İsrail – HAMAS Savaşı Sonrası Yükselen “Yalnız Kurt” Eylem Riskleri ve Güvenlik Uygulamalarının Zorlukları
Avrupalı güvenlik yetkilileri, İsrail – HAMAS çatışmasının Avrupa'da artan bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu belirtiyor. İngiltere, Almanya ve Fransa dâhil beş Avrupa ülkesinden istihbarat ve polis yetkilileri, radikal İslamcıların saldırılarına karşı önlemleri artırdıklarını açıkladılar.
Bu durum, zaten zorlanan kaynaklara Çin, Rusya ve İran'dan gelen tehditlerin eklenmesiyle daha da karmaşık hale getiriyor. Ancak hiç şüphe yok ki asıl tehlike ne yazık ki bu kadar basit değil.
İsrail – HAMAS çatışması, 2003'ten bu yana en büyük İslamcı militan toplama aracı haline geldiğini söylersek yanlış bir iddiada bulunmuş olmayız.
Bu durum, Avrupa'da Yahudi ve Batılı hedeflere yönelik saldırı risklerinin de artmasına sebep olmuştur.
Fransa ve Belçika'da geçen ay düzenlenen iki İslamcı militan saldırısında üç kişi öldü ve bu ülkelerin yanı sıra Avusturya, Slovenya ve Bosna Hersek terör tehdit alarm seviyelerini yükselttiler.
İtalya, Slovenya ile sınır kontrollerini yeniden uygulamaya koyarak militanların ülkeye giriş riskine karşı önlem aldı.
Alman hükümeti ise geçtiğimiz hafta aldığı istihbarata göre yaptığı baskınlarda birçok radikal İslam hücre evinde, çok fazla tutuklama gerçekleştirdi.
Bu kadar septik olunması ve keskin – sivri önlemler alınması bu hastalığı tedavi edici bir yöntem midir yoksa yarayı daha da kanatan etkenler midir bu ise yoruma açık.
Ancak ölümler açısından bakıldığında, Avrupa'daki İslamcı saldırılar, 2004-2006 yılları arasında El Kaide tarafından körüklenen eylemler döneminden sonra 2015-2018 yılları arasında IŞİD'in etkisiyle tekrar zirveye ulaştı. Ancak, şu anda Avrupa'ya yönelik tehdit daha farklı bir boyut kazanmış durumda.
Şu an HAMAS’ın tek amacı ve gayesi İsrail iken Avrupa’da eylem yapacak ya da yapmak için planlar kurduğunu düşünmek biraz hayali, hatta hatalı olur. Üstelik HAMAS’ın Avrupa coğrafyasında hiç eylem yapmamış olduğunu da eklersek bu patoloji fazla abartılı gelebilir kulağa.
Diğer yandan, asıl tehlikenin Avrupa güvenlik birimlerinin de dediği gibi HAMAS olmadığı da ortadadır. Çünkü HAMAS militanları, şu an oldukça meşgul görünüyorlar.
IŞİD ve El Kaide'nin gerilemesiyle birlikte, asıl tehdidin "yalnız kurtlar" olarak adlandırılan, genellikle çevrimiçi radikalleşen ancak resmi gruplarla bağlantısı olmayan saldırganlardan geldiği düşünülebilir.
Bu kişilerin izlenmesi zor olabiliyor ve güvenlik tehdidi ciddileşebiliyor. Çünkü bu şahıslar, kendi kendilerini motive edebiliyorlar. Birden fikirlerini değiştirebiliyor, radikalleşebiliyor hatta öfke nöbetlerine girebiliyorlar.
Ve bu insanların eylemlerinin ille de ev yapımı bir patlayıcı ile intihar saldırısı olması da gerekmiyor. Hızla kullandıkları arabayı kalabalıklar içine sürmek, toplu yaşam alanlarında otomatik silah kullanma gibi eylemleri de tercih edebiliyorlar.
Bu sebeple eylem öncesinde tespit edilmeleri, engellenmeleri ya da yakalanmaları çok zor olabiliyor.
HAMAS militanlarından daha çok bu tip eylemcilere dikkat edilmesi bu yüzden önem taşıyor.
-‘Yalnız Kurt’ Eylemlerinin Dünya Üzerinde Yayılma ve Yoğunluk Haritası
İsrail'in güneyine yönelik HAMAS saldırısının ardından Gazze'ye yanıt olarak başlatılan operasyonun süresine ve Gazze'deki hasara bağlı olarak tehdidin devam edip etmeyeceği rahatlıkla belirlenebilir.
Farklı bir noktadan bakıldığında ise Gazze’de yaşanan hak ihlalleri ve teolojik temelli şiddet, potansiyel risk taşıyan bu eylemcileri daha çok harekete geçirebilme ihtimalini de oldukça yükseltiyor.
Ancak “Yalnız Kurt Eylemcileri” için asıl risk kanımca, Gazze’de yaşananlardan çok sosyal medya ürünleridir.
Almanya'da polis birliğine başkanlık eden Jochen Kopelke, aşırı muhafazakâr İslamcılar arasında yeni bir Selefi ağının ortaya çıktığını ve “Instagram” ile “TikTok”ta HAMAS yanlısı hesaplardan oluşan bir grubun yükseldiğini ifade ediyor.
Bu tip hesaplardan yayılan laboratuvar ürünü sosyal medya içerikleri ne yazık ki birçok eylemciyi harekete geçirebilme riskini artıyor.
Bu durum, terörle mücadelede yeni ve çeşitli tehditlerle karşı karşıya olunduğunu da gösteriyor.
Almanya'dan Kopelke, şüpheli militanların gözetim altında olduğu ve baskınlar düzenlendiği uyarısında bulunsa da asıl tehlikenin "kendi kendini radikalleştiren yalnız kurt" bireylerinden geldiğini belirtiyor.
Noel pazarlarının potansiyel hedef olabileceğini söylüyor, geçmişte Berlin'deki bir Noel pazarına düzenlenen radikal İslamcı bir saldırıda 12 kişi hayatını kaybetmişti. Ve bu sene de benzerlerinin yaşanmasının içten bile olmadığını dile getiriyor.
Bu artan tehdit karşısında pek çok Müslüman, Avrupa hükümetlerini İsrail politikalarını sorgulamaya ve daha etkili bir şekilde müdahale etmeye çağırıyor. Ancak, terörle mücadele konusundaki liderlik ve dil kullanımı, bazı Müslümanları daha da kutuplaştırabiliyor.
Avrupa'daki Müslüman liderler, HAMAS'ın eylemlerinin ardından Müslümanlara ve camilere yönelik artan saldırılara dikkat çekiyor ve internet üzerindeki dezenformasyonun korku atmosferini tetiklediğini belirtiyor.
Birçok Müslüman söz sahibi, bu konuda cemaatlerine sağduyulu açıklamalar yapsalar da ne yazık ki o cemaat üyelerinin sosyal medyada takip ettikleri ve / veya izleyip, etkilendikleri paylaşımları kontrol edemiyor.
Birkaç gün önce İrlanda'da meydana gelen “radikalleşmeye bağlı şiddet patlaması” olaylarının, ülkenin iç dinamiklerine ek olarak potansiyel dış etkilerle ilgili çeşitli spekülasyonlara yol açtığı görülüyor.
Bu olayların bir istihbarat operasyonu olma olasılığı, özellikle olayların başlama süreci, gelişimi ve kullanılan aparatların "Ajan Provakatör" rolü olma ihtimalleri göz önüne alındığında, mantıklı bir değerlendirmeye tabi tutulabilir.
Ancak, İsrail ve ABD tabanlı istihbarat servislerinin bu olayları sadece İrlanda'da değil, Avrupa'nın birçok büyük kentinde hatta Türkiye'de bile düzenleyebilecekleri iddiası, doğrulanmamış olsa da bir spekülasyon ve ihtimal olarak değerlendirilmelidir.
Bu tip provokasyon temelli karşıt eylemlerin “yalnız kurtlar”ı hareketlendirebileceğini de hesap etmek gerekiyor ve buna karşı önlemler alınması hayati önem taşıyor.
Sonuç olarak; Batı Dünyasında artan güvenlik tehdidi, İslamcı radikalleşme ve "yalnız kurt" saldırılarıyla mücadelede daha etkili stratejilerin geliştirilmesini zorunlu kılıyor.
Bu, hem güvenlik birimlerinin hem de toplumun daha dikkatli bir şekilde hareket etmesini gerektiriyor.
Diğer yandan ülkemizde de bu tip eylemlerin olabileceği ve olma riskinin çok fazla olduğu da unutulmamalıdır.
Geçmiş acı tecrübelerimizin bizlere bunu öğretmiş olmasını umuyorum.