?>

Anlaşmazlıkların çözümü için diyalog ve diplomasi

Ünver Sel

1 yıl önce

Rusya Federasyonu'nun Başkenti Moskova'da düzenlenen "2023 Uluslararası Yalta Forumu" 23 ve 24 Ekim 2023 tarihlerinde President Hotel'de gerçekleşti.

Forumda ana konu Kırım ve Rusya'nın gelişimi ve politik perspektifi konuşuldu; ek olarak hem Afrika hem de Türkiye'den iştirak eden katılımcılar nezdinde özel oturumlar düzenlendi.

Oturumda, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı Ünver Sel olarak Türkiye, Rusya ve Kırım arasındaki ilişkilere; mevcut politik konjonktürde diyalog ve diplomasinin önemine değindim.

“Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı, Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı ve Uluslararası Rusofili Hareketi Kurucu Üyesi” sıfatlarıyla Yalta Uluslararası Ekonomi Forumu ve Uluslararası Kırım Dostları Forumu'nda yaptığım konuşma:

Anlaşmazlıkların Çözümü İçin Diyalog ve Diplomasi

Diyalog ve diplomasi, çatışmaların barışçıl yollarla çözülmesi için en temel araçlardır. Diyalog, tarafların bakış açılarını anlamak ve karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözüme ulaşmak amacıyla gerçekleştirilen bir iletişim ve katılım sürecidir. Diplomasi de ülkeler veya diğer aktörler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için müzakere ve diğer barışçıl yolların kullanılmasıdır.
Diyalog ve diplomasi, kişilerarası anlaşmazlıklardan uluslararası savaşlara kadar her seviyedeki çatışmada kullanılabilir. Bunlar, çatışan çıkarlara sahip birden fazla tarafın bulunduğu karmaşık çatışmalarda özellikle önemlidir.
Çatışmaları çözmek için diyalog ve diplomasi kullanmanın birçok faydası vardır.
Birincisi, insan hayatı ve yıkım açısından şiddet ve savaşa göre çok daha az maliyetlidir. Ayrıca taraflar arasında güven ve işbirliğinin kurulmasına da yardımcı olabilir. Bu da daha kalıcı ve sürdürülebilir barışa yol açabilir.
Soğuk Savaş’ı hatırlayalım.
Geçmişte 1940’lardan 1990’ların başına kadar Sovyetler Birliği ile ABD arasında jeopolitik bir gerilim vardı. İki süper güç, büyük bir silahlanma yarışına girdi ve birçok kez nükleer savaşın eşiğine geldik. Ancak diyalog ve diplomasi sayesinde nükleer savaş yaşanmadı.
Bugün geldiğimiz noktada insanoğlu olarak diyalog ve diplomasiyi unuttuğumuzu görüyorum.
Tabii ki diyalog ve diplomasi, çatışmaların çözümü için temel birer araç olsa da her zaman başarıya giden bir sonuç çıkmayabilir.
Özellikle de tarihin böylesi dönemlerinde barışçıl yollarla çözümü zorlaştıran birtakım sorunlar olabiliyor. Örneğin: Batılılar, bugün uzlaşmaya isteksiz haldeler. Bu diyalog ve diplomasinin önünde ciddi bir engel teşkil ediyor.
Uzun yıllardır dile getirdiğimiz gibi çok kutuplu bir dünya düzeni içerisinde yaşıyoruz.
Dünya, artık ABD ve müttefiklerinin istediklerini rahatça yapabildiği bir düzende değil.

Bunu herkes artık çok iyi biliyor.

ABD merkezli Kollektif Batı’ya alternatif bir şekilde; tek bir blok olarak değil ama bir harmoniyle, diyaloğa açık bir şekilde BRICS+ ülkeleri var.
Bunun yanı sıra bağımsız politikalar çizebilen bir Macaristan bir Türkiye gibi ülkelerin de katkılarıyla hep birlikte diyalog ve diplomasinin mümkün olduğunu dünyaya anlatmamız gerekiyor.
Dünyanın Batısı, dinlemeye hazır değil gibi duruyor. Karşısındakilerle aynı fikirde olmasa dahi onlara yani aslında bize saygılı davranmıyor.
Uzlaşmaya yanaşmıyor.
İşte bu noktada bizler, her şeye rağmen karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözüme ulaşmak adına sabırla diyalog ve diplomasiyi sağlamalıyız.
Güven ve birliği oluşturmak ve tüm tarafların ihtiyaçlarının en azından belirli bir kısmını karşılayan anlaşmalara zemin hazırlamalıyız.
Bugün burada size yaptığım bu konuşma, kesinlikle naif bir istek olarak algılanmasın. Uluslararası toplum ve uluslararası örgütler için, bizim için en önemli şey; Dünyamızda kol gezen çatışmaların, çözüm sürecinin canlandırılmasına katkıda bulunmaktır.
Bugün insanoğlu olarak çok zor bir görevimiz var.
Umutsuz bir vakayı çözmeye çalışıyoruz. Ancak bugün, çözüm için diyalog ve diplomasiyi kullanmazsak; nükleerlerin kullanıldığı ve kitlesel anlamda yıkımların yaşanacağı bir savaş kapıda bekliyor.
Bizler bugün dünyadaki akil insanlar olarak buradayız.
Küresel çaptaki sorunların çözümü için, tam teşekküllü görüşmelerin canlandırılması için birlikte çalışmalıyız. Bu çalışmamız bizi yeni bir döneme götürecektir.
Kırım’da 1945 yılında o dönemki üç büyük güç olan ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği’nin buluşması neticesinde sonuçlanan Yalta Konferansı’nı hatırlayın.
Neredeyse 80 yılı aşkın bir sürecin sonunda dünyamız, yeni bir Yalta Konferansı’na ihtiyaç duyuyor.
Son olarak bir önerimi daha dile getirmek isterim.
Yalnızca Kırım’ın değil genel olarak tüm Rusya’nın yurtdışında yaşayan ve aslında Rusya Federasyonu vatandaşı olan yurttaşları için bir “Diaspora Bakanlığı” kurulması gerektiğini düşünüyorum.
Bu bakanlık, Rusya’nın çok uluslu, çok dinli ve çok kültürlü insan gücünün diyalog ve diplomaside aktif bir şekilde rol almasını ve örgütlenmesini sağlayacaktır.
Bir zamanlar Almanya ve ardından ABD, Rusya’yı bölmek ve dağılmasını sağlamak amacıyla bu yurttaşları kullanmayı hedefledi. Ancak pek tabii ki bunu başaramadılar. Bugün Rusya, yurtdışında bulunan bu gücünü kullanarak hem iç hem de dış bağlamda bir bütünlük sağlayarak Batı’nın emperyal politikalarına karşı yeni bir güç inşa edebilir.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

.

Ünver Sel, dikGAZETE.com

-Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı, Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı, Uluslararası Rusofili Hareketi Kurucu Üyesi-

YAZARIN DİĞER YAZILARI