?>

Kitap analizi ve tarihe Türk-Kürt üzerinden belgeleriyle derin analiz!

Dr. Erdem Ulaş

1 gün önce

Kitap analizi ve tarihe Türk & Kürt üzerinden belgeleriyle derin analiz! 

Doğu ve Batı Kaynaklarına Göre

KÜRTLER TÜRKLERİN NESİ OLUYOR?

Yazar: Prof. Mehmet Bayraktar

Ural-Altay soylu Türkler ve Kürtler, tarihlerini iyi bilmeliler. Kürtleri Türkler’den bölmek ve aralarına fitne tohumları ekmek için Kürtçe ve Kürtler hakkında ilk araştırma yapanlar 18. yüzyıldan itibaren Hristiyan misyoner ve ajanlardır çoğunlukla. Hala, bu bölücülük fitnesi devam ettiriliyor.
PKK ve türevleri, emperyalizmin truva atlarıdır, bunların madden/köken ve manen/kültüren Kürt toplumuyla ilgisi yoktur. Doğu ve Batı kaynaklarına göre hazırlanmış bu kitabı, öncelikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da görev yapan öğretmen, memur ve din görevlileri iyi okumalılar.
Ve tabii ki bütün aydınlarımız ve öğretmenlerimiz okumalılar. Etnik bölücülere karşı halkımızı bilgilendirip, dış destekli bölücü fitnenin önüne geçilmelidir. Çok izlenilen medya organlarında halkımız için Türk boyları, Türk dili lehçeleri ve İslam öncesi tarihimiz ve kültürümüz hakkında aydınlatıcı programlar yapılmalıdır.
Özelllikle, Türk/Turan milletini oluşturan Kürt kökenli kardeşlerimiz de böyle kitapları okumalılar ve kültürel hakikatlerini iyi bilmeliler ki emperyalizmin yalan ve fitnesine kanmasınlar. Böylesine kalemi namuslu ilim adamlarımızın bilgileriyle millet, kültür ve tarih birliğimizi bilmeliyiz ve Türk millet birliği ve aydınlanma safımızı sıklaştırmalıyız.

KİTAPTAN ALTI ÇİZİLİ ÖNEMLİ BİLGİLER…

Kürtler hakkında bugüne kadar yazılan eserlerden bu kitabın farkı, önemi ve yeniliği, bugüne kadar Kürtlerin ırki köken olarak kabul edilen Med, İskit/Saka, Elam, Susa, Sümer, Karduk ve Huri gibi eski kavmi ve milletlerin aslında Turani veya Türk soylu olduklarını, Kürt sorununun Türk tarihi ile ilişkisinin tarihi açıdan çözümlenememesinin en büyük nedeni, bizzat Türk tarihçilerinin Türk tarihini M.Ö. 300 - 200 senelik bir geçmişle bunlardan öte götürememiş olmalarıdır.
Başka büyük bir tarihi hata da tarihçilerimizin bize Türklerin Anadolu’ya 1071 yılında geldikleri şeklindeki öğretileridir. Söz konusu tarihte Müslüman Türkler, Anadolu’ya gelmiştir. (s.6)

Bilindiği gibi 18. yüzyıldan bugüne Kürtler hakkında sayısız çalışma yapıldı; bunların büyük bir kısmını batılı seyyahlar, misyonerler, gizli servis ajanları, oryantalistler yapmıştır.
Devrin batı siyaseti icabı Kürtlerin, Türklerden başka ırklarla ilişkilerin kurulması gerekirdi. Bunu yaparken Batılılar, yeri geldikçe işaret ettiğimiz gibi, hem kullandıkları eski kaynaklardaki bilgileri yanlış değerlendirmişler, hem de Kürtleri Türklerden ayrı gösterme taktiğinden dolayı Kürtlerle etnik  ilişki kurdukları eski kavim ve milletlerin etnik kökenleri üzerinde durmamışlardır. (s.8)
Batılı araştırmacıların takiple ve onların yayınlarının etkisi ile 20. yüzyıldan günümüze bazı Kürtçü yazarlar da Kürtleri Türk'ten başka her türlü etnik kökene bağlamışlardır. Hatta bu tür çalışmaların etkisiyle bütün ırklardan bağımsız bir Kürt kimliğinin varlığına inanmaya başlamışlardır. (s.8,9)
Buna karşılık bazı Türkçe yazarlar da son zamanlarda Kürtlerin Türklüğü üzerinde durmuşlardır. Ancak bunu yaparken Kürtlerin kendi kökenleri ile ilgili -batılıların etkisi ile- savundukları bütün tezleri reddetme yoluna girmişlerdir. Böylece onlardan Ural Altayların evrensel tarihini tam olarak bilmediklerinden Türk tarihi konusunda yanlışlıklar yapmışlardı.
Dolayısıyla batılıların etkisiyle hem Kürtçü hem de Türkçü yazarlar, tarihin doğrusunun yarısını görüp, yarısını görmeyerek Türk- Kürt meselesini siyasi ve ideolojik kördüğüm haline getirmişlerdir. (s.9)
1632 yılından itibaren Kapuçin ve Dominiken papazlarının Kürtler arasında yoğun bir misyonerlik faaliyetine giriştikleri bilinmektedir. Kürtler arasında etkili bir misyonerlik yapabilmek için Kürtçe öğrenmişlerdir. (s.13)
Bugün Kürtlerin ırki kökenleri olarak savundukları kuramlar 18. yüzyıldan itibaren Batılıların ortaya attığı kuramlardır. Bu kuramlarda, Kürtlerin Türk olmadığı görüşü esasen; 1-) Kürtlerin atası olarak çeşitli Türk olmayan veya olmadığı sanılan eski kavimlerin gösterilmiş olmasına, 2) Türklerin, Ön Asya’ya sonradan geldiklerine dayanır. (s.33)
Aslında bütün tarihsel ve güncel gözlemler, ırkçılığın anavatanının Batı (Avrupa) olduğunu göstermektedir. (s.29)
Tarihçiler yalan söyleyebilir, hata yapabilirler; fakat “Tarih yalan söylemez.” (s.36)
Batılıların yaptığı çağdaş tarihi arkeoloji çalışmalarında Orta Doğu'da yaşamış Sümer, Kimer, Susu, Med, İskit (Saka), Elam, Kardu gibi kavimlerin Turani veya Türk soylu topluluklar oldukları ortaya konmuştur. (s.48)
Buraya kadar kısaca anlattığımız belgelerden anlaşılıyor ki, Türk soyluların tarih sahnesine görünmeleri en geç MÖ. 6000 -5500 yıllarına rastlamaktadır. (s.51)
Ural-Altaylıların ilk insanı: Mo. Bugün “ilk insanın yeri” anlamına “Moğalistan” vardır. Eskimolar var. Hun devletinin kurucusu Mao-dun veya Mo-tun’dur (bize göre Mo-tan okunmalı).
Ural-Altaylıların ilk ismi: Ur. Ur sözcüğünün kök, nesil ve asıl anlamları vardır.
Ural-Altaylıların ikinci ismi: Su. Örneğin; Çinliler ve bazı Türk soylulara “Se”, “Si” halkı derken, İranlılarSaka”; HindlilerSaka”, “Sak”, “Ç/caka”; YunanlılarScythoi (Su halkı denektir). Sumer zaten “Su Halkı” demektir. Susalar, Subar, Suvar ve Sibirya. (s.53)
Batılıların Kürtlerin kökeni ile ilgili ortaya attıkları kuramların hepsi de yanlıştır; ancak kuramlarla yanlış iş yapıyorlar. Kürtlerin kökeni ile ilgilenmiş bütün batılıların üzerinde uzlaştıkları tek bir kuram yoktur. Neredeyse her batılı için farkı bir kuram vardır. (s.58)
Bize göre Gurtie, Gutie, Cyrtii ve Kyrtii kelimelerinin aslı “Gür” (çoğulu Guz) kelimesidir.
Bu kelimelerin hepsi eski kaynaklarda Gutim, Cardu şekillerinde geçen yer isimleri de onların ülkesi Gur’a işaret ederler.

Gutie> Gurtie >Cyrtii >Gutim >Cardu = Gutlar / Gur’lar = Kürt

Gutiler hakkında yapılan çağdaş çalışmalar, onların Turani soylu olduklarını ortaya koymuştur. (s.76)
Gut kelimesi Guz gibi Gur kelimesinin çoğuludur; bilindiği gibi eski Altaycadaz” ve “t” ekleri çoğul ekleridir. Akkadlar ve Asurlular gibi Samiler, daha sonra Araplar ve Farslılar, bizim “Oğuz”a, hep “Gur” veya çoğunlukla “Guz” diyegelmişlerdir. Latin ve Yunanlı yazarlar ise Oğuzları, “Gudea”, “Gutim”, “Gudia”, “Oksus” gibi isimlerle anmışlardır. (s.77) 
Görüldüğü gibi, batılıların “Kürt” kelimesi ile ses benzerliğinden hareketle Gurtie ve Gutium halkıyla Kürtler arasında kurdukları ilişki, aslında Oğuzlar ve Kürtler arasındaki ilişkidir. Oğuz'un Kürt otağı ve Oğuzların ana yurdundaki “Kürt Dağı” bu ilişkinin doğruluğunun tarihi-coğrafi bir kanıtıdır. (s.79)
Batılılarca özellikle de Kürtçü yazarlar tarafından kabul gören kavramlardan birisi Med-İskit kuramıdır. Minorsky, Kürtlerin atası olarak Med’leri ve İskit’leri göstermiştir. (s.94)
Med tarihi uzmanı J. Oppert, Med’lerin kesinlikle Turani olduğunu, yazıda ve dilde Med’lerin Ari ve Sami olmadıklarını söyler.
Amerikan Ansiklopedisi’ninMedia” (Med Ülkesi) maddesinde verilen şu genel bilgiyi aktaralım: “Med ülkesi, eski yazarların Med’ler dedikleri aslen Turani bir ırkın meskûn olduğu yerdi.” (s.80-81)
Med’ler veya onların kabilesi olan Hunların, bildiğimiz Hun devletini kuran meşhur Hunlardan çok önceleri var olan ve onların da atası olan Hunlar olması gerekir. Bu yorumumuzu Darmesteter’in şu açıklaması desteklemektedir.
Gadha, sak, scyte (Saka), hiç şüphesiz Haenas’ların Turuşga’sıyla aynıdır. (s.83)
Bugün Kimer’lerin Türk soylu veya Ural-Altay milletlerinden olduğu konusunda hiç şüphe yoktur. Başka bir ifadeyle, aynı Türk soyluların Mezopotamya’daki Dicle -Fırat nehirleri arasında yerleşenleri Sümer’dir; Karadeniz kenarlarına yerleşenleri Kimer’dir.
Kürtçe M.Ö 3. yüzyıldan itibaren Azerbaycan'dan Basra veya İran körfezine uzanan bölgede Kimer, Med- Saka, Susu gibi Türk soyluların İran hâkimiyetine geçmesi sonucu uzun bir zaman sürecinde Farsça’nın tesiriyle oluşmuştur. (s.111)
Kürtçeli Kürtleri temelde üç boya ayıracağız: Gurmançlar, Guranlar ve Zazalar. Diğerlerinden bazıları, aslında bunlara ait alt şubelerdir. Bazıları da farklı zamanlarda sonradan Kürtleşen Türkmen aşiretleridır. (s.115)
Yunanlı tarihçiye göre Hazreti İsa, bir İbrani çocuğu değil, Türk kabul ettiği Saka ve Filistin çocuğudur. Bütün bu bilgiler, efsanede Kürtlerin atası olarak sunulan Cin’in, bilinen Cîn değil, Filistin bölgesine doğudan gelen Medler veya Sakalar gibi Türk soylular olduğu düşüncesini destekler. (s.134)
Eşref Bitlisi, Yavuz Sultan Selim’e ithaf ettiği “Heşt Behişt / Sekiz Cennet” adlı eserinde, eserinin sultan Osman zamanına ayırdığı birinci bölümünün baş kısmında Osmanların soy kütüğün anlatırken Türklerin ve Kürtlerin Oğuz soyundan olduklarını belirtir. (s.148)
Kürt kelimesi gibi Kürdistan kelimesini de ilk kullanan Türklerdir. Kürt ülkesi veya Kürtlerin yurdu anlamına “Kürdistan” kelimesini herkesin ortaklaşa kabul ettiği gibi ilk kullanan büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Sancar’dır. (s.174)
Dil, milliyetin veya ırkın önemli bir unsurudur, ancak sadece dil, milliyeti tayin etmek için yeterli değildir. Çünkü tarihte ve günümüzde milliyeti ve dini değişmiş başka milletlerin dilini konuşan toplulukların birçok örneği vardır. (s.178)
Kısaca ifade edecek olursak; Kürtlerin Kürt alfabesi denecek ayrı bir alfabesi yoktur. Bugüne kadar ulaşan Kürtçe metinler Fars ve Osmanlı alfabeleri ile yazılmıştır. (s.194)
Farsça, cümle yapısı itibari ile tamamen Türkçeye benzer. Yukarıda da izah ettiğimiz gibi zaten Farsça, yapısal oluşumu sürecinde Turani dillerin etkisinde kalmıştır. (s.198)
Modern dil bilimin ve din bilimlerinin kurucusu sayılan ve uzmanlık alanı İslam öncesi Türk dili olan Alman bilgin Max  Müller: “Allah, bütün peygamberleri ve bütün filozofları bir araya toplayıp, onlara en iyi ve en güzel bir dil yapın deseydi bu Türkçeden başka bir dil olamazdı.” diyor. (s.216)
Dil aynı zamanda o dili konuşan milletlerin varlığını anlatır. Bu açıdan, Ural Altay dilinin, dolayısıyla Türkçenin ve Kürtçenin ilk başlangıç ve kurucu hecesi, bu milletin kendisine verdiği ilk adı olan UR hecesidir. UR: “kök, asıl, nesil, varlık ve varılmak” anlamlarına gelir. (s.218)
Ural -Altay ve özellikle Türk varlığını anlatan bütün kelimeler, UR hecesinden türemiştir. (s.220)
Esasen Türk ve Kürt kelimelerinin daha önce bahsettiğimiz kurucu kelimesi UR dikkate alındığında, her iki kelimenin gerçek anlamı “Urlu” yani Ural Altay soylu demektir. (s.225)
Şöyle ki; Türk kelimesi, Farsça ve Arapça olsaydı, kelimenin bu dillerde sözlük anlamları da olurdu. Oysa bu dillerde Kürt kelimesinin kavim adı dışında başka anlamları yoktur. (s.224)
İçerisinde yoğun ödünç Farsça ve Arapça kelimeler ve terkipler olmasına rağmen bazı dil sınıflamacıların da ifade ettiği gibi Kürtçe, Türk Lehçelerinden birisidir. (s.231)
Tarihte hiçbir millet Türk soylular kadar göç etmemişlerdir. Onlar adeta Allah’ınSeyyahları”dır. Bu özellikleri, onların dinle kültürlerine da yansımıştır. (s.240)
İslam öncesi Türklerde ve Kürtlerde yedi göbek öncesi akraba evliliği yoktur. Ancak İslam’dan sonra Arap -Fars kültürünün tesiri ile akraba evlilikleri ortaya çıkmıştır. (s.247)
Fatih Gökmen, Türklerin bu 12 hayvanlı takvimi M.Ö.  2300- 2350 yıllarında icat ettikleri kanaatini taşımaktadır. (s.268)
Kamlık, bugün Şintoizm adıyla Japonya'da canlı bir şekilde yaşamaktadır. Japonlar bu dine “KAMİ” derler. Şintoizm demezler. Şintoizm, ismini “Kami” için Çinliler ve Batılılar kullanırlar. (s.249)
Batı Türkçesi’nin sözcüğünü yazan Kaşgarlı Mahmut’a göre Kürt kelimesinin iki sözlük anlamı vardır:
1- Kürt, sert, kar ve kar yığını (Macar dilinde de aynı anlamda)
2- Kürt, kayın ağacı demektir. (Kıpçak da Ayva veya Ayva Ağacı demektir. Onun için Türkler Ayva’ya Kürt Elması da derler.)
3- Kürt kelimesinin “kürüt/d”! şekliyle okunuşunun anlamı Merih (Mars) Yıldızı’dır. (s.223)
Kürtlerin ırki köken itibariyle Türk soylu olduklarını kanıtlar ile ortaya koymuş bulunuyoruz. Kürtlerin yüzde 90 oranında Türk soylu olduğu açıktır. Geri kalan yüzde 10’luk oran, asılları Fars ve Arap olan Kürtleşmiş Kürtlerdir. (s293).

.

Dr. Erdem Ulaş, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI