?>

Ukrayna'nın Polonya'ya füze saldırısı!.. Kaza mı yoksa provokasyon mu?

İlber Vasfi Sel

2 yıl önce

ST. PETERSBURG

İnsanoğlu, tarihte 5 hatta 6 kez ölümün eşiğinden döndü. Küba Füze Krizi olarak bildiğimiz, Ekim 1962’de yaşananlar sırasında Vaşington ve Moskova’nın stratejik füzelerin olası konuşlandırılması konusunda anlaşmaya varamadığı durum bunlardan biriydi.
O gün, her iki taraf da nükleer silah kullanmaya hazırdı ve tam olarak son anda müzakerelerin başlaması sonucunda anlaşma sağlandı.
O tarihten sonra, 1960’lı ve 1970’li yıllarda hem ABD’de hem de SSCB’de; nükleerlerin kontrol sistemlerindeki hatalar sebebiyle füze fırlatma emri verildiği ve kelimenin tam anlamıyla mucizevi bir şekilde nükleer savaştan kurtulduğumuz birkaç olay daha yaşandı.
Çok değil daha geçenlerde yaşanan bir hadise de insanoğlunun küresel bir felaketten bir adım uzakta olduğunu anladığı anlardan birisiydi.
Takvimler 15 Kasım 2022’yi gösterdiğinde Polonya’nın Przevodov köyüne roket düştü ve iki vatandaş hayatını kaybetti.
Bu yaşanan trajik olayın ardından Polonya Dışişleri Bakanlığı saldırıdan Rusya’yı sorumlu tuttu ve Rus Büyükelçisini arayarak açıklama talebinde bulundu.
Polonya, malumunuz üzere, bir NATO ülkesi. NATO'nun 4. Maddesinde, ittifak üyelerinin "herhangi birinin görüşüne göre, taraflardan birinin toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığı veya güvenliği tehdit edildiğinde birlikte istişare edecekleri" belirtiliyor. Varşova, o anlarda NATO’nun 4. Maddesinin uygulanacağını duyurdu.
15 Kasım 2022 günü saat 15.40’tan itibaren tüm dünya yaklaşık bir gün boyunca nükleer savaşın eşiğinde sallandı.

Bugün, yaşanan krizin Ukrayna’ya ait S300 uçaksavar sistemine ait bir füzenin, Polonya’ya düşmesi olduğunu bildiğimize göre; gerçekte neler yaşandığını ve nedenlerini bilmek herkesin hakkı diye düşünüyorum.

Herkes çok çabuk unuttu. Ancak yaşananlar çok tehlikeliydi.

Gelin hep birlikte kronolojik olarak yaşananları tekrar hatırlayalım:
Takvimler 15 Kasım 2022 tarihini gösteriyor. Polonya’da daha akşam olmamış. Saat 15.40’ta Przevodov isimli köye isabet eden füze, 2 vatandaşın ölümüne yol açtı.
Aynı gün Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, ülkesinin Güvenlik ve Savuna Komitesi’ni acil toplantıya çağırdı.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy, akşam yaptığı konuşmada Rus füzelerinin Polonya topraklarını vurduğunu açıkladı.
Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı ise bölgede gerçekleşen saldırıdan Rusya’nın sorumlu olmadığını bildirdi.
Ertesi gün, 16 Kasım sabahı Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile telefon görüşmesi yaptı. Ardından Polonya Milli Güvenlik Konseyi’nin toplandığını duyurdu.
Polonya Dışişleri Bakanı, Rusya Federasyonu Büyükelçisi’ni çağırdı.
ABD Devlet Başkanı Joe Biden ise, öğleden sonra G7 ve NATO’daki ortaklarına patlamanın Ukrayna’nın hava savunma sisteminden kaynaklandığını açıkladı.
Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, ülkesinin topraklarını vuran füzelerin müsebbibinin Ukrayna olduğunu öğrenmesinin ardından, alelacele, yaşanan hadisenin “hedefsiz bir saldırı” olduğunu söyleyerek; olayı kaza olarak nitelendirdi.
İlginçtir; Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy ise hemen söylemini değiştirdi ve her şeyi yoluna koymak adına detaylı bir inceleme yapılması gerektiğini savundu.
Ben bir askeri uzman değilim. Ancak sizler için araştırdım: S300 füzesinin menzili, 75 ile 200 km arasındadır. Dolayısıyla bu füzenin Rus ordusu tarafından ateşlenme olasılığı yoktur. Bu açık.
Bazı Batı medya kuruluşlarının söylediği gibi: Hadisenin Rusya tarafından kasıtlı olarak kışkırtıldığı konusu, kısa bir süre içerisinde Batı’da dahi reddedildi.
Zaten mevcut koşullar altında bakarsak: Rusya’nın tüm NATO bloğu ile kendisi arasında bir savaş başlatmakla en az ilgilenen taraf olduğu oldukça açıktır.
Przevodov köyüne düşen S300 füzesinin Ukrayna’nın Lvov bölgesi topraklarından ateşlendiği düşünülüyor.

Peki neden Lvov?

Sebebi açık aslında: Ukrayna’nın elinde çok az sayıda kalan S300 sistemleri, Ukrayna’nın en kritik varlıklarının bulunduğu yeri koruyordu.
Görünüşe göre: Askeri teçhizat ve paralı askerler için hazırlık noktası olarak kullanılan Lvov, S300 sistemi ile korunuyordu.
Öte yandan; Lvov’dan, füzenin düştüğü yere kadar 80 km’lik dümdüz bir hat var. Dolayısıyla böylesine bir isabet, tesadüf olamaz. Çünkü tesadüf olması için Polonya toprakları üzerinde hali hazırda bir hedef olması lazımdı.

Bu noktada şunu anlıyoruz:

Polonya topraklarının Ukrayna füzesiyle vurulması, NATO’yu Ukrayna’daki askeri çatışmaya doğrudan müdahaleye zorlamak için kasıtlı bir provokasyondu.
Şimdi görülüyor ki; bu provokasyon, plana göre gitmedi.

Yaşanan trajik hadiseyi ne Polonya ne de ABD, Rusya’ya karşı bir savaş sebebi olarak nitelendirmedi.

Bu noktada: Provokasyonun neden başarısız olduğuna cevap vererek, emri kimin verdiğini de anlayabiliriz.
Kiev ve Varşova’nın birbiriyle çelişen açıklamaları ve koordinasyonsuz eylemleri, çok garip görünüyor.

Bu durum, provokasyonun bazı üçüncü şahısların varlığına işaret ediyor. Üstelik bu üçüncü taraf, ABD olamaz!

Bildiğimiz gibi ABD Devlet Başkanı Joe Biden, hadisenin yaşandığı gün net bir açıklama yaptı.
Biden’ın açıklamalarından sonra Vaşington’dan emir alan Zelenskiy, kendisini oldukça zor bir durumda buldu.

Batı medyası, Zelenskiy’i yetersizlikle suçladı ve aceleci açıklamalarının Batı’daki müttefikleri için ölümcül bir tehlike oluşturduğu yönünde bir eleştiri yağmuruna tutuldu.

Sonuç olarak:

S300 füzesinin fırlatılmasının emri, Rusya’nın Polonya’ya saldırdığı fikrine sonuna kadar inanan Zelenskiy’nin bilgisi olmadan verildi.

Provokasyonu gerçekleştiren kim ise; kendi çıkarını gözeterek, kendi tehlikesi ve riski altında inisiyatif göstermeye karar vermiş ve müttefikini bu provokasyonun ortasına atmış gibi duruyor.

Kanımca, tüm bu kanıtlar Londra’yı işaret ediyor.
İngiltere, ciddi bir siyasi kriz içerisinde. Bu herkesin malumu. Ülkede, birbiri ardına başbakan değişiyor. İskoçya cenahında ayrılıkçılık söz konusu.
Öte yandan İngiltere ile kıta Avrupası arasında anlaşmazlıklar her geçen gün daha da yoğunlaşıyor.
Tüm bu şartlar altında İngiltere’nin uluslararası ilişkilerde nüfuzunu korumasının tek yolu: Avrupa’da bir müttefik olarak Vaşington’a yararlı olduğunu sürekli olarak kanıtlamaktır.
Tam da bunun için Ukrayna’daki savaşın mümkün olduğu kadar uzun sürmesi ve çatışmanın barışçıl bir şekilde çözülmesi ya da en azından yoğun savaş durumunun azalmasına yönelik girişimlerin başarısız olması Londra için hayati bir önem taşıyor.
Tabii bu arada Ukrayna’ya satılan silahlar ve teçhizatlar, “bonus” olarak Londra’nın kâr hanesine yazılıyor.
Bu bağlamda, İngiliz askeri uzmanların birkaç aydır Ukrayna Hava Kuvvetleri’ni eğittiklerini belirtmekte fayda var. Öte yandan Londra, AMRAAM Hava Savunma Sistemlerinin Kiev’e tedariki konusunda müzakereler yürütüyor.
Bana öyle geliyor ki; Ukrayna Hava Kuvvetleri komuta kademesinde Londra’ya sadık generaller var.
İngiliz silahlarının Ukrayna’ya tedariki için yapılan sözleşmelerden elde edilen kazançtan kendilerine de pay çıkarıp ceplerini dolduruyorlar.
Şüphesizdir: Böyle bir Ukraynalı general, Londra’nın herhangi bir yöne füze fırlatma emrini tereddüt etmeden yerine gerilebilir. Çünkü bu eylemin faillerinin hatası, her zaman affedilebilir.
Muhtemelen İngilizler, Polonya’yı Ukrayna’daki çatışmanın içerisine çekme isteklerinin Vaşington tarafından destekleneceğini umdular. Ancak kısa bir süre önce Kongre’nin kontrolünü kaybeden ama Senato’da çoğunluğu elinde bulunduran Biden Yönetimi, büyük bir savaş tehdidinin Demokratları koltuğundan edeceğinden korktuğu için İngiliz müttefiklerinin riskli macerasına destek vermeye cesaret edemedi.
Neyse ki kriz, barışçıl bir şekilde çözüldü.
Çok şükür, Türkiye de diğer NATO müttefikleriyle birlikte, korkunç ve büyük olasılıkla nükleere dönüşecek bu savaşın içine çekilmedi.
Ancak bu durumdan çıkarılacak bir sürü ders var:

Güvenlik meselelerinde tüm ülkeler arasında tam teşekküllü bir diyaloğa dönülmesi gerekiyor. Çünkü modern dünyada birinin provokasyonu, hatası veya sadece trajik bir kazası, müzakere edecek kimsenin kalmamasına yol açabilir.

.

İlber Vasfi Sel, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI