Putin’in Avrasya Güneşi
MOSKOVA
Klasik bir söz vardır: Güneş Doğu'dan doğar...
1942 yılının Eylül ayı… İkinci Dünya Savaşı'nın dönüm noktası sayılan Stalingrad Muharebesi... Nazi birlikleri, Stalingrad kentini tüm güçleriyle ele geçirmeye çalışıyor. Az sayıdaki Sovyet birlikleri, kenti teslim etmiyordu. Her sokak her ev için şiddetli çatışmalar gerçekleşiyordu. Bir ara, çatışmalar birkaç dakikalığına durdu.
Sovyet askerleri, bir evden bulduğu gramofona klasik müzik eserinin plağını koydu. Müzik sesi, çevreye yayılırken, Naziler de "barbar" dedikleri Sovyet insanının, askerinin müzik sevdalısı olduğuna şaşırmış ve manzarayı hayretle izliyordu. Müzik sesi kesilince çatışmalar tekrar başladı.
Sonuç itibariyle klasik müzik dinlemeyi tercih eden “barbar” Sovyet askerleri, asıl barbar olan Nazileri tüm savaş alanlarında püskürttü. Naziler barbar idiler, çünkü Sovyetler Birliği'ni işgal ederek katliamlar yapıyor, kentleri, köyleri yakıyorlardı.
Günümüzde de Rusya'ya yönelik bu zihniyet devam ediyor. SSCB'nin dağılmasına ve Moskova'ya söz verilmesine rağmen NATO, eski Sovyet coğrafyasına yönelik genişlemek için 2000'li yıllarda da planlarını uygulamaya başladı. Sıra Gürcistan ve Ukrayna'ya geldiğinde Rusya çok sert tepki verdi. 2022 yılında ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna'ya yönelik Özel Askeri Operasyon başlattı.
Putin, 2000 yılında yeni iktidara geldiğinde, kendisi Batı ile işbirliğine çok önem veriyordu. Putin'in doğduğu ve büyüdüğü kentin adı St. Petersburg. Bu kent, Baltık Denizi kıyısında Çar 1. Petro tarafından 16 Mayıs 1703'te Rus Çarlığı'nın Avrupa'ya açılan kapısı olması amacıyla kurulan şehir.
Fakat…
Batı durmak bilmiyordu. Bu koşullarda Putin, kendi satranç tahtasındaki stratejisini değiştirdi. Putin, Asya'ya yönelik çok boyutlu işbirliği faaliyetlerini artırdı. Aslında Putin daha önce de Asya ülkeleriyle işbirliğine önem veriyordu. Fakat bu seferki hamle çok farklı.
Geçtiğimiz günlerde Putin'in Kuzey Kore ve Vietnam'a yaptığı ziyaretlerine bu açıdan bakmakta yarar var. Putin'in son Asya turunun yankıları sürerken, Batı dünyası, adeta panik havası içinde. Putin, Kuzey Kore ile birçok alanda el sıkıştı. Rusya ve Kuzey Kore arasında kurulan ittifak, Batı'da büyük endişeye sebep oldu.
Aslında Rusya'yı buna iten Batı'nın kendisi oldu. "Barbar" dedikleri Rusya'ya yönelik yayılmacılık siyasetinden vazgeçmeyen Batı, Rusya'nın yeni Asya hamlesine şaşırdı kaldı. Bence Batılı uzmanlar, kendi kendilerine şu soruyu mutlaka sormalı: Avrupa'ya açılan bir kentte doğan Putin, neden Asya ile işbirliğini daha da ve kuvvetli şekilde artırıyor?
Cevabı basit: Batı'nın kendisi, Putin'i bu adımı atmaya zorluyor. Rusya'nın Asya ile işbirliğini artırması önemli. Başta ABD olmak üzere Batı, Rusya'yı izole etmeye çalıştığı sürece, Rusya da kendi Asya hamleleriyle onlara karşılık verecek. Tıpkı Çinli uzmanların dediği gibi; Rusya ve Kuzey Kore arasında varılan anlaşmalar, Beyaz Saray yetkilileri için yeni bir baş ağrısı yaratacak.
Putin de son konuşmasında, altını önemle çizerek, şu sözlerle Rusya’nın ne istediğini vurguladı: “Rusya, sürekli olarak dünyada istikrarın sağlanmasını, adil, demokratik ve çok kutuplu bir dünya düzenini savunuyor.”
Putin, aynı zamanda, “...diğer uluslararası kuruluşlarla, Avrupa Birliği ve NATO ülkeleriyle görüşmeye hazırız. Elbette onlar da buna hazır olduklarında” diye Batı'ya da önemli bir mesaj vermişti. Dolayısıyla Putin, Avrasya Güneşi'ni farkediyor... Ve satranç tahtasındaki hamlelerini, oyunun seyrine göre değiştirmek zorunda kalıyor.