Çok Kutuplu Dünya Düzeni içerisinde Türkiye'nin kararsızlığı!

Çok Kutuplu Dünya Düzeni içerisinde Türkiye'nin kararsızlığı!

Çok Kutuplu Dünya Düzeni içerisinde Türkiye'nin kararsızlığı! Çok Kutuplu Dünya Düzeni içerisinde Türkiye'nin kararsızlığı!

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte çöken Çok Kutuplu Dünya Düzeni yerine, liderliğini ABD’nin çektiği, uzun yıllar tek merkezden yönetilen güç dengesi ile Dünya’ya yön verilmeye çalışıldı.

Güç savaşında rakipsiz kalan batı, Tek Dünya Düzeni, çatışma ve ayrımcılığın sonlandırılması, global kalkınma, sınırların kaldırılması, dünya refahından geri kalmış ülkelere daha fazla pay ayrılması ve ortak faydalanma gibi sloganlar ile ülkelere umut veren projeler ürettiler.

Kulağa hoş gelen bu söylevler, birçok ülkede yandaş ve destek bulmada gecikmedi.

Sovyet Rusya’nın da dağılması ile birlikte eski doğu bloku ülkelerini de içine alan pazarlar, bu umut tacirliği söylevlerinin yüksek tonda konuşulduğu alanlar haline geldi.

Batı için artık hükmedilecek yeni alanlar ve yeni pazarlar açılmıştı.

Bu söylemler ile iktidarları ve pazarları ele geçiren kapitalist çarklar, toplumların yüzyıllarca inşaa ettikleri bütün değerleri yok ederek, insanlığı 200 yıl öncesine atarak modern sömürgeciliğin çarklarını tekrar kurmuştur.

Artık gemilerle insan ticareti yapılmıyor ancak oldukları topraklarda bağımsızlıklarını ve umutlarını yitirmiş insanlar, mutsuz hayatlar yaşamak zorunda bırakılmıştır.

“Yeni Dünya Düzeni” dedikleri sistemde ülkeler, birer birer ele geçiriliyor, iktidara getirdikleri işbirlikçileri vasıtası ile madenlerine, üretimlerine el konulmakta, bağımsızlıkları ellerinden alınarak, daha zengin ve refah düzeyi yüksek bir yaşam vaadi ile köleleştirilmektedir.

Bugün ABD eksenli tek taraflı büyük güç gösterilerinin uygulandığı politikalara, insanlık için sürdürülemez hale gelmesi nedeni ile özellikle, başını Almanya ve Fransa’nın çektiği AB, bölgesel sınırlarının dışına taşmaya çalışan Çin ve Glastnost sonrası tekrar toparlanmaya çalışan Rusya, tek taraflı güç gösterilerini dengelemek amacıyla ulusal tavırlarını sertleştirip 3. bir yol arayışına giren ülkeler arasındadır.

Dünyada bu gelişmeler olurken, Türkiye’deki iktidara sahip olanlar; 200 yıllık batılılaşma serüveninin heyecanı ile Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Yeşil Kuşak Projesi çerçevesinde Terör Örgütü FETÖ’nün devlet kadrolarına sızması sonucu ABD politikalarının bölgede uygulanmasına taşeronluk etmiş siyasi ve stratejik hatalar yapmıştır.

Ayrıca kadim medeniyetlerin ve köklerimizin olduğu topraklara batı kapitalizmi tarafından beslenip palazlanmış, cemaatler, tarikatler ve bunlara bağlı ticari örgütleri ihraç etmeye başlamış ve bu toprakları emperyalizmin sömürüsüne açma gayretine girişmiştir.

Türk Devleti’nin başına geçen hükümetlerin, özgüven eksikliği ve aldıkları talimat doğrultusunda, Türk Devletleri ve bölge ülkeleri ile tarihsel kucaklaşmamızın önüne bu işbirlikçi, emperyalist sermayenin hizmetkârlarını yerleştirmiştir.

Bu oyuncular, Türk Milleti’nin ve Türk Devleti’nin bölgedeki tarihsel saygınlığını kullanarak, batı sermayesinin sömürü düzenini bölgeye ihraç etmeye çalışmıştır.

Bu gafletin bedeli, milletimiz için ağır olmuş, onlarca yılı ve kaynakları heba edilmiştir.

Kuzey Afrika, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya’ya zenginlik ve refah yerine parçalanma, iç savaş, bağımsızlıktan feragat, kölelik düzeni ve cehaletin taşları yerleştirilmeye çalışılmıştır.

Türkiye Devleti için durum tespitinin yapılarak tasfiyenin başlangıcına giden süreç olan 15 Temmuz, bu siyasetin sonunun başlangıcı olmuştur.

Türkiye’nin telkinleri ile başta Rusya Federasyonu olmak üzere, Orta Asya Türk Devletleri ve diğer dost ülkelerde bu yapılanmalar tasfiye edilmektedir.

Son olarak Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’ya müdahalesi ile “Çok Kutuplu Yeni Dünya Düzeni”nin taşları örülmeye başlanmıştır.

Güney Afrika’nın Başkenti Johannesburg’da düzenlenen BRICS toplantısı, göstermiştir ki dünya nüfusunun yüzde 60’ı sermayesinin ise yüzde 40’ı bu gidişe dur demek için kararlılıklarını göstermişlerdir.

Çok kutuplu bir dünya savunusu ortaya koyan ülkeler, BRICS çatısı altında, uluslararası hukuk, çok kutuplu dünya, eşitlik prensibi ve demokratik bir dünya düzeni gibi hususlara vurgu yapmışlardır.

Ayrıca, uluslararası meselelerin çözümünde Batı’nın tek taraflı uygulamalarının değil, çok taraflı diplomasi ve BM prensiplerinin esas alınması gerektiğine dikkat çekmişlerdir.

Artık tek kutuplu bir dünya yoktur.

Despotizmin dengeleneceği çok kutuplu dengelerin olacağı bir dünya bizi beklemektedir.

Son dönemlerde Batı, yaptığı uygulamaların bedelini ödemekte ciddi ekonomik daralma yaşamaktadır.

Ülkeleri kendi çıkarlarına göre dizayn etme geleneği bitmiştir. Politikalarını daha insani düzenleyemediği sürece batışı hızlanacaktır.

Güneş, tekrar doğudan yükselmeye başlamıştır. Ancak süreç uzundur.

Dünya yeniden şekillenirken Türkiye, kendi ekonomik ve siyasi çatışmaları içerisinde yine tarihi pozisyonunu kaçırmak üzeredir. Şekillenen Çok Kutuplu Dünya’da küresel oyuncular içerisinde yer alabilmek için cesur politikalara açık olmalı, siyaset üretebilmelidir.

Türkiye acil olarak, siyasi, politik ve ekonomik cehaletle savaşını tamamlamalı ve bağımsız politikalar yürütmelidir.

Şu unutulmamalıdır ki; “Siz bağımsız olmadığınız sürece, Dünya, bağlı olduğunuz gücün size duyduğu saygı kadar saygı duyar”.

Amerikan politikalarının bize duyduğu saygı, Dünyanın bize nasıl baktığını anlamak için iyi bir göstergedir sanırım.

Bağımsızlığını yeniden inşaa etmesi gereken Türkiye, çok acil tarumar edilen coğrafyamıza yeni siyasi, kültürel ve ekonomik programlar geliştirmelidir.

Hiçbir siyasi ayrımcılık gözetmeden bölgedeki tüm halkı kucaklayacak siyasi söylem ve eylemlere acil ihtiyaç vardır.

Burada yaşayan bütün halklar, bizim tarihi dostlarımız ve akrabalarımızdır.

Emperyalizme değil bu coğrafyada yaşayan insanların seslerine ve taleplerine kulak verilmelidir.

Yıkım ve parçalanmışlığın sonlandırılmasını sağlayacak politikalar, bölgedeki dostlarımızla birlikte hayata geçirmelidir.

Çok kutuplu yeni dünya düzeninde Türkiye ve Türk dünyası varlığını hissettirmeli ve yerini almalıdır.

Bölge ülkeleri ile ilişkilerin güçlenmesi ticaretin gelişmesi ile mümkündür.

Ticareti geliştirmek için öncelikle bölgeye ulaşımı kolaylaştırmalı, ucuzlatmalı, telekomünikasyon ve iletişimin alt yapısını güçlendirmeye yönelik ulusal GSM şebekeleri ile işbirliğinin geliştirilmesi sağlanmalı, ülkeleri ulaşılabilir hale getirmelidir.

Bölge ülkelerinin teknik alt yapılarını güçlendirecek yardım ve destekler verilerek teknik eğitim kurumlarının açılmasını sağlamak elzemdir.

Siyasi ve özel imtiyaz verilmiş şirketler derhal çekilmeli, cemaatlere bağlı menfaat çetelerine müsaade edilmemeli ve dostlarımız uyarılmalıdır.

Anadolu’nun üretken insanları ve işletmeleri, bölgenin ticaret erbapları ve sanayicileri ile kolay iletişime geçebileceği ticari işbirlikleri kurulmalı, ticaret, tepede imtiyazlı bir azınlığın elinden kurtarılarak, tabana geniş kitlelere yayılmalı ve desteklenmelidir.

Bölge ülkelerine yatırımın önü açılmalı, bu konuda teknoloji transferi de dahil kalkınma stratejileri geliştirilmelidir.

Bizler, bölge ülkeleri olarak soğuk savaş zihniyetinden kurtulup, coğrafyamızdaki zenginlikleri, işbirliği içerisinde ortak paylaşmanın yollarını üretmeli, bölgenin zenginliğini bölge halkının faydalanacağı politikalar ile taçlandırmalıyız.

Unutmayalım ki karşılıklı adil menfaatlerin temelinde kurulmuş dostluklar kalıcı olur.

Barış, huzur, refah getirir.

Geniş Türk coğrafyasındaki birlik ve refah, başkalarına hizmet etmeyen bağımsız politikalarla güçlenir.

.

Dr. Hikmet Çıra, dikGAZETE.com

-Trade Avrasya Organization Yönetim Kurulu Başkanı-

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte çöken Çok Kutuplu Dünya Düzeni yerine, liderliğini ABD’nin çektiği, uzun yıllar tek merkezden yönetilen güç dengesi ile Dünya’ya yön verilmeye çalışıldı.

Güç savaşında rakipsiz kalan batı, Tek Dünya Düzeni, çatışma ve ayrımcılığın sonlandırılması, global kalkınma, sınırların kaldırılması, dünya refahından geri kalmış ülkelere daha fazla pay ayrılması ve ortak faydalanma gibi sloganlar ile ülkelere umut veren projeler ürettiler.

Kulağa hoş gelen bu söylevler, birçok ülkede yandaş ve destek bulmada gecikmedi.

Sovyet Rusya’nın da dağılması ile birlikte eski doğu bloku ülkelerini de içine alan pazarlar, bu umut tacirliği söylevlerinin yüksek tonda konuşulduğu alanlar haline geldi.

Batı için artık hükmedilecek yeni alanlar ve yeni pazarlar açılmıştı.

Bu söylemler ile iktidarları ve pazarları ele geçiren kapitalist çarklar, toplumların yüzyıllarca inşaa ettikleri bütün değerleri yok ederek, insanlığı 200 yıl öncesine atarak modern sömürgeciliğin çarklarını tekrar kurmuştur.

Artık gemilerle insan ticareti yapılmıyor ancak oldukları topraklarda bağımsızlıklarını ve umutlarını yitirmiş insanlar, mutsuz hayatlar yaşamak zorunda bırakılmıştır.

“Yeni Dünya Düzeni” dedikleri sistemde ülkeler, birer birer ele geçiriliyor, iktidara getirdikleri işbirlikçileri vasıtası ile madenlerine, üretimlerine el konulmakta, bağımsızlıkları ellerinden alınarak, daha zengin ve refah düzeyi yüksek bir yaşam vaadi ile köleleştirilmektedir.

Bugün ABD eksenli tek taraflı büyük güç gösterilerinin uygulandığı politikalara, insanlık için sürdürülemez hale gelmesi nedeni ile özellikle, başını Almanya ve Fransa’nın çektiği AB, bölgesel sınırlarının dışına taşmaya çalışan Çin ve Glastnost sonrası tekrar toparlanmaya çalışan Rusya, tek taraflı güç gösterilerini dengelemek amacıyla ulusal tavırlarını sertleştirip 3. bir yol arayışına giren ülkeler arasındadır.

Dünyada bu gelişmeler olurken, Türkiye’deki iktidara sahip olanlar; 200 yıllık batılılaşma serüveninin heyecanı ile Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Yeşil Kuşak Projesi çerçevesinde Terör Örgütü FETÖ’nün devlet kadrolarına sızması sonucu ABD politikalarının bölgede uygulanmasına taşeronluk etmiş siyasi ve stratejik hatalar yapmıştır.

Ayrıca kadim medeniyetlerin ve köklerimizin olduğu topraklara batı kapitalizmi tarafından beslenip palazlanmış, cemaatler, tarikatler ve bunlara bağlı ticari örgütleri ihraç etmeye başlamış ve bu toprakları emperyalizmin sömürüsüne açma gayretine girişmiştir.

Türk Devleti’nin başına geçen hükümetlerin, özgüven eksikliği ve aldıkları talimat doğrultusunda, Türk Devletleri ve bölge ülkeleri ile tarihsel kucaklaşmamızın önüne bu işbirlikçi, emperyalist sermayenin hizmetkârlarını yerleştirmiştir.

Bu oyuncular, Türk Milleti’nin ve Türk Devleti’nin bölgedeki tarihsel saygınlığını kullanarak, batı sermayesinin sömürü düzenini bölgeye ihraç etmeye çalışmıştır.

Bu gafletin bedeli, milletimiz için ağır olmuş, onlarca yılı ve kaynakları heba edilmiştir.

Kuzey Afrika, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya’ya zenginlik ve refah yerine parçalanma, iç savaş, bağımsızlıktan feragat, kölelik düzeni ve cehaletin taşları yerleştirilmeye çalışılmıştır.

Türkiye Devleti için durum tespitinin yapılarak tasfiyenin başlangıcına giden süreç olan 15 Temmuz, bu siyasetin sonunun başlangıcı olmuştur.

Türkiye’nin telkinleri ile başta Rusya Federasyonu olmak üzere, Orta Asya Türk Devletleri ve diğer dost ülkelerde bu yapılanmalar tasfiye edilmektedir.

Son olarak Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’ya müdahalesi ile “Çok Kutuplu Yeni Dünya Düzeni”nin taşları örülmeye başlanmıştır.

Güney Afrika’nın Başkenti Johannesburg’da düzenlenen BRICS toplantısı, göstermiştir ki dünya nüfusunun yüzde 60’ı sermayesinin ise yüzde 40’ı bu gidişe dur demek için kararlılıklarını göstermişlerdir.

Çok kutuplu bir dünya savunusu ortaya koyan ülkeler, BRICS çatısı altında, uluslararası hukuk, çok kutuplu dünya, eşitlik prensibi ve demokratik bir dünya düzeni gibi hususlara vurgu yapmışlardır.

Ayrıca, uluslararası meselelerin çözümünde Batı’nın tek taraflı uygulamalarının değil, çok taraflı diplomasi ve BM prensiplerinin esas alınması gerektiğine dikkat çekmişlerdir.

Artık tek kutuplu bir dünya yoktur.

Despotizmin dengeleneceği çok kutuplu dengelerin olacağı bir dünya bizi beklemektedir.

Son dönemlerde Batı, yaptığı uygulamaların bedelini ödemekte ciddi ekonomik daralma yaşamaktadır.

Ülkeleri kendi çıkarlarına göre dizayn etme geleneği bitmiştir. Politikalarını daha insani düzenleyemediği sürece batışı hızlanacaktır.

Güneş, tekrar doğudan yükselmeye başlamıştır. Ancak süreç uzundur.

Dünya yeniden şekillenirken Türkiye, kendi ekonomik ve siyasi çatışmaları içerisinde yine tarihi pozisyonunu kaçırmak üzeredir. Şekillenen Çok Kutuplu Dünya’da küresel oyuncular içerisinde yer alabilmek için cesur politikalara açık olmalı, siyaset üretebilmelidir.

Türkiye acil olarak, siyasi, politik ve ekonomik cehaletle savaşını tamamlamalı ve bağımsız politikalar yürütmelidir.

Şu unutulmamalıdır ki; “Siz bağımsız olmadığınız sürece, Dünya, bağlı olduğunuz gücün size duyduğu saygı kadar saygı duyar”.

Amerikan politikalarının bize duyduğu saygı, Dünyanın bize nasıl baktığını anlamak için iyi bir göstergedir sanırım.

Bağımsızlığını yeniden inşaa etmesi gereken Türkiye, çok acil tarumar edilen coğrafyamıza yeni siyasi, kültürel ve ekonomik programlar geliştirmelidir.

Hiçbir siyasi ayrımcılık gözetmeden bölgedeki tüm halkı kucaklayacak siyasi söylem ve eylemlere acil ihtiyaç vardır.

Burada yaşayan bütün halklar, bizim tarihi dostlarımız ve akrabalarımızdır.

Emperyalizme değil bu coğrafyada yaşayan insanların seslerine ve taleplerine kulak verilmelidir.

Yıkım ve parçalanmışlığın sonlandırılmasını sağlayacak politikalar, bölgedeki dostlarımızla birlikte hayata geçirmelidir.

Çok kutuplu yeni dünya düzeninde Türkiye ve Türk dünyası varlığını hissettirmeli ve yerini almalıdır.

Bölge ülkeleri ile ilişkilerin güçlenmesi ticaretin gelişmesi ile mümkündür.

Ticareti geliştirmek için öncelikle bölgeye ulaşımı kolaylaştırmalı, ucuzlatmalı, telekomünikasyon ve iletişimin alt yapısını güçlendirmeye yönelik ulusal GSM şebekeleri ile işbirliğinin geliştirilmesi sağlanmalı, ülkeleri ulaşılabilir hale getirmelidir.

Bölge ülkelerinin teknik alt yapılarını güçlendirecek yardım ve destekler verilerek teknik eğitim kurumlarının açılmasını sağlamak elzemdir.

Siyasi ve özel imtiyaz verilmiş şirketler derhal çekilmeli, cemaatlere bağlı menfaat çetelerine müsaade edilmemeli ve dostlarımız uyarılmalıdır.

Anadolu’nun üretken insanları ve işletmeleri, bölgenin ticaret erbapları ve sanayicileri ile kolay iletişime geçebileceği ticari işbirlikleri kurulmalı, ticaret, tepede imtiyazlı bir azınlığın elinden kurtarılarak, tabana geniş kitlelere yayılmalı ve desteklenmelidir.

Bölge ülkelerine yatırımın önü açılmalı, bu konuda teknoloji transferi de dahil kalkınma stratejileri geliştirilmelidir.

Bizler, bölge ülkeleri olarak soğuk savaş zihniyetinden kurtulup, coğrafyamızdaki zenginlikleri, işbirliği içerisinde ortak paylaşmanın yollarını üretmeli, bölgenin zenginliğini bölge halkının faydalanacağı politikalar ile taçlandırmalıyız.

Unutmayalım ki karşılıklı adil menfaatlerin temelinde kurulmuş dostluklar kalıcı olur.

Barış, huzur, refah getirir.

Geniş Türk coğrafyasındaki birlik ve refah, başkalarına hizmet etmeyen bağımsız politikalarla güçlenir.

.

Dr. Hikmet Çıra, dikGAZETE.com

-Trade Avrasya Organization Yönetim Kurulu Başkanı-