Entropi: Her şey güzel olmayacak

Entropi: Her şey güzel olmayacak

Kavramlar, nesnelerin ve olayların doğrudan ve dolaylı olarak gözlenebilen özelliklerinden oluşur. 

Zihindeki izdüşümler tanımlanarak kavramlara değer verilir.

Fakat verilen değer ne olursa olsun, kavramların, ortaya çıktığı toplumun dinamikleri ile tepkimeye girerek öngörülemeyen durumlara ve kaosa hizmet ettiği görülmüştür. 

Bu durum, fizikteki entropi yasasının kapsamını sorgulatmıştır.  

Mary Shelley'nin ünlü romanı Frankenstein'daki "monster" olarak geçen canavarı düşünelim. 

Doktor Frakenstein, insanlığın gelişimi için iyi niyet esaslı bir girişimde bulunmuştur; fakat yarattığı “canavar” topluma karıştığı anda felaketler başlar. 

Bu durum bir tasarının varlık evrenine geçerek somutlaşmasıyla başlayan bozulma sürecine örnek gösterilebilir. 

Bozulma, soyut ya da somut varlık sahnesine çıkan her kavram için geçerlidir. 

Yani, termodinamiğin yasaları ile toplumsal düşünce dizgeleri arasında ciddi bir etkileşim ilişkisi vardır. 

Fizikte entropi olarak bilinen kavram, sosyal bilimlerce sosyal entropi olarak ele alınmıştır. 

Bu alandaki çalışmalarıyla ünlü Jeremy Rifkin ve Ted Howard’a göre insanlar antik Yunan’dan beri entropi yasasının farkındadırlar ve tarihi süregelen bir bozulma süreci olarak görürler. 

Örneğin; Romalı Horace, “Zaman, dünyanın değerini düşürür” diyerek, farkında olmadan entropi yasasının özünü dile getirmiştir: Madde ve enerji yalnızca tek yönlü değişir; “yararlanabilirden yararlanılamayana, geçerliden geçersize veya düzenliden düzensize doğru”. 

M.Ö. 8. yüzyılda, Hesiodos, Yunan mitolojisindeki beş dönemi Altın, Gümüş, Pirinç, Bronz, Kahramanlar ve Demir Çağları olarak adlandırıyordu. 

Hesiodos’a göre; “Altın Çağ” bolluk ve mutluluk dönemidir.

Başlangıçta, Olympos’un ölümsüz sakinleri tarafından ölümlü insanların altın ırkı yapıldı. 

Onlar, tasadan uzak, çaba ve acı olmaksızın tanrılar gibi yaşadılar. Bolluk içinde, güzelliklerle, ülkeleri üzerinde süren iyi niyet ve barış ile yaşarken, toprak anadan kendiliğinden ekin harmanları toplanırdı”.  

Altın Çağ’ın, Pandora’nın kötülük dolu sandığını açınca birden sona erdiğini bildiren Hesiodos’a göre, bundan sonraki her çağ bir öncekinden çok daha kötü, zor ve haşin geçmiştir: 

Bundan sonra artık Demir Irkı bulunmaktadır. 

Onlar, hiçbir gün çaba ve ıstıraptan ve hiçbir gece yağmacıların elinden kurtulamayacaklardır. 

Ne baba, çocuklarıyla ne de çocuklar babalarıyla, ne konuklar kendilerini kabul eden ev sahipleriyle ne de dostlar dostlarla aynı fikirde olacaktı. 

Haklı kişi veya iyi insan ya da yeminine sadık kişi, ödül bulmayacak, fakat hırsızlık yapan ve kibirli kişi daha fazla onur duyacak ve artık hakikat olmayacaktı.

Ortaçağ Hristiyan dünya görüşüne göre, tarihin gidişi döngüsel değil, doğrusaldı. 

Tarihi yapan ve yaratan Tanrı olmakla birlikte, tarihin sonu çürüme ve bozulmaya doğruydu. 

İnsan, mal-mülk edinmeyi değil, kurtuluşu aramalıydı. 

Bu dünya, öteki dünyaya hazırlık için çalışılıp çabalanacak geçici bir aşamaydı. 

Şeytani güçlerin çürüme ve yıkım tohumlarını ekmelerinin etkisiyle, dünya bozulmaya ve kargaşaya doğru hızla ilerleyecekti.

Bunlara karşın, modern dünya görüşünün önde gelen isimlerinden olan Jacques Turgot, 1750 yılında Sorbounne Üniversitesi’nde verdiği bir konferansta, tarihin döngüsel ve sürekli bir bozulma süreci içinde olduğu görüşlerine karşı çıkmıştır. 

Ona göre, tarih yükselen bir ilerleme sürecinde birikimli bir gelişme göstermektedir. 

Sürekli devinim ve değişiklik iyidir ve giderek artan gelişmeler getirecektir. 

Bazı aksamalar, dalgalanmalar ve düzensizlikler olmasına karşın; hayatın gelişimi mükemmelleşmeye doğrudur. 

Ne var ki,  insanın yaşadığı ortam karmaşıklaştıkça, yaşamak için, güdülerini kullanma oranı azalır ve aklını kullanma zorunluluğu artar. 

Öte yandan, aklın kullanım oranıyla düzenin artış eğilimi ters ilişkilidir. Bilgi edinme ve depolama kapasitelerimiz sınırlıdır bu yüzden aşırı bilgi yüklenmesi çeşitli bozuklulara yol açabilir. 

Tedirginliğin artması, bilgi edinmeye karşı isteksizlik, yorgunluk ve bıkkınlık görülebilir. 

Hatta bu sorunlar şizofreniye kadar uzanabilir. 

Kaldı ki, edinilen bilgilerin büyük çoğunluğu da kullanılmaz. Aşırı bilgi yükü insanı aptallaştırır.  

Entropi yasası, bize evrende mevcut tüm enerjinin azaldığını bildiriyor. 

Yani, düzensizlik artıyor ve yaşam daha olumsuz koşullara doğru sürükleniyor. 

Sosyal entropi sürecini, doğadaki entropi sürecine bir adım daha yakınlaştırmak için yavaşlatmak ve enerji akışını azaltmak çözüm olabilir. 

Fakat şu an için, yaşadığımız dünyayı sağduyuyla değerlendirmemizi sağlayacak ve nasıl yaşayabileceğimizi düşündürdürtecek bir bilim yasası olarak karşımızda duruyor.

Bu bağlamda entropi, dünyanın vaktinin tükendiğine henüz ikna olmamış herkes için hayati bir anlam taşımaktadır.

.

Nickola Berrygele, dikGAZETE.com

Entropi: Her şey güzel olmayacak,Entropi:, Her, şey, güzel, olmayacak, Nickola, Berrygele, @nickolaberigele, yazdı,..., #Entropi, #HerşeyGüzelOlmayacak, #NickolaBerrygeleYazıları,

Kavramlar, nesnelerin ve olayların doğrudan ve dolaylı olarak gözlenebilen özelliklerinden oluşur. 

Zihindeki izdüşümler tanımlanarak kavramlara değer verilir.

Fakat verilen değer ne olursa olsun, kavramların, ortaya çıktığı toplumun dinamikleri ile tepkimeye girerek öngörülemeyen durumlara ve kaosa hizmet ettiği görülmüştür. 

Bu durum, fizikteki entropi yasasının kapsamını sorgulatmıştır.  

Mary Shelley'nin ünlü romanı Frankenstein'daki "monster" olarak geçen canavarı düşünelim. 

Doktor Frakenstein, insanlığın gelişimi için iyi niyet esaslı bir girişimde bulunmuştur; fakat yarattığı “canavar” topluma karıştığı anda felaketler başlar. 

Bu durum bir tasarının varlık evrenine geçerek somutlaşmasıyla başlayan bozulma sürecine örnek gösterilebilir. 

Bozulma, soyut ya da somut varlık sahnesine çıkan her kavram için geçerlidir. 

Yani, termodinamiğin yasaları ile toplumsal düşünce dizgeleri arasında ciddi bir etkileşim ilişkisi vardır. 

Fizikte entropi olarak bilinen kavram, sosyal bilimlerce sosyal entropi olarak ele alınmıştır. 

Bu alandaki çalışmalarıyla ünlü Jeremy Rifkin ve Ted Howard’a göre insanlar antik Yunan’dan beri entropi yasasının farkındadırlar ve tarihi süregelen bir bozulma süreci olarak görürler. 

Örneğin; Romalı Horace, “Zaman, dünyanın değerini düşürür” diyerek, farkında olmadan entropi yasasının özünü dile getirmiştir: Madde ve enerji yalnızca tek yönlü değişir; “yararlanabilirden yararlanılamayana, geçerliden geçersize veya düzenliden düzensize doğru”. 

M.Ö. 8. yüzyılda, Hesiodos, Yunan mitolojisindeki beş dönemi Altın, Gümüş, Pirinç, Bronz, Kahramanlar ve Demir Çağları olarak adlandırıyordu. 

Hesiodos’a göre; “Altın Çağ” bolluk ve mutluluk dönemidir.

Başlangıçta, Olympos’un ölümsüz sakinleri tarafından ölümlü insanların altın ırkı yapıldı. 

Onlar, tasadan uzak, çaba ve acı olmaksızın tanrılar gibi yaşadılar. Bolluk içinde, güzelliklerle, ülkeleri üzerinde süren iyi niyet ve barış ile yaşarken, toprak anadan kendiliğinden ekin harmanları toplanırdı”.  

Altın Çağ’ın, Pandora’nın kötülük dolu sandığını açınca birden sona erdiğini bildiren Hesiodos’a göre, bundan sonraki her çağ bir öncekinden çok daha kötü, zor ve haşin geçmiştir: 

Bundan sonra artık Demir Irkı bulunmaktadır. 

Onlar, hiçbir gün çaba ve ıstıraptan ve hiçbir gece yağmacıların elinden kurtulamayacaklardır. 

Ne baba, çocuklarıyla ne de çocuklar babalarıyla, ne konuklar kendilerini kabul eden ev sahipleriyle ne de dostlar dostlarla aynı fikirde olacaktı. 

Haklı kişi veya iyi insan ya da yeminine sadık kişi, ödül bulmayacak, fakat hırsızlık yapan ve kibirli kişi daha fazla onur duyacak ve artık hakikat olmayacaktı.

Ortaçağ Hristiyan dünya görüşüne göre, tarihin gidişi döngüsel değil, doğrusaldı. 

Tarihi yapan ve yaratan Tanrı olmakla birlikte, tarihin sonu çürüme ve bozulmaya doğruydu. 

İnsan, mal-mülk edinmeyi değil, kurtuluşu aramalıydı. 

Bu dünya, öteki dünyaya hazırlık için çalışılıp çabalanacak geçici bir aşamaydı. 

Şeytani güçlerin çürüme ve yıkım tohumlarını ekmelerinin etkisiyle, dünya bozulmaya ve kargaşaya doğru hızla ilerleyecekti.

Bunlara karşın, modern dünya görüşünün önde gelen isimlerinden olan Jacques Turgot, 1750 yılında Sorbounne Üniversitesi’nde verdiği bir konferansta, tarihin döngüsel ve sürekli bir bozulma süreci içinde olduğu görüşlerine karşı çıkmıştır. 

Ona göre, tarih yükselen bir ilerleme sürecinde birikimli bir gelişme göstermektedir. 

Sürekli devinim ve değişiklik iyidir ve giderek artan gelişmeler getirecektir. 

Bazı aksamalar, dalgalanmalar ve düzensizlikler olmasına karşın; hayatın gelişimi mükemmelleşmeye doğrudur. 

Ne var ki,  insanın yaşadığı ortam karmaşıklaştıkça, yaşamak için, güdülerini kullanma oranı azalır ve aklını kullanma zorunluluğu artar. 

Öte yandan, aklın kullanım oranıyla düzenin artış eğilimi ters ilişkilidir. Bilgi edinme ve depolama kapasitelerimiz sınırlıdır bu yüzden aşırı bilgi yüklenmesi çeşitli bozuklulara yol açabilir. 

Tedirginliğin artması, bilgi edinmeye karşı isteksizlik, yorgunluk ve bıkkınlık görülebilir. 

Hatta bu sorunlar şizofreniye kadar uzanabilir. 

Kaldı ki, edinilen bilgilerin büyük çoğunluğu da kullanılmaz. Aşırı bilgi yükü insanı aptallaştırır.  

Entropi yasası, bize evrende mevcut tüm enerjinin azaldığını bildiriyor. 

Yani, düzensizlik artıyor ve yaşam daha olumsuz koşullara doğru sürükleniyor. 

Sosyal entropi sürecini, doğadaki entropi sürecine bir adım daha yakınlaştırmak için yavaşlatmak ve enerji akışını azaltmak çözüm olabilir. 

Fakat şu an için, yaşadığımız dünyayı sağduyuyla değerlendirmemizi sağlayacak ve nasıl yaşayabileceğimizi düşündürdürtecek bir bilim yasası olarak karşımızda duruyor.

Bu bağlamda entropi, dünyanın vaktinin tükendiğine henüz ikna olmamış herkes için hayati bir anlam taşımaktadır.

.

Nickola Berrygele, dikGAZETE.com

Entropi: Her şey güzel olmayacak,Entropi:, Her, şey, güzel, olmayacak, Nickola, Berrygele, @nickolaberigele, yazdı,..., #Entropi, #HerşeyGüzelOlmayacak, #NickolaBerrygeleYazıları,