KERBELÂ ÜZERİNE… OYUNLAR, TEZGÂHLAR… HEDEFTE COĞRAFYAMIZ VAR…
PSİKOLOJİK HARP TEDBİRLERİ VE EKSENİMİZ
Kerbelá Katliámı’nın bizce anlamı ne?
Gülümüz Hz. Peygamberimiz SAV’in “soyunun kurutulması” maksadıyla yapılan katliam.
Sebebi ne?
Ebu Süfyan’ın Torunu Yezid’in babası Muaviye’nin haksız hükümdarlığını devám ettirmek için muhálif gördüğü Hz. Hüseyn ve Ailesini, 72 insanı katlettiği olaydır Kerbelá…
İslâm Dünyası’nda bu olay, kaynağı itibári ile siyasi bir ihtiláfın sonucudur. Maálesef bu ihtilafın, fıkhi sonuçları da olmuştur.
Sonraki yüzyıllarda Müslümanlar, sanki Hz. Ali ve Muâviye yaşıyormuşçasına taraf olmaya zorlanmışlardır.
Müslüman Türk Milleti, bu kabalığa alet olmamış, Ehl-i Beyt’e fevkâláde muhabbet beslemesine rağmen siyasi ihtilaf haline getirmemiştir. Hatta camilerine sadece Türk Milleti, sırası ile Allah CC. ve Muhammed SAV. yazılarına ilave 6 ilk halife adı yazmıştır.
Kimdir o halifeler peki?
1. Hz. Ebûbekir, 2. Hz. Ömer, Hz. 3. Osman, 4. Hz. Ali, 5. Hz. Hasan, 6. Hz. Hüseyn.
Hutbede cumhuriyet sürecinde ilk dört halifenin adı söylenir.
Şimdi; Türkiye Şii ve Alevileri (Kızılbaşları) sol siyasetin baskısı altındadır. Buna karşılık Cumhurbaşkanımız da bir Cemevine gittiler.
“Türkiye Şii’lerinin Lideri” havalarındaki kişi Suriye ile ilgili Türkiye Devleti aleyhinde çok galiz cümleler kurdu. Cemevi ziyaretinde Atatürk resmi yer değiştirmiş. Dedeler, “Atatürk bizim manevi liderimizdir.” türünden şeyler söylediler.
Hani lâiktiniz.
Bir devlet adamını bile dini lider yaptınız, din adamı yaptınız. Tarihe bakın. Hangi Cemevi’nde resim varmış?
“Şii Vatandaşlarımızın Lideri” pozlarındaki adama da şunu soruyoruz:
- Siyáset senin işin mi?
- Kerbelá Yası, senin şahsi siyasi kanaatlerine payanda yapılacak kadar basit mi?
Diğer yanda Mısırlı muhâlif, muhâlif olduğu içinde Türkiye’de de karşılık bulan bir gazetecinin videosunu izliyorum…
Adam, ilk birkaç yıl adeta Türk Milliyetçisi kadar Türkiyeci ve hükümet yanlısı idi.
Kerbelá acısı ile ilgili diyor ki; “Hz. Hüseyn kim? İslâm Tarihi’nde bir yeri yok. Muâviye ve Yezid, İstanbul’a kadar Anadolu dâhil fethettiler. Sonra Türkler geldiler buralara. Özetle; “Anadolu dâhil bölgeyi Emeviler fethettiler, Emeviler’den sonra Osmanlılar sürdürdüler çizgiyi.” diyor.
Bu şahıs da tıpkı diğer FETÖ, Kesnizâni, DEAŞ gibi yani “İslâmcı”! rollerdeki kukla yapılar gibi bizleri kurbağa misáli yavaş yavaş ısıtıp haşlıyor.
Özetle; Müslüman Türk Milleti olarak bizler, Ehl-i Beyt’i, Gülümüz SAV’in parçası görürüz ve muhabbetimizin menşei en başta Gülümüz SAV’dir.
Kerbelá ,anılması gereken bir yas günüdür.
Kutlama günü değildir!..
Kerbelá’nın nedeni, siyasi bir ihtilaf gibi görünmekle beraber alınması gereken birçok ders de barındırır.
İlk ders; böyle bir ihtilaf 1400 senedir Müslümanlar arasında süregelen bir fitne sebebidir.
Aklı ve imânı ile Kurán-ı Kerim okuyan, hâdis-i şerifleri inceleyen her Müslüman, Kerbelá’dan aldığı ders ile tüm Müslümanları sımsıkı kucaklar.
Birbirimizi çok sevmek, imânlı olmanın da koşulu değil midir?
Bugün Müslümanlara bakınız.
Emperyalizmin kuklası olmuş yöneticilerin elinde, birbirine düşman olmak için adeta fırsat kollayan, çoğunlukla tembellik ve fakirliğin övüldüğü bir sosyal hayat sürülüyor.
En çok para, İslam Dünyası’nda.
En çok fakirlik de Müslümanların içinde.
Bu konuyu uzatmayacağım. Ancak gelinen nokta şudur:
Şiilik, Müslüman Türk Safeviler tarafından düzenlenmiş ve devlet mezhebi háline getirilmiştir.
İran İslâm Cumhuriyeti’ne kadar Osmanlı Topraklarına dönük müdâhilliği ve yayılmacılığı hiç bugünkü gibi olmamıştır.
Türkiye’de birçok romantik, İran Fars Devrimi’nin geldiği noktayı hálá göremiyor.
İran’da Fars Irkçılığı, tarihte hiç bu günkü gibi etkili olmadı.
Fars Şiası ilk kez Osmanlı medeniyet Coğrafyası’nda bu kadar etkin. Suriye’de artık Ayetullah’ın izni olmadan vali atanmıyor.
Diğer yandan Vehhabilik ve Selefilik… Türk Cumhuriyetleri ve Rusya’da hızlı bir şekilde yayılmaya devam ediyor. Oysa Asya Türklüğü, Hanefî-Máturidí idi.
Selefilik de bizim geleneksel muharipliğimizi, töre ve terbiyemize bağlılığımızı hatta estetik görünümümüzü dahi hedef almış durumda.
Selefilerin sakallarını görünce, “Acaba 1400 yıldır dedelerimiz neden bıyık bırakmış, Selefiler kadar bilmiyorlar mıydı?” demeden edemiyorum.
Esasında bizi Müslümanların mezhepleri, tarikatları, cemaatleri çok ilgilendirmiyor. Ancak bizi, çıkabilecek fitneler, bölücülük, İmân, töre ve terbiyemizin yıpratılması, algı bozma, dış güçlerin oyunlarına bilerek ya da bilmeyerek alet olunması çok ilgilendiriyor.
Bugün gerek Şia gerek Sünni dünya Kerbelá’yı, anması gerektiği gibi anmamaktadır. Kendini dövmek ne kadar İslâmî’dir?
Kerbelâ’yı yok saymak, hatta unutturmak için Muharrem ve Âşurâ günlerine başka anlamlar uydurmak ne kadar İslâmî’dir?
Mezheplere evet, mezhepçiliğe hayır!
İslâm Dünyası’nın bu zaáfiyeti emperyalizm tarafından çok iyi kullanılmaktadır.
Yemen’e bakın. Ne için savaşıyorlar?
12 Eylül Öncesi Alevî-Sünni çatışmaları çıkarmaya çalışmadılar mı?
İran, kim için mezhepçilik yapıyor?
Daha düne kadar Suriye rejimine kafir diyordu. Aleviliği, her türlü Bâtınîliği kendi ülkesinde eziyor. Ama Türkiye’de, Suriye’de, Lübnan’da organize ediyor.
Türkiye, Şia’yı Fars’ın elinden kurtarmalıdır.
Selefî akımları da Suudi etkisinden kurtarmalıdır.
Her iki taraf da İngiltere ve ABD kontrolündedir.
Ünlü İngiliz Casusu ve Tarihçi Arnold Toynbee: “Biz Güney İslâmı’nı (Eşari inanç bölgesi-Ortadoğu) hallettik. Bir şeyhi satın alıp işinizi görebilirsiniz. Size kalan Kuzey İslamı’dır. Mutlaka kontrole alınması gerekir.”
Kuzeyde kim var?
Türkiye, Afganistan, Pakistan ve tüm Türk Cumhuriyetleri...
Bu coğrafyada hâkim olan inanç ne?
“Hanefi/Maturidi”
Toynbee, daha 1917’de diyor ki; “Bu İslam anlayışının yok edilmesi şart. Yoksa başaramayız!”
Hâsılı, hedefte coğrafyamız ve Milletimiz var.
Pekî ne yapmalıyız?
Değerli Dostlar!..
Harp (Savaş) süreklidir. Bilin ki barış dönemi dahi harbin bir parçasıdır.
Harbin her aşamasında sürekli olan en önemli faaliyet Psikolojik Harp/Harekâttır.
Psikolojik savaş, muhalif grupların görüşlerini, duygularını, tutumlarını ve davranışlarını etkilemek için propaganda ve diğer psikolojik operasyonların planlı şekilde kullanımıdır.
Rakibin moralini düşürmeye yönelik eylemler psikolojik savaş kapsamına girer.
Psikolojik savaş, düşmanın kendine olan güvenini azaltmak ve düşmanı korkutmak için yapılan planlı faaliyetlerdir.
Psikolojik Harp, halkının, medeniyet coğrafyasındaki milletlerin, etki ve ilgi alanı olarak tanımlanan tüm müzáhir çevrenin zihin ve gönül dünyasının aynı yöne ve Türkiye Devleti’nin Güçlü Geleceğine inandırılıp, fedákârlıkla çalışmalarının temini…
Bakınız, MİT, Şanlı Ordumuz, Emniyet Teşkilâtımız canhıraş bir şekilde mücádele ediyorlar. Bu mücádele Psikolojik Harp (P/H) faaliyetleri ile kalıcı hâle getirilmeli ve perçinlenmelidir.
Bugün PKK, FETÖ vd. işbirlikçi yapılar, emperyalizmin sinsi uzanımları ile medya aracılığı ile algı oluşturmakta ve yönetmektedirler.
“Yandaş medya” dedikleri, hükümetten yana olan basın kuruluşları dahí “muhalefetin cumhurbaşkanı adayı…” gibi yersiz konuları konuşuyorlar. Farkında olmadan “altılı masa, vs.” diye muhalefeti konuşuyorlar. Oysa düşünün, ülkemizde hükümetin en büyük başarılarından biri Karabağ Harekâtı ve Zaferi.
Birinci yıldönümü bile kutlanmadı. 2023 Seçimlerine hazırlanılan bu süreçte P/H faaliyetleri çok iyi yönetilmelidir.