- 04-01-2025 19:02
- 1534
CHP’Yİ ZORLA İKTİDAR YAPACAKLAR!
“Gerçek iktidar, insanlar üzerinde değil, yürekler üzerinde kurulur.”
İktidar yıpratıcıdır. Onlarca güzel icraat yaparsın ama kötü bir icraat yaptın mı diğer bütün iyi icraatlar gözden silinir. Bunun için iktidarların yapacakları her faaliyette, atacakları her adımda çok dikkatli olmaları ve kendilerini iktidara taşıyan halkların dertlerini iyi bilip ona göre çözüm bulmaları gerekir.
İktidarların itibarlarını kaybetmemeleri, gelecek seçimleri kazanmaları açısından da önemlidir. Bunun için atalarımız, “Elinde iktidar olan, akıllı yolda hareket etmelidir.” demiştir.
İktidarı elinde tutanlar, adil oldukları ve halklarının refah seviyelerini yüksek tuttukları müddetçe hâkimiyetlerini kolay kolay kaybetmezler. Ancak adaletten ayrılanların iktidarlarının uzun sürmediğini de tarih bize çok örnekleriyle göstermiştir.
Tarih boyunca adaleti çiğneyen, halkını ezen devlet adamları olmuştur. Bunları cezalandırmayan uluslar, kısa zamanda çökme ile karşı karşıya gelmişlerdir. Bu da zulmün devam etmeyeceği gerçeğinin bir yansımasıdır.
Eğer bir millet, iktidarda bulunan kişilerin şereften, onurdan, ahlaktan yoksun davranışlarını, hırsızlığını, yapılan zulümleri ve yanlışları yalnızca kendi siyasi görüşünden olduğu için görmezden geliyorsa, o millet erdemini ve asaletini yitirmiştir. Erdemini ve asaletini yitiren bir topluluğun tarih sahnesinde uzun müddet kalması da çok zordur.
İktidarlar kendilerini iktidara taşıyanların haklarını ve hukuklarını korumakla birlikte onların ekonomik, siyasi ve sosyal haklarını da temin etmekle yükümlüdür. İktidara gelene kadar birçok vaatte bulunup, iktidar olduktan sonra bu vaatleri unutmak akla ve mantığa sığmayan sığ bir düşüncedir ve böyle düşüncelerin uzun müddet iktidarda kalmaları mümkün değildir. Zaten bu tür iktidarlar seçimlerde millet tarafından sandığa gömülerek cezalandırılmaktadır.
2002 yılından beri iktidarı elinde tutmayı başaran AK Parti’nin bunu nasıl başardığı incelendiğinde halkın menfaatleri doğrultusunda bir politika takip ettiklerini gözlemliyoruz. Son zamanlarda özellikle yerel seçimlerde yaşanan yenilgilerin altında da ne yazık ki kendilerini iktidara taşıyan milletin isteklerine sırt dönülmesi yattığı görülmektedir.
Bu millet, AK Parti’yi 20 seneden fazla girdiği her seçimde birinci parti yaptı. Umudu, istekleri, geçmiş dönemde gördüğü manevi baskıların giderilme arzusu vardı. Bunların çözümünün ancak AK Parti kadroları ile yapılacağına inandığı için milletimiz onları hep iktidara taşıdı.
Ne yazık ki AK Parti özellikle 15 Temmuz sonrası süreçte kendisini iktidara taşımada çok önemli roller oynayan milleti unuttu. Ekonomik darboğaza soktu. Onu açlık sınırının altında bir maaşa mecbur bıraktı. Çıkardığı yasalarla özellikle emeklilerin aldığı maaş oranlarını düşürdü ve ne yazık ki milyonlarca emekli, açlık sınırının altındaki maaşıyla yaşama savaşı vermeye başladı. Ekonomideki kötü gidişin cezası emeklinin sırtına yüklendi.
Süleyman Demirel’in meşhur bir sözü vardır: “Tencerenin yıkmayacağı iktidar yoktur.” Ne yazık ki son zamanlarda yaşanan ekonomik sıkıntılar, milletin tenceresini kaynamaz hale getirdi.
20 yıldan fazladır girdiği her seçimi kazanan ve iktidar olan AK Parti, 2019 ve 2024 seçimlerinde (özellikle yerelde) büyük bir yenilgiye uğradı. İstanbul, Ankara gibi birçok Büyükşehir belediyesini kaybetti.
Her iki seçim sonrasında yazdığım makalelerde “CHP kazanmadı, AK Parti kaybetti.” diyerek meselenin AK Parti paradigmalarındaki değişimlere dikkat çektim. AK Parti artık kendisini iktidara taşıyan milletin isteklerinden çok zengin çevrelerin isteklerini ve özellikle de faiz lobilerini dinlemeye başladı. Ekonomideki başarısızlık çıkmaz noktaya gelince takip edilen ekonomik modelden vazgeçilerek yeniden Küresel sermayenin dayattığı Ortodoks ekonomik modeline geçildi. Bir zamanlar “devleti soyuyor” dedikleri kişiler, ekonominin başına getirildi ve faizler yüzde 8’lerden yüzde 50’lere kadar yükseldi.
Bu arada çıkarılan EYT ile milyonlarca kişi, genç yaşta emekli edildi. Hâlbuki AK Parti lideri Erdoğan “EYT siyasi kariyerime de mal olsa asla çıkarmam.” şeklinde açıklamalar yapmıştı. Seçim zamanı pragmatist bir davranış sergileyerek EYT’yi çıkardı. Genç yaşta 3,5 milyon insanı emekli etti. Bu, ekonomimize son derece büyük yük getirdi.
Netice olarak da artık çalışanlar ve emekliler hak ettikleri maaşları alamaz oldular. Özellikle de normal emekli ve memur emeklileri, tarihin en büyük çöküşünü yaşadı.
2025 yılı girmeden ilan edilen asgari ücret ve 2025 sonrası açıklanan emekli maaşlarına yapılan zam da çok komik kaldı. “Milletimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyen hükümet, emeklileri ve asgari ücretlileri enflasyon yerine kendisi ezdi. Gerçek hayatta enflasyon yüzde100’lere kadar tırmanmışken emekli, memur ve emeklilere verilen zam oranı tam anlamıyla bir fiyasko olarak ortaya çıktı.
Hükümet enflasyon rakamlarını TUİK denen bir kurumu aracılığı ile yapıyor. Ancak bu TUİK’in yaptığı araştırmaların hiçbiri sahadaki enflasyonun yanına bile yaklaşamıyor. Bizzat kendi açıklamalarıyla gıda enflasyonunun yüzde 70’lere tırmandığını açıklayan TUİK nedense enflasyonu onun dörtte birine kadar geriletti. TUİK bu açıklamalıyla milletin nazarında yok olan itibarını daha da yok etti. Artık millet TUİK verileriyle dalga geçmeye başladı. Bunlardan biri de bizzat benim. Geçenlerde bir konferansta iktidar yanlısı bir ekonomi profesörü TUİK verilerine dayanarak öyle pembe tablolar çizdi ki, konferansın soru-cevap kısmında söz alıp, şöyle demek zorunda kaldım:
“Bugünden itibaren vasiyetimi yazdım. Benim günahlarımı TUİK ve Asgari Ücret Tespit Komisyonu yapsın. Kesin kurtulurum.”
Atalarımız ne güzel demiş:
“İzahı olmayan şeyin mizahı olur.”
En düşük kiranın 15-20 bin lira olduğu bir yerde, asgari ücretin 22, emekli maaşlarının 15 binlerde kalması tam anlamıyla bir paradoks oluşturmaktadır.
Hükümet kendi alacağı vergilerde zam oranlarını yüzde 50’lerin üzerinde tutarken asgari ücretliye ve emeklilere verdiği oranı bunun üçte bir seviyesinde tutması millet arasında ciddi bir tepkiye sebep oldu. Suriye’deki gelişmelerle oy oranı yükselen AK Parti’nin yaşanan bu çelişki ile bunu kaybettiğini gözlemliyoruz.
Yaşananlar karşısında insan ister istemez, “Bu AK Parti, kendi eliyle zorla CHP’yi iktidara mı taşımak istiyor.” diye düşünesi geliyor.
Geçtiğimiz iki yerel seçimde belediyelerin kaybedilmesinin altında da CHP’nin gayreti değil, AK Parti’nin yanlış politikaları geldiği açıktır. AK Parti ve CHP’nin aldığı oyların toplamına baktığımızda bunu açık biçimde görüyoruz. CHP oyları arttığı için değil, AK Parti’nin oyları azaldığı için kazandığı açıktır.
Aslında AK Parti’nin en büyük şansı beceriksiz bir muhalefete sahip olmasıdır. Böyle beceriksiz, ufuksuz, projesiz bir muhalefete rağmen AK Parti oylarını düşürüyorsa başını ellerinin arasına alıp derin derin düşünmelidir. AK Partililerin, “Geçtiğimiz iki seçimden ibret aldık” demelerine rağmen uyguladıkları politikalara baktığımızda pek de ibret alındığı görülmemektedir. Son yerel seçimlerde 8 milyondan fazla AK Partili seçmenin sandığa gitmediği dikkate alınırsa problemin nerede olduğu çok açıktır.
AK Parti, 2024 yılını emekli yılı ilan etmişti. Ne yazık ki 2024 emekli için karanlık bir yıl oldu. Emekli, ekmeğe muhtaç hale geldi. Yapılan zamlarla 2025 yılının da 2024’ten pek farkı olmayacağı açıktır. Bu hususta hükümetin “Milletimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz.” söylemleri de havada kaldı.
AK Parti, 2028 yılında yeniden iktidar olmak istiyorsa söylemlerine uyarak milleti enflasyona ezdirmemeli, emekliyi, asgari ücretliyi insanlık onuruna yakışır bir hayat standardına kavuşturmalıdır. Milletten “tasarruf edin, kemer sıkın” diyerek sabır dileyenlerin önce kendi harcamalarından tasarruf etmeleri ve kemer sıkmaları gerekir. Aksi halde istekleri milletten hiçbir karşılık bulmayacaktır.
AK Parti’ye unutmaması gereken bir gerçeği hatırlatarak makalemi bitirmek istiyorum:
“İktidar yıpratıcıdır. Yeniden iktidarda kalmak istiyorsa milletin geçim derdini çözmelidir. Unutmayın; kaynamayan tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.”
.
Selim Çoraklı, dikGAZETE.com