Ne olursa olsun Ramazan'dır bu!

Ne olursa olsun Ramazan'dır bu!

Nerede o eski Ramazanlar” diyecektim de diyemem!..

Neden!

O “Eski Ramazanlar” artık çoook eskide kaldı çünkü ve büyük küçük herkesin içinde bir eski Ramazan yaşanmışlığı vardır, doğal olarak kendisine eski gelen.

Biz, “Gelecek Ramazanlar”dan bahsedelim biraz desem onun da bir önemi yok nasıl olsa..

Bu gidişle gelecek Ramazanlar nasıl olur?

Tabii o günleri görebilenler için, aramızda olup da yarınlarda şanslı mı acaba şanssız mı olduğu belli olmayanlar için ne getirir o Ramazanlar; onu da bilemeyiz!

Ramazan’ı Ramazan yapan, oruç ve teravihten başka da bir sürü Ramazan hatıramız var geçen Ramazanlardan; camilerde sıkı sıkı saf tutup cemaat halinde kıldığımız teravih namazları, hep bir ağızdan söylenen salavatı şerifeler, okunan dualara seslice “aaamin” demeler ve daha neler neler… O mana iklimine her biri ayrı mana katan birbirinden değerli göz yaşartan hatıralar.

Şimdilerde teravih namazlarımızı da önceki senelerde birlikte yaptığımız pek çok şeyi de bir bir eledik ne olduğu bile tam anlatılamayan bir “plandemi” korkusundan…

Geçen yıl şaşkınlıktan pek bir şey anlayamadık, çabucak da gelip geçti de işte yine geliverdi mübarek ay; o “musibet” ise duruyor hala durduğu yerde.

İki yıldır elimizde avucumuzda bir garip orucumuzla kaldık bir başlarımıza..

Nerede o akın akın kalabalıklarla kılınan teravihler, yatsılar, okunan Kur’an tilavetleri, tesbihatlarla edilen aminler…

Cemaat halinde alınan enerji ile aramıza plandemi, o da yetmedi mutasyonu, o da yetmedi mutasyonun mutasyonu girdi de çıkmaz oldu bir türlü.

Eskiden de mesafeleri seviyordu şeytan, “safları sıkılaştırın ey cemaati Müslimin… Bir adım, yarım adım öne çıkın arkalarda yer açılsın!..” diyen imamın sesi “Omuzlar bitişsin, aradan su sızmasın; yoksa şeytan girer aranıza!..” gibi laflar duyulmaz olunca da şeytan herhalde halay çekmiştir sevincinden…

İşgal altındaki yerleri görmedik ama haberlerini alabiliyoruz; oralardan da beter hale gelirsek şaşırmayız artık.

Maskeli, mesafeli camilerde bile insanların rahat rahat ibadetini edemediği aylardır ortadayken, türbeler, mezarlıklar bile sınırlandırılmış mekanlar olmuşken, ileride Ramazan falan da denilmeden, ibadet yerleri için de insanlardan “hes kodu” istenirse, “aşısız girmek yasak” denilirse, “25 - 45 yaş arası girebilir” diye uyarılırsak ona da şaşırmamak lazım...

Her şeye rağmen, bütün yaşananlar ve olumsuzluklar bir yana, Ramazan ayları, "tek başımıza" da olsak/kalsak, dün olduğu gibi yarınlarda da birlik beraberliğin, kendisinde olanın olmayanı gözettiği mübarek bir ay olarak en güzel şekilde ve bütün güzel özellikleriyle devam edecek inşallah…

Müslümanlar olarak bizimle dimdik duracak ve belli günlerde yaşanılacak bir ibadet olarak muhafaza edeceğiz tabii ki onun güzelliklerini.

Küresel şeytani düzen” ile planlanan “Yeni normal”lerle şeytanın sistemini savunanlar, istedikleri kadar insanları korkutup, sürekli “mutasyonun mutasyonu”nu çıkartsınlar fark etmez; tek bir Müslüman kalana kadar, ne olursa olsun Ramazanlarımızı yaşatırız Allah’ın izniyle…

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtulmak” demek olan bu mübarek ay ile yaşanacak bayramı yaşamak ve yaşatmak da Allah’ın keremiyle biz aciz kullarına lütfedildiyse eğer, gerisi artık “çekirdek aile”ye kalıyor; nedense bu da bana Cahiliye devrinde, Peygamber Efendimizin Mekke dönemindeki zamanını yaşıyoruz hissi ile ağır basıyor.

Bir avuç Müslüman; İlahi emirleri yerine getirmeye çalışarak ibadetlerini Peygamberimize itaat ederek, onun gösterdiği gibi yapan o güzel insanlar gibi de şanslıyız belki; çünkü ta o zamandan Allah’ın sevgilisi, bizi kendine yoldaş ilan etmiş “cennette benimle onlar…” demiş “ahir zaman ümmetim” demiş; daha ne desin!

Şu günlerdeki bu kadar negatifliğin, bu kadar yaşatılan olumsuzluğun ve dejenerasyonun içinde salgınlar vs. derken inancını yaşayabilene ne mutlu..

İbadetini hakkıyla yapmaya çalışana ne mutlu… Ne olursa olsun Ramazan'dır bu!

Ne olursa olsun, mübarek aydır bu... Ramazan ayımız hayırlara vesile olsun.

.

Mine Tuna, dikGAZETE.com

Nerede o eski Ramazanlar” diyecektim de diyemem!..

Neden!

O “Eski Ramazanlar” artık çoook eskide kaldı çünkü ve büyük küçük herkesin içinde bir eski Ramazan yaşanmışlığı vardır, doğal olarak kendisine eski gelen.

Biz, “Gelecek Ramazanlar”dan bahsedelim biraz desem onun da bir önemi yok nasıl olsa..

Bu gidişle gelecek Ramazanlar nasıl olur?

Tabii o günleri görebilenler için, aramızda olup da yarınlarda şanslı mı acaba şanssız mı olduğu belli olmayanlar için ne getirir o Ramazanlar; onu da bilemeyiz!

Ramazan’ı Ramazan yapan, oruç ve teravihten başka da bir sürü Ramazan hatıramız var geçen Ramazanlardan; camilerde sıkı sıkı saf tutup cemaat halinde kıldığımız teravih namazları, hep bir ağızdan söylenen salavatı şerifeler, okunan dualara seslice “aaamin” demeler ve daha neler neler… O mana iklimine her biri ayrı mana katan birbirinden değerli göz yaşartan hatıralar.

Şimdilerde teravih namazlarımızı da önceki senelerde birlikte yaptığımız pek çok şeyi de bir bir eledik ne olduğu bile tam anlatılamayan bir “plandemi” korkusundan…

Geçen yıl şaşkınlıktan pek bir şey anlayamadık, çabucak da gelip geçti de işte yine geliverdi mübarek ay; o “musibet” ise duruyor hala durduğu yerde.

İki yıldır elimizde avucumuzda bir garip orucumuzla kaldık bir başlarımıza..

Nerede o akın akın kalabalıklarla kılınan teravihler, yatsılar, okunan Kur’an tilavetleri, tesbihatlarla edilen aminler…

Cemaat halinde alınan enerji ile aramıza plandemi, o da yetmedi mutasyonu, o da yetmedi mutasyonun mutasyonu girdi de çıkmaz oldu bir türlü.

Eskiden de mesafeleri seviyordu şeytan, “safları sıkılaştırın ey cemaati Müslimin… Bir adım, yarım adım öne çıkın arkalarda yer açılsın!..” diyen imamın sesi “Omuzlar bitişsin, aradan su sızmasın; yoksa şeytan girer aranıza!..” gibi laflar duyulmaz olunca da şeytan herhalde halay çekmiştir sevincinden…

İşgal altındaki yerleri görmedik ama haberlerini alabiliyoruz; oralardan da beter hale gelirsek şaşırmayız artık.

Maskeli, mesafeli camilerde bile insanların rahat rahat ibadetini edemediği aylardır ortadayken, türbeler, mezarlıklar bile sınırlandırılmış mekanlar olmuşken, ileride Ramazan falan da denilmeden, ibadet yerleri için de insanlardan “hes kodu” istenirse, “aşısız girmek yasak” denilirse, “25 - 45 yaş arası girebilir” diye uyarılırsak ona da şaşırmamak lazım...

Her şeye rağmen, bütün yaşananlar ve olumsuzluklar bir yana, Ramazan ayları, "tek başımıza" da olsak/kalsak, dün olduğu gibi yarınlarda da birlik beraberliğin, kendisinde olanın olmayanı gözettiği mübarek bir ay olarak en güzel şekilde ve bütün güzel özellikleriyle devam edecek inşallah…

Müslümanlar olarak bizimle dimdik duracak ve belli günlerde yaşanılacak bir ibadet olarak muhafaza edeceğiz tabii ki onun güzelliklerini.

Küresel şeytani düzen” ile planlanan “Yeni normal”lerle şeytanın sistemini savunanlar, istedikleri kadar insanları korkutup, sürekli “mutasyonun mutasyonu”nu çıkartsınlar fark etmez; tek bir Müslüman kalana kadar, ne olursa olsun Ramazanlarımızı yaşatırız Allah’ın izniyle…

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtulmak” demek olan bu mübarek ay ile yaşanacak bayramı yaşamak ve yaşatmak da Allah’ın keremiyle biz aciz kullarına lütfedildiyse eğer, gerisi artık “çekirdek aile”ye kalıyor; nedense bu da bana Cahiliye devrinde, Peygamber Efendimizin Mekke dönemindeki zamanını yaşıyoruz hissi ile ağır basıyor.

Bir avuç Müslüman; İlahi emirleri yerine getirmeye çalışarak ibadetlerini Peygamberimize itaat ederek, onun gösterdiği gibi yapan o güzel insanlar gibi de şanslıyız belki; çünkü ta o zamandan Allah’ın sevgilisi, bizi kendine yoldaş ilan etmiş “cennette benimle onlar…” demiş “ahir zaman ümmetim” demiş; daha ne desin!

Şu günlerdeki bu kadar negatifliğin, bu kadar yaşatılan olumsuzluğun ve dejenerasyonun içinde salgınlar vs. derken inancını yaşayabilene ne mutlu..

İbadetini hakkıyla yapmaya çalışana ne mutlu… Ne olursa olsun Ramazan'dır bu!

Ne olursa olsun, mübarek aydır bu... Ramazan ayımız hayırlara vesile olsun.

.

Mine Tuna, dikGAZETE.com