Üns ve Nisyan
Üns ve Nisyan
- 08-04-2020 10:51
- 2840
- 08-04-2020 10:51
- 2840
Kovid-19 sebebiyle günlük hayatın rölantiye alınmasının pek çok boyutu olduğu aşikar.
Algı yönetimi konusunda görüşlerini dile getirenleri saygıyla anmakla beraber, bu süreci, belki bir yan etki gibi kendiliğinden ortaya çıktığını düşündüğüm farklı bir durum üzerinden değerlendireceğim.
Zorunlu kısıtlamalar sayesinde, kapitalist düzenin ayrıştırdığı hayat standartlarının birbirine iyice yaklaştığını gözlemliyoruz.
Kötülüğün içindeki iyiliği görmeye çalışırsak, bu durumun bize kim olduğumuzu, ne yaptığımızı, birey, insan ve toplum olarak görevlerimizi hatırlatmış olduğunu görebiliriz.
Hayatın koşuşturması içinde, bilip de unuttuklarımızı bu zaruri hal sayesinde hatırlamanın insan olmamızdan yani yaradılış özelliğimizden geldiğini düşünebiliriz.
“İnsan” kelimesi; “üns" ve “nisyan” kelimelerinin birleşiminden meydana gelir.
“Üns"; ünsiyet yani “yakın olmak”; “nisyan” ise; “unutmak” anlamına gelmektedir.
Tasavvuf felsefesindeki üns makamı, insanın Allah’a olan yakınlığını ifade etmektedir.
Üns makamına çıkabilmek için, her şeyde Allah’ın isim ve sıfatlarının yansımalarını görmek gerekir.
İnsan kendisiyle ilgilenen, iyiliğini isteyen, yardımına koşan kimselere ünsiyet eder, onlarla birlikte olmaktan haz duyar.
Kâinatta Allah’tan başka hakiki etki sahibi olmadığına iman eden kimse de kendisini koruması altına alan Allah’ın yanında, yakınında olmayı arzu eder.
Bu durum, yaradılış gereğidir.
Kim ne kadar “Her şey Allah’ındır, Allah’tan gelir yine Allah’a gider” hakikatine inanırsa, Allah’a olan ünsiyeti o oranda artar.
Artık bu kişi, Allah’ı "somutlaşmış Kur’an" olan kâinatta da görmeye başlar.
Her şey onun için bir ünsiyet kapısı olur.
Aynı felsefeye göre insan, ezelde bu ünsiyete sahiptir; fakat dünya hayatının heva ve hevesleri yüzünden ait olduğu özden uzaklaşmıştır ve gaflet içinde, hakikati unutmuştur.
Bu zorlu günlerde ölümü, hayatın anlamını, ne için yaşadığımızı, bireyin toplumdaki yerini, birlik olmayı, birbirini gözetmeyi hiç olmadığı kadar önemsiyoruz.
Adeta unuttuklarımızı hatırlamaya başlıyoruz.
Bu kıpırdanışların, tüketim alışkanlıklarımızı ve davranışlarımızı değiştirmesine olan inancımı haklı bir iyimserlik olarak görüyorum.
Bütünü görebilmek için herkesin münferit olarak kendi perspektifinden gördüğünü ortak havuza koyması gerekir.
Tüm dünyanın büyük bir bedel ödediğini düşünerek sizce bu bedel karşılığında insanlık bir tekamül ya da bir bilinç sıçraması yaşayabilir mi?
.
Nickola Berrygele, dikGAZETE.com
Kovid-19 sebebiyle günlük hayatın rölantiye alınmasının pek çok boyutu olduğu aşikar.
Algı yönetimi konusunda görüşlerini dile getirenleri saygıyla anmakla beraber, bu süreci, belki bir yan etki gibi kendiliğinden ortaya çıktığını düşündüğüm farklı bir durum üzerinden değerlendireceğim.
Zorunlu kısıtlamalar sayesinde, kapitalist düzenin ayrıştırdığı hayat standartlarının birbirine iyice yaklaştığını gözlemliyoruz.
Kötülüğün içindeki iyiliği görmeye çalışırsak, bu durumun bize kim olduğumuzu, ne yaptığımızı, birey, insan ve toplum olarak görevlerimizi hatırlatmış olduğunu görebiliriz.
Hayatın koşuşturması içinde, bilip de unuttuklarımızı bu zaruri hal sayesinde hatırlamanın insan olmamızdan yani yaradılış özelliğimizden geldiğini düşünebiliriz.
“İnsan” kelimesi; “üns" ve “nisyan” kelimelerinin birleşiminden meydana gelir.
“Üns"; ünsiyet yani “yakın olmak”; “nisyan” ise; “unutmak” anlamına gelmektedir.
Tasavvuf felsefesindeki üns makamı, insanın Allah’a olan yakınlığını ifade etmektedir.
Üns makamına çıkabilmek için, her şeyde Allah’ın isim ve sıfatlarının yansımalarını görmek gerekir.
İnsan kendisiyle ilgilenen, iyiliğini isteyen, yardımına koşan kimselere ünsiyet eder, onlarla birlikte olmaktan haz duyar.
Kâinatta Allah’tan başka hakiki etki sahibi olmadığına iman eden kimse de kendisini koruması altına alan Allah’ın yanında, yakınında olmayı arzu eder.
Bu durum, yaradılış gereğidir.
Kim ne kadar “Her şey Allah’ındır, Allah’tan gelir yine Allah’a gider” hakikatine inanırsa, Allah’a olan ünsiyeti o oranda artar.
Artık bu kişi, Allah’ı "somutlaşmış Kur’an" olan kâinatta da görmeye başlar.
Her şey onun için bir ünsiyet kapısı olur.
Aynı felsefeye göre insan, ezelde bu ünsiyete sahiptir; fakat dünya hayatının heva ve hevesleri yüzünden ait olduğu özden uzaklaşmıştır ve gaflet içinde, hakikati unutmuştur.
Bu zorlu günlerde ölümü, hayatın anlamını, ne için yaşadığımızı, bireyin toplumdaki yerini, birlik olmayı, birbirini gözetmeyi hiç olmadığı kadar önemsiyoruz.
Adeta unuttuklarımızı hatırlamaya başlıyoruz.
Bu kıpırdanışların, tüketim alışkanlıklarımızı ve davranışlarımızı değiştirmesine olan inancımı haklı bir iyimserlik olarak görüyorum.
Bütünü görebilmek için herkesin münferit olarak kendi perspektifinden gördüğünü ortak havuza koyması gerekir.
Tüm dünyanın büyük bir bedel ödediğini düşünerek sizce bu bedel karşılığında insanlık bir tekamül ya da bir bilinç sıçraması yaşayabilir mi?