From the Darkforest - Vakitsiz aşk

From the Darkforest - Vakitsiz aşk

From the Darkforest - Vakitsiz aşk From the Darkforest - Vakitsiz aşk

From the Darkforest - Vakitsiz Aşk

Kısa bir süre önce susup, yalnız bıraktılar beni. Oysa diğer yüzyılımızda ormanda hep birlikteydik.

Serpent

3 asır önce hapsedildiği çeşmibülbülden azad olmuş bir cin... Şaman gecelerini kızıla boyayan bir büyücü. Tutkunun diğer adı. Aşkın lalin kırmızısı, kara büyü.

Aydınlık bir gecede ağaç gölgelerinden birinin o olduğunu zar-zor fark etmiştim Serpent'la tanıştığımda. Çıplak ayaklı bir çingenenin sarhoş öpücüğüyle, Yorkshire'lı bi cadının küllerinden doğmuştu.

Hırçındı, güvenilmezdi…

Öfkelendiğinde susmayı bilmezdi. Konuştuğunda yılanlar, çıyanlar dökülürdü ağzından.

Kıskançtı, beni gördüğü anda büyülemiş, sadece onun olmamı istemişti.

Bütün gerçekliğiyle anlatmıştı isteklerini.

Cüretkârdı…

Gri-mavi gözleri, tutkunun bir başka yansımasıydı, hiç düşünmeden kabul ettim istediklerini.

Ay ışığında dans ettik uzun geceler, çırılçıplak, yalnız ikimiz. Uyurken gözlerinde diğer dünyaları izlerdim. Kristal küresinden sırrını yalnızca kendisine sakladığı bir alacakaranlık yansırdı.

Soru sorulmasını sevmez, gizemini daima korurdu.

Bir gün, parlak bir öğlen vakti, çalıların arasından minik bir alev yükseldi; güneş ışığının sebep olduğu göz yanılsamamdan küçük bir ejderha meydana geldi. Lezard.

Ona kalırsa tarihe hakim bir ejderha. Küçük çirkin Lezardı hemen kabul ettik aramıza.

Serpent, onun varlığından pek rahatsız olmadı fakat kırmızı gözlerine neden bakamadığını bugün bile bilmiyorum.

Lezard ve ben miskin bir zamansızlıkta hiç durmadan koşardık. Yorulunca sağ ayağıma tırmanıp uyuklardı. Bense Serpent'a yaslanırdım, sol omzum yanardı; Serpent, sol omzumu öpmeye bayılırdı.

Lezard'in her konuda güvenilecek bir fikri vardı; sık sık konuşurdum onunla, şimdilerde böyle bir ejderha bulmak zor.

Onun dahiyane fikirleriyle ormanda yaşamak, huzurlu bir maceraydı.

Aptal bir yusufcuğa aşık oldu bir gün Lezard, onu uyardım; “Serpent’in büyüsü sizi öldürürür seviştiğiniz anda" dinlemedi beni. Oracıkta, yusufçuk içine girdiği anda, ayağımın üstünde parlak yeşil rengi donakaldı Lezard'in.

Serpent o günden sonra hiç dans etmedi benimle.

Büyüyü o yapmıştı ama Lezard'in ölümünden beni sorumlu tutuyordu, galiba benden daha çok sevmişti minik ejderhayı.

Hatta bir gün, ateşe akan mavi gözyaşlarını bile gördüm Serpent’ın.

Eski tadı kalmamıştı ormanın, orman cinleri bile geceleri ağaçların arkasına gizlenip izlemekten vazgeçmişti bizi.

Bir tek dolunayda süpürgeli gezintimize çıkıp, gökyüzünde Lezard'a şarkılar söylerken gülebiliyorduk.

İşte öyle bir gecede “yoruldum” dedim Serpent’a;yere inelim”.

Yine yaslandım ona…

Omzumu öptü ve yok oldu birden.

Bu kez diğerlerinden daha çok acıdı canım.

Zamanı iyi ayarlanmamış bir aşk ona göre değildi; terk etmişti beni.

Gölgesiz gecede çırılçıplak yapayalnız kaldım. Önce Lezard şimdi de Serpent susmuştu. Sağ ayağımda Lezard'in donuk yeşil bedeni, sol omzumda Serpent’ın can yakan mavi öpücüğüyle terkettim ormanı.

Orman cinleri arkamdan fısıltıyla konuşup, kahkahalarla güldüler.

Kendimi hiç suçlamadım.

Ben ikisine de ihanet etmedim çünkü.

Gitmelerinin tek nedeni aşktı.

Serpent’ın ruhuma saldığı narsist aşk ve Lezard'in ölümüne sebep olan aptal aşk.

Özlüyorum onları, özledikçe orman cinlerinin kulaklarımı tırmalayan kahkahalarını duyuyorum.

Sonra ben de onlar gibi susuyorum.

.

Nickola Berrygele, dikGAZETE.com

 

 

From the Darkforest - Vakitsiz Aşk

Kısa bir süre önce susup, yalnız bıraktılar beni. Oysa diğer yüzyılımızda ormanda hep birlikteydik.

Serpent

3 asır önce hapsedildiği çeşmibülbülden azad olmuş bir cin... Şaman gecelerini kızıla boyayan bir büyücü. Tutkunun diğer adı. Aşkın lalin kırmızısı, kara büyü.

Aydınlık bir gecede ağaç gölgelerinden birinin o olduğunu zar-zor fark etmiştim Serpent'la tanıştığımda. Çıplak ayaklı bir çingenenin sarhoş öpücüğüyle, Yorkshire'lı bi cadının küllerinden doğmuştu.

Hırçındı, güvenilmezdi…

Öfkelendiğinde susmayı bilmezdi. Konuştuğunda yılanlar, çıyanlar dökülürdü ağzından.

Kıskançtı, beni gördüğü anda büyülemiş, sadece onun olmamı istemişti.

Bütün gerçekliğiyle anlatmıştı isteklerini.

Cüretkârdı…

Gri-mavi gözleri, tutkunun bir başka yansımasıydı, hiç düşünmeden kabul ettim istediklerini.

Ay ışığında dans ettik uzun geceler, çırılçıplak, yalnız ikimiz. Uyurken gözlerinde diğer dünyaları izlerdim. Kristal küresinden sırrını yalnızca kendisine sakladığı bir alacakaranlık yansırdı.

Soru sorulmasını sevmez, gizemini daima korurdu.

Bir gün, parlak bir öğlen vakti, çalıların arasından minik bir alev yükseldi; güneş ışığının sebep olduğu göz yanılsamamdan küçük bir ejderha meydana geldi. Lezard.

Ona kalırsa tarihe hakim bir ejderha. Küçük çirkin Lezardı hemen kabul ettik aramıza.

Serpent, onun varlığından pek rahatsız olmadı fakat kırmızı gözlerine neden bakamadığını bugün bile bilmiyorum.

Lezard ve ben miskin bir zamansızlıkta hiç durmadan koşardık. Yorulunca sağ ayağıma tırmanıp uyuklardı. Bense Serpent'a yaslanırdım, sol omzum yanardı; Serpent, sol omzumu öpmeye bayılırdı.

Lezard'in her konuda güvenilecek bir fikri vardı; sık sık konuşurdum onunla, şimdilerde böyle bir ejderha bulmak zor.

Onun dahiyane fikirleriyle ormanda yaşamak, huzurlu bir maceraydı.

Aptal bir yusufcuğa aşık oldu bir gün Lezard, onu uyardım; “Serpent’in büyüsü sizi öldürürür seviştiğiniz anda" dinlemedi beni. Oracıkta, yusufçuk içine girdiği anda, ayağımın üstünde parlak yeşil rengi donakaldı Lezard'in.

Serpent o günden sonra hiç dans etmedi benimle.

Büyüyü o yapmıştı ama Lezard'in ölümünden beni sorumlu tutuyordu, galiba benden daha çok sevmişti minik ejderhayı.

Hatta bir gün, ateşe akan mavi gözyaşlarını bile gördüm Serpent’ın.

Eski tadı kalmamıştı ormanın, orman cinleri bile geceleri ağaçların arkasına gizlenip izlemekten vazgeçmişti bizi.

Bir tek dolunayda süpürgeli gezintimize çıkıp, gökyüzünde Lezard'a şarkılar söylerken gülebiliyorduk.

İşte öyle bir gecede “yoruldum” dedim Serpent’a;yere inelim”.

Yine yaslandım ona…

Omzumu öptü ve yok oldu birden.

Bu kez diğerlerinden daha çok acıdı canım.

Zamanı iyi ayarlanmamış bir aşk ona göre değildi; terk etmişti beni.

Gölgesiz gecede çırılçıplak yapayalnız kaldım. Önce Lezard şimdi de Serpent susmuştu. Sağ ayağımda Lezard'in donuk yeşil bedeni, sol omzumda Serpent’ın can yakan mavi öpücüğüyle terkettim ormanı.

Orman cinleri arkamdan fısıltıyla konuşup, kahkahalarla güldüler.

Kendimi hiç suçlamadım.

Ben ikisine de ihanet etmedim çünkü.

Gitmelerinin tek nedeni aşktı.

Serpent’ın ruhuma saldığı narsist aşk ve Lezard'in ölümüne sebep olan aptal aşk.

Özlüyorum onları, özledikçe orman cinlerinin kulaklarımı tırmalayan kahkahalarını duyuyorum.

Sonra ben de onlar gibi susuyorum.

.

Nickola Berrygele, dikGAZETE.com