Rus düşmanlığına karşı Rus Severler Hareketi ve Yeni Dünya Düzeni

Rus düşmanlığına karşı Rus Severler Hareketi ve Yeni Dünya Düzeni

Rus düşmanlığına karşı Rus Severler Hareketi ve Yeni Dünya Düzeni Rus düşmanlığına karşı Rus Severler Hareketi ve Yeni Dünya Düzeni

Rus Düşmanlığına Karşı Rus Severler Hareketi Ve Yeni Dünya Düzeni

Güvenlik gerekçeleri nedeni ile Rusya’nın Ukrayna’ya karşı uyguladığı operasyonlar sonucu Kollektif Batı, bölgede güç kaybetmiştir. Bunun sonucu olarak da her zaman olduğu gibi yazılı ve görsel basında yoğun propaganda tekniklerini kullanarak Dünyada ciddi bir Rus düşmanlığı oluşturmaya çalışmaktadır.

Şunu unutmamak gerekir ki milletlere karşı gelişen düşmanlık, insanlık tarihindeki en katı faşizmdir. Bunun en ağır örneğini 2. Dünya Savaşı’nda Yahudilere uygulanan soykırımda görmekteyiz. Politikalar eleştirilebilir ancak halk topyekûn düşman ilan edilemez.

Dünya genelinde ilk etapta kırktan fazla ülkenin katılıma destek verdiği hareket aslında insanlığı, etnik, inanç, kültürel ayrıma maruz bırakmanın yarattığı yıkıma karşı da bir tepki hareketidir.

Dünyada yükselen Rusofobi’ye (Rus Düşmanlığı) karşı bu yıl 15-17 Eylül tarihleri arasında Bulgaristan’ın Başkenti Sofya’da ve Kalofer şehrinde, Başkanlığını Bulgaristan Parlementosu milletvekili politikacı Kurucu Başkan Nikolay Malinov ile birlikte Genel Sekreter Valentin Grigorov, Prof Dr. Nikola Avrevisky, Prof. Dr. Nako Stefanov, Doç. Dr. Valentin Vaçev liderliğinde 1. Uluslararası Rus Severler Hareketi düzenlendi.

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vilademir Putin’in bilgisi ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un desteği ile yürütülen bu karşı duruşa, Rusya’nın Bulgaristan Büyükelçisi Eleonora Mitrofanova ve Türkiye’den Dr. Hikmet Çıra ve Kırım Kalkınma Vakfı ve Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı Ünver Sel katılım sağlarken, Slovakya eski Başbakanı Jan Carnogursky, Rusya Halk Partisi Genel Başkanı Sergey Nikolaeviç Baburin, Avusturya’dan, Gazeteci-siyasi analist-politikacı “Amerikan hegomonyasından Çık” Lideri Patrick Pappel, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden Stratejist-Araştırmacı ve Rusya Eğitim ve Kültür Merkezi Başkanı Mikis Flaniotis, İsviçre’den Hristiyan Demokrat Partisi vekili gazeteci Mettan Guy, Fransız Politik Hareketi “Gazap Günü” lideri Fabrice Storlin, Romanya Sol Hareketi Lideri ve Karpatlar Rus Severleri Hareketi Başkanı Mikhail Lauruk, Sırbistan Milli Meclisi vekili İvan Kostiç, Arnavutluk Rus severler hareketi Başkanı Aleksander Dujurbavia, gibi dünyanın bir çok ülkesinden üst düzey yöneticiler ve sivil toplum liderleri iştirak etti.

Türkiye’den katılım sağlayan, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı ve Uluslararası Russeverler Hareketi Kurucu Üyesi Ünver Sel, yaptığı açıklamada; “Dünyamız günümüzde büyük politik değişim yaşamaktadır. Küresel ölçekte yaşanan bu politik değişimin başlangıcı 2014 yılında Kırım’da başlamıştır. Kırım halkı, Ukrayna’da yaşanan iç savaş sürecinde yüzünü tekrar Rusya’ya çevirmiştir. İçinde yaşadığımız 2023 yılı, Ukrayna’da devam eden süreç ile değişim ilk etabı tamamlanmış olacaktır. Önümüzdeki 2024 yılı, Kırım’ın tekrar Rusya’ya katılmasının 10.Yılından sonra dünyada yeni siyasetin çizgileri daha da netleşmeye başlayacaktır. Değişen Dünya’nın yeni Yalta Konferansı’na ihtiyacı bulunmaktadır. Tarihte 1945 yılında Kırım2ın Yalta şehrinde Livadia Sarayı’nda Churchill, Roosevelt ve Stalin’in temsil ettiği Üç Büyük’ün katıldığı konferansın tekrarı, yeni büyük güçlerle tekrar yapılmalıdır. Dünya’nın yeni barışa ve dengeye ihtiyacı vardır.” dedi.

Uluslararası Russeverler Hareketi Kurucu Üyesi Ünver Sel, konuşmasının ikinci bölümünde; “NATO ve ABD öncülüğünde Kollektif Batı’nın global Dünya’da emperyal saldırısının önünde Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in öncülüğünde Rusya durmaktadır. Bu direnişin sembolü Batı Avrupa’da yer alan Dinyeper (Özi), Don (Aksu), Volga (İdil), Dinyeper (Turla) ve Tuna nehirleridir.” dedi.

Dr. Hikmet Çıra olarak yaptığım konuşmada ise şu ifadeler kayıtlara geçti:

Atlantik ötesi merkezli tek kutuplu küresel gücün son yıllarda uyguladığı orantısız güç kullanımının dünyadaki bağımsız devletler üzerinde ciddi tehdit oluşturmaya başladığı bu günlerde tarihi dönüşümler izliyoruz.

İnsanlık, yeni çıkışlar arıyor. Bunun sonucu olarak çok kutuplu bir dünya düzenine geçmiş bulunmaktayız. Aslında olması gereken çok kutupluluk, geçtiğimiz yüzyılda örneğini yaşadığımız bölünmüş ve birbirinden uzaklaşmış bir dünya düzeni değil, ülkelerin bölgesel güç dengesine göre oluşturacağı ortak demokratik ve eşitlikçi bir üst çatı yönetimi şeklinde kurulmasının gerekliliği bir kez daha gözler önüne serilmektedir.

Dünyadaki gelişmişlik ve ekonomik refah düzeyinin orantısız dağılımı, ortak bir dünya hedefi önündeki en büyük engeldir.

Savaşlar yok etmek üzere kurgulanmaz, kazanmak üzere kurgulanır. Kazanmak için yaşatmak zorundasınız ki elinizde kazanacağınız bir değer kalsın. Ülkelerin değeri ekonomik kalkınmışlıkları ile güçlenir.

Rusya’nın Ukrayna’da düzenlemiş olduğu operasyonlar sonrasında Rusya’ya karşı uygulanan ekonomik ambargo, Batı’nın uyguladığı haksız bir uygulamadır. Zira ekonomik ambargolar öncelikle o ülkede yaşayan halka büyük zarar vermektedir. Ciddi sağlık, gıda, giyim, yaşam ve iş kalitesini düşüren eksiklikleri beraberinde getirmektedir.

Dünyanın ortak mücadele ettiği insanlık sorunlarını ortaya çıkaran ve büyüten uygulamalardır. Nitekim bir yandan Tahıl koridorunun oluşturulmaya çalışılması az gelişmiş ülkeler nezdindeki gıda sorununu azaltmaya yönelik insani girişimleri sergilerken diğer yandan Rus halkının gıda ambargosu altında ezilmesi hatta onu üretecek tarımsal ekipman ve hammadde ihtiyacının ambargoya takılması, Batılı dostlarımızın uyguladığı bir paradigmadır.

Son yıllarda Rusya’ya uygulanan ambargo göstermiştir ki bu uygulama sadece Rusya’ya değil bizzat uygulamaya iştirak eden ülkeler dahil tüm dünyaya zarar vermektedir. Zira dünya üzerindeki ekonomik çarklar birbirleri ile entegredir.

Ülkelerin birbirinden uzaklaşması dünyayı zenginleştirmez fakirleştirir. Barışın önündeki en büyük tehdittir. O yüzdendir ki; ülkeler birbirleri ile yaşadıkları siyasi krizleribaypas’ edecek yeni bir ekonomik işbirliği kurmak ve kurallarını oluşturmak zorundadır.

Biz ne yaparsak yapalım Dünya dönmeye devam edecektir. İnsanlık tarihinin akışı ve kalkınması ekonomik işbirlikleri ile güçlenecektir. Bunun önüne ket vurmaya çalışan her medeniyet, tarihin sayfalarından silinecektir.

Türkiye Cumhuriyeti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki politikaları doğrultusunda Rusya’ya uygulanan ambargonun bölge barışını daha fazla zayıflatacağı düşüncesi ile uygulamaya katılmıyor.

Türkiye, gerek ekonomik büyüklüğü gerek sanayisi ve gerekse ticari kabiliyeti açısından Rusya’ya her türlü desteği verebilecek kapasitededir. Bu konuda, şirketlerimiz gerekli gayreti göstermektedir.

Türkiye’nin Doğu ile Batı arasında bir köprü olduğunu unutmayalım.

Türkiye, tarihte olduğu gibi bu süreçte de batılı dostlarımızla Rusya arasında ticari köprü görevini kurmaya devam edecektir.

Bu çerçevede kurulmuş Trade Avrasya, halen Rusya Federasyonu’nda faaliyet gösteren şirketler ile Türkiye ve 3. Ülkelerde faaliyet gösteren şirketler arasında işbirliğini geliştirmek, ihtiyaçlarını karşılamak ve karşılıklı ticaretin devamını sağlamak adına faaliyet göstermektedir.

Bu konuda Rusya ve Türkiye’deki resmi makamlar ve ticari şirketler ile çalışma ve işbirlikleri güçlenerek ve çeşitlenerek devam etmektedir.

Ticaret çeşitlenip, tabana yayılarak küçük ve orta ölçekli esnafların katılımını sağlayarak, halkın ulaşabildiği düzeye indikçe ülkeler arasındaki dostluklar güçlenir.

“Uluslararası Rus Severler Hareketi” Rusya’yı seven, sempati duyanların yanı sıra, Rusya’yı seven ve işbirliğini geliştirmek isteyen şirketler için de bir umut kapısı olmuştur.

Bu çerçevede 1. Uluslarrası Rus Dostluğu hareketi toplantısında verdiğim bildiride; başta Başkan Nikolay Malinov’un önderliğinde, yönetim kurulu, ve dünyanın farklı ülkelerinden gelen delegasyonun, bu ticari işbirliğinin geliştirilmesini sağlayacak bir ticari organizasyonun kurulmasına ihtiyaç olduğunu ve kurulmasında Rus Severler Hareketinin öncülük etmesi gerektiğini önerdim.

Artık, dünyanın eskisi gibi olmayacağı kesin, ülkeler bu yeni düzende yerlerini almak ve stratejilerini oluşturmak zorundadır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in söylediği gibi “Kökü çok derinlere inen dönüşümler yaşanacaktır.”

Dönüşümü hep birlikte başlatalım.

.

Dr. Hikmet Çıra, dikGAZETE.com

-Avrasya Ticaret Organizasyonu (TAOD) Trade Avrasya Genel Başkanı-

 

Rus Düşmanlığına Karşı Rus Severler Hareketi Ve Yeni Dünya Düzeni

Güvenlik gerekçeleri nedeni ile Rusya’nın Ukrayna’ya karşı uyguladığı operasyonlar sonucu Kollektif Batı, bölgede güç kaybetmiştir. Bunun sonucu olarak da her zaman olduğu gibi yazılı ve görsel basında yoğun propaganda tekniklerini kullanarak Dünyada ciddi bir Rus düşmanlığı oluşturmaya çalışmaktadır.

Şunu unutmamak gerekir ki milletlere karşı gelişen düşmanlık, insanlık tarihindeki en katı faşizmdir. Bunun en ağır örneğini 2. Dünya Savaşı’nda Yahudilere uygulanan soykırımda görmekteyiz. Politikalar eleştirilebilir ancak halk topyekûn düşman ilan edilemez.

Dünya genelinde ilk etapta kırktan fazla ülkenin katılıma destek verdiği hareket aslında insanlığı, etnik, inanç, kültürel ayrıma maruz bırakmanın yarattığı yıkıma karşı da bir tepki hareketidir.

Dünyada yükselen Rusofobi’ye (Rus Düşmanlığı) karşı bu yıl 15-17 Eylül tarihleri arasında Bulgaristan’ın Başkenti Sofya’da ve Kalofer şehrinde, Başkanlığını Bulgaristan Parlementosu milletvekili politikacı Kurucu Başkan Nikolay Malinov ile birlikte Genel Sekreter Valentin Grigorov, Prof Dr. Nikola Avrevisky, Prof. Dr. Nako Stefanov, Doç. Dr. Valentin Vaçev liderliğinde 1. Uluslararası Rus Severler Hareketi düzenlendi.

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vilademir Putin’in bilgisi ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un desteği ile yürütülen bu karşı duruşa, Rusya’nın Bulgaristan Büyükelçisi Eleonora Mitrofanova ve Türkiye’den Dr. Hikmet Çıra ve Kırım Kalkınma Vakfı ve Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı Ünver Sel katılım sağlarken, Slovakya eski Başbakanı Jan Carnogursky, Rusya Halk Partisi Genel Başkanı Sergey Nikolaeviç Baburin, Avusturya’dan, Gazeteci-siyasi analist-politikacı “Amerikan hegomonyasından Çık” Lideri Patrick Pappel, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden Stratejist-Araştırmacı ve Rusya Eğitim ve Kültür Merkezi Başkanı Mikis Flaniotis, İsviçre’den Hristiyan Demokrat Partisi vekili gazeteci Mettan Guy, Fransız Politik Hareketi “Gazap Günü” lideri Fabrice Storlin, Romanya Sol Hareketi Lideri ve Karpatlar Rus Severleri Hareketi Başkanı Mikhail Lauruk, Sırbistan Milli Meclisi vekili İvan Kostiç, Arnavutluk Rus severler hareketi Başkanı Aleksander Dujurbavia, gibi dünyanın bir çok ülkesinden üst düzey yöneticiler ve sivil toplum liderleri iştirak etti.

Türkiye’den katılım sağlayan, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı ve Uluslararası Russeverler Hareketi Kurucu Üyesi Ünver Sel, yaptığı açıklamada; “Dünyamız günümüzde büyük politik değişim yaşamaktadır. Küresel ölçekte yaşanan bu politik değişimin başlangıcı 2014 yılında Kırım’da başlamıştır. Kırım halkı, Ukrayna’da yaşanan iç savaş sürecinde yüzünü tekrar Rusya’ya çevirmiştir. İçinde yaşadığımız 2023 yılı, Ukrayna’da devam eden süreç ile değişim ilk etabı tamamlanmış olacaktır. Önümüzdeki 2024 yılı, Kırım’ın tekrar Rusya’ya katılmasının 10.Yılından sonra dünyada yeni siyasetin çizgileri daha da netleşmeye başlayacaktır. Değişen Dünya’nın yeni Yalta Konferansı’na ihtiyacı bulunmaktadır. Tarihte 1945 yılında Kırım2ın Yalta şehrinde Livadia Sarayı’nda Churchill, Roosevelt ve Stalin’in temsil ettiği Üç Büyük’ün katıldığı konferansın tekrarı, yeni büyük güçlerle tekrar yapılmalıdır. Dünya’nın yeni barışa ve dengeye ihtiyacı vardır.” dedi.

Uluslararası Russeverler Hareketi Kurucu Üyesi Ünver Sel, konuşmasının ikinci bölümünde; “NATO ve ABD öncülüğünde Kollektif Batı’nın global Dünya’da emperyal saldırısının önünde Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in öncülüğünde Rusya durmaktadır. Bu direnişin sembolü Batı Avrupa’da yer alan Dinyeper (Özi), Don (Aksu), Volga (İdil), Dinyeper (Turla) ve Tuna nehirleridir.” dedi.

Dr. Hikmet Çıra olarak yaptığım konuşmada ise şu ifadeler kayıtlara geçti:

Atlantik ötesi merkezli tek kutuplu küresel gücün son yıllarda uyguladığı orantısız güç kullanımının dünyadaki bağımsız devletler üzerinde ciddi tehdit oluşturmaya başladığı bu günlerde tarihi dönüşümler izliyoruz.

İnsanlık, yeni çıkışlar arıyor. Bunun sonucu olarak çok kutuplu bir dünya düzenine geçmiş bulunmaktayız. Aslında olması gereken çok kutupluluk, geçtiğimiz yüzyılda örneğini yaşadığımız bölünmüş ve birbirinden uzaklaşmış bir dünya düzeni değil, ülkelerin bölgesel güç dengesine göre oluşturacağı ortak demokratik ve eşitlikçi bir üst çatı yönetimi şeklinde kurulmasının gerekliliği bir kez daha gözler önüne serilmektedir.

Dünyadaki gelişmişlik ve ekonomik refah düzeyinin orantısız dağılımı, ortak bir dünya hedefi önündeki en büyük engeldir.

Savaşlar yok etmek üzere kurgulanmaz, kazanmak üzere kurgulanır. Kazanmak için yaşatmak zorundasınız ki elinizde kazanacağınız bir değer kalsın. Ülkelerin değeri ekonomik kalkınmışlıkları ile güçlenir.

Rusya’nın Ukrayna’da düzenlemiş olduğu operasyonlar sonrasında Rusya’ya karşı uygulanan ekonomik ambargo, Batı’nın uyguladığı haksız bir uygulamadır. Zira ekonomik ambargolar öncelikle o ülkede yaşayan halka büyük zarar vermektedir. Ciddi sağlık, gıda, giyim, yaşam ve iş kalitesini düşüren eksiklikleri beraberinde getirmektedir.

Dünyanın ortak mücadele ettiği insanlık sorunlarını ortaya çıkaran ve büyüten uygulamalardır. Nitekim bir yandan Tahıl koridorunun oluşturulmaya çalışılması az gelişmiş ülkeler nezdindeki gıda sorununu azaltmaya yönelik insani girişimleri sergilerken diğer yandan Rus halkının gıda ambargosu altında ezilmesi hatta onu üretecek tarımsal ekipman ve hammadde ihtiyacının ambargoya takılması, Batılı dostlarımızın uyguladığı bir paradigmadır.

Son yıllarda Rusya’ya uygulanan ambargo göstermiştir ki bu uygulama sadece Rusya’ya değil bizzat uygulamaya iştirak eden ülkeler dahil tüm dünyaya zarar vermektedir. Zira dünya üzerindeki ekonomik çarklar birbirleri ile entegredir.

Ülkelerin birbirinden uzaklaşması dünyayı zenginleştirmez fakirleştirir. Barışın önündeki en büyük tehdittir. O yüzdendir ki; ülkeler birbirleri ile yaşadıkları siyasi krizleribaypas’ edecek yeni bir ekonomik işbirliği kurmak ve kurallarını oluşturmak zorundadır.

Biz ne yaparsak yapalım Dünya dönmeye devam edecektir. İnsanlık tarihinin akışı ve kalkınması ekonomik işbirlikleri ile güçlenecektir. Bunun önüne ket vurmaya çalışan her medeniyet, tarihin sayfalarından silinecektir.

Türkiye Cumhuriyeti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki politikaları doğrultusunda Rusya’ya uygulanan ambargonun bölge barışını daha fazla zayıflatacağı düşüncesi ile uygulamaya katılmıyor.

Türkiye, gerek ekonomik büyüklüğü gerek sanayisi ve gerekse ticari kabiliyeti açısından Rusya’ya her türlü desteği verebilecek kapasitededir. Bu konuda, şirketlerimiz gerekli gayreti göstermektedir.

Türkiye’nin Doğu ile Batı arasında bir köprü olduğunu unutmayalım.

Türkiye, tarihte olduğu gibi bu süreçte de batılı dostlarımızla Rusya arasında ticari köprü görevini kurmaya devam edecektir.

Bu çerçevede kurulmuş Trade Avrasya, halen Rusya Federasyonu’nda faaliyet gösteren şirketler ile Türkiye ve 3. Ülkelerde faaliyet gösteren şirketler arasında işbirliğini geliştirmek, ihtiyaçlarını karşılamak ve karşılıklı ticaretin devamını sağlamak adına faaliyet göstermektedir.

Bu konuda Rusya ve Türkiye’deki resmi makamlar ve ticari şirketler ile çalışma ve işbirlikleri güçlenerek ve çeşitlenerek devam etmektedir.

Ticaret çeşitlenip, tabana yayılarak küçük ve orta ölçekli esnafların katılımını sağlayarak, halkın ulaşabildiği düzeye indikçe ülkeler arasındaki dostluklar güçlenir.

“Uluslararası Rus Severler Hareketi” Rusya’yı seven, sempati duyanların yanı sıra, Rusya’yı seven ve işbirliğini geliştirmek isteyen şirketler için de bir umut kapısı olmuştur.

Bu çerçevede 1. Uluslarrası Rus Dostluğu hareketi toplantısında verdiğim bildiride; başta Başkan Nikolay Malinov’un önderliğinde, yönetim kurulu, ve dünyanın farklı ülkelerinden gelen delegasyonun, bu ticari işbirliğinin geliştirilmesini sağlayacak bir ticari organizasyonun kurulmasına ihtiyaç olduğunu ve kurulmasında Rus Severler Hareketinin öncülük etmesi gerektiğini önerdim.

Artık, dünyanın eskisi gibi olmayacağı kesin, ülkeler bu yeni düzende yerlerini almak ve stratejilerini oluşturmak zorundadır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in söylediği gibi “Kökü çok derinlere inen dönüşümler yaşanacaktır.”

Dönüşümü hep birlikte başlatalım.

.

Dr. Hikmet Çıra, dikGAZETE.com

-Avrasya Ticaret Organizasyonu (TAOD) Trade Avrasya Genel Başkanı-