Her dağın karı aynı değildir!..

Her dağın karı aynı değildir!..

Mutlu olmak, beklentilerimizle mevcut durum arasındaki mesafenin kısalığı ya da uzaklığının bizim ruhumuzdaki karşılığıdır. 

Mutlu olmak için beklentilerimizi asgaride tutmamız gerekir. Başka bir deyişle bardağın hep dolu olan bölümüne bakmak gerek.

Sahip olduğumuz makinelerimiz, cihazlar ve araçlarımızın çalışabilmesi için maddi -gözle görülebilen- takviyeye ihtiyaçları vardır. 

Buna örnekler verelim, daha iyi anlaşılabilmesi için. Aracınızın istediğiniz performansı gösterebilmesi için yakıtının, yağının kaliteli olması lazım. 

En azından yağ ve yakıtının olması lazım. Ev aletlerimiz ise elektrik varsa işimize yarar.

Cihaz ve makineler için durum böyleyken insanlar için, yani insanlardan istenilen verimin alınabilmesi için ne tür bir yaptırıma/ malzemeye/ yönetim şartlarına ihtiyaç vardır?

Bazı insanlara iş yaptırabilmeniz için “Demokles’in kılıcı” gibi başında durmanız gerek.

Bazı insanlara iş yaptırmak için çok detaylı bir iş tanımı imzalatılır kendisine ve o insanlar buna göre çalışır.

Bazı insanlar, korku imparatorluğunda çalıştırılmak zorunda kalır.

Yukarıda yazdığım maddelerin tamamı, insanı madde olarak gören insanların başvurdukları kurallardır.

Oysa insan, herhangi bir madde değildir. 

İnsan duyguları, hayalleri, planları, sevenleri ve birçok zenginlikleri olan bir bahçedir. 

Duyguları olan insanlardan istediğiniz verimi almanız için onlara ‘mobing’ uygulamanın karşılığı yoktur. 

Duyguları olan insanın bir tek şeye ihtiyacı vardır, o da MOTİVASYON’dur. 

Motivasyon = Değer vermek ve onu göstermektir…

Motivasyon sağlanmasının bir tek yolu vardır. 

Çalışanlar ya da çevrenizdekiler ile iletişimi en yüksekte tutmak, onları anlamak, empati yapmak, onların anlayacağı dili kullanmak başarıya giden tek yoldur.

Bir iş kolunda beraber çalışanlar bir ağaç gibi olmalılar. 

Bu çalışanların biri gövde, birileri dal, birileri yaprak görevi yapmaktadırlar. 

O ağacın meyvesi ise işteki başarı demektir.

Hiçbir yüce dağ yoktur ki başında kar olmasın, başında rüzgâr olmasın.

Kiminde çoktur, kiminde ise az. Ama mutlaka vardır. Ne demek istiyorum? 

Herkesin kendisine göre bir derdi-sıkıntısı vardır. 

Arkadaşlarımızı oldukları gibi kabul etme mecburiyetimiz vardır. 

Aynı karakterde kimse yoktur bu dünyada, tıpkı hiçbir kar tanesinin birbirine benzememesi gibi. 

Tıpkı, aynı ağacın hiçbir yaprağının birbirine benzememesi gibi.

Mutlu olmak için sebeplerimiz olsun. 

Bir arkadaşımıza selam vermekten mutlu olmayı bilmeliyiz. Bu ne demek oluyor!

Anadolu kadını, taşı yapar ve çocuklarına yedirir. 

Evet, selam vermekten mutlu olmamız gerek; çünkü etrafımızda selam verebildiğimiz bir insan var diye.

Uzaktan gördüğünüz bir nesnenin yanına varınca uzaktan gördüğünüz gerçeklikle pek alakası olmadığını da görürüz.

Uzaktan farklı görürüz, yanına varınca farklı bir manzara ile karşılaşırız.

Eskiden, yani bekârken -gençliği evinden uzakta geçmiş biri olarak- akşamları caddede yürüyorken, yüksek apartmanların katlarındaki evlerin camlarındaki ışıkları görünce içimden tebessüm ederdim. 

Yanan her ışığın arkasında olan insanların hep mutlu olduklarını düşünürdüm. 

Ne zaman günün birinde evlendikten sonra anladım ki; dışarıdan bakmakla içinde olmak aynı anlamda değil.

Her çift mutlu değildir, her ayrılmış ise mutsuz. 

Şu unutulmamalıdır ki, insanlar yalnız doğarlar, yalnız yaşarlar ve yalnız ölürler.

Ama siz yaşıyorken ölmeyin!

Öldürmeyin hayallerinizi de…

İnsanlar önce içte kaybeder, sonra dışta. 

Hem dost ve hem de düşman için dimdik durma zorunluluğumuz vardır.

Mutlu olmak mı istiyorsun?

Etrafında sana değer veren bir kişi bile varsa, o seni mutlu etsin.

Mutlu olmak mı istiyorsun?

Bak bu yazılanları okuyabilme yeteneğin var.

Mutlu olmak mı istiyorsun?

İstediğin yere seni taşıyan ayakların var.

Mutlu olmak mı istiyorsun?

Neleri yazayım!..

Bakıp gördüğün her şey senin mutlu olman için sebeptir.

Diyeceksiniz ki; kötü gördüklerimden de mi mutlu olayım?

-Evet.

O kötülüğü görüp; “iyi ki böyle birisi değilim” demenizle bile yüzünüzde tebessüm belirecektir.

Hayat hem çok uzun ve hem de çok kısa bir periyottur.

Dünden alacaklarımız ve yanımızda muhafaza edeceklerimiz tecrübelerimizdir, aynı hatayı tekrarlamamak için.

İstesek de istemesek de ilerliyoruz. 

Dünya dönmekten vaz geçmiyor. Onun için anı yaşamak gerek gururlu bir şekilde, hayattan ne istediğini bilen bir şekilde.

Hiçbir şeyinizi ötelemeyin. 

Ötelediğiniz her şey, bir zaman sonra dilinize “keşke” olarak geri dönecektir. 

Ne kadar az “keşke” o kadar çok “mutluluk” demektir.

Günler ilerliyorken biz geçmişte kalırsak, arkamıza bakarsak, önümüzde bulunan çukurları göremeyiz ve içinde düşeriz.

Hayatınızda olan herkese zaman ayırın. Bu sizi yüceltecektir.

Hayallerimizi yüksek tutuyorken, eldeki malzemeleri de idareli kullanmamız ve edinebildiğimiz kadar imkânı da cebimize koymalıyız.

Eskiden ‘güçlü’ demenin karşılığı kas gücüydü, fiziki güçtü. O kastediliyordu. Ancak “Bilişim Çağı”nda yaşadığımız bu asırda güç beyindedir. 

Gücün, beyinde olması için ise bilgi sahibi olmamız gerek.

Ne tür bilgi? 

Yarınlarımızı kolaylayacak olan her türlü bilgi! Çünkü sorumluluklarımız çok, hem kendimize ve hem de bizden sonra bayrağımızı teslim edeceklerimize karşı.

İnanmadığınız işi yapmayınız!

İşinizi sevimli hale getirin. İşinizi bir çocuğun oyuncağı gibi sevin ve bir çocuğun oyuncağı ile oynuyorken aldığı haz gibi zevk alın.

Çok şeye gerek yok.

Hayatınıza anlam katanlara zaman ayırın. 

Hayatınızda olan insanın, cebinizdeki kredi kartı gibi olması gerek, limiti olmayan, son ödemesi olmayan. 

Geleceğinize yatırım yapın.

Yalnız yürümeyin hayat yolunu. 

Doğru insan, doğru zaman ve doğru yer. 

İnsan insanın dağı olmalı, arkasını yaslayabileceği. 

İnsan insanı, insan olduğu için sevmeli.

İnsanı insan yapan, insan ilişkilerinde ortaya koyduğu sevgi ve saygı sınırıdır. 

İnsan değer verdiğinin gözüne değil özüne bakmalıdır. Değer vermek gerektiğinde uğrunda ölmeyi göze alabilmek demektir. 

Sınırlarınızı koruyunuz!

Yetkisiz kişilerin sınırlarınızın içerisine girmesine müsaade etmeyin. Yaşama sevincinizi kaybetmeyiniz. 

Zenginliğimiz maddi olmamalıdır, zenginliğimiz paylaştıklarımızla olmalıdır. 

Zenginliğimiz paylaştığımız sıkıntılarla doğru orantılı olmalıdır.

Her şey düşüncenizin içindedir, orada saklıdır.

Onun için;

Düşünebilmek güzeldir.

Seyfi Turan, dikGAZETE.com

Mutlu olmak, beklentilerimizle mevcut durum arasındaki mesafenin kısalığı ya da uzaklığının bizim ruhumuzdaki karşılığıdır. 

Mutlu olmak için beklentilerimizi asgaride tutmamız gerekir. Başka bir deyişle bardağın hep dolu olan bölümüne bakmak gerek.

Sahip olduğumuz makinelerimiz, cihazlar ve araçlarımızın çalışabilmesi için maddi -gözle görülebilen- takviyeye ihtiyaçları vardır. 

Buna örnekler verelim, daha iyi anlaşılabilmesi için. Aracınızın istediğiniz performansı gösterebilmesi için yakıtının, yağının kaliteli olması lazım. 

En azından yağ ve yakıtının olması lazım. Ev aletlerimiz ise elektrik varsa işimize yarar.

Cihaz ve makineler için durum böyleyken insanlar için, yani insanlardan istenilen verimin alınabilmesi için ne tür bir yaptırıma/ malzemeye/ yönetim şartlarına ihtiyaç vardır?

Bazı insanlara iş yaptırabilmeniz için “Demokles’in kılıcı” gibi başında durmanız gerek.

Bazı insanlara iş yaptırmak için çok detaylı bir iş tanımı imzalatılır kendisine ve o insanlar buna göre çalışır.

Bazı insanlar, korku imparatorluğunda çalıştırılmak zorunda kalır.

Yukarıda yazdığım maddelerin tamamı, insanı madde olarak gören insanların başvurdukları kurallardır.

Oysa insan, herhangi bir madde değildir. 

İnsan duyguları, hayalleri, planları, sevenleri ve birçok zenginlikleri olan bir bahçedir. 

Duyguları olan insanlardan istediğiniz verimi almanız için onlara ‘mobing’ uygulamanın karşılığı yoktur. 

Duyguları olan insanın bir tek şeye ihtiyacı vardır, o da MOTİVASYON’dur. 

Motivasyon = Değer vermek ve onu göstermektir…

Motivasyon sağlanmasının bir tek yolu vardır. 

Çalışanlar ya da çevrenizdekiler ile iletişimi en yüksekte tutmak, onları anlamak, empati yapmak, onların anlayacağı dili kullanmak başarıya giden tek yoldur.

Bir iş kolunda beraber çalışanlar bir ağaç gibi olmalılar. 

Bu çalışanların biri gövde, birileri dal, birileri yaprak görevi yapmaktadırlar. 

O ağacın meyvesi ise işteki başarı demektir.

Hiçbir yüce dağ yoktur ki başında kar olmasın, başında rüzgâr olmasın.

Kiminde çoktur, kiminde ise az. Ama mutlaka vardır. Ne demek istiyorum? 

Herkesin kendisine göre bir derdi-sıkıntısı vardır. 

Arkadaşlarımızı oldukları gibi kabul etme mecburiyetimiz vardır. 

Aynı karakterde kimse yoktur bu dünyada, tıpkı hiçbir kar tanesinin birbirine benzememesi gibi. 

Tıpkı, aynı ağacın hiçbir yaprağının birbirine benzememesi gibi.

Mutlu olmak için sebeplerimiz olsun. 

Bir arkadaşımıza selam vermekten mutlu olmayı bilmeliyiz. Bu ne demek oluyor!

Anadolu kadını, taşı yapar ve çocuklarına yedirir. 

Evet, selam vermekten mutlu olmamız gerek; çünkü etrafımızda selam verebildiğimiz bir insan var diye.

Uzaktan gördüğünüz bir nesnenin yanına varınca uzaktan gördüğünüz gerçeklikle pek alakası olmadığını da görürüz.

Uzaktan farklı görürüz, yanına varınca farklı bir manzara ile karşılaşırız.

Eskiden, yani bekârken -gençliği evinden uzakta geçmiş biri olarak- akşamları caddede yürüyorken, yüksek apartmanların katlarındaki evlerin camlarındaki ışıkları görünce içimden tebessüm ederdim. 

Yanan her ışığın arkasında olan insanların hep mutlu olduklarını düşünürdüm. 

Ne zaman günün birinde evlendikten sonra anladım ki; dışarıdan bakmakla içinde olmak aynı anlamda değil.

Her çift mutlu değildir, her ayrılmış ise mutsuz. 

Şu unutulmamalıdır ki, insanlar yalnız doğarlar, yalnız yaşarlar ve yalnız ölürler.

Ama siz yaşıyorken ölmeyin!

Öldürmeyin hayallerinizi de…

İnsanlar önce içte kaybeder, sonra dışta. 

Hem dost ve hem de düşman için dimdik durma zorunluluğumuz vardır.

Mutlu olmak mı istiyorsun?

Etrafında sana değer veren bir kişi bile varsa, o seni mutlu etsin.

Mutlu olmak mı istiyorsun?

Bak bu yazılanları okuyabilme yeteneğin var.

Mutlu olmak mı istiyorsun?

İstediğin yere seni taşıyan ayakların var.

Mutlu olmak mı istiyorsun?

Neleri yazayım!..

Bakıp gördüğün her şey senin mutlu olman için sebeptir.

Diyeceksiniz ki; kötü gördüklerimden de mi mutlu olayım?

-Evet.

O kötülüğü görüp; “iyi ki böyle birisi değilim” demenizle bile yüzünüzde tebessüm belirecektir.

Hayat hem çok uzun ve hem de çok kısa bir periyottur.

Dünden alacaklarımız ve yanımızda muhafaza edeceklerimiz tecrübelerimizdir, aynı hatayı tekrarlamamak için.

İstesek de istemesek de ilerliyoruz. 

Dünya dönmekten vaz geçmiyor. Onun için anı yaşamak gerek gururlu bir şekilde, hayattan ne istediğini bilen bir şekilde.

Hiçbir şeyinizi ötelemeyin. 

Ötelediğiniz her şey, bir zaman sonra dilinize “keşke” olarak geri dönecektir. 

Ne kadar az “keşke” o kadar çok “mutluluk” demektir.

Günler ilerliyorken biz geçmişte kalırsak, arkamıza bakarsak, önümüzde bulunan çukurları göremeyiz ve içinde düşeriz.

Hayatınızda olan herkese zaman ayırın. Bu sizi yüceltecektir.

Hayallerimizi yüksek tutuyorken, eldeki malzemeleri de idareli kullanmamız ve edinebildiğimiz kadar imkânı da cebimize koymalıyız.

Eskiden ‘güçlü’ demenin karşılığı kas gücüydü, fiziki güçtü. O kastediliyordu. Ancak “Bilişim Çağı”nda yaşadığımız bu asırda güç beyindedir. 

Gücün, beyinde olması için ise bilgi sahibi olmamız gerek.

Ne tür bilgi? 

Yarınlarımızı kolaylayacak olan her türlü bilgi! Çünkü sorumluluklarımız çok, hem kendimize ve hem de bizden sonra bayrağımızı teslim edeceklerimize karşı.

İnanmadığınız işi yapmayınız!

İşinizi sevimli hale getirin. İşinizi bir çocuğun oyuncağı gibi sevin ve bir çocuğun oyuncağı ile oynuyorken aldığı haz gibi zevk alın.

Çok şeye gerek yok.

Hayatınıza anlam katanlara zaman ayırın. 

Hayatınızda olan insanın, cebinizdeki kredi kartı gibi olması gerek, limiti olmayan, son ödemesi olmayan. 

Geleceğinize yatırım yapın.

Yalnız yürümeyin hayat yolunu. 

Doğru insan, doğru zaman ve doğru yer. 

İnsan insanın dağı olmalı, arkasını yaslayabileceği. 

İnsan insanı, insan olduğu için sevmeli.

İnsanı insan yapan, insan ilişkilerinde ortaya koyduğu sevgi ve saygı sınırıdır. 

İnsan değer verdiğinin gözüne değil özüne bakmalıdır. Değer vermek gerektiğinde uğrunda ölmeyi göze alabilmek demektir. 

Sınırlarınızı koruyunuz!

Yetkisiz kişilerin sınırlarınızın içerisine girmesine müsaade etmeyin. Yaşama sevincinizi kaybetmeyiniz. 

Zenginliğimiz maddi olmamalıdır, zenginliğimiz paylaştıklarımızla olmalıdır. 

Zenginliğimiz paylaştığımız sıkıntılarla doğru orantılı olmalıdır.

Her şey düşüncenizin içindedir, orada saklıdır.

Onun için;

Düşünebilmek güzeldir.

Seyfi Turan, dikGAZETE.com