?>

ABD bölünme tehdidi altında -4-

Suat Gün

5 yıl önce

ABD, Yahudi lobisinin emri ile hareket eden Başkanlar veya bizzat onlardan emir alan ekipler tarafından yönetilir. 
Bu düzene itiraz eden başkanlar ya vurularak uzaklaştırılmıştır, (Kennedy gibi) veya bir komploya kurban gitmiştir (Watergate skandalı-Nixon gibi), Ergün Diler Bey’in yaptığı gibi Amerikan siyasi tarihi derinlemesine analiz edildiğinde bunun böyle olduğu görülür. 
Bu konuda Dr. Abdullah Ekinci’nin tezleri son derece isabetlidir.
Amerikan Silahlı Kuvvetleri (Pentagon) karar vermiştir. ABD halk tabanına dayalı bir devlet olmalıdır, ulus devlet olmalıdır, karar mercii bizzat devletin kendisi olmalıdır. 
Bir avuç küresel sermayenin adamı her tarafı talan etmemelidir. Bu sermaye globaldır, yüzergezerdir, Kanada - Avustralya - Yeni Zelanda - Güney Afrika - İngiltere - Çin gibi ülkeler bunların şubesidir. 
Yeri geldi mi ABD’nin devlet çıkarları ve şahsiyeti berhava ediliyor, bu durum böyle gidemez. 
Ne yapmak lazım?
Bunların Çin’e varlıklarını taşıyarak ABD’nin liderliğini tehlikeye düşürmelerine müsaade etmemek lazımdır. Bunu yapmak için ağzı laf yapan dirayetli bir lider bulmak lazımdır. 
Bula bula Trump’ı buldular. Önceki makalede bu zatın nasıl kuşatılmış olduğunu, elinde bir plan ve proje olmadan deli dana gibi bir o tarafa bir bu tarafa koşarak nasıl savrulduğunu ifade etmiştik.
İktidara gelir gelmez “Meksika sınırına duvar ördü”, Meksikalı göçmen akımını durdurdu. İsrail’in her istediğini tek kelime söyletmeden verdi. 
Obama zamanında ABD’nin resmi daveti olmadan Washington’a giden Netenyahu, bütün diplomatik kuralları aşarak çıktı, ABD Kongresi’ni topladı, Kongre-Temsilciler Meclisi üyelerine hitaben bir konuşma yaptı. Amerika’ya dedi ki; “Burada devlet benim, bizim hükmümüz geçer, siz kimsiniz?
Böyle bir şey Dünya tarihinde ilk defa görülüyordu.
Önceki makalelerde Trump’ın, İsrail lobisi (Rothschild ekibi) ile yaptığı mücadeleyi anlatmış nasıl komik işler yaptığını belirtmiştik[1]. 
Adamlar dedi ki; “eğer dediğimizi yapmaz, paramızı vermezseniz, parayı dilediğimiz yere götürüp getirip ekonomik kriz, hükümet devirme projelerimize baş eğmezseniz Amerika’yı başınıza yakarız.” 
Bu işleri kime/kimlere yaptıracaklarını çok iyi biliyorlar. 
Zenciler, Hispanikler, Antifa bir sürü örgüt ve memnuniyetsiz kitle var.
Protestolar başladı. 
İlk önce ABD’nin milli kimliğinin simgesi sayılan St. John Kilisesi yakıldı. 
Bu ne demekti: “İşte böyle yaparız. Sizin dininize küfür ederek/söverek işe başlarız. Hadi bizi durdurun durdurabiliyorsanız!”
ABD’yi sıkıştırmak için protestolar bütün Avrupa’ya yayıldı.
Heykeller yıkıldı. 
İngiltere’nin Bristol kentinde kurduğu Royal African Company ile köle ticaretinde tekelleşen köle tüccarı, tarihin en büyük Firavunlarından Edward Colston'ın heykeli yıkıldı. 
Minnesota eyaletinin başkenti St. Paul'da ise Kolomb'un heykeli denize atıldı. 
İnsanlık düşmanı Jefferson Davis’in heykeli devrildi. 
İngiliz - Rothschild sömürgeciliğinin simge ismi Çeçil Rodez’in de heykelini yıkmaları lazımdı. 
Unutuldu galiba! 
Küresel Yahudi lobisinin has adamı, Boerler Savaşı’nın katil kahramanı l. ve ll. Dünya Savaşlarının provokatörü Winston Churchill heykellerine sıra gelince İngiltere Başbakanı Johnson bağırdı: “Haydutlar protestoları amacından saptırdı”.
Protestolar birden bire Avrupa’ya nasıl sirayet etmişti; bunları kim yönetiyordu? 
Küresel sermayenin anavatanı (İngiltere), küresel sermayenin esir vatanı (Almanya) bu işin neresinde yer alıyordu?
Burası bilinmiyordu.
Protestocular sokaklara çıkıp Trump’ın palyaço kılıklı maketlerinin poposuna tekme atmaktadır. 
Tekmeleyenlerin çoğu, siyah değil beyaz, bunlar kimdir? 
Nereden çıkmıştır? Kim yönetmektedir, belli değil!
Peki, nümayişlerin (protestoların) amacı neydi? 
Bu hadiseler birden bire kendiliğinden mi olmuştu? 
Cinayet eylemini gerçekleştiren polisler bir örgüte mensup olabilir mi? 
Bunlar da bağlı oldukları örgütlerden emir almış olabilirler mi? 
Bunu düşünen olmadı, herkes patozlama gidiyor.
Bu işleri hızlandırmak, isyanı alevlendirmek için yangına körükle giden kamu görevlileri nereden emir alıyordu? 
Halkı öfkelendirmek ve tahrik etmek işini perde arkasından kim yönetiyordu, bunu göremiyoruz.
ABD’de önceki gece (13 Haziran 2020), siyahî bir adam aracında uyuduğu sırada polis tarafından gözaltına altına alınmak istendi. Siyahî adam polise direnince vurularak öldürüldü[2]. 
Böyle gergin bir ortamda bunları kim yapıyordu, bunlara hangi gizli yapılar emir veriyordu, perde arkasındaki kukla oynatıcıları göremiyorduk!
Benzer hadiseler, dünyanın her tarafında tezgâhlanmaktadır. 
Rio de Janeiro polisi, Zhuau Pedro adında 14 yaşında koyu tenli bir çocuğu, komşusunun evinde oynarken arkadan dört kez ateş ederek vurdu.
Belçika'nın başkenti Brüksel'de, ABD'de polis şiddetiyle ölen siyahî George Floyd için düzenlenen protestonun ardından bir grup, çevredeki lüks mağazaları yağmaladı. 
Demek ki dünyadaki eşitsizliğe, zulme, adaletsizliğe karşı sadece siyahîler, ötekileştirilmiş insanlar isyan etmiyor. 
Herkes “zulme hayır” diyor. 
Ancak, isyan edenler, kimler tarafından kışkırtıldığını bilmiyor.
Şimdi Amerikan siyahîleri ayaklandı, kimin bayrağı altında Antifa (Antifaşist Aksiyon) Birliği adı altında.

Trump, bu örgütü terör örgütü ilan etti. 
Bilindiği üzere bu örgüt, Avrupa ve ABD’de teşkilatlandı. Daha önce bunların yönettiği binlerce radikal sol görüşlü militan Kuzey Suriye’ye giderek PKK-YPG saflarına katıldı, Türkiye’ye karşı savaştı. 
Bizzat kendilerinin ezdiği ve teşkilatlandırdığı bu insanlar, militarize edilip büyük İsrail projesi olan Kürdistan’ı inşa etmek üzere bilmedikleri coğrafyalara ve yardımın kime hizmet ettiğini bilmeden savaştırıldılar. 
Bilmiyorum, kuklacının oyununu anlatabiliyor muyum?
Düşünebiliyor musunuz; öyle bir örgüt kuruyorsunuz ki her istikamette kullanabiliyorsunuz! 
Siyahî ayaklanmayı yöneten bu örgüt, bu gün ABD’yi kasıp kavuruyor. 
İsyanla ilgili olarak yayınlanan videolara baktığınızda vahşetin, ahlaksızlığın zirve yaptığını görüyorsunuz. 
Bu işler kışkırtıcı (provokatörler) ajanlar, küresel sermayenin desteği olmadan asla olamaz. 
Bir tane videoda eylemcinin biri motosikleti ile yanlarına gelip duran, 10-15 saniye etrafa baktıktan sonra arkadaşlarının yanına hareket eden bir genç polisin başına geldi. 
Adam nümayişçilerin ( protestocuların) arasından çıktı, tam hareket edecekken polisin başından aşağı gaz döktü, yaktı. 
Böyle bir eylem kabul edilebilir mi, haklı sayılabilir mi? 
Belli ki, bu eylemcilerin içindeki kışkırtıcı ajanların birçoğu, küresel sermayenin adamı, ANTİFA’sını da onlar idare ediyor, Trump Hükümeti’nin birçok bakanlığını da onlar idare ediyor. Facebook’u da onlar idare ediyor (Diğer sosyal medya kurumlarını da).
Bu işler çığırından çıkınca Trump, Facebook yönetimine çağrıda bulundu, “hadiseleri tetikleyecek, kitleselleştirecek, çığırından çıkmasına sebep olacak yayınlara son verilsin” dedi. 
Yahudi lobisinin bu kurumu Trump’ı dinlemedi, “biz bildiğimizi okuruz” dediler, aynı ekip Türkiye’de bazı “Twitter” hesaplarını kapatıyor, “bu hesaplar hükümeti destekliyor” diyor.
İnsanlık birleşerek bunların arkasındaki kukla oynatıcılarla topyekûn hesaplaşmadığı takdirde, dünya asla huzura kavuşamayacaktır. 
Bundan sonraki yazımızda ABD’nin nasıl bölüneceği meselesini analiz etmeye devam edeceğiz.
.
Suat Gün, dikGAZETE.com

DİP NOTLAR
[1] Argo bir söz var: “Bizim gelin bizden kaçar, başını örter, kıçını açar” Trump’un yaptığı tabiri caizse tam da budur.
[2] Hâlbuki adamı elektroşok tabancasıyla, biber gazıyla veya uyutucu bir gazla tutuklayabilirlerdi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI