, Külli ve Cüz’i İrade, Teklifu Mâ Lâ Yutâk” gibi meseleler işlenirken,
ULÛHİYET” başlığı altında “Fiili Sıfatlar ve Tekvin Sıfatı, Kelâmullah’ı İşitme, Hikmet ve Sebepler, Küfrün Affı ve bu hususta Allah’ın Vaidinden dönüp dönmemesi ve Kadınların Peygamberliği” meseleleri söz konusu edilmiştir.
Ehl-i Sünnetin bu iki büyük ekolü Maturidilik ile Eş’arilik arasındaki fikir farklılıklarında eğer eserin yazarı, bu iki mezhebi uzlaştırmaya çalışmayı amaçlıyorsa, fikir farkı 12’ye kadar düşürülmekte, her iki mezhepten birinin üstünlüğünü ispatlamaya çalışıyorsa, fikir farkları 70’e kadar çıkarılmaktadır.
İki mezhep arasındaki farkı ve bu farkın mahiyetini daha iyi gö­rebilmek için, birkaç meseleyi nakledelim:
Adı zikredilen bu iki itikadi mezhep karşılaştırılırken en çok işlenen “Akıl ve Sorumluluk” hususu olmuştur.
Bu alanda fikir yürüten ve Müslümanlar arasında taraftar bulan itikadi mezhepleri, akla verdikleri öneme göre şu şekilde sıralamak mümkündür:

“Mutezile, Maturidi, Eş’ari, Ehl-i Hadis/Selefiye.”

Bu mezheplerin irade ve kaza-kader konularında da insana özgürlükçü yaklaşmalarına göre sıralama aynı şekildedir ve en sonda, insanın herhangi bir özgürlüğü olmadığını kabul eden Cebriye bulunmaktadır.
Maturidiliğe göre akıl, yalnızca varit olan nasların anlaşılmasında değil onların hikmetini kavramada da bir araçtır.
Nas olmadığı durumda ise diğer naslardaki hikmetten hareketle akıl yoluyla ilgili konudaki hikmet tespit edilip hüküm verilir.
Eş’ariliğe göre akıl ise, varit olan nasların anlaşılmasında bir araçtır. Nas olmadığı durumda ise ilgili konunun naslarla ve nas varit olmuş diğer meselelerle benzerliği dikkate alınır.
Mutezileye göre akıl, nassın kendisine uyması gereken yegâne belirleyicidir.
Yine ihtilaflı bir mesele de kadından peygamber olup olmamasıdır. 
Maturidilere göre erkek olmak peygamberliğin şartlarındandır. Eş’arilere göre peygamber olmak için erkek olmak şart değildir, kadından da peygamber olabilir.
İmam Maturidi bu fikrine, “Ey Muhammed, senden önce, sadece ken­dilerine vahyettiğimiz erkekleri (ve ricali) peygamber olarak gön­derdik.”  (Nahl, 43; Yusuf, 109; Enbiya, 7) ayetlerini delil olarak göstermiştir.
Ayet, peygamberlerin sadece erkeklerden gönderildiğini, kadından peygamber gönderilmediğini açıkça ifade eder. Ayrıca ka­dın halife, vali, emir, komutan ve kadı olma hakkına ve ehliyetine sahip değildir.
Ehliyeti eksiktir.
O halde peygamber de olamaz. Fa­kat müftü olabilir, fetva verebilir.
İmam Eş’ari ise buna delil olarak, “Biz Musa’nın annesine vahyettik ki.” (Ta-ha, 38; Kasas, 7) ayetlerini göstermektedir.
Hz. Musa’nın annesine vahyin geldiğini açıkça göstermektedir. Vahyin gelmesi ise peygamberliğin alâmet ve özelliklerindendir.
Ayrıca kadın müftü, mürşide ve veliye olabilmektedir.
Dini hü­kümleri talim ve tebliğle de mükellef bulunmaktadır. “Emr bi’I-ma’ruf ve nehy ani’l-münker” onun da vazifesi bulunmaktadır.
O halde ka­dından peygamber olabilir. Meryem, Asiye, Sâre, Hâcer, Havva, Mu­sa’nın annesi gibi hanımların nebi oldukları ifade edilmiştir.

Burada bazı noktaları belirtmekte fayda görüyoruz:

Bu meselelerde, sürekli olarak Hanefî fakihleri ve Maturidiler bir tarafı, Eş’ariler karşı tarafı tutmuş değillerdir.
Hemen hemen her bir meselede Eş’ari görüşüne katılan Maturidilerden bir veya bir­kaç âlim vardır.
Eş’ariler ile Maturidiler arasında ihtilaf konusu olan hususlar ekseriyetle telif edilmek istenmiştir.
Bu husus imanın artması ve ek­silmesi konusunda kendisini açık olarak göstermektedir.
İhtilaf kelime ve tabirlere değişik manalar vermekten ve tarafların birbirinin maksadını iyice kavramamalarından doğmaktadır.
Eş’arilerle Maturidiler arasındaki ihtilaflı konuların çoğunda ihtilaf tamamıyla nazarî teoriktir, hiçbir amelî (pratik) yönü yok­tur.
Eş’arilik ve Maturidiliğin arasındaki farkları şöyle kategorize edebiliriz:
1. İMAM MATURİDİ: Vacib varlıkta vücûd, zatın aynıdır.
İMAM EŞ’ARİ: Vacib Zat üzerine zaittir.
2. İMAM MATURİDİ: Vücûb zat üzerine zait değildir.
İMAM EŞ’ARİ: Vücûb itibarî bir şeydir.
3. İMAM MATURİDİ: Vücûb bizzat hakikatin kendinde gerçekleşmesidir.
İMAM EŞ’ARİ: Vücûb, zatın vücûdu gerektirmesidir.
4. İMAM MATURİDİ: Beka, vücûdun devamıdır, vücûddan ayrı bir sıfat değildir.
İMAM EŞ’ARİ: Beka, vücûd üzerine zaid bir sıfattır.
5. İMAM MATURİDİ: Kudret, iradeye göre ortaya çıkan ve bir şe­yin yapılmasını veya yapılmamasını mümkün kılan ezelî bir sıfat­tır.
İMAM EŞ’ARİ: Kudret, taalluk ettiği vakit makdûrda tesirli olan bir sıfattır.
6. İMAM MATURİDİ: İrade sıfatında mahabbet yoktur.
İMAM EŞ’ARİ: İrade mahabbet ve rızadır.
7. İMAM MATURİDİ: Sem’ (işitmek) ve Basar (görmek) ilim sıfatından başkadır.
İMAM EŞ’ARİ: Sem’ (işitmek) ve Basar (görmek) ilim sıfatıyla aynıdır.
8. İMAM MATURİDİ: Kur’an, keyfiyetsiz bir şekilde söz olarak Al­lah (cc)’ın sıfatıdır.
İMAM EŞ’ARİ: Kur’an tek bir şeydir.
9. İMAM MATURİDİ: Kelâm-ı nefsi işitilemez.
İMAM EŞ’ARİ: Kelâm-ı nefsi işitilebilir.
10. İMAM MATURİDİ: Tekvin Allah(cc)’ın sıfatıdır.
İMAM EŞ’ARİ: Tekvin Allah(cc)’ın sıfatı değildir, iti­barî bir şeydir. Kudret sıfatına racidir,
11. İMAM MATURİDİ: Eşyanın varlığı “kün”(ol) kelimesine değil, bu kelimenin olmasına bağlıdır.
İMAM EŞ’ARİ: Eşyanın vücûdu Allah’ın ezeli kelâmına bağlıdır.
12. İMAM MATURİDİ: İsim müsemmanın aynıdır.
İMAM EŞ’ARİ: İsim müsemmanın aynı değildir.
13. İMAM MATURİDİ: Kader, eşyanın ezeldeki takdiri, kaza bu kade­re göre eşyanın meydana gelmesidir.
İMAM EŞ’ARİ: Kaza takdirdir, takdi­rin meydana çıkmasına kader denir.
14. İMAM MATURİDİ: Allah(cc)’ın eli, Allah’ın yüzü  (Yedullah, Vechullah) haktır. Aslı malum, vasfı meçhuldür.
İMAM EŞ’ARİ: (Sonraki Eş’-arîler) Bunlar mecaz ifadelerdir, Yed ve Vech kudret ve zat demektir.
15. İMAM MATURİDİ: Tevfik, kolaylaştırmak ve desteklemektir.
İMAM EŞ’ARİ: Tevfik, taat için kudret yaratmaktır.
16. İMAM MATURİDİ: İnsanların güç yetiremediği bir şeye Allah’ın teklif etmesi mümkün değildir.
İMAM EŞ’ARİ: İnsanların güç yetiremediği bir şeye Allah’ın teklif etmesi caiz ve mümkündür.
17. İMAM MATURİDİ: Allah’ın fiillerinde, zaruret yolu ile değil, lüzum ve lütuf yolu ile hikmet ve illetler vardır.
İMAM EŞ’ARİ: Allah’ın fiil­lerinde lüzum yolu ile değil, cevaz yolu ile hikmetler olabilir de olmayabilir de.
18. İMAM MATURİDİ: Hikmet, Allah’ın ezelî bir sıfatıdır.
İMAM EŞ’ARİ: Hikmet, eze­lî bir sıfat değildir.
19. İMAM MATURİDİ: Allah’ın tehdidinden dön­mesi imkânsızdır.
İMAM EŞ’ARİ: Allah tehdidinden dönebilir.
20. İMAM MATURİDİ: Allah çirkin bir şey yapmaz, zira çirkin bir şeyi yapması çirkin olur. Bu da aklen imkânsızdır. Allah mü’mini ebedi olarak cehennemde yakmaz, kâfiri cennete göndermez.
İMAM EŞ’ARİ: Al­lah’ın fiillerinde çirkinlik diye bir şey yoktur. Allah bir peygamberi ebedi olarak cehennemde yaksa, buna karşılık bir kâfiri cennete gönderse dahi çirkin bir iş yapmış olmaz.
21. İMAM MATURİDİ: Küfür ve şirkin affedilmesi şeri olarak değil de aklen caizdir.
İMAM EŞ’ARİ: Küfür ve şirkin affedilmesi aklen de şeri olarak da caiz değildir.
22. İMAM MATURİDİ: Akıl bazı şeylerin güzelliğini ve çirkinliğini idrak edebilir.
İMAM EŞ’ARİ: Akıl, hiçbir şeyin güzelliğini ve çirkinliğini kavrayamaz.
23. İMAM MATURİDİ: Allah’ın var ve bir olduğu (vahiy gelmese bile) ak­len farzdır.
İMAM EŞ’ARİ: Allah’ın var ve bir olduğu (vahiy gelmese bile) ak­len farz değildir.
Peygam­berliğin sesi ve tebliği ulaşmamış olan bir bölge ahalisi, Maturidilere göre sadece Allah’ın varlığını bilmek ve buna iman etmekle mükel­leftirler. Eş’arilere göre hiçbir şeyle mükellef ve hiçbir işten mesul değillerdir.
24. İMAM MATURİDİ: İman tasdik ve ikrardan ibarettir.
İMAM EŞ’ARİ: İma­nın mahiyeti sadece tasdiktir.
25. İMAM MATURİDİ: İman ne artar ne de eksilir.
İMAM EŞ’ARİ: İman artar ve eksilir.

26. İMAM MATURİDİ: Mukallidin imanı sahihtir.

İMAM EŞ’ARİ: Mukallidin imanı sahih değildir.
27. İMAM MATURİDİ: Nakli deliller kesinlik ifade eder.
İMAM EŞ’ARİ: Sonraki Eş’arilere göre nakli deliller kesinlik ifade etmez.
28. İMAM MATURİDİ: İman mahlûk değildir.
İMAM EŞ’ARİ: İman mahlûktur.
29. İMAM MATURİDİ: Şu anda mü’min olan kişi Müslüman’dır, ömrü­nün sonunda   kâfir   olursa, küfür üzere ölmüş, olur.
İMAM EŞ’ARİ: İtibar ömrün son anına göredir. Küfür üzere ölen bir kişi -daha evvel Müslüman bile olsa- daima ve ömür boyu kâfir olarak yaşamış sayılır. Mü’min için de durum budur.
30. İMAM MATURİDİ: Said ve cennetlik bazen cehennemlik, şaki ve cehennemlik de bazen cennetlik olabilir.
İMAM EŞ’ARİ: Said ve cennetlik bazen cehennemlik, şaki ve cehennemlik de bazen cennetlik olamaz.
31. İMAM MATURİDİ: “İnşallah mü’minim, Allah dilerse Müslüman’ım” denemez. “Mü’minim, gerçekten Müslüman’ım”, demeli, inşallah sözü imana şüphe sokar.
İMAM EŞ’ARİ: “İnşallah mü’minim, Allah dilerse Müslüman’ım” denebilir.
32. İMAM MATURİDİ: Peygamberlikte erkeklik şarttır.
İMAM EŞ’ARİ: Peygamberlikte erkeklik şart de­ğildir.
33. İMAM MATURİDİ: Nebi ve resuller vefat ettikten sonra da ha­kikaten nebi ve resuldürler.
İMAM EŞ’ARİ: Nebi ve resuller vefat ettikten sonra hükmen nebi ve resuldürler.
34. İMAM MATURİDİ: İman ile İslam birdir.
İMAM EŞ’ARİ: İman ile İslam başka şeylerdir.
35. İMAM MATURİDİ: İnsan nev’inden olan Hz. Musa gibi peygamber­ler, melek nev’inden olan Hz. Cebrail gibi peygamberlerden, melek peygamberler avamdan, avamdan olan salih ve takva sahibi mü’­minler peygamber olmayan meleklerden üstündür.
İMAM EŞ’ARİ: İnsan pey­gamberler melek peygamberlerden üstündür ama bunun dışında umum melekler umum insanlardan üstündür.
36. İMAM MATURİDİ: Kudret, iki zıt işi yapmak imkânı veren bir sı­fattır.
İMAM EŞ’ARİ: Bir kudretle sadece bir iş yapılır, iki zıt şeyi yapan kud­ret ayrı ayrı iki kudrettir.
37. İMAM MATURİDİ: İnsan fiili esas olarak Allah’ın kudreti ve tekvini iledir, günah ve sevap, kötü ve iyi vasfını kazanması insanın kudreti iledir.
İMAM EŞ’ARİ: İnsan fiili tek başına Allah’ın kudreti tarafından mey­dana getirilir. İnsan kudretinin fiilin meydana gelmesinde herhangi bir dahli ve tesiri yoktur.
38. İMAM MATURİDİ: İkâ’ saf bir yokluk değildir. Varlıkla yokluk ara­sında olup hal adını alır.
İMAM EŞ’ARİ: İkâ’ saf yokluktur.
39. İMAM MATURİDİ: İrtidad eden mü’min sonradan tekrar İslâm’a dönse, irtidatla boşa giden amelleri geri gelmez.
İMAM EŞ’ARİ: İrtidad eden mü’min sonradan tekrar İslâm’a dönse, irtidatla boşa giden amelleri geri gelir.
40. İMAM MATURİDİ: Ye’s (ümitsizlik) halindeki tevbe makbuldür ama bu du­rumdaki iman muteber değildir.
İMAM EŞ’ARİ: Ye’s (ümitsizlik) halindeki tevbe de iman da makbul ve muteber değildir.
41. İMAM MATURİDİ: Müteşabih ayetler tevil edilemezi
İMAM EŞ’ARİ: Müteşabih ayetler tevil edilebilir.
42. İMAM MATURİDİ: Daha üstün biri varken üstün birinin   imam   ve halife   olması caizdir.
İMAM EŞ’ARİ: Erdal varken mefdûl halife olamaz.
43. İMAM MATURİDİ: Kâfir, amel ve ibadetle mükellef değildir. Önce imanla, iman ederse ondan sonra amel ve ibadetle mükellef olur.
İMAM EŞ’ARİ: Kâfir amelle de mükelleftir.
44. İMAM MATURİDİ: İçtihat konusu olan meselelerde Allah (cc) indin­de hak ve doğru birdir.
İMAM EŞ’ARİ: İçtihat konusu olan meselelerde Allah (cc) indin­de hak ve doğru birden fazladır.
45. İMAM MATURİDİ: İki kadir tarafından bir makdûr meydana ge­tirilebilir.
İMAM EŞ’ARİ: İki kadir tarafından bir makdûr meydana getirilemez.
46. İMAM MATURİDİ: Sebepler ve illetler, tesirli oldukları alanlar­da ve yerlerde, kuvvet ve tabiat gibi hakikî müessirdir.
İMAM EŞ’ARİ: Sebepler ve illetler, tesirli oldukları alanlar­da ve yerlerde, kuvvet ve tabiat Adî müessirdir.
47. İMAM MATURİDİ: Araz için beka yoktur.
İMAM EŞ’ARİ: Araz için beka vardır.
48. İMAM MATURİDİ: Hüsnü ve kubhu (güzelliği ve kötülüğü) zatî olan iman ve küfür gibi şey­lerin   neshi   caiz değildir.
İMAM EŞ’ARİ: Hüsnü ve kubhu (güzelliği ve kötülüğü) zatî olan iman ve küfür gibi şey­lerin neshi caizdir.
49. İMAM MATURİDİ: Peygamber gönderilmeden önce bazı hükümlerin bilinmesi mümkündür.
İMAM EŞ’ARİ: Peygamber gönderilmeden önce bazı hükümlerin bilinmesi mümkün değildir.
50. İMAM MATURİDİ: Mümaselet, zatî sıfatlardaki iştiraktir.
EŞ’ARİ: Mümaselet; bütün sıfatlardaki iştiraktir.
51. İMAM MATURİDİ: Rüya ruhun bir nevi müşahedesidir.
İMAM EŞ’ARİ: Rüya bir Hayal-ı bâtıldır.
52. İMAM MATURİDİ: Allah rüyada görülemez.
İMAM EŞ’ARİ: Allah rüyada görülebilir.

53. İMAM MATURİDİ: Kesb azm-ı musaramamdır.

İMAM EŞ’ARİ: Kesb, insan kudretinin makdura iktiranıdır.
54. İMAM MATURİDİ: Ezelde yok olana ilahi hitap taalluk etmez. Onun için Allah (cc) ezelde mütekellim değildir.
İMAM EŞ’ARİ: Hitab-ı ilâhî ma’dûma taalluk edebilir, Allah (cc) ezelde mütekellimdir.
55. İMAM MATURİDİ: Sahih nazar, Allah’ın yaratması ve insanın kesbi ile ilim ifade eder.
İMAM EŞ’ARİ: Sahih nazar, sadece Allah’ın yaratması ile nazar-ı sahih ilim ifade eder.
56. İMAM MATURİDİ: Tekvin mükevvenin gayrıdır.
İMAM EŞ’ARİ: Tekvin mükevvenin aynıdır.
57. İMAM MATURİDİ: Darbın akabinde vaki olan elem, kırma fiilinden sonra hâsıl olan kırılma, insan fiiline müteallik değildir.
İMAM EŞ’ARİ: Darbın akabinde vaki olan elem, kırma fiilinden sonra hâsıl olan kırılma, insan fiiline mütealliktir.
Maturidilik ve Eş’arilik arasındaki ihtilaflardan yola çıkarak bu iki büyük imamı ve fikir ekolünü çarpıştırmak Müslümanların işine yaramayacağı açıktır.
Aynı durum diğer hem ameli hem de itikadi mezhepler için de geçerlidir.
Mezhep, netice itibariyle beşeri bir yorumdur ve tevil/zandan öteye geçmez.
Her müçtehidin yorum hakkı vardır ve çıkardığı yorum, Kur’an’ın muhkem ayetlerine ters düşmediği müddetçe çıkardığı yorum için suçlanamaz.
Dünya var oldukça ve insanlığın önüne yeni meseleler çıktığı müddetçe yeni mezheplerin, yorumların, tevillerin ortaya çıkması gayet doğaldır.
Mezhepleri “hak” olarak nitelendirmek de galat-ı meşhurdur. Hak bir olur. Mezhepler ise farklı görüşlerden oluşur.
Mezhebi, hak saymak ve kendi mezhebini dinin yerine ikame etmek İslam’a yapılan en büyük ihanetlerdendir.
Maturidi de bizimdir Eş’aire de.
Maturidi Türk diye göklere çıkarmak, Eş’ari Arap diye yerin dibine batırmak ırkçılıktan başka bir şey değildir.
Elbette her iki mezhebin de isabet ettikleri veya etmedikleri görüşleri vardır.
Birinin haklılık oranı diğerine göre fazla olabilir. Bu hiçbir zaman diğerini yokluğa mahkûm etmeyi gerektirmez.
Bugün Maturidi’yi göklere çıkaranlar tarih içinde onun unutturulduğunu söyler ve haklıdır. Şimdi aynı şeyi kendilerinin yapması, savunduklarıyla paradoks oluşturur.
Bir konferans ve bir makale üzerine kaleme almaya çalıştığım yazım, inşallah okuyanlara faydası olur.

.

Selim Çoraklı, dikGAZETE.com

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI