Dikiz aynasından geriye bakmak!

Dikiz aynasından geriye bakmak!

Dikiz aynası sadece yollarda giden araç ve makinalarda mı olur?

Hayat yolunda ilerleyen bizlerin dikiz aynası var mı? Eğer varsa, onu nasıl kullanmalıyız?

Yollardaki araçlarda bulunan dikiz aynalarının bize ve araca ne tür faydaları vardır?

Hayat yolundaki dikiz aynasına nasıl bakılır ve ne ders çıkarılır?

Trafikte araçların dikiz aynası, hayati önem taşır. 

O aynanın var olmasının yanı sıra, aynanın ayarı da önemli. Mesela dikiz aynalarına baktığınızda kaportanızı görmeyeceksiniz.

Aynanın bir tarafı aracın kaportasını teğet gösterecek şekilde ayarlanması lazım. Bu ayar, aracın sağında ve solundaki ölü bölgeleri ortadan kaldırır.

Dikiz aynalarına bakmadan yolda giden bir sürücü, en kısa süre içerisinde bir kazaya ya da zincirleme bir trafik kazasına sebebiyet verebilir.

Başka bir deyişle, varış noktasına sağ ve salim bir şekilde ulaşmamız için aracın diğer parçalarının ayarlı olmalarının yanı sıra arka bölümümüzü de göstermesi adına bu aynaların da düzgün olması ve kullanılması hayati önemdedir; kısacası, aynalar sürücüler için olmazsa olmaz aparattır.

Yukarıdaki iki-üç paragraf, yeryüzündeki yollar içindir.

Aslında farkında olmadan yaşantımız boyunca birçoğumuz dikiz aynasına bakar. 

Geçmişten ders çıkarmamız, dikiz aynasına bakmamızın sonucudur. 

Öncelikle kim olduğumuzu bilmemiz gerek; nereden geldiğimizi de. Bu paragraf da ayrı bir konudur. Kısaca göz atayım. 

Bebekliğimizden beri her geçen yıl yaşadıklarımızdan tecrübe çıkararak yaşantımızı devam ettiririz. 

Eğer bu tecrübeleri günlük yaşantımıza, yaşama tarzımıza uyarlayamazsak başımız beladan kurtulmaz. 

Onun için, geçmişi özümseyerek geleceğe bakmamız gerekir.

Şu anda bulunduğumuz yerden geri dönüp “hangi limandan hangi şartlarda ayrılmışız” diye düşünmek esastır. 

Bunu aklımızdan çıkarmazsak kişi olarak onurlu, başarılı, başkalarının haklarına saygı duyan, saygı duyulan biri olarak boş kubbede hoş bir seda bırakırız. 

Dolaysıyla geçmişimiz, birim üzerinden yürüdüğümüz bir yoldur.

Bir de dünyadaki bütün insanlığın kullandığı “Hayat Yolu” vardır.

Hayat Yolu’nda insanlar ortak değerler üzerinde ilerlerler, gidilen yol, geçilen coğrafya, yaşanılan bölgeler ve maddi ve manevi değerler gibi bir dizi doneler bu yolculuğun selametine katkıda bulunurlar.

Kendi geçmişten gelen değerlerimize sahip olmamız bizim özgüvenimizdir. 

Şöyle bir hayat yolundan dikiz aynamıza bir bakalım. 

Bizim, millet olarak hayat yolundaki dikiz aynamız bozuk, kırık, çatlak ya da yok!

Bugün, millet olarak halimize dikiz aynasından şöyle bir bakayım dedim. 

Millet olarak bu coğrafyada huzur içerisinde yaşamak ve komşularımızla iyi geçinmek için neler yaptık. 

Ülke içindeki huzurumuzu bozmak için sözde gelişmiş ülkeler -ki bunların hepsi zavallı ve acınacak haldedirler- bütün enstrümanlarıyla içimize nifak tohumları ekerek bizi hep birbirimize düşürdüler. 

Oturduğum yerden şöyle bir baktığım dikiz aynası, bana bunu gösterdi. 

Dikiz aynasına baktığım zaman, hayali düşmanlıklar yaratıp, ülkemizin iliklerini boşalttılar, bizlere türlü türlü silahlar satarak. 

Bize başbakanımızı astırdılar ‘hain’ diye. 

Kardeşi kardeşe kırdırdılar ‘sağcısın - solcusun’ diye.

Demokrasi” adı altında, “özgürlük” adı altında Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmaya kalktılar. 

Düşünce özgürlüğü” adı altında küfretmeyi, hakaret etmeyi meşru hale getirmek istediler ve maalesef başardılar. 

İhlas duyguları ile çalışanları “vatan haini” etiketi ile barkodladılar.

Dikiz aynasından bakıyoruz da görmüyoruz!

Yaşıyoruz da ders almıyoruz!

Yıllar önce Hindular ile Müslümanları nasıl ayrıştırdılar ise şimdi de aynı Allah’a inanan, aynı dine mensup insanların yaşadığı coğrafyada aynı şeyleri yapıyorlar ve bizler de onların değirmenlerine su taşıyoruz.

Ne zaman biz komşularımızla bir araya gelmek istesek, bölgesinde çekirdek bir devlet olma yolunda ilerlesek, birileri bundan rahatsız oluyor. 

Önce araya, “demokrasiyi getireceğiz” diye nifak sokuyorlar, sonra kutuplaşmalar, sonra silahlanmalar, sonra çatışmalar ve sonuç olarak da gözyaşı ve kan. 

Demokrasi geldi, gece-gündüz kutlayalım!

Bir gün o güçler gidecek tıpkı bahar yağmurlarıyla yükselen nehirlerden suların çekilmesi gibi ve biz bize kalacağız. 

Petrol tükenince, kimse kalmayacak hüzzam şarkılardan ve yakılan ağıtlardan başka. 

Kumaşta yırtık olmayacak ancak dikiş izi kalacak yüzyıllar boyu bu coğrafyada.

Güçlüklerle kurduğumuz, bedel ödeyerek kurduğumuz devletlerimizi, tarihin derinliklerine gömerken çok gözyaşı dökmüşüzdür ancak bundan hiç ders çıkarmamışız. 

Anlık yaşarız, anı yaşarız. 

Geleceğimize ise hediye olarak varlıklarıyla gurur duyduğumuz düşmanlarımızı bırakırız!

Bir askerimin saçının bir teli, dünyadan daha değerlidir. Bir saç teli için dünyayı yakarım. Ancak can yakmak için yaşamam.

Geçmişimden almış olduğum dersle, devlet aklıyla tedbirimi önceden alır, başka ülkelerin silah pazarına çevirmem bu coğrafyayı. 

Çocuğumun kursağına girecek olan bir lokmayı silaha, baruta ve tabuta harcamam. 

Güçlü olmak silah kullanmak değildir.

Göz olanı ve beyin de olacağı görür” ötekileştirmek başkalarının menfaatinedir. 

Eğer sen çocuğuna kıymet vermezsen, çocuğunun kıymetli olduğunu belirtir davranış içerisinde olmazsan, birileri senin çocuğunun bir eline şeker, diğer elinde de taş verir; verdiği o taş ile de kendi evinin camını kırdırır. 

Dün kardeşimiz olan bugün düşmanımız olmasın. 

Biz istesek de istemesek de Adem ile Havva’dan kardeşiz. 

Bir hayvan, bir yavrusunu kaybedince günlerce başında bekleyip gözyaşı döküyor. 

Bugün bölgemizde ve dünyanın gariban ülkelerindeki annelerin gözlerindeki yaşlar içlerine akıyor. 

Güçlü olmak güzel, gücümüzü göstermek ise çok daha güzeldir.

Savaş, kan dökülmeden kazanılırsa anlamlıdır. 

Allah’ın insanlara bahşettiği en büyük sermaye akıldır; o sermayeyi kullanmak ise mükemmelliktir.

Başkalarının oyuncağı olmamak sistem kurmakla, geçmişimizden ders çıkarıp bunu gelecek nesillere aktarmakla olur.

Geçmişimizden alacağımız ders, geleceğimizi planlamamızın anahtarıdır; yoksa, gelecek nesillere ülke olarak ödenecek mali borç, hüzün ve gözyaşı bırakırız. 

Bu bölgede oynanan farklı oyunların amacı bu ülkenin paradigmasını bozmaktır. 

Bu oyunu bozmak güç birliğinden, fikir birliğinden, birbirimize saygıdan ve inancımızdan geçer.

Bu ülkenin bir başbakanının idam edilmesi olayını ben bir Amerikalıdan öğrenmek istemiyorum -bu sadece bir tek örnek. 

Ben geçmişimi kendi ülkemdeki öğretmenlerden öğrenemezsem, geçmişimin doğrularını ve yanlışlarını bu ülke insanından öğrenemezsem bir gün birileri bizim gelecek nesillerimize “Afrika’yı Türkler’in yağmaladığını” anlatacak ve inandıracaklar da.

Milli olmak çok güzeldir ancak sadece sanayi ve teknolojide değil, dimağda da milli olmak ve milli kalabilmek önemlidir.

Salonda seyirci olup sahneyi izlemek mi, yoksa salondakilere konser veren orkestraya sahip olmak mı!..

İzleyenlerimiz bol olsun.

Düşünebilmek güzeldir.

.

Seyfi Turan, dikGAZETE.com

Dikiz aynası sadece yollarda giden araç ve makinalarda mı olur?

Hayat yolunda ilerleyen bizlerin dikiz aynası var mı? Eğer varsa, onu nasıl kullanmalıyız?

Yollardaki araçlarda bulunan dikiz aynalarının bize ve araca ne tür faydaları vardır?

Hayat yolundaki dikiz aynasına nasıl bakılır ve ne ders çıkarılır?

Trafikte araçların dikiz aynası, hayati önem taşır. 

O aynanın var olmasının yanı sıra, aynanın ayarı da önemli. Mesela dikiz aynalarına baktığınızda kaportanızı görmeyeceksiniz.

Aynanın bir tarafı aracın kaportasını teğet gösterecek şekilde ayarlanması lazım. Bu ayar, aracın sağında ve solundaki ölü bölgeleri ortadan kaldırır.

Dikiz aynalarına bakmadan yolda giden bir sürücü, en kısa süre içerisinde bir kazaya ya da zincirleme bir trafik kazasına sebebiyet verebilir.

Başka bir deyişle, varış noktasına sağ ve salim bir şekilde ulaşmamız için aracın diğer parçalarının ayarlı olmalarının yanı sıra arka bölümümüzü de göstermesi adına bu aynaların da düzgün olması ve kullanılması hayati önemdedir; kısacası, aynalar sürücüler için olmazsa olmaz aparattır.

Yukarıdaki iki-üç paragraf, yeryüzündeki yollar içindir.

Aslında farkında olmadan yaşantımız boyunca birçoğumuz dikiz aynasına bakar. 

Geçmişten ders çıkarmamız, dikiz aynasına bakmamızın sonucudur. 

Öncelikle kim olduğumuzu bilmemiz gerek; nereden geldiğimizi de. Bu paragraf da ayrı bir konudur. Kısaca göz atayım. 

Bebekliğimizden beri her geçen yıl yaşadıklarımızdan tecrübe çıkararak yaşantımızı devam ettiririz. 

Eğer bu tecrübeleri günlük yaşantımıza, yaşama tarzımıza uyarlayamazsak başımız beladan kurtulmaz. 

Onun için, geçmişi özümseyerek geleceğe bakmamız gerekir.

Şu anda bulunduğumuz yerden geri dönüp “hangi limandan hangi şartlarda ayrılmışız” diye düşünmek esastır. 

Bunu aklımızdan çıkarmazsak kişi olarak onurlu, başarılı, başkalarının haklarına saygı duyan, saygı duyulan biri olarak boş kubbede hoş bir seda bırakırız. 

Dolaysıyla geçmişimiz, birim üzerinden yürüdüğümüz bir yoldur.

Bir de dünyadaki bütün insanlığın kullandığı “Hayat Yolu” vardır.

Hayat Yolu’nda insanlar ortak değerler üzerinde ilerlerler, gidilen yol, geçilen coğrafya, yaşanılan bölgeler ve maddi ve manevi değerler gibi bir dizi doneler bu yolculuğun selametine katkıda bulunurlar.

Kendi geçmişten gelen değerlerimize sahip olmamız bizim özgüvenimizdir. 

Şöyle bir hayat yolundan dikiz aynamıza bir bakalım. 

Bizim, millet olarak hayat yolundaki dikiz aynamız bozuk, kırık, çatlak ya da yok!

Bugün, millet olarak halimize dikiz aynasından şöyle bir bakayım dedim. 

Millet olarak bu coğrafyada huzur içerisinde yaşamak ve komşularımızla iyi geçinmek için neler yaptık. 

Ülke içindeki huzurumuzu bozmak için sözde gelişmiş ülkeler -ki bunların hepsi zavallı ve acınacak haldedirler- bütün enstrümanlarıyla içimize nifak tohumları ekerek bizi hep birbirimize düşürdüler. 

Oturduğum yerden şöyle bir baktığım dikiz aynası, bana bunu gösterdi. 

Dikiz aynasına baktığım zaman, hayali düşmanlıklar yaratıp, ülkemizin iliklerini boşalttılar, bizlere türlü türlü silahlar satarak. 

Bize başbakanımızı astırdılar ‘hain’ diye. 

Kardeşi kardeşe kırdırdılar ‘sağcısın - solcusun’ diye.

Demokrasi” adı altında, “özgürlük” adı altında Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmaya kalktılar. 

Düşünce özgürlüğü” adı altında küfretmeyi, hakaret etmeyi meşru hale getirmek istediler ve maalesef başardılar. 

İhlas duyguları ile çalışanları “vatan haini” etiketi ile barkodladılar.

Dikiz aynasından bakıyoruz da görmüyoruz!

Yaşıyoruz da ders almıyoruz!

Yıllar önce Hindular ile Müslümanları nasıl ayrıştırdılar ise şimdi de aynı Allah’a inanan, aynı dine mensup insanların yaşadığı coğrafyada aynı şeyleri yapıyorlar ve bizler de onların değirmenlerine su taşıyoruz.

Ne zaman biz komşularımızla bir araya gelmek istesek, bölgesinde çekirdek bir devlet olma yolunda ilerlesek, birileri bundan rahatsız oluyor. 

Önce araya, “demokrasiyi getireceğiz” diye nifak sokuyorlar, sonra kutuplaşmalar, sonra silahlanmalar, sonra çatışmalar ve sonuç olarak da gözyaşı ve kan. 

Demokrasi geldi, gece-gündüz kutlayalım!

Bir gün o güçler gidecek tıpkı bahar yağmurlarıyla yükselen nehirlerden suların çekilmesi gibi ve biz bize kalacağız. 

Petrol tükenince, kimse kalmayacak hüzzam şarkılardan ve yakılan ağıtlardan başka. 

Kumaşta yırtık olmayacak ancak dikiş izi kalacak yüzyıllar boyu bu coğrafyada.

Güçlüklerle kurduğumuz, bedel ödeyerek kurduğumuz devletlerimizi, tarihin derinliklerine gömerken çok gözyaşı dökmüşüzdür ancak bundan hiç ders çıkarmamışız. 

Anlık yaşarız, anı yaşarız. 

Geleceğimize ise hediye olarak varlıklarıyla gurur duyduğumuz düşmanlarımızı bırakırız!

Bir askerimin saçının bir teli, dünyadan daha değerlidir. Bir saç teli için dünyayı yakarım. Ancak can yakmak için yaşamam.

Geçmişimden almış olduğum dersle, devlet aklıyla tedbirimi önceden alır, başka ülkelerin silah pazarına çevirmem bu coğrafyayı. 

Çocuğumun kursağına girecek olan bir lokmayı silaha, baruta ve tabuta harcamam. 

Güçlü olmak silah kullanmak değildir.

Göz olanı ve beyin de olacağı görür” ötekileştirmek başkalarının menfaatinedir. 

Eğer sen çocuğuna kıymet vermezsen, çocuğunun kıymetli olduğunu belirtir davranış içerisinde olmazsan, birileri senin çocuğunun bir eline şeker, diğer elinde de taş verir; verdiği o taş ile de kendi evinin camını kırdırır. 

Dün kardeşimiz olan bugün düşmanımız olmasın. 

Biz istesek de istemesek de Adem ile Havva’dan kardeşiz. 

Bir hayvan, bir yavrusunu kaybedince günlerce başında bekleyip gözyaşı döküyor. 

Bugün bölgemizde ve dünyanın gariban ülkelerindeki annelerin gözlerindeki yaşlar içlerine akıyor. 

Güçlü olmak güzel, gücümüzü göstermek ise çok daha güzeldir.

Savaş, kan dökülmeden kazanılırsa anlamlıdır. 

Allah’ın insanlara bahşettiği en büyük sermaye akıldır; o sermayeyi kullanmak ise mükemmelliktir.

Başkalarının oyuncağı olmamak sistem kurmakla, geçmişimizden ders çıkarıp bunu gelecek nesillere aktarmakla olur.

Geçmişimizden alacağımız ders, geleceğimizi planlamamızın anahtarıdır; yoksa, gelecek nesillere ülke olarak ödenecek mali borç, hüzün ve gözyaşı bırakırız. 

Bu bölgede oynanan farklı oyunların amacı bu ülkenin paradigmasını bozmaktır. 

Bu oyunu bozmak güç birliğinden, fikir birliğinden, birbirimize saygıdan ve inancımızdan geçer.

Bu ülkenin bir başbakanının idam edilmesi olayını ben bir Amerikalıdan öğrenmek istemiyorum -bu sadece bir tek örnek. 

Ben geçmişimi kendi ülkemdeki öğretmenlerden öğrenemezsem, geçmişimin doğrularını ve yanlışlarını bu ülke insanından öğrenemezsem bir gün birileri bizim gelecek nesillerimize “Afrika’yı Türkler’in yağmaladığını” anlatacak ve inandıracaklar da.

Milli olmak çok güzeldir ancak sadece sanayi ve teknolojide değil, dimağda da milli olmak ve milli kalabilmek önemlidir.

Salonda seyirci olup sahneyi izlemek mi, yoksa salondakilere konser veren orkestraya sahip olmak mı!..

İzleyenlerimiz bol olsun.

Düşünebilmek güzeldir.

.

Seyfi Turan, dikGAZETE.com