Tarihi Açan, Yaşatan, Kapatacak Olan Yegane Millete Bilimsel Verilerin Özeti İle Sentezleyip Bakış
90 yıl evveline ve taze Cumhuriyetin Türk Tarih Kongresine bakalım;
1. Türk Tarih Kongresi, 2 Temmuz 1932'de Ankara Halkevinde toplanmıştı.
Kongreye 232 uzman katıldı. 33 kişi bildiri sundu konuşma yaptı.
Mustafa Kemal Paşa, kürsüye çıkıp coşku ile "Büyük Türk Milleti" diye ilk kez halka seslenince, ülkede ne büyük dalgalanma oldu...
Şimdi geriye dönük anlayamazsınız.
Herkes birbirine bakıp teaccüp (hayret, şaşkınlık) ediyordu.
Bu topraklarda son 600 yılda bir tane yönetici yoktur ki konuşmasına Türk diyerek başlasın.
Açın bakın fermanlar; “Ey kullarım buyruğumdur” diye başlardı. Anadolu'nun; taşı, toprağı, bitkisi buna alışkın değildi. Şaşkınlığı atmak, hiç kimse için kolay olmadı... Özellikle asırlardır saray etrafından geçimini sağlayan “devşirme” tabaka, kendini kapının önüne konulmuş hissetti...
Bunların bir kısmı, boyun eğdi kabullendi, etmeyenlerin kimi dini, kimi etnik bir kimliğe bürünerek yeni kurulan devlette alttan alta uzun bir mücadeleye girişecekti...
(Kaynak: Türk Tarihçiliğinin Duayeni, Prof. Dr. Halil İNALCIK)
Macar TÜRKOLOG VE ATATÜRK’TEN Göz Yaşartıcı İtiraflar…
Bu Kongreye yabancı bilim adamları çağrılmamıştı. Yalnızca bir Macar Türkolog katıldı.
Atatürk, Macar Türkolog Prof. Zayti Ferenç'i, Kongreden sonra akşam yemeğine davet etti. Yemekte uzun uzun sohbet ettiler.
Sohbetin en önemli yerinde, Atatürk bu seçkin misafirine şöyle dedi:
"Profesör, Türkler ve Macarlar iki kardeş millettir. Bu iki kardeş millet, kendi yüksek milli gayelerini ve büyük geleceği ve gören iki olgun kardeş millet gibi mi hareket etti?
Hayır! Ne yazık ki hayır.
Biz Türkler, İslam aleminin önüne geçtik. Siz Macarlar Hristiyan dünyasının önüne düştünüz. Asırlarca birbirimizi kırdık.
Fakat ne için? Kimin için? Kimin hesabına?
Hangi büyük maksat, hangi milli gaye, hangi yüksek gelecek için?!
Böyle yapacağımıza eğer gurur ve ihtirasa, boş davalara, manasız hayalperest emellere ve başkalarının maksatlarına kapılmayıpta iki kardeş millet el ele barış içinde birleşseydik, hem kendi milletimizin, hem de bütün insanlığın refah ve saadetine hizmet etmiş olmaz mıydık?"
Macar bilgin, ruhundan yaralanmış bir canlı heykel gibi, yüzü kıpkırmızı ve gözleri dolu olarak ayağa kalktı, sandalyesini geri ittirip Gazi'nin önünde iki dizi üstüne çökerek ve onun elini iki eli arasına alarak, tekrar tekrar öptü, öptü, öptü, yüzüne, gözüne sürdü.
Bu ulvi manzara önünde sofrayı bir mabet sessizliği kaplamıştı.
11 Temmuz, Kongrenin son günüydü.
Kapanış konuşmasını Yusuf Akçura bey yaptı.
Akçura, GAZİ Mustafa Kemal Atatürk'e dönerek şöyle dedi:
“Sen bize hakikat yolunu gösterdin.
Sen bize milletimizi, benliğimizi tanıttın,
Sen bize kendimizi öğrettin.
Türk milleti sana minnettardır.”
Peki 1932'den evveli neydi ve Cumhuriyet'in 100. yılını kutlayarak, tarihin daha da derinlerine inerek Dünya Türklüğüne ve yeni kurulacak veya kurulması planlanan düzen içinde, öncesindeki bir savaş ve sonrasındaki çalışmalarımızın gerekliliği ne ölçüde?
Yüzlerce makalenin özeti nereye dikkat etmeliydik, etmiyoruz, ettirilmiyor?
KENDİ TARİHİ GİZLENEN, TARİHİNDEN BİHABER MİLLET- TÜRKLER
Almanya’daki “İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü” Türkçe’nin 9 bin yıl önce de konuşulduğunu kanıtladı.
Tarihimizi bizden öylesine sakladılar, öylesine çarpıttılar ki, insanımız ancak yabancılar söyleyince inanır oldu! O zaman bir de bizden dinler misiniz?
Bize, Türklerin Anadolu’ya ilk geliş tarihi olarak 1071 Malazgirt Savaşıyla olduğu söylendi. Halbuki 1071’de Anadolu’ya gelen Türkler, Müslümanlığı kabul etmiş Türklerdi.
Ön-Türkler, milattan önce 13 bin yılında Anadolu’da idiler ve Anadolu’nun dip kültürünü oluşturdular.
Esas önemli olan, Anadolu’ya gelen Ön-Türkler;
Göçebe olarak değil, göçmen olarak geldiler. O tarihte resim-yazıyı biliyorlardı.
Tanrının birliğine inanırlardı. (M.Ö 14 bin yılında ORAL Dağlarındaki Şölgen Taş Mağarasında, Rus ve Fransız araştırmacılar buldukları yazıtlarda bunu kanıtladılar)
Kırgızistan Saymalıtaş Vadisinde bulunan eserlerde, Türklerin tekerleği icat ettikleri, tekerlekli sabanla çift sürdükleri, geyik-at-köpek gibi hayvanları ehlileştirdikleri ispat edilmiştir.
Çoğumuz, Prof. Dr. Afif Erzen tarafından 1967 yılında Van’da kurulan ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine bağlı “Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezi”ni ve yaptığı hizmetleri bilmeyiz.
Yine çoğumuz,
Prof. Dr. Erich Feigl, Prof. Dr Justin McCarty, Andrew Mango, Normon Stone, Stanford Shaw, Kazım Mirşan, Servet Somuncuoğlu, Prof. Dr Semavi Eyice, Ord. Prof. Dr. Ali Tanoğlu gibi isimleri ve çalışmalarını bilmeyiz; öğretmezler ki!
Çoğu rahmete kavuşmuş bu değerlerimiz, Ön-Türkler ve Türkler konusunda mevcut tarihi alt-üst edecek buluşlara imza attılar.
Prof. Dr. Erich Feigl ve Stanford Shaw, Yahudi’dirler. Bu ikili, Ermenilerin soykırım yalanlarına öyle darbeler vurdular ki, Ermeniler onların evlerini yaktılar, defalarca suikast düzenlediler.
Ön-Türklerin M.Ö 13 bin yılında Anadolu’ya geldiğini, İstanbul Üniversitesi Senatosunun “Şeref Doktoru”, Türk Tarih Kurumu’nun “Onur Üyesi” payesi ile ödüllendirdiği Afif Erzen, yıllar süren araştırmalarını 1984 yılında yayınladığı “Anadolu ve Urartular” kitabında bilimsel olarak kanıtlamıştır.
Kazım Mirşan’ın incelediği, Doğu Anadolu’da mevcut yazı öğelerini içeren kaya resimleri ve kaya yazıtları, rahmetli Servet Somuncuoğlu’nun Orta Asya’dan Anadolu’ya yıllar süren araştırma boyunca belirlediği on binlerce kaya yazıtı, kaya resimleri ve Damgalar, Ön-Türklerin Anadolu’ya M.Ö 13 binli yıllarda geldiklerini kesin olarak ispat etmişlerdir.
HAZİRAN 2024 SAKLANAN ERTELENEN GÖBEKLİTEPE
Göbeklitepe M.Ö 12 bin yılında kurulmuştur. Göbeklitepe Dikilitaşlarının üzerine resmedilmiş çok sayıda hayvan ve insan figürlerinin, damgaların Türk Dikilitaşlarındakilerle birebir aynı olması, Ön-Türklerin Anadolu’ya geliş tarihini doğrulamaktadır.
Fakat dikkat ederseniz dünya basını ve tarihçiler, dünya tarihini alt-üst edecek bu gelişmeler karşısında nedense sessiz kalmayı tercih ettiler!
Bir an için M.Ö 13 binli yıllardaki bulguların Ermenileri ve Rumları işaret ettiğini düşünün. “Türkler, Anadolu’da işgalcidir” yaygarası tüm dünyayı inletirdi…
Peki, Ön-Türkler M.Ö 13 bin yılında Anadolu’ya gelmiş de Hıristiyanlar ne zaman gelmiş?
Hz. İsa’nın Havarilerinden Saint Paul M.S 40’lı yıllarda Anadolu’ya (Tarsus) gelmiş ve Anadolu’nun Hıristiyanlaştırılması çalışmalarına başlamıştır.
Ön-Türkler Anadolu’ya, Hıristiyanlardan 13 bin yıl evvel gelmiştir.
Böylelikle, yabancı kaynaklar ve art niyetli bilim insanlarının “Anadolu Medeniyetinin beşiği Helen-Roma-Bizans medeniyetleridir” iddiasının YALAN olduğu ve boşa düştüğü belli olmuştur.
Anadolu, Türklerin öz be öz vatanıdır. Türkler, Anadolu’da yeşermiş medeniyetlere beşiklik etmiştir. Başka bir deyişle; Türkler, Anadolu’da can bulan medeniyetlerin hem anasıdır, hem de babasıdır…
Türk Tarih Tezi kitaplarını geri getirmek ve Damgalarımıza sahip çıkmak vazifedir!
1- Tolunoğulları (868-905)
2- Ihşidoğulları (935-969)
3- Eyyubîler (1171-1250)
4- Mısır Memlüklüleri/Devletü’t-Türkiyye=Türk Devleti / (1250-1517)
Ortadoğu ve K. Afrika’da kurulan bu devletleri kuranlar Türklerdi ama Araplaşıp yok oldular!
Lütfen damgalarımıza sahip çıkalım artık!
Birileri din altından CHP'ye “heykel, damga partisi” derken bilinçaltında da operasyon çekiyor yazıtlardan, eserlerden, damgalardan uzaklaştırmak için.
DAMGALAR NEDEN ÖNEMLİ?
Dört koç başlı mezar taşının biri Rize'de, diğeri Ovacık'ta, bir diğeri Doğu Beyazıt'ta, en eskisi ise Hakasya'dan.
Hani Doğu Karadeniz Yunandı-Rumdu ??
Bunu diyenler utanırlar mı?
Atatürk'ün Fransa'dan getirtip Türkçe'ye çevirttiği ama ölümünden sonra Türk Tarih Kurumu'nun tozlu rafları arasında saklanan, “MED YAZITLARI TÜRKÇE'dir” diyen J. Oppert'in kitapları:
- Les Inscriptions des Achéménides, 1852.
- Ecriture Anarienne 1855.
- Expédition Scientifigue en Mésopotomie, 3 cilt, 1859
- Historie des Empires de Chaldée et d'Assyrie, 1865.
- Le Peuple et la Langue des Médes, PARİS, 1879.
“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir hâl alır…” Mustafa Kemal ATATÜRK (1931)
Avrupa'da da çok süratli ve Türkoloji üzerinden ciddi değişim olmaktadır. Roma'ya kadar uzanıyor artık Etruskler, Pelasglar üzerinden…
Macaristan Başbakanı Viktor Orban; “Macar dili, eşsiz Türk diliyle akraba, Kıpçak Türküyüz, Atilla’nın torunları olarak yaşamaktan onur duyuyoruz, Özümüz Türk ve bu saygı ile anılır” dedi. Macaristan Parlamentosu “Türkler ile kardeşiz” maddesini anayasalarının 3. Maddesi olarak kabul etti.
Cumhurbaşkanı James Ader de bu kararı onaylandı.
Atatürk, “Türk çocuğu, atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” sözünü boşuna söylemedi.
“Türk Milleti Çalışkandır, Türk Milleti Zekidir” sözünün de tarihte karşılığı vardır.
Yayın gerildiği, tarihin bir yay gibi dijital dönüşüm, yapay zeka, zihinsel dönüşüm ve kırılım noktasında olduğumuz için birkaç yıl içinde güç dengelerinin oturması için kaçınılmaz savaş olacaktır ve bu işlerin sonunda bugünden hazırlıkla çıkış noktası yine Genetik kodlarımızda, Kan hafızamızda yazılı biz Türkler tarafından yapılacaktır.