Yaşlanmak ya da oluşumlar ve insanlar
Yaşlanmak ya da oluşumlar ve insanlar
- 22-05-2020 11:29
- 431
- 22-05-2020 11:29
- 431
Yaşlandık…
“Yaş almak” diyecek bazı arkadaşlar biliyorum…
Ama bence yaşlanmak.
“Dünya bunun için özel çaba sarfediyor” demek isterdim ama dünyayı da bu hale getiren biz degil miyiz!..
100 yıl öncesine göre, insan ömrünün uzadığını ispat eden bilim insanlarının bunu; “El, vücut hijyenine dikkat etmek… Yıkanma alışkanlığı edinmek… Daha kolay yiyecek bulmak… Kanalizasyon atıkları için alt yapı geliştirmek…” vs. gibi sebeplerle alakalandırması manidar; yani insan ömrünün uzaması, bu kadar kolay ve basitse toplu ölümlere neden çare bulamamış..
Ya da bulmak istememiş…
Ya da yeni dünya oluşumu üzerinde yıllar öncesinde planlanarak oluşturulan yahut oluşturulmuş olduğuna inandırılan insanlara bunları bir şekilde adapte etmek midir gerçekte yapılan!?
“Covit 19”la hayatımızı tümden değiştiren, yeniden şekillendiren ya da yeniden şekillendirmeye çalışılan bir durumla karşı kaşıyaysak, yaşlanmayacağız demektir…
Çünkü bunun bir üstü, insanlara “çip” takmak, dolayısı ile yemesi, içmesi, uyuması, hastalığı hatta mahrem hayatı bile takip edilebilecekse yaşlanma olasılığı ya da bunlardan birinden şikayetçi olma ihtimali de ortadan kalkıyor demektir…
“Sen kal!.. Sen git!.. Sen geç!..” olayına geçişi hazırlayan bir başlangıç evresindeyiz…
Belki bizler, bunun bir tık altında olabiliriz jenerasyon olarak ama bizden sonrakiler için ciddi sıkıntılar var gibi görünüyor…
Belki ucundan biz de görürüz ama “hiç bir şey artık eskisi gibi olmayacak” denilmesinde haklılık payı büyük gibi.
Bir önceki yazıda biraz anlatmıştım, burada da “değişik bir perspektiften bakalım” derken, aklımızı şu düşünce yoruyor sürekli…
Şimdilerde korkuyla da karışık ne denilirse yapıyor, ne söylenirse yerine getiriyoruz ama şu anda hiç olmazsa bakıyoruz, izliyoruz, konuşuyoruz, yorum yapıyoruz; elimizden gelen bir şey varsa, aklımız yettiğince onu da yerine getiriyoruz; belki ileriki bir tarihte, hem de çok da uzak olmayan bir tarihte, bütün bu özelliklerimiz de kısıtlanmış, ayarlanmış ve robotlaştırıldığımız için bugünleri aramayı bile akıl edemeyecek duruma geleceğiz.
İnsani özelliklerimizden bize kalan birşey bile olmayacak belki!..
Herşeye rağmen, kızsak da yorulsak da ümitsizliğe kapılmıyor, bir sürü olumsuzluk karşısında bozulan moralimizi daha fazla bozmuyoruz çünkü her zamanki gibi, plan üstünde daima bir plan olduğunu düşünerek inancımızı yitirmiyoruz.
“Lâ tahzen…”
“Korkma!
Çekinme!
Hüzünlenme!
Ye'se kapılma...
Allah bizimle…” inancıyla varsa elimizden gelen yapabildiğimiz yere kadar onu yapar, sonrasında da dualarımızla Allah’a sığınırız.
Asla yeise kapılmayalım, kapılmamalıyız.
Bu vesileyle de en hayırlısıyla daha güzel günlere erişmek temennisi ile bayramınızı tebrik eder, tekrarları için dua ederiz efendim. Saygılarla.
.
Mine Tuna, dikGAZETE.com
Yaşlandık…
“Yaş almak” diyecek bazı arkadaşlar biliyorum…
Ama bence yaşlanmak.
“Dünya bunun için özel çaba sarfediyor” demek isterdim ama dünyayı da bu hale getiren biz degil miyiz!..
100 yıl öncesine göre, insan ömrünün uzadığını ispat eden bilim insanlarının bunu; “El, vücut hijyenine dikkat etmek… Yıkanma alışkanlığı edinmek… Daha kolay yiyecek bulmak… Kanalizasyon atıkları için alt yapı geliştirmek…” vs. gibi sebeplerle alakalandırması manidar; yani insan ömrünün uzaması, bu kadar kolay ve basitse toplu ölümlere neden çare bulamamış..
Ya da bulmak istememiş…
Ya da yeni dünya oluşumu üzerinde yıllar öncesinde planlanarak oluşturulan yahut oluşturulmuş olduğuna inandırılan insanlara bunları bir şekilde adapte etmek midir gerçekte yapılan!?
“Covit 19”la hayatımızı tümden değiştiren, yeniden şekillendiren ya da yeniden şekillendirmeye çalışılan bir durumla karşı kaşıyaysak, yaşlanmayacağız demektir…
Çünkü bunun bir üstü, insanlara “çip” takmak, dolayısı ile yemesi, içmesi, uyuması, hastalığı hatta mahrem hayatı bile takip edilebilecekse yaşlanma olasılığı ya da bunlardan birinden şikayetçi olma ihtimali de ortadan kalkıyor demektir…
“Sen kal!.. Sen git!.. Sen geç!..” olayına geçişi hazırlayan bir başlangıç evresindeyiz…
Belki bizler, bunun bir tık altında olabiliriz jenerasyon olarak ama bizden sonrakiler için ciddi sıkıntılar var gibi görünüyor…
Belki ucundan biz de görürüz ama “hiç bir şey artık eskisi gibi olmayacak” denilmesinde haklılık payı büyük gibi.
Bir önceki yazıda biraz anlatmıştım, burada da “değişik bir perspektiften bakalım” derken, aklımızı şu düşünce yoruyor sürekli…
Şimdilerde korkuyla da karışık ne denilirse yapıyor, ne söylenirse yerine getiriyoruz ama şu anda hiç olmazsa bakıyoruz, izliyoruz, konuşuyoruz, yorum yapıyoruz; elimizden gelen bir şey varsa, aklımız yettiğince onu da yerine getiriyoruz; belki ileriki bir tarihte, hem de çok da uzak olmayan bir tarihte, bütün bu özelliklerimiz de kısıtlanmış, ayarlanmış ve robotlaştırıldığımız için bugünleri aramayı bile akıl edemeyecek duruma geleceğiz.
İnsani özelliklerimizden bize kalan birşey bile olmayacak belki!..
Herşeye rağmen, kızsak da yorulsak da ümitsizliğe kapılmıyor, bir sürü olumsuzluk karşısında bozulan moralimizi daha fazla bozmuyoruz çünkü her zamanki gibi, plan üstünde daima bir plan olduğunu düşünerek inancımızı yitirmiyoruz.
“Lâ tahzen…”
“Korkma!
Çekinme!
Hüzünlenme!
Ye'se kapılma...
Allah bizimle…” inancıyla varsa elimizden gelen yapabildiğimiz yere kadar onu yapar, sonrasında da dualarımızla Allah’a sığınırız.
Asla yeise kapılmayalım, kapılmamalıyız.
Bu vesileyle de en hayırlısıyla daha güzel günlere erişmek temennisi ile bayramınızı tebrik eder, tekrarları için dua ederiz efendim. Saygılarla.
.
Mine Tuna, dikGAZETE.com