Annelerin sessiz çığlığı!

Annelerin sessiz çığlığı!

Anne olmak zordur.

Dokuz ay, sadece vücudunda değil, bütün benliğinde taşırsın, onlarca zorlukla beraber.

Değer…

Kollarına alırsın...

Emzirmek için bile ayrı bir mücadele verirsin. 

Sadece "Bebek sağlığı" için değil o da... Hep daha sağlıklı olsun, önce tıpış-tıpış yürüsün, sonra her anlamda büyüsün diye...

Ninniler söyler, “Hû-Hûuu”larla hayaller içinde uyutursun..

Bitmez ki verdiğin sınav; her biri ayrı bir beceri ve sabır isteyen, Allah’ın, doğana verdiği sütten tutun, daha nelere kadar… Altının temizlenmesiydi, gazıydı, ateşiydi, terlemesi, üşütmesi, rüzgâr alması, cereyana kapılmasıydı, sıcağı ayrı, soğuksa ayrı derdiydi, giydi-giymedi, yedi-yemedi…

Her gününde ayrı bir endişe, ayrı bir telaş… 

Bir değil, bir-kaç çocuk da olsa her birinde aynı tekrar.

Annelik kolay değil vesselam… 

Sonra binbir nazla “pış-pışladığın” çocuğun biraz büyür, ama senin gözünde hala bebektir. 

Okula gönderir, yolunu gözler, kimi zaman okul kapısında beklersin.

Ve bir bakmışsın sonrasında ergendir. 

Yine tembihlerle gönderirsin okula…

Ha geldi, ha gelecek!..” derken, bir gün “Dağa kaldırıldı" diye haberi gelir birden! 

Ya da bir Kurban Bayramı günü, et dağıtması için komşulara gönderirsin; kanlar içinde cesedi gelir; ne geleni ne kendini tanı artık tabii tanıyabilirsen!..

Okulda ya da arkadaşında sandığın çocuk, eve gelmez, gelemez olur!

Ne yaparsın; kime gidersin!.. 

Gittiğin yerlerden sonuç alamazsın… 

Devlet’e gidersin ayrı dert, gitmezsen ayrı; bir de “Örgüt” denilen bir yapı var; “Pekeke” derler adına; “Kürdistan davası” mı ne diye de bir şey tutturmuşlar...

Koca memletin başına 30 küsur yıldır musallat olmuş, Devlet’in tüm imkanlarından yararlanan, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” kimliği taşıyan, dini “İslam" olan ama bu yazılanların göstermelik bir kimlik sergilediği kalbi kötü insanlar, el koymuştur okuldan dönüşünü beklediğin yavruna...

Sabır mı!.. Tahammül mü!.. İsyan mı!.. İsyansa kime, neye, nerede, nasıl isyan!..

İşte böylesine geldi dayandı kapıya ve “Başlarım sizin Kürdistan davanıza!..” diye atılan bir çığlık, sadece oğlu-kızı dağa kaldırılan Kürt anaların değil, yıllardır sessiz çığlıklar içindeki tüm o annelerin çığlığı oldu bir anda.

Dava, “Kürdistan” da “Kürtlük” de olsa; hiç bir Kürt, diğer Kürt kardeşine bu zulmü yapmaz. Çünkü Kürtler’den bu kadar kötü insan çıkmaz, çıkamaz.

O ırz, namus, evlat, vatan, düşmanlarına “Kürt” demiyorum; çünkü onlar “Kürt” de olamazlar “İnsan” da!.. 

Hayvan’dan aşağı” diye buyurulan bir sürünün mensuplarıdır onlar ancak.

Ve bu kötü insanlar, hangi çatı altında toplanmış olurlarsa olsunlar, İlahi Adalet gereği, eninde-sonunda yenilmeye mahkûmdur! 

Hayat zaten yeterince zor; verin çocuklarımızı; çekin pis ellerinizi masumlarımızın üzerinden!..

Allah'tan her nerede evladı için ağlayan, göz yaşlarıyla gelmesini bekleyen kim varsa, kavuşturması dua ve temennisi ile…

*

Bu köşede buluşalım bundan böyle…

Merhaba… Ve Hoşbulduk!..

.

Mine Tuna, dikGAZETE.com

Anne olmak zordur.

Dokuz ay, sadece vücudunda değil, bütün benliğinde taşırsın, onlarca zorlukla beraber.

Değer…

Kollarına alırsın...

Emzirmek için bile ayrı bir mücadele verirsin. 

Sadece "Bebek sağlığı" için değil o da... Hep daha sağlıklı olsun, önce tıpış-tıpış yürüsün, sonra her anlamda büyüsün diye...

Ninniler söyler, “Hû-Hûuu”larla hayaller içinde uyutursun..

Bitmez ki verdiğin sınav; her biri ayrı bir beceri ve sabır isteyen, Allah’ın, doğana verdiği sütten tutun, daha nelere kadar… Altının temizlenmesiydi, gazıydı, ateşiydi, terlemesi, üşütmesi, rüzgâr alması, cereyana kapılmasıydı, sıcağı ayrı, soğuksa ayrı derdiydi, giydi-giymedi, yedi-yemedi…

Her gününde ayrı bir endişe, ayrı bir telaş… 

Bir değil, bir-kaç çocuk da olsa her birinde aynı tekrar.

Annelik kolay değil vesselam… 

Sonra binbir nazla “pış-pışladığın” çocuğun biraz büyür, ama senin gözünde hala bebektir. 

Okula gönderir, yolunu gözler, kimi zaman okul kapısında beklersin.

Ve bir bakmışsın sonrasında ergendir. 

Yine tembihlerle gönderirsin okula…

Ha geldi, ha gelecek!..” derken, bir gün “Dağa kaldırıldı" diye haberi gelir birden! 

Ya da bir Kurban Bayramı günü, et dağıtması için komşulara gönderirsin; kanlar içinde cesedi gelir; ne geleni ne kendini tanı artık tabii tanıyabilirsen!..

Okulda ya da arkadaşında sandığın çocuk, eve gelmez, gelemez olur!

Ne yaparsın; kime gidersin!.. 

Gittiğin yerlerden sonuç alamazsın… 

Devlet’e gidersin ayrı dert, gitmezsen ayrı; bir de “Örgüt” denilen bir yapı var; “Pekeke” derler adına; “Kürdistan davası” mı ne diye de bir şey tutturmuşlar...

Koca memletin başına 30 küsur yıldır musallat olmuş, Devlet’in tüm imkanlarından yararlanan, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” kimliği taşıyan, dini “İslam" olan ama bu yazılanların göstermelik bir kimlik sergilediği kalbi kötü insanlar, el koymuştur okuldan dönüşünü beklediğin yavruna...

Sabır mı!.. Tahammül mü!.. İsyan mı!.. İsyansa kime, neye, nerede, nasıl isyan!..

İşte böylesine geldi dayandı kapıya ve “Başlarım sizin Kürdistan davanıza!..” diye atılan bir çığlık, sadece oğlu-kızı dağa kaldırılan Kürt anaların değil, yıllardır sessiz çığlıklar içindeki tüm o annelerin çığlığı oldu bir anda.

Dava, “Kürdistan” da “Kürtlük” de olsa; hiç bir Kürt, diğer Kürt kardeşine bu zulmü yapmaz. Çünkü Kürtler’den bu kadar kötü insan çıkmaz, çıkamaz.

O ırz, namus, evlat, vatan, düşmanlarına “Kürt” demiyorum; çünkü onlar “Kürt” de olamazlar “İnsan” da!.. 

Hayvan’dan aşağı” diye buyurulan bir sürünün mensuplarıdır onlar ancak.

Ve bu kötü insanlar, hangi çatı altında toplanmış olurlarsa olsunlar, İlahi Adalet gereği, eninde-sonunda yenilmeye mahkûmdur! 

Hayat zaten yeterince zor; verin çocuklarımızı; çekin pis ellerinizi masumlarımızın üzerinden!..

Allah'tan her nerede evladı için ağlayan, göz yaşlarıyla gelmesini bekleyen kim varsa, kavuşturması dua ve temennisi ile…

*

Bu köşede buluşalım bundan böyle…

Merhaba… Ve Hoşbulduk!..

.

Mine Tuna, dikGAZETE.com